SON ŞAKA

Hayat bir şaka mı? Yoksa hayat yemeği içine biraz şaka ruhu serperek, farklı tat yani yaşamı daha mı yaşanılır, hale getiriyoruz.

05 Kasım 2020 - 02:04
Başrol oyuncusu ve yılların radyocusu Serdar Gökalp, basın toplantısında ki konuşmasında birlik ve beraberliğin önemine değinirken şöyle diyordu:
“Pandemi ve son olarak İzmir depremi sonrası… Her sabah kalkıp can sıkıcı haberler alıyoruz. Her gece yatarken o haberlere bakıyoruz. Temennim; böylesi doğal afetlerin sadece ülkemizden değil dünyamızdan uzak olması. Dualarım bu yönde. İzmir’de kaybettiğimiz tüm canlar için Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun. Allah bir daha yaşatmasın. Ekip olarak tek beklentimiz, böyle bir dönemde insanların 1,5 saat tebessüm etmesini sağlamak. Bizim için mutluluk sebebi budur.”

İşte o 1,5 saati kesin tebessümlü bitireceğiniz bir film. SON ŞAKA

Şakadan kim ölmüş, demeyin!
Bir şaka, şaka silsilesine dönerse işler ucundan tutulamayacak hale gelebilir.
Gerçekte radyo programcısı ve şakalarıyla ünlü Serdar Gökalp, kendi yazdığı hikâyesini Fatih Mutlu senaryolaştırmış. Yönetmen, M.Erkam Bülbül.

“Serdar, yaptığı şakalarla ünlenen başarılı bir radyocudur. Bir süredir birlikte olduğu sevgilisi Ayşe’ne evlilik teklifi etmeye karar veren Serdar, bunun unutulmaz olmasını arzu eder. Bu yüzden de evlilik teklifi ederken akıl oyunlarıyla dolu bir şaka yapmaya karar verir. Ancak beklenmedik bir durumla karşılaşır”
Malum kadınlar, o anı unutulmaz kılacak bir evlilik teklifi bekliyor. Erkeklerin çoğuna bu tercih, saçma gelse bile kimisi de elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor. Hele o erkek için her şey dümdüz ve hayat, şakayla karışık ise.
Sonunda doğacaklar da işin tuzu, biberi olmaktan çok ötelere taşınabiliyor. Bu sene izlediğim, en azından gülümseten ve sözde, espri niyetine belden aşağı senaryo yazılmamış. Güldürebilmek ve keyif vermek, amaç olmuş. Üstelik ince bir kurgu hâkim. Filmin kadrosunun tiyatro kökenli olması etken. Kemal Başar ve Bülent Alkış, kadroda. Hikmet Körmükçü, hanımefendi var. Genç kadrodan, Gökay Müftüoğlu. En son “Ağustos böcekleri ve karıncalar” filmden anımsadığım, Özer Arslan ise filmin parlayan yıldızı.
Şunu söyleyebiliriz ki radyoculuğun dinamiği, filmde hem tiyatro hem sinema sanatçıları ile güzel işlenmiş. Tempo düzgün, kurgu, akış her şey yerli yerinde. Emek verildiği ortada. Yaralanma sahneleri gerçek gözükürken, yaralanmamış ama yaralı gibi gözükmesi gereken sahnelerde inandırıcı.

Ama esas olan bir kadını umursamaz isen o kadının elinden kurtulamayacağın. Film sonuna kadar maceralı, ancak sonu ise hepsinden ilginç.
6 Kasım haftasında gülümseten, kafayı dağıtacak güzel filmlerden birisi. PUAN -6.9
EMEL SEÇEN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum