SÜRÜKLENİŞ

‘’ Doktor olmak istiyorum’’ Evet bu cümle Tıp Fakültesini kazandığım 2006 yılına dek genellikle okul sıralarında sorulan, bazen de çevremdeki herhangi bir kişinin ‘’ ne olmak istiyorsun’’? Sorusuna verebildiğim yegane cevaptı.

 SÜRÜKLENİŞ
06 Şubat 2014 - 13:09

‘’ Doktor olmak istiyorum’’ Evet bu cümle Tıp Fakültesini kazandığım 2006 yılına dek genellikle okul sıralarında sorulan, bazen de çevremdeki herhangi bir kişinin ‘’ ne olmak istiyorsun’’?  Sorusuna verebildiğim yegane cevaptı. Nedendir bilmiyorum ama bulunmak istediğim konu daha okul hayatına başlamadan beynimin bir yerine kazınmıştı adeta.

Henüz ‘’kutsal ‘’ kelimesinin anlamını bilmediğimden kutsallığından dolayı doktor olmayı istemem gibi bir ihtimalin olmayacağını sanırım.

Bu istek çevremdeki insanların doktorluk kavramına gösterdikleri hayranlığın içgüdüsel bir yansımasıydı. Doktor olmak istiyordum ve bu istek o zamanlar farkında olmadan beni bir zorlu bir hayatın içine sürükledi.

Henüz 11 yaşındayken köyümdne ayrılıp merkezde yatılı okulda geçireceğim 3 yılın o denli ıstıraplı geçeceğine ve belki de ölene dek asla unutamayacağım, psikolojimi altı edecek olumsuzluklara maruz kalacağımı bilmiyordum.

 İçimdeki buruk hasrete rağmen yatılı okuldaki ilk günün hevesi ve heyecanı zamanla yerini yalnızlığa , özleme ve çaresizliğe bıraktı.

   Ortalama 2 ayda sadece bir hafta sonu ek izni vardı. Yatılı okul olduğundan çeşitli yerlerde nöbet tutmak zorundaydın. Yemekhane nöbetçisi olduğunda aşçıyla beraber o günün bütün işlerini yapıyordun.

Nöbetin Salı gününe denk gelirse o gün patates yahnisi olduğu için 6 torba patates soymak zorundaydın.

Temizlik nöbetçisi olduğunda o gün 2 saat gece nöbeti tutardın.  Nöbet akşam saat 20:00’ a kadar sürerdi. Saatin doldu mu diğer nöbetçiyi uyandırırdın.

 2 saatlik nöbet esnasında ters bir şeyler olursa senden sorulurdu. Gece 2 ile 4 arasında nöbeti olursan ilkokul 1-5. Sınıflarda dosya gece altına kaçıranların listesi sende olurdu. Hepsini tek tek uyandırır tuvalete gitmesini söylerdin.

Nöbet esnasında uykuna yenik düşüp uyursan diğer nöbetçileri uyandıramayacağından sabah 6:00 – 8:00 arası nöbetçileri öğrencileri uyandırıp yatakhaneyi boşaltamayacağından durum belli olurdu ve deşifre olurdun.

Bir defasında uykuma yenik düştüğüm için 15 gün ceza nöbeti yazıldı ve normalde ayda bir kez tutmam gereken nöbeti 15 gün üst üste gece 2:00 – 4:00 nöbetçisi olarak tuttum. Bütün bu dizenin içinde beni en çok zorlayan ise açlıktı.

Okuldaki hemen herkes imkanları kısıtlı, yatılı okumadığı taktirde öğrenimini sürdüremeyen fakir köy çocuklarıydı  ve doğal olarak  hiç kimsenin bir lira bile parası yoktu .

Tek geçim kaynağımız aylık dağıtılan ‘’3 lira’’ maaştı. Yemekler yeterli ve güzel olmadığından her gün aç yatardık.

 Kısacası ufacık yüreğinde sakladığın büyük mesleğine erişmek için bu yolu geçmekten başka çare yoktu.

Geçen sene izlediğim ‘’açlık ‘’ filmini hatırlıyorum da evet benim yaşadığım bir açlık oyunuydu.

O üç senelik süreçte edindiğim dostluları, yaşadığım güzel hatıralar ve tüm olumsuzluklara rağmen ilde bulunan diğer okullara göre gördüğüm iyi eğitimi bir kenara bırakacak olursam ,yaşadığım onca olumsuzluklar beni o kadar derinden etkiledi ki yaşadığım travma beni derinden etkiledi ki yaşadığım o travmatik günleri hala unutamıyorum.

O günden beri ne zaman bir yazı yazsam açlığa terk edilen insanları , masum insanların dramını, ezilenleri , sömürülenleri , acı çekenleri anlatır durumum.

   O küçük çocuğun yüreğindeki isteğin ve bu istek için gösterdiği azmin meyvesi olarak birkaç ay sonra doktor olacağımı .

Tıp fakültesinin bu son senesinde yaşadığım ıstıraplar beni o kadar mesleğimden soğuttu ki benim için en büyük mutluluk olabilecek şey bir anda hayatımı olumsuz etkilemeye başladı.

36 saat üst üste tuttuğum nöbetler, bazı kast ve yakınlarının bana ve meslektaşlarıma gösterdi. Gerek sözel gerek fiziksel şiddet, sağlıkta değişim politikalarının olumsuzlukları, bu zaman kadar hayal ettiğim konuma tam da ulaşmışken beni mesleğimden soğuttu.

Tam da doktor olup insanlara, insanlığa, çaresizliğe ve çaresizliklere içimden gelerek elimden geldiğince yardım edecekken beni en çok yaralayan iki şey oldu.

Biri sağlıkta değişim politikalarının olumsuz etkileri ve gün geçtikçe sağlıkta artan şiddet olayları.

Bir diğeri de çocukluğunu aile özlemi ile geçiren biri olarak, bir gün bir çocuk sahibi olduğumda mesleğimin gereği olarak hastanede tutacağım nöbetlerden dolayı benzer bir özlemi çocuğuma yaşatmak zorunda olmak

O. A.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum