Şair/Yazar Yüksel Yazıcı ile sanat üzerine
Değerli sanat dostlarım, ben Perihan Koca, İstanbul Flaş gazetesi olarak değerli sanat dostu Şair/Yazar Yüksel Yazıcı ile gerçekleştirdiğimiz yazılı sanat sohbetimizi sizlerle paylaşmak isterim.
P.K - Sanat dostlarımıza kendinizden bahseder misiniz?
Y.Y - Sanat dostlarım genellikle içsel yapımı çok yakından bilirler, ben öyle sanıyorum.. Ve özetlersek şu mısra ile karşılığını bulmuş olur:
“Yaş yerine, mısralar dökülür gözlerimden..”
P.K - Sanata bakışınız nasıldır?
Y.Y - Hiç düşünmeye gerek dahi duymadan vereceğim yanıt, sanatın toplum için olması gereğidir. Bir çiçeğin güzelliğini fark eden yoksa, o çiçeğin güzelliği neye yarar. Güzellik, başkalarının verdiği değerlerin toplamıdır. O nedenle, toplumların bilmediği, görmediği ya da değerlendirmediği sanatın “yok”tan farkı bulunamaz. O varlığını, içinde yaşadığı tarihsel sürece ve toplum algılarına borçludur. Her ikisinin de birleşmesi ve bütünleşmesidir hiç kuşkusuz! Birinin eksikliği, mutlak olarak diğerinin de eksikliğidir.
P.K - Sanata ve sanatçıya olan yaklaşımları nasıl değerlendiriyor, nasıl görüyorsunuz?
Y.Y - Toplumlar, bulundukları realite ve gelişim seviyelerine doğru oranlı olarak sanata yakın ya da uzaktırlar. Aynı zamanda sanata yaklaşımları da farklı değildir elbet. O oran ne kadarsa, bu yaklaşımlar ve benimsemeler de o değerlerde olur ancak! Gelişme gösterememiş toplumlarda sanat, genellikle inançların kurbanıdırlar ve bir anlamda da hükümlüdürler. Saklanmaları, gizlenmeleri, gün yüzüne çıkmaları genellikle yasak edilmiştir. Oysaki sanatsız bir yaşam, yağsız-tuzsuz yemeğe benzer. Çünkü barış ve sevgi sanatın çocuklarıdır. Toplum sanata izin vermiyorsa bu çocuklar yoktur ya da engelli konumdadırlar. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, bu konuda çok güzel şu özdeyişi kullanmıştır:
“Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
P.K - Sanatçı hitabında kavram kargaşası yaşandığı ülkemizde sizce sanatçı kime denir?
Y.Y - Kavram kargaşasının olmadığı yer yok günümüzde… Zaten çok önemli değil! Önemli olan sanatın duyarlığı ve varlığıdır. Kime denire gelince… Sanatçı ayrı hamurdan, ayrı çamurdan var kılınmıştır ve başka dünyaların varlığı gibidir. Mevcut düzene, realiteye, yaşam döngüsü aykırıdır genellikle… Sıradan insanların göremediklerini gören, düşünemediklerini düşünen ve hatta bilemediklerini bilip ondanda emin olan kişidir sanatçı… Hiçbir şekilde yasalara ters kalmamasına karşın, farklı tavırlar içinde pervasızca ömrünü sürdüren hayal kahramanları gibidir kanımca… Fazla beklentileri, dünyasal kazanımları yoktur ve böyle argümanlar asla umurunda değildir. Bazen yadırganan tavırlara sahip olurlar, ancak kimseye bir zararları düşünülemez bile…
P.K - Bir sanatçı ile mesleki alanında (şair, söz yazarı, yazar, bestekar, yorumcu, şarkıcı, ressam gibi) nitelenen şahsiyetlerin hiç kuşkusuz ortak nitelikleri sanat emektarı olmalarıdır. Buradan yola çıkarak aralarındaki farkı nasıl ifade edersiniz?
Y.Y - Toplumların bireyleri ile sanatçının arasındaki fark, ışık ile karanlık gibidir. Sıradan kişiler karanlık ile aydınlığın önemini dahi kavrayamazken, sanatçı bir fener gibi ışık vermeyi ve çevredeki her şeyi aydınlatmayı kendiliğinden görev edinir. Her türden karanlığı ışıklandırmak ödevi gibidir özetle… Sıradan bireylerin böyle bir düşüncesi olmadığı gibi, sorun olarak da görmez. Dünyanın en zeki insanlarından kabul edilen Albert Einstein, bu konuda şu güzel sözü sanki bizlere armağan etmiştir:
“Cehalet ne güzel şey, her şeyi biliyosun!”
P.K - Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Y.Y - Eskilerin velüt diye tanımladıkları cinstenim ve birhayli yazdım. Birkaç yayınlanmamış ama basıma hazır olanlarla birlikte sanırım 75 kadar kitaba imza atmışım. Bitimsiz bir yazma, ortaya çıkarma ve topluma iletme isteğim var. Gözlerim artık güvden vermiyor fakat yine de okuyup yazmaktan kendimi koparamıyorum. Plak olmuş şarkı sözlerim, çok kez sahneye konulmuş Atatürk oratoryolarım var. Ayrıca zaman zaman konferanslarım oluyor ve de beni mutlak takip eden çok değerli okurlarım mevcut! Ayrıca sosyal medya ile kardeş gibiyiz ve her gün “Bilgelik Öğretileri” başlıklı seri bir yazı yayınlıyorum o duvarlarda… Orda da takipçilerim ve sevenlerim var… Özetle dünya dönüyor, ben de dönüyorum onunla birlikte!
P.K - Sanat alanında günümüz, öncesi ve sonrası karşılaştırmalar yapacak olursak neler söylersiniz?
Y.Y - Günümüz sanatında, daha çok yaygınlaşmış olmasına karşın beceri ve yetenek konusunda açık söylemeliyimki çok daralma var. Eskiler, hele ki Rönesans sanat konusunda akıl ötesidir sanki… Türkiye’deki şiir çalışmaları ise ayağa düşmüştür bugün! Rahmetli Aziz Nesin, bu duruma şu sözlerle belirginleştirmişti bir oturumumuzda:
“Türkiye’de her üç Türk’ten beşi şairdir…”
Yine coşkun ve usta şairlerimizden Behçet Kemal Çağlar, mikrofonu paylaştığımız 70’li yıllarda bir salonda şunu söylemişti hiç unutmam
“Türk insanının yarsısı şair, yarısı da pehlivandır..”
P.K - Sizi yüzünde daimi tebessüm ile sanatın içinde olan biri olarak tanıdık. İçtenliğinizin size geri dönüşü nasıldır?
Y.Y - Üzerinde yaşadığımız gezegen, misyonu ve tanrısal planı nedeniyle günümüzde giderek artan hatta şiddete bile dönüşen sorunlarla karşı karşıyadır. Ve dertsiz insan yoktur elbet! Kuşkusuz ki benimde dertlerim var, hem de yığınla… Fakat içinde bulunduğumuz topluma önderlik etmemiz görevlerimizden biridir. Bu nedenle içimizde hangi tür acıyı taşırsak taşıyalım, çevremize gülücükler salmamız sanatçı duyarlığı ve de ödevidir. Bir tiyatrocu düşünün… En yakını kaybettiği ya da bir yangında evinin kül olduğu günün akşamında bile oyununu oynamak ve izleyenleri güldürmek zorundadır. Ben de öyle yapıyorum işte… Gülüyorum, içimden gözyaşı dökerken!
P.K - Sanatta olması gereken ve olmaması gerekenler nelerdir?
Y.Y - Sanat dünyasında çok sahtecilikler vardır. Hele ki kıskançlıklar yumak yumaktır. Biri birinin başarısını kutlarken, diğerinin içi kan ağlar. Şu örneği vermek istiyorum daha belirgin olması için… Bedri Rahmi Eyüboğlu hem şair, hem de ressamdı. Şair arkadaşları onun için “Çok iyi ressam, şiirle niye uğraşıyor sanki..” dedikleri; ressam arkadaşlarının ise “Mükemmel bir şairdir Bedri Rahmi, resimden vazgeçip yalnızca şiirlerini yazsa iyi olur” söylemi kulislerde öteden beri anlatılır. Özetle başarısız sanatçılar, diğerlerinin başarılarını gölgelemek için dedikodu fabrikasına sürekli malzeme koyarlar. Ne yapalım, gülü seven dikenine katlanır!
P.K - Yazarlıkta ilk adım nasıl olmalıdır. Yani başlayacak olanlara önerileriniz nelerdir.
Y.Y - Bu soruyu Maksim Gorki’ye sormuşlar, ben de çömezliğimde Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya sormuştum. Dağlarca, Gorki’nin şu yanıtını vermişti dün gibi anımsıyorum:
“Yazmak için üş koşul vardır. Bunlar:
Çok zeki olmak,
Çok kültürlü olmak,
Yazarken zekadan da, kültürden de uzaklaşmak.
Yani yazın dünyasına girmek isteyenlere önerim, başta klasikler olmak üzere çok sayıda değerli kitapları ve özellikle felsefe tandanslı eserleri okumalarıdır. Yazılmış olanları en vasat ölçülerde bilmeyenlerin yazdıkları olsa olsa kendi kendilerine konuşmalarına benzer. Bu yeni arkadaşlara söyleyeceğim son şey de şu: OKURSANIZ ÖĞRENİRSİNİZ, ÖĞRENİRSENİZ BİLİRSİNİZ, BİLİRSENİZ SEVERSİNİZ. SEVMEK, İNSAN OLMAKTIR!
P.K - İlgi alanlarınız da neler var?
Y.Y - İlgi alanımıza yazını n her türü bulunmakta ve her türde de kitaplar var ettim. Yani deneme, roman, şiir, belgesel, araştırma gibi… Hatta komedi bile! Her türde başarı sağladığımı sanıyorum. Fakat özellikle bilgelik konuları ve spiritüel (ruhsal), ezoterik ve okültist alanlar benim için çok cezp edici çalışmalar olmuştur hep.. Kitaplarımın çoğu da bunlara ilişkindir. Örneğin: SEVGİNİN ASKERLERİ, BİLGELİK VE İLAHİ BİLİNÇ, MEVLANA, FERİDETTİN ATTAR, MUHYİDDİN İBNU’L ARABİ, HERKES CENNETE GİDECEK, 4. BOYUT, İNSANIN ÖTESİ, HALLAC HÜSEYİN MANSUR, HACI BEKTAŞ-İ VELİ, PİR SULTAN, RÜYA YORUMLARI, HALİL CİBRAN v.s. Bunlar halen D&R gibi büyük kitapçılardaki raflarda satıştalar.
PK - Sanata verilen değer ve üretimi kolaylaştırarak yaygınlaşmayı sağlayan tutumlar,
Y.Y - Türkiye’deki dağıtım ağları tatmin edici değil… Çünkü kendileri de yayın yapıyorlar ve bu konuda tröst konumundalar. Dilediklerini masa üstüne, dilediklerini de raf altlarına iterek küçük yayıncılara engel koyuyorlar. Bu konuda şikayetler çok da yapacak bir şey de yok!
P.K - ödenekler ve yasal yaklaşımlar sizce yeterli midir?
Y.Y - Ödemeler ve yasal yaklaşımlar tam bir kara düzen içinde sürtüyor. Yazarın telif haklarını zamanında ödeyen yayınevi yok gibi… Genellikle bu konuda mekik dokuyoruz. Durumu düzeltecek bir merci de yok! Zorlamaya girişseniz, yeni bir eseri basmama tehdidiyle karşılaşıyorsunuz. Hasılı bu ülkede yazarlık bir dert üzgünüm ki… Kitap para kazananlar yalnızca gündelik siyasetin içindeki gazete köşe yazarları… Gazete trajları nedeniyle iyi ya da kötü onların kitapları iyi derecede satılıyor gazeteleri arka çıktığı için! Diğer küçük yayınevleri hem kendileri ve hem de yazarları bir anlamda kök söküyorlar.
P.K - Bugüne kadar yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Y.Y - Bu güne dek yatığım ve ortaya çıkardığım eserler, buraya sığamayacak kadar çok sayıda ve üretime aralıksız devam…Ömrüm vefa ederse “BİLGELİK ÖĞRETİLERİ” başlıklı tahminen 10 ciltlik bir dizi hazırlıyorum ve şimdilik birincisi bitebildi ve bu konudaki gayretim sürecek..
P.K - Yapmak istediğiniz yada gündeminize aldığınız yenilikler veya proje gibi çalışmalarınız var mı?
Y.Y - Yaşamım boyunca hayal ettiklerimin hemen hemen tamamı gerçekleşti. Yani istediğimden de fazla yazdım sanım o ki… Yeniliklere gelince: Önümüzdeki sanat sezonunda yani Eylül ayı ortasından itibaren Kadıköy Yavuztürk Sok. Ari İş Merkezi Kat:4’deki “GÜNIŞIĞI KİŞİSEL GELİŞİM” platformunda bilgelik, spiritüel, ezoterik konularında yılların şaşırtıcı birikimlerini seri söyleşilerle talep edenlere aktaracağım. Şu anda o yerin yeni devinim çalışmaları aralıksız sürüyor.
P.K - Sohbetimize İlave etmek istediklerinizi memnuniyetle duymak isteriz.
Y.Y - Yeterinden fazla şey söyledim sanıyorum. Hani bir bilgeye sormuşlar:
“En akıllı kimdir?”
“En az konuşandır” demiş bilge… Ardından bir soru daha sormuşlar:
“Ya hiç konuşmuyorsa?...”
Bilge gülmüş:
“O kadar akıllı olan insan yoktur!”
YÜKSEL YAZICI’NIN ÖZGEÇMİŞİ
Yüksel Yazıcı, 1941 yılında Artvin’in Ardanuç İlçesine bağlı olan “Ovacık” Köyü’nde doğdu. 1950 yılında ailecek İstanbul’a göç eden yazar, lise eğitimi sonrasında gemilerde tayfa olarak çalıştı. Sonraları ise yirmi yıl kadar Maliye teşkilatında devlet memurluğu görevinde bulundu ve bazı siyasi olaylarda yer alması nedeniyle, 12 Eylül askeri darbesiyle getirilen 1402 sayılı yasayla önce açığa alındı, sonrasında da Anadolu’ya tayin edilip hakkında gizli sürgün işlemi yapılınca istifa etti.
Çok çeşitli dergiler ile gazetelerde şiir, öykü ve yazılar yazdı. “Ortadoğu” ve “Politika” gazeteleri ile “Habersitesi.com” adlı internet sitesinde köşe yazarlığı yaptı ve 1972 yılında devrin önemli traja sahip olan gazetelerinden “Son Havadis”in düzenlediği şiir dalındaki “Büyük Edebiyat Armağanı” 2.ncilik ödülünü kazandı. Çok sayıda şiirleri bestelendi ve plak, kaset ve CD yapıldı. Zeki Müren’in 23 dakika süren ünlü şarkısı “Kahır Mektubu”ndaki altı mısra ile, Neşe Karaböcek’in okuduğu “Yorgun Gönüller” bunlardan bazılarıdır. Yazdığı oratoryalardan “Ve Seslendi Anadolu” ise çok sayıda oyuncuyla defalarca sahneye konuldu.
Yine aynı süreçlerde “Çağdaş Türk Şiiri” adlı bir de gazete çıkaran yazar; Gençlik Kitabevi, Uran Holding ve Üsküdar Belediyesi’nde de kültür ve sanat danışmanlığı görevlerinde bulundu.
Bir dönem sinema ile de ilgilenen Yazıcı; senaryo yazarlığı, konulu filmlerde yönetmenlik ve prodüktörlük yaptı. Sonraları ise; spiritüel, ezoterik ve okültist konularla ilgili araştırmalarda bulundu ve bulgularını irdeleyen “Yüksek Bilinç Derneği” ile özellikle kendisinin yönettiği “Bilgelik Okulu”nu kurdu.
Yüksel Yazıcı, eskilerin deyimiyle velüt yani çok verimli usta bir yazar olup; şiir, roman, belgesel halk bilimi ve özellikle bilgelik konularında olmak üzere bildiğimiz kadarıyla 74 ayrı kitap yazmıştır. Ve bunların tamamına yakını yayınlanmış; az bir kısmı ise halen yayın sırasındadır. Ayrıca “Kırıntı” ve “ A’dan Z’ye Eğitim” dergileri ile kitap yazımı çalışmalarını yoğun olarak sürdürmektedir.
Yüksel Yazıcı’nın eserleri :
* Şiirler : * GİTMEK ZAMANI
İKİ KUŞAK (Yusuf Ahıskalı ile birlikte)
ÖNCE VATAN
*...VE SESLENDİ ANADOLU
ÖLÜM VAR AYRILIK YOK
ATATÜRK Öfkelenip Dedi ki
SEN MEMLEKETİMSİN
* Derleme: * Bütün Zamanların ANIT ŞİİRLERİ
Atatürk ve Ulusa Seslenişler
Ulusal bayramlarımız
En Güzel Okul ve Öğrenci Şiirleri
Kutlu Günler ve Haftalar
Canım Benim Öğretmenim
Marşlar
Çocuk Kitapları * Akıllı Köpek KANKA
Talih İYİLERE GÜLER
* Roman : * HASAT
Mananın Sultanı MEVLANA CELALEDDİN (Çizgi-roman)
* İnceleme : * MEHMET EMİN YURDAKUL (3 Basım)
Gönüller Sultanı MEVLANA
100 BÜYÜK TÜRK Dizisi (31 Kitap)
İlkem, Işığım, Ülküm Tek Önderim ATATÜRKÜM
Şeyh-ül Ekrem MUHYİDDİN İBNU’L ARABİ
Gizemli Kadim Ruh HALİL CİBRAN
Kuşlar Aleminin Bilgesi FERİDETTİN ATTAR
Sonsuz Ateş MEVLANA
HALLAÇ HÜSEYİN MANSUR
Ulu Ozan PİR SULTAN ABDAL
* Belgesel : * Boğaziçindeki Cennet SARIYER
DOĞANIN DOĞAL DOKTORLARI
VAROLUŞ VE EVRİM
BOHEM YILLAR
* Araştırma: * İNSANIN ÖTESİ (2 Basım)
BİLGELİK BİLİNCİ
BİLGELİK VE İLAHİ BİLİNÇ
Günaydın 4. BOYUT
Bilimin ve Medyomların Gözüyle RÜYA YORUMLARI
RÜYA YORUMLARI
TANRI’NIN GAZABI YOKTUR
HERKES CENNETE GİDECEK
Ruhsal Güçlerimizi Koruyan Melekler / SEVGİNİN ASKERLERİ
İNANÇLAR VE RUHSAL TERİMLER SÖZLÜĞÜ
BİLGELİK ÖĞRETİLERİ
Denemeler * DOGMALAR & YANILGILAR
FACEBOOK YORUMLAR