SETA, 'rapor' adı altında fişleme belgesi yayınlamış, aleni suç işlemiştir!

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı' (SETA) adıyla faaliyet yürüten kuruluş tarafından yapılmıştır. Prof.Dr. Burhanettin Duran'ın koordinatörlüğünde hazırlanan 'Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları' başlıklı çalışma, basın tarihi açısından bu niteliktedir ve 'kara bir leke'dir.

SETA, 'rapor' adı altında fişleme belgesi yayınlamış, aleni suç işlemiştir!
08 Temmuz 2019 - 12:15

Türkiye'de ağırlıkla güvenlik birimleri ile yaşanan süreçlerde çeşitli kamu kuruluşlarınca uygulandığını iyi bildiğiniz, hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi suç niteliği taşıyan fişleme faaliyetlerinin sınırları, kamu kurumu yöneticisi misyonu taşıyan kişileri aşmış, kendine 'düşünce kuruluşu' diyen yapılar tarafından üretilir aşamaya gelmiştir. Bu duruma, bizzat siyasi iktidarın kaynaklık ettiği gerçektir. İktidara yakın basın kuruluşlarında 'haber' görüntüsü altında sürdürülen eleştirel basına yönelik hedef gösterme ve çeşitli şekillerdeki fişleme çalışmaları son olarak, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı' (SETA) adıyla faaliyet yürüten kuruluş tarafından yapılmıştır. Prof.Dr. Burhanettin Duran'ın koordinatörlüğünde hazırlanan 'Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları' başlıklı çalışma, basın tarihi açısından bu niteliktedir ve 'kara bir leke'dir.

Resmi internet sitelerinde kendilerine ilişkin bilgi verdikleri 'Hakkımızda' başlıklı metninde, kuruluş amaçlarını, "...hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalı bir toplumsal yapının oluşturulmasına ve derinleştirilmesine katkıda bulunmaktır." diye açıklayan bu yapı, söz konusu 'fişleme belgesi' nitelikli 'medya andıcı'yla gerçek amacını ortaya koymuştur.

Türkiye’de her türlü izni alınmış, hukuki ve meşru yayın yapan kuruluşlarını “uzantı” olarak nitelemek söz konusu “medya andıcı”nı hazırlayanların, gazetecilik mesleğiyle uzaktan yakından alakaları olmadığının göstergesidir.  
Gazetecilerin, kamu adına denetleme ve gözlük sorumluluğu ve zorunluluğunda olduğunu bilmeyenler ya da bilmemezlikten gelenlerin kaleminin ürünü olan 'medya andıcı'ndan anlaşılmaktadır ki, gazetecilik bu kişiler için siyasi iktidarların propagandasını yapmaktır. En başta şu çok iyi bilinmeldir: Gazetecilik, hükümete destek vermek ya da vermemekle kategorize edilebilecek bir meslek değildir. Bunu böyle kategorize etmek hem suç uydurmak hem de suç işlemektir. Gazeteciliğin en temel, basit kuralı olan 'eleştirel bakış açısı' söz konusu raporda suç gibi yansıtılmaktadır.
 
Mesleğimizi, siyasi iktidarların emrinde bir faaliyete dönüştürmeyi amaçlayan SETA'nın 'medya andıcı'nda mesleğimize yönelik saldırı, doğrudan meslektaşlarımız hedef göstererek yapılmıştır.  
İnternetten gördükleri bazı bilgilerle 'fişledikleri' 150'ye yakın meslektaşımız, meslek ilkelerini tavizsiz uygulayan, Türkiye toplumunun en aydın kesiminin bir parçasıdır.
Meslektaşlarımız, çarpıtlamalarla dolu söz konusu 'medya andıcı'ndaki bilgilerin aksine hükümet kanadından da görüşlerin yer aldığı birçok habere imza atmıştır.
 
Gazeteciliğin ne olduğunu bilmedikleri ortada olan 'fişlemecilerin', gerçekle yüzleşecek kadar cesaretleri olmadığı da ortadadır. Yasal ve meşru çalışma yapan yabancı medyanın Türkiye’deki etkinliğinin niye bu düzeylere ulaştığı asıl yanıtlanması gereken sorudur. Bunun altındaki gerçek, AKP iktidarının Türkiye'de kurduğu otoriter rejimdir. Türkiye’de son dönemde Radikal, Habertürk, Vatan gibi birçok gazete kapatılmış, medya kuruluşlarında yaşanan tekelleşmeler ile yüzlerce gazeteci işsiz bırakılmıştır. Kalan gazeteler de haber olmadan, gazeteci çalıştırmadan yoluna devam eden, 'habersiz' ve 'gazetecisiz' basın organlarına dönüşmüştür. Gazetecilerin işsiz, gazetelerin habersiz olduğu bir ortamda halkın doğru haber alma hakkını doğal olarak başka haber kaynakları karşılanmaktadır. Bugün birçok deneyimli gazeteci, birilerinin ifadesiyle “yerli ve milli medya” hem yok edildiği hem de haber üret(t)irilmediği için yabancı kuruluşlarda çalışmakta, bu mecralarda gazetecilik faaliyetlerini sürdürmektedir. Eğer SETA araştırmacıları bir konuyu araştıracaksa, - kendilerinde böyle bir beceri varsa - Türk medyası neden kan kaybetmiştir, vatandaşlar neden gazete okumamaktadır, neden onlarca yandaş kanala güvenilmemektedir, ana akım medya neden yok edilmiştir, neden medyanın yüzde 80’i tek sesli çıkmaktadır, kimlerden whatsapp gruplarına gelen başlıklar ve talimatlarla haberler gazete ve TV’lere girmektedir bunu araştırıp kamuoyuna açıklamalıdır.
 
Sonuç olarak; gazetecilik mesleğinin aldığı darbeleri değil de gazetecilerin siyasi, kişisel görüş ve diğer paylaşımlarını gündemine alan, yönlendirmeler yaparak onları hedef haline getiren SETA’nın “medya andıcı”nı en hafif ifadeyle kınıyoruz. “İddianame” gibi yazılan bu raporu yarın gazetecilere yönelik atılacak adımların da ön hazırlığı olarak görüyoruz. Gerçek gazeteciler tüm bu saldırılara karşı her zaman olduğu gibi evrensel gazetecilik ilkeleri çerçevesinde görevlerini yapmaya devam edeceklerdir. Tüm meslektaşlarımızı basın ve kişisel özgürlüklerimize yapılan bu saldırıya karşı durmaya ve hukuki haklarını kullanmaya davet ediyoruz.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum