"ŞİDDET HER TÜRLÜ YIKICI BİR EYLEMDİR…"

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Uzmanı Klinik Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan, son zamanlarda toplum içinde artan şiddet olaylarına dikkat çekerek; "Günümüzde ne yazık ki toplumda birçok birey doğrudan ya da dolaylı olarak şiddete maruz kalmaktadır. Pandemi nedeniyle güvenli alan olarak gördüğümüz evlerimiz şiddete maruz kalan çocuklar ve kadınlar açısından ne yazık ki virüsün kendisinden daha büyük tehlike barındırmaktadır" diye uyarıda bulundu

"ŞİDDET HER TÜRLÜ YIKICI BİR EYLEMDİR…"
07 Ekim 2022 - 15:55
Psikoloji Uzmanı Klinik  Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan, günümüzde gittikçe artan öfke duygusunun diğer duygular gibi insana ait temel duygular arasında olduğunu belirterek, ancak yıkıcı etkileri dolayısıyla sözel ve davranışsal olarak doğru ifadesi hayati önem arz etmekte olduğunu vurguladı.

İnsanların çoğu zamanla saldırgan dürtülerini denetlemeyi ve toplum tarafından daha kabul gören etkinliklere yöneltmeyi öğrendiklerini ifade eden Psikolog Leblebicioğlu şunları söyledi:

“Bu öğrenimin temeli ilk olarak ailede gerçekleşmektedir. Fiziksel ya da psikolojik olarak bir
başkasına zarar veren her türlü davranış saldırganlık olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla
saldırganlığın içerisinde şiddet davranışlarını da barındırdığı söylenebilir. Şiddet ise bireyin
yaralanmasına ölümüne ya da biyo-psiko-sosyal açıdan gelişmesine engel olan her türlü davranış ve
sözdür. Şiddet ister fiziksel ister psikolojik ögeler içersin ister canlıya ister cansız bir nesneye yönelik
olsun her türlü yıkıcı bir eylemdir. Şiddet bir sonuçtur ve ancak bu sonuca nelerin etken olduğu
konusunda bilinçlenerek şiddet davranışını ortadan kaldırmak mümkün olabilmektedir. Saldırgan
tutum ve davranışların ebeveyn tutumu, sosyo-ekonomik durum, toplum yapısı ve özellikle cinsiyete
dayalı sosyal normlar gibi bir çok faktörle ilişkili olduğu söylenebilir.”

Aile yapısı çocukların gelişiminde önemli rol oynar

Çocuğun  ilk sosyal deneyimlerini aile içerisinde deneyimlediğine vurgu yapan Arslan. Kişiliğin oluşumunda önemli bir yeri olan özdeşim kurmanın, çocuklarda aile bireylerini modelleme yoluyla gerçekleştiğini ifade etti.

Model alınan ailenin yapısının çocuğun ileriki yaşantısında, duygusal ve toplumsal gelişiminde belirleyici bir rol oynadığına da dikkat çeken Klinik Psikolog Arslan, bu noktada ebeveyn tutumları oldukça önemli olduğunu söyledi. Arslan, anlayışlı ve tutarlı ailelerde büyüyen çocukların
ilişkilerinde daha sosyal ve duyarlıyken kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme konusunda da
oldukça başarılı olabildiğini belirterek şöyle konuştu:

“Bu tür çocuklarda davranışlarını denetleme becerisinin daha yüksek düzeyde olduğu da görülmektedir. Buna karşılık katı ve otoriter tutum sergileyen ailelerin 
çocuklarının ise duygu ve düşüncelerini daha çok saldırgan tutumlarla ifade etme eğilimlerinin
olduğu ve kendi iç dünyalarını açıklamakta zorluk yaşadıkları görülmektedir. Katı ve otoriter tutuma
maruz kalan çocuk, yaşamı boyunca sürekli birileri tarafından kontrol edilme ihtiyacı ya da aşırı
kontrol etme ihtiyacı duyabilmektedir. Yetişkinlikte ise ikili ilişkilerde güven ve anlayıştan uzak,
baskıcı ve katı tutum sergileyebilmektedirler. Bununla birlikte dürtülerini denetleme yetisi düşük
olan çocukların ebeveyn tutumlarının aşırı rahat, serbest her istediğini gerçekleştiren sınırların
olmadığı tutumlar olduğu da dikkat çekmektedir. Dolayısıyla güven verici, destekleyici ve hoşgörülü
tutumun sağlıklı bir psikososyal gelişim için oldukça önemli olduğu söylenebilir.
Sözler ağızdan bir kaç saniyede karşı tarafa gidiyor. Ancak izleri ise bir ömür kalıyor
İhmal edilen çocukluk dönemi, olumlu davranışların yerine sürekli olarak olumsuz davranışların
vurgulanması, hayal kırıklığı, aşağılanma ve öfkeye maruz kalma gibi olumsuz çocukluk yaşantıların
saldıran davranışın altında yatan en temel etkenlerden oldukları söylenebilir. ‘’Şiddet dilde başlar
eyleme döner‘’. Çocuğunuz istenmeyen bir davranış yaptığında ya da bir söz söylediğinde aşağılayıcı
söz ve davranışlarınızdan uzak durun. Şiddet davranışı çocuğun duygusal ihtiyacının
karşılanmamasının dışa vurumudur. Duygusal ihtiyaçları karşılanmayan çocuk toplum tarafından
kabul görmeyen tutumlarla ihtiyacını gidermeye çalışabilir. Örneğin, kardeşi doğduktan sonra
duygusal ya da fiziksel anlamda ihtiyaçları karşılanmayan, görülmeyen ya da günlük rutinleri bozulan
çocuk, kardeşine ya da etrafa zarar verici davranışlar sergileyerek duygusal ihtiyaçlarını ifade edebilir.
Bu sebeple çocuğun öfkesinin altında yatan ihtiyaçları anne ve babalar tarafından dikkatle takip
edilmelidir.”

Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan ilişkilerin  tutarlı olması gerektiğini, istenilen davranışın gerçekleşmesinde ebeveynlerin eylemleri sözlerinden daha etkili olduğuna da dikkat çekti.

Çocuklardan arkadaşına vurmamasını, eşyalarını kırmaması isterken ebeveynlerin çocuklarına istenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak amacıyla kaba davranması halinde çocuklarını ikileme
düşereceğini örnekleyen Psikolog Arslan şöyle konuştu:

 “Buradaki davranış öğrenimi çocuğun sadece çevresindekilerinin kendisine nasıl
davrandığı ile ilişkili değildir. Çevresindeki bireylerin de birbirlerine nasıl davrandıkları, problem
karşısında hangi tutumları sergiledikleri oldukça önemlidir. Ebeveynlerinin problemler karşısında
şiddet davranışı gösterdiklerini gören çocuklar yetişkinliklerinde bunu sorun çözmede doğal bir
seçenek olarak görebilmektedir. Çünkü çocuklar sözlerinizden ziyade yaptıklarınızdan öğrenme
eğilimindedirler. Çocuklara sürekli olarak neyi yapıp neleri yapmamaları konusunda uyarmak yerine
istenilen davranışın nasıl yapıldığı ve niçin yapılması gerektiği gelişimsel sürecine uygun bir dil
kullanılarak anlatılmalıdır. Sonuç olarak çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için, ona güven duygusu
aşılayın, yönlendirmeyin rehber olun, yeteneklerini keşfetmesine izin verin, doğru bir model olun,
çocuğun arzu ve ihtiyaçlarını karşılayın ve sorunlarla baş ederken destekleyici tutum sergileyin.”
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum