SOMA, şiirlerde ve türkülerde: Müzikteki es gibi, mutlulukta da es var

Yeni ANA Dergisi, her ay gerçekleştirdiği Şiir Günleri’nin Mayıs ayı etkinliğinde SOMA üzerine düşündü, SOMA üzerine şiirler söyledi, ağıtları SOMA için yaktı

SOMA, şiirlerde ve türkülerde: Müzikteki es gibi, mutlulukta da es var
19 Mayıs 2014 - 21:23

Yeni ANA Dergisi, her ay gerçekleştirdiği Şiir Günleri’nin Mayıs ayı etkinliğinde SOMA üzerine düşündü, SOMA üzerine şiirler söyledi, ağıtları SOMA için yaktı.

18 Mayıs Pazar günü Şişli Belediye binasında Şaheste GÜNDAY’ın moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlik, Soma faciasında yaşamını yitiren şehitler onuruna saygı duruşu ile başladı.

 “ Müzikteki es gibi, mutlulukta da es var” diyen şiir dostları, kalplerine gömdükleri facia şehitleri için okudukları dizeler, seslendirdikleri hüzünlü türkülerde seslerinin titremesine mâni olamadılar. Sanatçı Hasan Öztürk (Ozan Berraki), curası ile“ giden gelmiyor, acep nedendir?” diye sorduğunda ise, isyana daha fazla dayanamadı bu sefer kimi kaçak gözler…

 “ Mızıka çalındı düğün mü sandın? Al beyaz bayrağı gelin mi sandın?”

Şair Enver Hergüler, bundan yıllar önce Düzce depremzedelerine yardıma koşan Zonguldaklı madenciler için yazmış olduğu şiiri, bu kez onların şehit meslektaşları Somalı madenciler için okudu:

Şair- ressam Serdar Samancıoğlu’nun sesinde yaşamsal bir paradoksa tekrar parmak bastı, bastığı yeri yaktı ünlü şair Nazım Hikmet:

“ … Başın ensenden kesik gibi düşük, 

kolların iki yanında upuzun, 
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun, 
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!

… Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin,

büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi, 
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle 
hürsün…

Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.

Şair Dilşade Güngör, “ kara elmas için karanlık dehlizlere girenler… belki de kara yazılarıydı aradıkları” derken, umuda eşlik eden ölümün ardından yitip gidenlerin kendi “ ölümlerini 5N 1 K’da gördüklerini” haykırdı. Evet, ölen öldü, acısını düştüğü yere bıraktı; yaşanan kara gün, birer kafa hesabı olarak gazete sütunlarında kaldı. Gazeteciliğin ünlü 5N, 1K kuralında saklı kaldı sırlar: Ne, Nerede, Nasıl, Ne zaman, Kim? Neden?

Hüseyin Kuzucan’ın “ Düşünmek” isimli şiirindeki dizeler ise karanlığa iz, görmeyene göz ve kahpeliğin içinde düz kalmanın ne denli zor olduğunu bir kez daha serdi gözler önüne:

Düşünmek öyle menem bir duygudur ki

Dostum; Öyle yorar yıpratır ki

İnsanda insan kalanda kastım…

Sevmeyi, sevilmeyi düşünmek

Ardını önünü düşünmek

Bunca kahpeliğin içinde düz kalmayı

Karanlığa iz kalmayı

Az kalmayı

Görmeyene göz kalmayı hele dostum.

Kirden temiz kalmayı

Düşünmek

Dedim ya çok menem şeydir

Yorar, yaralar adamı

Düşünmek

Düşünmeyenler diyarında

Ele ki hele düşüneceksen yarında.

Heyhat! Ne zor imiş görmeyen gözler arasında göz, susan yüzler içinde dil, hissetmeyen bedenlerde  gönül olabilmek… Bazen veli değil, deli olası gelmiyor mu insanın?

Arzu Başlantı’nın yorumunda, Somalı öksüzlerin anaları, aşk dolu kadınları için yakıldı bu kez türküler:“ El çek tabip el çek yaram üstünden! Sen benim derdime deva bilmezsin, Lokman hekim gelse bulunmaz çare, yaram yürektedir, sarabilmezsin…”

Ulusal kurtuluş mücadelesinin ilk adımı olan 19 Mayıs’ın da unutulmadığı ANA Dergisi Şiir etkinliği, moderatör Şaheste Günday’ın,“ bir daha Soma gibi acıların yaşanmaması” temennisiyle, Ekim ayında tekrar toplanmak üzere dağıldı. Birlikte şiir ve türkülerin dost limanına sığınmış olmanın bu kez buruk kalan sevinciyle vedalaştı eller…

Haber: Arzu Başlantı


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum