"Sevgi emek ister" Anadolu yolunda… Mehtap Ar Tiyatrosu 2007 Mart/ Hatice Özbay
14 Nisan 2021 - 20:36 - Güncelleme: 14 Nisan 2021 - 22:07
Yer yüzünden bir yıldız daha eksildi
Mehtap AR
Yeryüzü yolculuğunu bırakıp aramızdan ayrılan arkadaşımsa ardından haberci diliyle yazmayı oldum olası pek sevmedim. 2018 yılından beri Akciğer kanseri ile mücadele ediyordu Mehtap ve bir süredir de yoğun bakımda yatmaktaydı. Sonunda 10 Nisan Cumartesi günü mücadeleyi bıraktı çoklu organ yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrıldı.
Oysa iki senedir güzel de gidiyordu tedavisi. İyileşmekti umudu, yürüyebilmek, dans edebilmek beklentisiyle. “Yeniden sahnede olabilir miyim bilmiyorum ama istiyorum”, diyordu son görüşmemizde.
Hastalığı süresince çok zorlansa da neşesini hiç kaybetmedi. Ablası Müjde Ar’ın kendisinin üzerine titrediğini her fırsatta yanında olduğunu büyük bir şükranla anlatırken, biricik oğlu Söz’ün kendi yuvasını kurmuş olması en büyük tesellisiydi. Bir de Sezen Aksu’nun evinde kendisine nasıl güzel baktığını ve güzel zamanlar geçirdiğini keyifle anlatırdı.
Bir gün ardı hemen Pandemi öncesiydi “Hatiş dernekte buluşalım mı? dedi. “Olur tabii” dedim ve derneğe gittim. Gittiğimiz dernek Şişli’deki “Türkiye Yardım Sevenler Derneği İstanbul Şubesi” idi. Bir sürü giysi toparlamış derneğe gelir getirsin diye bağışlamıştı. Kermes vardı. Hayırseverlerin yaptığı yemeklerden yemiş alışveriş yapmıştık birlikte.
Demem o ki Mehtap, kanser hastası, tedavi görüyor ve tekerlekli sandalyede ancak başkalarını da düşünüyordu. Zaten tiyatro yaşamınca çocukları düşünmüş yurdun en ücra köşelerinde oyunlar sergilemişti ve milyonlarca çocuğa dokunmuştu. Nasıl otursundu bir şeyler yapmalıydı ve bu yolu bulmuştu son zamanlarında.
Ben Mehtap’ı daima gülen gözleri, sevdiği insanları gördüğünde içtenlikle, aşkım, tatlım, çok özledim diyen sevgi dolu seslenişleriyle hatırlayacağım.
Ben Mehtap’ı çocuklara dokunmak, hatta daha çok çocuğa dokunmak için bitmeyen uzun geceler boyu süren evinin salonundaki çalışmaları titizlikle yürütürken hatırlayacağım.
Turne dönüşlerindeki heyecanları ile hatırlayacağım.
Ben Mehtap’ı biricik Oğlu Söz Ar’a duyduğu büyük sevgi, hayranlığı, arkadaşlığı ile hatırlayacağım.
Ablası Müjde Ar, eniştesi Ercan Karakaş ve biricik Anneciği Aysel Gürel’e duyduğu hayranlık, sevgi ve saygısıyla hatırlayacağım.
Bir de “Hatiş” demesini de özleyeceğim.
Mehtap 14 yıl kadar önce Rahim kanseri olmuş ve ameliyat sonrası kanseri yenmişti. O günlerde basının ameliyatını, tedavisini konuşması onu çok üzüyordu. “Neden basın benim yaptıklarımı görmüyor ya da görmezden geliyor”, diye soruyordu. Evine döndüğünde kendisini iyi hissettiğinde bana haber vermesini istedim geçmiş olsun dileklerimi iletmek için. Önce konuştuk sonra kendisiyle röportaj yapmaya karar verdiğimi söyledim. Şimdi sizinle o gün yaptığım röportajı paylaşıyorum çünkü, Mehtap Ar’ı anlatıyor.
“Sevgi emek ister” Anadolu yolunda…
2007 Mart/ Hatice Özbay
Spot: ‘Mehtap Ar Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, şarkı sözlerinin tamamı Aysel Gürel’e ait olan “Sevgi Emek İster” adlı oyun 8 Nisan tarihinden itibaren Mardin köylerinde, mezralarında sahnelenecek.
Bu Anadolu yolculuğu, Urfa, Batman, Diyarbakır illeri, köy ve mezralarında da sürecek.
Mehtap Ar’ın henüz beş, altı yaşlarında Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda “Kötü tohum” ve “Karanlığın içinden” oyunları ile başlar tiyatro yaşamı. Sonra Nejat Uygur, Tevfik Gelenbe, Üç Maymun Kabare çalıştığı bazı tiyatrolar olur.
Kulislerde bekleme salonlarında ve sahnelerde geçen, çocukluk yıllarının ardından, TV dizileri, sinema derken, Mehtap Ar, nihayet Anadolu’da çocuk tiyatrosu yapmak için yola çıkıyor.
Mehtap'ı tanıdığımda, Anadolu’da tiyatro yapmak en büyük idealiydi. Cumartesi akşamı geçmiş olsun dileğinde bulunmak, hem de ideallerini gerçekleştireceği yolunda, aldığım bu duyumla arkadaşıma başarı ve şans dilemek, bir de söyleşmek üzere, sinan Göksel’le birlikte Mehtap’ın evine ziyarete gittim.
Sevgili Aysel Gürel ve Mehtap Ar, içten ve samimi bir sıcaklıkla bizi karşıladılar. Mehtap Ar’ın heyecanı ve coşkusu gözlerinden okunuyordu.
Sinan görüntülemek isterken, Mehtap hızla anlatmaya başladı. “Yıllardır bugünü bekliyordum” dediğinde gözleri her zamankinden fazla ışıldıyordu.
Burada susmak bize düştü.
“Yedi yıldır çocuk tiyatrosu yapıyorum. Fakat bu defa oldukça heyecanlıyım. Anadolu’ya gidiyorum. Karış karış. Mardin, Diyarbakır, Batman, Urfa, Midayat, Birecik… Köy köy tiyatro yapacağız. Bu çok önemli bir çalışma olacak. Yaşamı boyunca bunu görmemiş çocuklarla gençlerle buluşacağız.”
“Geçenlerde arkadaşlarımla konuşuyordum, bu projeyi ve çok heyecanlı olduğumu söylüyordum. Arkadaşlarım da ‘Mehtap çok güçlü kadın, ameliyat oldu on iki saat sonra sahneye çıktı.’ Diye konuşuyorlardı. Gazetelere baktım Anadolu Projesi ile ilgili haber çıkacak mı diye!.. yok arkadaş yok. Tiyatromla ilgili tek satır yok.”
“Ama ‘Mehtap Ameliyat oldu’. ‘Mehtap Kanserden kurtuldu’, ‘Mehtap sahneye çıkıyor’. Bu türden haberler çok. Ben yaptıklarımla var olmak istedim hep. Ayrıca bu konuda benimle konuşmak istediğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Tiyatromu kurduğumdan beri hedefim Anadolu’ya gitmekti. Yedi yıldan beri İstanbul ili içinde, Milli eğitim onaylı oyunlarımızı ağırlıklı olarak da kırsal kesimde sergiledik. Biraz da Anadolu’ya gitmek, oradaki çocukları da tiyatro ile buluşturmak isteği vardı içimde. Bu yıl ancak gerçekleştirebileceğim bu idealimi. Yıllarca sponsor bulamadığımız için Anadolu’ya gidemedik.
Bir gün VAKSA’ya (Sabancı Vakfı) mektup yazdım. Anadolu’ya gitmek istiyorum ve destek bekliyorum dedim. Üç gün sonra beni aradıklarında ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim. İdeallerim gerçek olacaktı. Ve Nisan 8 den itibariyle Mardin’den yola çıkıp, Urfa, Batman, Diyarbakır köylerinde, tarlalarında oyun sergileyeceğiz. Mardin’in merkezine gidip de orada bir gösteri yapmak değil amaç. Köy köy, mezra mezra gösterilerimizi sergileyip döneceğiz. Sonra da Kars’a gideceğiz, Sarıkamış, Ardahan, Kağızman var sırada.”
Mehtap duraksamadan tek nefeste anlatırken, Aysel Gürel, “gurur duyuyorum seninle kızım.” Diyerek kızına sevgiyle bakıyor ve elini tutuyordu.
Yıllarca İstanbul’un varoşlarında, “Benim arkadaşım Yok”, “Biz Çocuğuz”, “bir arkadaş aranıyor”, Bir Şans Ver”, “ Sokakta Bir Gün”, “Bizimle Oynar mısın?”, Oyun İçinde Oyun”, adlı oyunları sahneleyen Mehtap “Ölünceye dek tiyatro yapacağım” diyor annesine bakarak.
“Şarkıların annesi, canım annem Aysel Gürel iyi ki varsın. Ben de seninle gurur duyuyorum anneciğim. İyi ki doğurmuşsun beni.” Yanıtını vermekte gecikmedi ve ekledi.
“İstanbul’da hafta beş gün ilk öğretime tiyatro yapıyoruz. Anadolu'ya gidiyoruz diye bunu ihmal etmiyoruz. Yine İstanbul’un kırsal kesiminde tabii… günde 24 saat çalışıyoruz. Provalarımızı bile evde yapıyoruz. Çok özel şartlarda bu işi yapmaya çalışıyoruz. Bir kamyonetimiz var, bir de annemin bana aldığı araba… Ekibimiz 8 kişi. Hepimiz arabaya sığmıyoruz, arabaya kura ile biniyoruz.
İstanbul’daki okullarda bile çocuklar yanımıza gelip (biz onlara çocuk demiyoruz aslında onlar bizim arkadaşlarımız) “ben dün gece heyecandan uyuyamadım” diyorlar.
İstanbul’da bile tiyatro bilmeyen çok çocuğa ulaştık. Sponsorumuz VAKSA sayesinde.”
“Uyuyamadım bu tiyatro nasıl bir şey?” diyor Mehtap. Aysel Gürel hemen söze giriyor “Hayatımın en duygulu anlarından biridir. Beyoğlu’nda gidiyordum on yaşlarında bir erkek çocuğu annesini dürttü, ‘anne anne bak, Mehtap Ar’ın annesi geçiyor’ dedi.”
Aysel Gürel, şair ustalığı, inceliği ve nezaketi içerisinde, kızını gönülden destekliyor ve yanında olduğunu her kelimesi ile hissettiriyordu.
Mehtap Ar devam ediyor. “Annem burada çok mütevazı davranıyor. Bu belki bir tek kez olmuştur. Ben yıllardır Aysel Gürel’in kızı, Müjde Ar’ın kız kardeşi olmaktan hep mutlu oldum. Ailemle gurur duyuyorum. Şunu da söylemeliyim ki; bu tiyatro sayesinde ilköğretim çağında 200 bine yakın arkadaşım oldu. Bu bir şöhretse, ben geç yakaladım. Ama iyi bir yerden yakaladım. ‘Sevgi Emek İster’ oyunu ile Anadolu’ya açılıp daha yüz binler arkadaşımız olacak.”
Mehtap derin bir nefes alıp sözlerine devam etti. “Bu oyuna ve bana Aysel Gürel’in katkısı çok büyük. Bu oyunu yazan Nuray Öykü Büyücek, yöneten Osman Gidişoğlu, tüm şarkı sözleri Aysel Gürel’e ait. Her yıl yeni bir oyun sergileyen, Mehtap Ar Tiyatrosu’nun, dekoru, ışığı, sevkıyatı, matbaa masrafları oldukça ağır geliyordu. Bunun için sponsor desteği şarttı. Şimdi heyecandan bir aydır uyku uyuyamıyorum. Ne kadar mutluyum.Anadolu ile buluşacağız ve onlara dokunacağız, onların belleklerinde kalacağız, diye çok keyifleniyorum.”
Artistin kızları
“Sen ideallerinin peşinden koştun Mehtap ve işte yakaladın” dediğimde, sevgili Aysel, dalgalanan anılar denizinden aktarmaya başladı. “Bunlar küçük çocuklarken pataklıyor ve güzel insan olun diyordum. O zaman anlamıyorlardı “anne biz güzel insan değil miyiz?” diyorlardı.
Güzel insan nasıl olunur? diye yavaş yavaş anlatmaya başladım.”
“Düşünüyorum da…” Diye söze başladı, Mehtap…
“Evet, annem için çok zor olmalı. Bu zamanda, dul bir kadın olmak doğal bir durum artık. Düşünsenize elli yıl önce… Üstelik de Fatih semtinde, iki çocuklu dul bir kadın olmak ne kadar zordu… Fatih doğumluyum ve tüm çocukluğum Fatih’te geçti. Fatih Kız Lisesi’nde, Ahmet Rasim Ortaokulu kapılarında insanlar bize artistin kızları derlerdi. Uzaylı gibi bakarlardı.”
Ben sustum artık soru sormuyor sevgili Aysel Gürel ve Mehtap’ı dinliyordum. Aysel anlatmaya devam etti. “O yıllarda okullardan Fransız sistemi kalktı, Amerikan sistemi konuldu. Ben Babıali’ye gittim, o zaman ayağımda ayakkabı bile yoktu. Kitapevlerini birer birer dolaştım, çünkü sistem şöyleydi: ‘Kendin araştır, kendin öğren.’ Babıali’den kitaplar topladım. Topladığım bu kitaplarla Fatih’te Nişancı Mehmet Paşa İlk Okulunda ilk kütüphaneyi kurdum. Çocuklarıma güzel insan olmanın ilk adımını böyle atabiliriz diye enjekte ettim. Ben daha o kütüphaneyi kurmadan önce, “Mehtap Ar’ın annesi gelsin” diye beni okuldan çağırdılar. Korktum, cam mı kırdı?
Birini mi dövdü?
Meğer imtihan neticeleri belli olmuş. Merak etmişler… Ben de sordum ‘bir vukuat mı var?’ Diye ‘Hayır biz aileyi tanımak istedik’ dediler. ‘Niçin?’ dedim. Çünkü dediler, ‘Fatih İlçe’sinde ilkokullar arasında 100 puan üzerinden 100 alan tek çocuk Mehtap Ar’ dediler. İkinciler ancak 35 puan alabilmişler. Aile üç kişilik zaten, ikisi orada okuyor, bir de ben.”
Derin bir ah çekti Aysel!... “Ne Kavgam Bitti, Ne Sevdam” isimli şarkıyla, 2006 yılında, Kültür Bakanlığı, MESAM bandrol bildirimi ile en çok gelir getiren eserler listesinde birinci sırada yer almış.
Ayrıca Aysel Gürel, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü doktora öğrencisi, araştırma görevlisi Veysel Öztürk tarafından “tez” konusu olurda bunu iki satır sormamak ve yazmamak olmaz diye düşündüm. Her ne kadar Aysel Gürel’i ve 60 yıllık sanat yaşamını anlatmak ya da yazmak bu satırlara sığmasa da paylaşmak istedim kısacık.
“Evet bu sene Boğaziçi Üniversitesi’nde Sabahattin Ali yarışmasında Araştırma Görevlisi Veysel Öztürk’ün tezi birinci oluyor ve konusu, “Ben Şair Aysel Gürel, Nasılım?” Üniversitelerde ders olarak anlatıyorlar beni. Bu çok güzel tabi. Benim şiirim “Firuze” ile Dıranas’ın “Fahriye Abla”sını ve Turgut Uyar’ın “Yalnız Dürdanecik”ini, satır satır, harf harf karşılaştırmış. Ve sonunda şunu yazmış Veysel Öztürk, “Şairin bir kaderi varsa ve bu kader daha çok gönüllü bir sürgünlükse Aysel Gürel’in patlayan flaşlar ve sürekli gülümseyen yüzünün arkasın da bir şairin sürgünlüğünün olduğu açık. Görünüşün çok şey, kimi zaman “her şey” olduğu bir toplumda şiir sevenlerin kıymet verdiği sürgünlük halinin kendisini görünüşün ötesinde de gösterebileceğini görmemiz gerekiyor…” “…Bir yandan da Ayselimiz Gürelimiz’in pastel saçları, ağır makyajı, pembe gözlükleri ve püsküllü kıyafetleriyle objektiflere fırlattığı o “cartlak” bakışı anımsayın. İlk resimlerle son resim arsında aslında “şairlik” bakımından o kadar büyük bir fark yok. Şimdi bu ülkede İsmet Özel şairde Aysel Gürel Değil mi?” Ben Aysel Gürel olarak bunu söylemek zorundayım, bunları ben yazmadım, bu ödül alan bir tez konusu. Bunları Veysel Öztürk yazdı.”
90’lı yıllara damgasını vuran “Firuze, Sen Ağlama” gibi şarkıları ve onların söz yazarı Aysel Gürel’i bilmeyen var mıdır aramızda. Ben yıllarca kızım Aslı Gökçe’den İnzüle’yi ağlayarak dinledim. Bu nasıl bir duygu yoğunluğudur. Öğreniyorum ki yine Selda Bağcan’ın 20 yıl kadar önce seslendirdiği “Zilleri taktı, çıkı çıkı yaptı” isimli parça, Ersan Başbuğ tarafından yeniden seslendiriliyor.
Mehtap’a Aysel Gürel’in kızı olmanın nasıl bir duygu olduğunu sorduğumda. Duraksamadan yanıtladı. “Ben böyle bir annenin, Aysel Gürel’in kızı olmaktan çok mutluyum, bu günlere gelmemize neden olan annemizdir. Bize öncelikle dürüst olmayı öğretti. Mahalledeki kızlar hep ders çalışmaya gidiyoruz diye muhallebiciye giderlerdi. Biz bir kez bile muhallebiciye gidemedik. Bizim böyle isteklerimizde olmadı. Bizi ilk kez diskoteğe bile annem götürdü. Merak etmeyin bunları, önce benden öğrenin dedi. Annem muhteşem bir kadın ve iyi ki var.Ve ben iyi ki, Aysel Gürel’in kızıyım. Her eve bir Aysel’in gerektiğini düşünüyorum.”
Dört yıldır Şişli Belediyesi için sokak tiyatrosu yapan, “Bu toprağın bize verdiklerini bu toprağın insanına geri vermek…” diye başlayan broşürle, “Sevgi Emek İster” adlı oyunu ile Anadolu yollarına çıkan Mehtap’a yolun açık olsun diyoruz. Tut ellerini Anadolu’daki çocukların, dokun onlara bizim içinde… Mardin’de Midyat’ta, Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da yaşayan çocuklara bizden de selam götür…
Not : Bu röportaj 2007 yılı Mart ayında Mehtap AR’ın evinde yapıldı. LeMan Dergi grubundan Yeni Harman Dergisinin Nisan 2007 -4 Sayı 105 de yayınlandı. / Nisan 2007 de kaynak belirterek Sabancı Vakfı sitesinde de yayınlandı. Aysel Gürel’in çok sevdiği Firuze şiiri ile.
Firuze
Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz
güzellikte olduğunu
Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze
Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz
güzellikte olduğunu
Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze
60 yıllık sahne yaşamının ardından
Hatice Özbay
Fotoğraflar Hatice Özbay arşivinden
Mehtap AR
Yeryüzü yolculuğunu bırakıp aramızdan ayrılan arkadaşımsa ardından haberci diliyle yazmayı oldum olası pek sevmedim. 2018 yılından beri Akciğer kanseri ile mücadele ediyordu Mehtap ve bir süredir de yoğun bakımda yatmaktaydı. Sonunda 10 Nisan Cumartesi günü mücadeleyi bıraktı çoklu organ yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrıldı.
Oysa iki senedir güzel de gidiyordu tedavisi. İyileşmekti umudu, yürüyebilmek, dans edebilmek beklentisiyle. “Yeniden sahnede olabilir miyim bilmiyorum ama istiyorum”, diyordu son görüşmemizde.
Hastalığı süresince çok zorlansa da neşesini hiç kaybetmedi. Ablası Müjde Ar’ın kendisinin üzerine titrediğini her fırsatta yanında olduğunu büyük bir şükranla anlatırken, biricik oğlu Söz’ün kendi yuvasını kurmuş olması en büyük tesellisiydi. Bir de Sezen Aksu’nun evinde kendisine nasıl güzel baktığını ve güzel zamanlar geçirdiğini keyifle anlatırdı.
Bir gün ardı hemen Pandemi öncesiydi “Hatiş dernekte buluşalım mı? dedi. “Olur tabii” dedim ve derneğe gittim. Gittiğimiz dernek Şişli’deki “Türkiye Yardım Sevenler Derneği İstanbul Şubesi” idi. Bir sürü giysi toparlamış derneğe gelir getirsin diye bağışlamıştı. Kermes vardı. Hayırseverlerin yaptığı yemeklerden yemiş alışveriş yapmıştık birlikte.
Demem o ki Mehtap, kanser hastası, tedavi görüyor ve tekerlekli sandalyede ancak başkalarını da düşünüyordu. Zaten tiyatro yaşamınca çocukları düşünmüş yurdun en ücra köşelerinde oyunlar sergilemişti ve milyonlarca çocuğa dokunmuştu. Nasıl otursundu bir şeyler yapmalıydı ve bu yolu bulmuştu son zamanlarında.
Ben Mehtap’ı daima gülen gözleri, sevdiği insanları gördüğünde içtenlikle, aşkım, tatlım, çok özledim diyen sevgi dolu seslenişleriyle hatırlayacağım.
Ben Mehtap’ı çocuklara dokunmak, hatta daha çok çocuğa dokunmak için bitmeyen uzun geceler boyu süren evinin salonundaki çalışmaları titizlikle yürütürken hatırlayacağım.
Turne dönüşlerindeki heyecanları ile hatırlayacağım.
Ben Mehtap’ı biricik Oğlu Söz Ar’a duyduğu büyük sevgi, hayranlığı, arkadaşlığı ile hatırlayacağım.
Ablası Müjde Ar, eniştesi Ercan Karakaş ve biricik Anneciği Aysel Gürel’e duyduğu hayranlık, sevgi ve saygısıyla hatırlayacağım.
Bir de “Hatiş” demesini de özleyeceğim.
Mehtap 14 yıl kadar önce Rahim kanseri olmuş ve ameliyat sonrası kanseri yenmişti. O günlerde basının ameliyatını, tedavisini konuşması onu çok üzüyordu. “Neden basın benim yaptıklarımı görmüyor ya da görmezden geliyor”, diye soruyordu. Evine döndüğünde kendisini iyi hissettiğinde bana haber vermesini istedim geçmiş olsun dileklerimi iletmek için. Önce konuştuk sonra kendisiyle röportaj yapmaya karar verdiğimi söyledim. Şimdi sizinle o gün yaptığım röportajı paylaşıyorum çünkü, Mehtap Ar’ı anlatıyor.
“Sevgi emek ister” Anadolu yolunda…
2007 Mart/ Hatice Özbay
Spot: ‘Mehtap Ar Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu, şarkı sözlerinin tamamı Aysel Gürel’e ait olan “Sevgi Emek İster” adlı oyun 8 Nisan tarihinden itibaren Mardin köylerinde, mezralarında sahnelenecek.
Bu Anadolu yolculuğu, Urfa, Batman, Diyarbakır illeri, köy ve mezralarında da sürecek.
Mehtap Ar’ın henüz beş, altı yaşlarında Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda “Kötü tohum” ve “Karanlığın içinden” oyunları ile başlar tiyatro yaşamı. Sonra Nejat Uygur, Tevfik Gelenbe, Üç Maymun Kabare çalıştığı bazı tiyatrolar olur.
Kulislerde bekleme salonlarında ve sahnelerde geçen, çocukluk yıllarının ardından, TV dizileri, sinema derken, Mehtap Ar, nihayet Anadolu’da çocuk tiyatrosu yapmak için yola çıkıyor.
Mehtap'ı tanıdığımda, Anadolu’da tiyatro yapmak en büyük idealiydi. Cumartesi akşamı geçmiş olsun dileğinde bulunmak, hem de ideallerini gerçekleştireceği yolunda, aldığım bu duyumla arkadaşıma başarı ve şans dilemek, bir de söyleşmek üzere, sinan Göksel’le birlikte Mehtap’ın evine ziyarete gittim.
Sevgili Aysel Gürel ve Mehtap Ar, içten ve samimi bir sıcaklıkla bizi karşıladılar. Mehtap Ar’ın heyecanı ve coşkusu gözlerinden okunuyordu.
Sinan görüntülemek isterken, Mehtap hızla anlatmaya başladı. “Yıllardır bugünü bekliyordum” dediğinde gözleri her zamankinden fazla ışıldıyordu.
Burada susmak bize düştü.
“Yedi yıldır çocuk tiyatrosu yapıyorum. Fakat bu defa oldukça heyecanlıyım. Anadolu’ya gidiyorum. Karış karış. Mardin, Diyarbakır, Batman, Urfa, Midayat, Birecik… Köy köy tiyatro yapacağız. Bu çok önemli bir çalışma olacak. Yaşamı boyunca bunu görmemiş çocuklarla gençlerle buluşacağız.”
“Geçenlerde arkadaşlarımla konuşuyordum, bu projeyi ve çok heyecanlı olduğumu söylüyordum. Arkadaşlarım da ‘Mehtap çok güçlü kadın, ameliyat oldu on iki saat sonra sahneye çıktı.’ Diye konuşuyorlardı. Gazetelere baktım Anadolu Projesi ile ilgili haber çıkacak mı diye!.. yok arkadaş yok. Tiyatromla ilgili tek satır yok.”
“Ama ‘Mehtap Ameliyat oldu’. ‘Mehtap Kanserden kurtuldu’, ‘Mehtap sahneye çıkıyor’. Bu türden haberler çok. Ben yaptıklarımla var olmak istedim hep. Ayrıca bu konuda benimle konuşmak istediğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Tiyatromu kurduğumdan beri hedefim Anadolu’ya gitmekti. Yedi yıldan beri İstanbul ili içinde, Milli eğitim onaylı oyunlarımızı ağırlıklı olarak da kırsal kesimde sergiledik. Biraz da Anadolu’ya gitmek, oradaki çocukları da tiyatro ile buluşturmak isteği vardı içimde. Bu yıl ancak gerçekleştirebileceğim bu idealimi. Yıllarca sponsor bulamadığımız için Anadolu’ya gidemedik.
Bir gün VAKSA’ya (Sabancı Vakfı) mektup yazdım. Anadolu’ya gitmek istiyorum ve destek bekliyorum dedim. Üç gün sonra beni aradıklarında ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim. İdeallerim gerçek olacaktı. Ve Nisan 8 den itibariyle Mardin’den yola çıkıp, Urfa, Batman, Diyarbakır köylerinde, tarlalarında oyun sergileyeceğiz. Mardin’in merkezine gidip de orada bir gösteri yapmak değil amaç. Köy köy, mezra mezra gösterilerimizi sergileyip döneceğiz. Sonra da Kars’a gideceğiz, Sarıkamış, Ardahan, Kağızman var sırada.”
Mehtap duraksamadan tek nefeste anlatırken, Aysel Gürel, “gurur duyuyorum seninle kızım.” Diyerek kızına sevgiyle bakıyor ve elini tutuyordu.
Yıllarca İstanbul’un varoşlarında, “Benim arkadaşım Yok”, “Biz Çocuğuz”, “bir arkadaş aranıyor”, Bir Şans Ver”, “ Sokakta Bir Gün”, “Bizimle Oynar mısın?”, Oyun İçinde Oyun”, adlı oyunları sahneleyen Mehtap “Ölünceye dek tiyatro yapacağım” diyor annesine bakarak.
“Şarkıların annesi, canım annem Aysel Gürel iyi ki varsın. Ben de seninle gurur duyuyorum anneciğim. İyi ki doğurmuşsun beni.” Yanıtını vermekte gecikmedi ve ekledi.
“İstanbul’da hafta beş gün ilk öğretime tiyatro yapıyoruz. Anadolu'ya gidiyoruz diye bunu ihmal etmiyoruz. Yine İstanbul’un kırsal kesiminde tabii… günde 24 saat çalışıyoruz. Provalarımızı bile evde yapıyoruz. Çok özel şartlarda bu işi yapmaya çalışıyoruz. Bir kamyonetimiz var, bir de annemin bana aldığı araba… Ekibimiz 8 kişi. Hepimiz arabaya sığmıyoruz, arabaya kura ile biniyoruz.
İstanbul’daki okullarda bile çocuklar yanımıza gelip (biz onlara çocuk demiyoruz aslında onlar bizim arkadaşlarımız) “ben dün gece heyecandan uyuyamadım” diyorlar.
İstanbul’da bile tiyatro bilmeyen çok çocuğa ulaştık. Sponsorumuz VAKSA sayesinde.”
“Uyuyamadım bu tiyatro nasıl bir şey?” diyor Mehtap. Aysel Gürel hemen söze giriyor “Hayatımın en duygulu anlarından biridir. Beyoğlu’nda gidiyordum on yaşlarında bir erkek çocuğu annesini dürttü, ‘anne anne bak, Mehtap Ar’ın annesi geçiyor’ dedi.”
Aysel Gürel, şair ustalığı, inceliği ve nezaketi içerisinde, kızını gönülden destekliyor ve yanında olduğunu her kelimesi ile hissettiriyordu.
Mehtap Ar devam ediyor. “Annem burada çok mütevazı davranıyor. Bu belki bir tek kez olmuştur. Ben yıllardır Aysel Gürel’in kızı, Müjde Ar’ın kız kardeşi olmaktan hep mutlu oldum. Ailemle gurur duyuyorum. Şunu da söylemeliyim ki; bu tiyatro sayesinde ilköğretim çağında 200 bine yakın arkadaşım oldu. Bu bir şöhretse, ben geç yakaladım. Ama iyi bir yerden yakaladım. ‘Sevgi Emek İster’ oyunu ile Anadolu’ya açılıp daha yüz binler arkadaşımız olacak.”
Mehtap derin bir nefes alıp sözlerine devam etti. “Bu oyuna ve bana Aysel Gürel’in katkısı çok büyük. Bu oyunu yazan Nuray Öykü Büyücek, yöneten Osman Gidişoğlu, tüm şarkı sözleri Aysel Gürel’e ait. Her yıl yeni bir oyun sergileyen, Mehtap Ar Tiyatrosu’nun, dekoru, ışığı, sevkıyatı, matbaa masrafları oldukça ağır geliyordu. Bunun için sponsor desteği şarttı. Şimdi heyecandan bir aydır uyku uyuyamıyorum. Ne kadar mutluyum.Anadolu ile buluşacağız ve onlara dokunacağız, onların belleklerinde kalacağız, diye çok keyifleniyorum.”
Artistin kızları
“Sen ideallerinin peşinden koştun Mehtap ve işte yakaladın” dediğimde, sevgili Aysel, dalgalanan anılar denizinden aktarmaya başladı. “Bunlar küçük çocuklarken pataklıyor ve güzel insan olun diyordum. O zaman anlamıyorlardı “anne biz güzel insan değil miyiz?” diyorlardı.
Güzel insan nasıl olunur? diye yavaş yavaş anlatmaya başladım.”
“Düşünüyorum da…” Diye söze başladı, Mehtap…
“Evet, annem için çok zor olmalı. Bu zamanda, dul bir kadın olmak doğal bir durum artık. Düşünsenize elli yıl önce… Üstelik de Fatih semtinde, iki çocuklu dul bir kadın olmak ne kadar zordu… Fatih doğumluyum ve tüm çocukluğum Fatih’te geçti. Fatih Kız Lisesi’nde, Ahmet Rasim Ortaokulu kapılarında insanlar bize artistin kızları derlerdi. Uzaylı gibi bakarlardı.”
Ben sustum artık soru sormuyor sevgili Aysel Gürel ve Mehtap’ı dinliyordum. Aysel anlatmaya devam etti. “O yıllarda okullardan Fransız sistemi kalktı, Amerikan sistemi konuldu. Ben Babıali’ye gittim, o zaman ayağımda ayakkabı bile yoktu. Kitapevlerini birer birer dolaştım, çünkü sistem şöyleydi: ‘Kendin araştır, kendin öğren.’ Babıali’den kitaplar topladım. Topladığım bu kitaplarla Fatih’te Nişancı Mehmet Paşa İlk Okulunda ilk kütüphaneyi kurdum. Çocuklarıma güzel insan olmanın ilk adımını böyle atabiliriz diye enjekte ettim. Ben daha o kütüphaneyi kurmadan önce, “Mehtap Ar’ın annesi gelsin” diye beni okuldan çağırdılar. Korktum, cam mı kırdı?
Birini mi dövdü?
Meğer imtihan neticeleri belli olmuş. Merak etmişler… Ben de sordum ‘bir vukuat mı var?’ Diye ‘Hayır biz aileyi tanımak istedik’ dediler. ‘Niçin?’ dedim. Çünkü dediler, ‘Fatih İlçe’sinde ilkokullar arasında 100 puan üzerinden 100 alan tek çocuk Mehtap Ar’ dediler. İkinciler ancak 35 puan alabilmişler. Aile üç kişilik zaten, ikisi orada okuyor, bir de ben.”
Derin bir ah çekti Aysel!... “Ne Kavgam Bitti, Ne Sevdam” isimli şarkıyla, 2006 yılında, Kültür Bakanlığı, MESAM bandrol bildirimi ile en çok gelir getiren eserler listesinde birinci sırada yer almış.
Ayrıca Aysel Gürel, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü doktora öğrencisi, araştırma görevlisi Veysel Öztürk tarafından “tez” konusu olurda bunu iki satır sormamak ve yazmamak olmaz diye düşündüm. Her ne kadar Aysel Gürel’i ve 60 yıllık sanat yaşamını anlatmak ya da yazmak bu satırlara sığmasa da paylaşmak istedim kısacık.
“Evet bu sene Boğaziçi Üniversitesi’nde Sabahattin Ali yarışmasında Araştırma Görevlisi Veysel Öztürk’ün tezi birinci oluyor ve konusu, “Ben Şair Aysel Gürel, Nasılım?” Üniversitelerde ders olarak anlatıyorlar beni. Bu çok güzel tabi. Benim şiirim “Firuze” ile Dıranas’ın “Fahriye Abla”sını ve Turgut Uyar’ın “Yalnız Dürdanecik”ini, satır satır, harf harf karşılaştırmış. Ve sonunda şunu yazmış Veysel Öztürk, “Şairin bir kaderi varsa ve bu kader daha çok gönüllü bir sürgünlükse Aysel Gürel’in patlayan flaşlar ve sürekli gülümseyen yüzünün arkasın da bir şairin sürgünlüğünün olduğu açık. Görünüşün çok şey, kimi zaman “her şey” olduğu bir toplumda şiir sevenlerin kıymet verdiği sürgünlük halinin kendisini görünüşün ötesinde de gösterebileceğini görmemiz gerekiyor…” “…Bir yandan da Ayselimiz Gürelimiz’in pastel saçları, ağır makyajı, pembe gözlükleri ve püsküllü kıyafetleriyle objektiflere fırlattığı o “cartlak” bakışı anımsayın. İlk resimlerle son resim arsında aslında “şairlik” bakımından o kadar büyük bir fark yok. Şimdi bu ülkede İsmet Özel şairde Aysel Gürel Değil mi?” Ben Aysel Gürel olarak bunu söylemek zorundayım, bunları ben yazmadım, bu ödül alan bir tez konusu. Bunları Veysel Öztürk yazdı.”
90’lı yıllara damgasını vuran “Firuze, Sen Ağlama” gibi şarkıları ve onların söz yazarı Aysel Gürel’i bilmeyen var mıdır aramızda. Ben yıllarca kızım Aslı Gökçe’den İnzüle’yi ağlayarak dinledim. Bu nasıl bir duygu yoğunluğudur. Öğreniyorum ki yine Selda Bağcan’ın 20 yıl kadar önce seslendirdiği “Zilleri taktı, çıkı çıkı yaptı” isimli parça, Ersan Başbuğ tarafından yeniden seslendiriliyor.
Mehtap’a Aysel Gürel’in kızı olmanın nasıl bir duygu olduğunu sorduğumda. Duraksamadan yanıtladı. “Ben böyle bir annenin, Aysel Gürel’in kızı olmaktan çok mutluyum, bu günlere gelmemize neden olan annemizdir. Bize öncelikle dürüst olmayı öğretti. Mahalledeki kızlar hep ders çalışmaya gidiyoruz diye muhallebiciye giderlerdi. Biz bir kez bile muhallebiciye gidemedik. Bizim böyle isteklerimizde olmadı. Bizi ilk kez diskoteğe bile annem götürdü. Merak etmeyin bunları, önce benden öğrenin dedi. Annem muhteşem bir kadın ve iyi ki var.Ve ben iyi ki, Aysel Gürel’in kızıyım. Her eve bir Aysel’in gerektiğini düşünüyorum.”
Dört yıldır Şişli Belediyesi için sokak tiyatrosu yapan, “Bu toprağın bize verdiklerini bu toprağın insanına geri vermek…” diye başlayan broşürle, “Sevgi Emek İster” adlı oyunu ile Anadolu yollarına çıkan Mehtap’a yolun açık olsun diyoruz. Tut ellerini Anadolu’daki çocukların, dokun onlara bizim içinde… Mardin’de Midyat’ta, Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da yaşayan çocuklara bizden de selam götür…
Not : Bu röportaj 2007 yılı Mart ayında Mehtap AR’ın evinde yapıldı. LeMan Dergi grubundan Yeni Harman Dergisinin Nisan 2007 -4 Sayı 105 de yayınlandı. / Nisan 2007 de kaynak belirterek Sabancı Vakfı sitesinde de yayınlandı. Aysel Gürel’in çok sevdiği Firuze şiiri ile.
Firuze
Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz
güzellikte olduğunu
Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze
Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz
güzellikte olduğunu
Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze
60 yıllık sahne yaşamının ardından
Hatice Özbay
Fotoğraflar Hatice Özbay arşivinden
FACEBOOK YORUMLAR