PROF. DR. TAYFUN UZBAY; MEHMET ÖZ, CANAN KARATAY VE YAVUZ DİZDAR'I ELEŞTİRDİ

Tayfun Uzbay, Üniversite Öğrencilerine Algı Yönetimine Karşı İradeyi Kullanma Becerisi’ni Anlattı

PROF. DR. TAYFUN UZBAY; MEHMET ÖZ, CANAN KARATAY VE YAVUZ DİZDAR'I ELEŞTİRDİ
21 Aralık 2017 - 11:15

Şizofren hastalığının sebebi ve tedavisi konusunda büyük başarılar ortaya koyan ve bir sürü sıkıntı yaşayan ünlü bilim adamı Tayfun Uzbay, Öz, Karatay ve Dizdar’ın Algı Yönetimi ile insanları yanılttığını iddia etti.

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı, Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Tayfun Uzbay, Ünlü doktorlar Mehmet Öz, Canan Karatay ve Yavuz Dizdar’ın açıklamalarını eleştirerek, insanların algı yönetimine karşı dikkatli olmaları tavsiyesinde bulundu.

İKEV; İlim, Kültür ve Eğitim Vakfı’nda barınan Üniversite öğrencilerine, Vakfın Esenler Yurdu salonunda, ALGI YÖNETİMİNE KARŞI İRADEYİ KULLANMA BECERİSİ başlıklı verdiği konferansta, ülkemizde ve dünyada algı operasyonları ile insanların yanlış yönlendirildiğini örnekleriyle anlatan Tayfun Uzbay, bu konuda birçok eleştiri yaparken gençleri de uyardı ve önemli tavsiyelerde bulundu.

 

Tayfun Uzbay yaptığı konuşmada, Bilgisizliğin yayılmasında internetin ve sosyal medyanın rolünün önemli olduğunu belirterek, İnternet ve sosyal medya kıymeti kendinden menkul uzmanlar yaratıyor ve bunlar kasıtlı olarak cehalet yaymak isteyen güçlü çıkar gruplarına hizmet ediyor dedi. Ticari çıkarlar saf bilimsel veri görüntüsüne öyle başarılı uyarlanmıştır ki bazı yanlışlar sanki bilimsel doğruymuş gibi anlatılmaktadır diyen Uzbay, bu konuda irademizi kullanma becerisi elde etmeliyiz ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Tayfun Uzbat verdiği konferansta örnekler vererek şu bilgileri aktardı:

“Algı, dışarıdan gelen bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi sonucu beyinde ortaya çıkan bir süreçtir. Beynin ön alın lobu iradenin kaynağı olmalarının yanı sıra, algılarımızın ve kendimize dair farkındalığımızın tutarlı hale dönüştürülmesinde rol oynarlar. Yani burası hayata anlam yüklediğimiz alandır.

Algı yönetimi toplumların duygularını, motivasyonlarını ve davranışlarını etkilemek amacıyla seçilen bilgileri ve göstergeleri gerçekleri karartarak kendi istediği şekilde empoze etme eylemidir. Bunun için medya tarafından üniversite ve bilim adamları, popüler yazarlar, popüler sanatçılar, din adamları ve toplumun kanaat önderleri bilerek ya da bilmeyerek kullanılır ve böylece toplumda istenilen şekilde bir algı oluşturulur. Oysa gerçek başkadır…İnsanlar duymak istedikleri şeylere kolayca inanmaya da meyillidir…

İnsanoğlu avcı-toplayıcı dönem, tarım dönemi, endüstri döneminden geçerek günümüz bilgi çağına ulaştı. Bilgi çağında artık dünyayı yöneten ortak bir küresel zekâ söz konusu. Ülkeler küresel zekâları ölçüsünde sistemin yönetimine katılır veya sistem tarafından yönetilirler. Ülke zekasını belirleyen ise eğitime ve bilime verdiği önemdir. Küreselleşme çağı olarak adlandırılan yaşadığımız dönemde hemen her alanda çarpıcı değişiklikler görülmekte ve karmaşık bir çevre içinde yaşama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Farklı dil, din, kültür, eğitim ve coğrafyadan insanları küreselleşme başlığı altında ticaret ve para birleştirmektedir. Böyle bir sistem içinde iyi bir eğitim sistemine, güçlü kültürel birikime ve mirasa, güçlü ekonomiye ve adil bir hukuk sistemine sahip olanlar küresel rüzgarların yönünü belirlerken, sahip olmayanlar küresel rüzgarlar önünde savrulur ve yönetilirler.

Agnotoloji (Bilgisizlik bilimi/Cehaletin bilimi) bir fikri yerleştirmek ya da bir ürünü satmak için, yani siyasi veya ticari bir çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı yaratılması ve yalan bilgi yayılmasıdır. Maalesef köklü bir cehalet döneminde yaşıyoruz… Akademisyen cehaleti veya akademisyenler eliyle yayılan cehalet toplumsal gelişiminin önündeki en büyük engel… Bu çağda bilgiye ulaşmak çok kolay…  Sorun ulaşılan bilginin geçerli olup olmaması; hatalı bilgi ile cehalet yayar, cehalet bilimi yaparsınız.

Bilginin erişilebilir olması o bilgiye ulaşıldığı anlamına gelmiyor. Ulaşmanız istenen bilgi ile algınız ve tercihleriniz yönlendirilebiliyor. Bu bilgileri doğru sanıp bazı şeyleri doğru yaptığınızı düşünürken zarar görüyorsunuz ve yönlendirilmiş algınız yüzünden sizi uyaranları düşman gibi görüp, gerçek bilgileri kabullenmiyorsunuz. Gelişen teknoloji ile bilgiye erişim kolaylaştıkça agnotolojinin etki alanı da genişliyor. Medya desteği ile topluma idol olarak sunulan akademisyenler veya bazı popüler kişiler bilerek ya da bilmeyerek cehaletin sözde bilgi ile yayılmasına destek veriyor.

Bilgisizliğin yayılmasında internetin ve sosyal medyanın rolü önemlidir. İnternet ve sosyal medya kıymeti kendinden menkul uzmanlar yaratıyor ve bunlar kasıtlı olarak cehalet yaymak isteyen güçlü çıkar gruplarına hizmet ediyor. Ticari çıkarlar saf bilimsel veri görüntüsüne öyle başarılı uyarlanmıştır ki bazı yanlışlar sanki bilimsel doğruymuş gibi anlatılmaktadır.

Hem kendilik duygusu taşıyan hem de kendi dışında olabilen eylem ve düşünce olarak “doğru”, “yanlış” algılamasına sahip tek canlı türü biziz. Çıplak dikkat, algıyı takip eden anlarda bize aslında ne olduğumuzun ve içimizde ne olduğunun açık ve dürüst farkındalığıdır. Kişinin tarafsız bir şekilde kendini gözlemlemesi ve gerek kendisi gerekse çevresi hakkında tarafsız bir farkındalık yaratması durumudur. Bu aslında iç görü veya özeleştiri dediğimiz durumun bir karşılığı olabilir. Neyi bilmediğinin farkında olmak yeni bilgi üretmek ve doğru bilgiye ulaşmak için şarttır. Bunun için okunacak kaynağa ulaşmayı bilmek ve çok okumak gerekir. Doğru kaynaktan okumak ve öğrenmek önemlidir. Öğrencilere ilk öğretmemiz gereken doğru bilgiye nasıl ulaşacakları ve yanlışı nasıl ayırt edecekleri olmalı. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmamalıdır.

 

Örnekler:

Prof. Mehmet Öz iyi bir kalp-damar cerrahıdır. Uzmanlığını kullanarak sağlığa ve tedaviye daha fazla katkı sağlayabilir, ilave bilgilerini asıl alanını desteklemek için kullanabilirdi. Ancak uzmanlık alanı dışında önce diyete, sonra da alternatif tıbba yöneldi. Mehmet Öz'ün tavsiyesi üzerine satışlarında patlama yaşanan yeşil kahve haplarının zayıflatmadığı ortaya çıkınca üretici firmaya 9 milyon dolar ceza kesildi. Haplarını üreten Pure Health LLC ve Genesis Today'in pazarlamacısı Lindsey Duncan'ı "The Dr. Oz Show" programına konuk eden Mehmet Öz eleştirilerin hedefine oturtuldu. Milyonlarca kişi tarafından izlenen televizyon programı "The Dr. Oz Show"da sağlıkla ilgili verdiği tavsiyeler meslektaşlarını isyan ettirdi. Mehmet Öz'ün Columbia Üniversitesi'ndeki görevlerinden uzaklaştırılmasını istendi. ABD'li doktorlar tarafından kaleme alınan mektupta, Mehmet Öz'ün kendisinin sunduğu televizyon programında, çıkar amaçlı olarak diyet ilaçlarını övdüğü gerekçesiyle ABD Senatosu'nda ifade vermek zorunda kaldığı da hatırlatıldı. Şu anda alternatif tıp ile ilişkili işlerini sürdürüyor ve ne yazık ki ülkemizde hala birçok kişi onun bilimsel gerçekleri yansıtmayan ve bazıları hatalı bilgilerine itibar ediyor.

Prof. Canan Karatay iyi bir İç Hastalıkları uzmanıdır. Daha sonra uzmanlık alanına kalp ve diyet konularını da eklemiştir. “Karatay Diyeti” isimli kitabı ülkemizde büyük halk kitleleri tarafından çok benimsendi ve Hocayı büyük bir şöhrete ulaştırdı.  Kitabı beğenenler kadar beğenmeyenle, eleştirenler de var. Ben diyetisyen değilim, o nedenle bilmediğim bir konu üzerine yorum yapmayacağım. Ancak bildiğim bazı konularda Karatay’ın medyayı sık sık kullanarak, ya da medya tarafından kullanılarak akademisyen kimliği ve bilim etiği ile bağdaşmayan, toplumda yanlış anlaşılabilecek ve toplum sağlığına zarar verecek mesajlar verdiğini düşünüyorum. Sözün özü Karatay da bir agnotoloji figürü gibi hareket ediyor. Söylediklerinin içinde doğru mesajlar da var, yok değil. Ancak bir bütün olarak bakıldığında son derece tehlikeli sözler söylüyor. Medyadaki tanınmışlığı ve akademisyen kimliği söylemlerinin ciddiye alınmasına ve geri dönüşümsüz zararlara neden olabiliyor. Bir yandan cehaletin yayılmasına katkı sağlarken diğer yandan hem medya hem de kendisi karlı çıkıyor.

Bodrum’daki yazlığından naklen yayınlanan bir programda zararlı dediği gıdaların ki, ben de aynı fikirdeyim, reklam aralarında reklamlarının yapılması çok ironikti. Karatay “şeker zehirdir asla tüketmeyin”, “gebelikte glukoz tolerans testi yaptırmayın”, “bol bol kuyruk yağı yiyin”, “lipit düşürücü ilaçlar palavradır, kullanmayın” gibi genelleyici ve kesin ifadeler kullanıyor. Yağ metabolizması çeşitli nedenlerle bozuk olan ve yağı özellikle damar yataklarında biriktiren hastalar söz konusu. Karatay’ın söylemleri bu kişilerin ilaçlarını bırakarak hayatlarını riske atmasına neden oluyor. Glukoz tolerans testi gerekli yerde ve doğru şekilde yapıldığında gebe ve bebek için önemli yararlar sağlayabilecek bir test. Gereksiz yere risk olmadan yapılmasına tabii ki karşı olmak lazım.

Karatay’ın en vahim ifadelerinden biri çocuklara kahve içirilmesi ile ilişkili tavsiyeleri. Karatay 17 Mart 2015 tarihinde Sabah Gazetesi’ne verdiği bir demeçte şöyle diyor: “Çocuklar Türk kahvesini şekersiz olmak kaydıyla istediği kadar içebilir. Kahve çok güçlü bir antioksidandır. Şeker beyinde tahribat yapar, kahve onu düzeltir, cin gibi yapar”. Bu ifadeler birkaç bakımdan oldukça vahim. Birincisi, kahve kafein içerir ve kafein zararlı etkiler ortaya çıkaran dozu ile sadece konsantrasyonu artıran dozu birbirine çok yakındır. Karatay’ın deyimiyle, istediği kadar içen çocuklarda rahatça aşırı doza bağlı kalp rahatsızlıkları ortaya çıkarabilir. İkincisi, kafein aynı zamanda bağımlılık yapan bir maddedir. Gelişmekte olan çocuk beyninde nöronlarda duyarlılaşmaya neden olur. Bu duyarlılaşma nikotin, kokain ve amfetamin gibi başka bağımlılık yapan maddelerle çapraz geçişe sahiptir. Yani kafein tüketen çocukların ileride bu maddelere bağımlı olma ihtimalleri de artar. Kahvenin antioksidan etkisi ile çocukların beyninde şekerin yaptığı tahribatı düzeltmesi ise hiçbir bilimsel temeli olmayan palavra bir ifadedir. Öte yandan, şeker çocuklar için kahve kadar tehlikeli değildir. Gelişim çağındaki çocuğun belli oranda şekere de ihtiyacı olduğu gibi beynin çalışması için de şekere ihtiyaç vardır.

Karatay bunları birçok TV kanalında da söyledi. Annelerin çocuklarına bu kadar kolay yüksek kafeinli enerji içeceği vermesinde, enerji içecekleri pazarının giderek büyümesinde ve sınav için çocukların ve gençlerin bol bol enerji içeceği tüketmesinde Karatay’ın da katkısı var. Tabii görülecek zararlardan ne medya ne de Karatay sorumlu tutulamaz. Cehaletin bilimsel bir şekilde dantel dantel işlendiği bir toplum da asla kendisine asıl zarar verenleri tanımaz. Bu tip akademisyenleri her şeye rağmen bazı şeyleri doğru söylediği için savunanlar da var.

 

Dr. Yavuz Dizdar

20 Kasım 2017 tarihli Sözcü Gazetesi’nde serotonin hormonunun insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi verdiğini, eksikliğinde ise depresyona yol açtığını belirten Dr. Yavuz Dizdar, "Bağırsak ve beyin en büyük serotonin kaynağıdır. Azaldığı takdirde depresyon meydana geliyor zaten. Kokoreç bütün alerjilere etki edecek kadar fayda sağlar" dedi. Halbuki bağırsak ve beyindeki serotoninin işlevleri farklıdır. Kaldı ki serotonin oda sıcaklığında bile bozulabilir bir kimyasal iken kızartılmış bir doku üzerinde serotonin kalmaz. Öte yandan serotoninin doğrudan mutluluk ile ilişkisi olmadığı gibi bir hormon da değildir. Ayrıca depresyon mutlu olamamaktan daha fazla ve farklı bir hastalıktır. Günlük mutsuz hissetmelerin çoğu da depresyonla ilişkili değildir. Bu tarz haberler insanları serotonin artırıcı depresyon ilaçlarını gereksiz ve kontrolsüz bir şekilde kullanmaya da itmektedir. Dr. Yavuz Dizdar da bir onkoloji uzmanıdır ve nöropsikiyatrik hastalıklar konusunda uzman değildir.”

Tayfun Uzbay konferans sonunda öğrencilerin sorularına da cevaplar verdi. Vakıf yöneticilerini eğitim ve konferans faaliyetlerinden dolayı tebrik eden Uzbay, öğrencileri çok beğendiğini ve başarılı olacaklarına inandığını ifade etti.

Öğrenciler, konferans sonunda Tayfun Uzbay ile görüşmeler yaptılar ve çeşitli proje ve eğitim konularında destek ve tavsiye istediler. Kendisinden destek isteyen öğrencilerle tek tek ilgilenen Tayfun Uzbay öğrencilere ve vakıf yönetimine teşekkür ederek bu program dolayısı ile çok memnun olduğunu belirtti.

İKEV, Yurtlar Sadece Barınma Yeri Değildir, Aynı Zamanda Eğitim Merkezidir sloganı ile hizmet veren bir vakıf.

Üsküdar’da on yıl Belediye Başkanlığı yapan Yılmaz Bayat, 20. Dönem Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz, birçok akademisyen, iş adamı ve hayırseverlerden oluşan yönetimi ile Anadolu Gençlik Derneğine hizmet veren Vakıf Genel Başkanlığını Dr. Abdullah Sevim, Mütevelli Heyeti Başkanlığını Doç. Dr. Nedim Urhan yürütüyor.

Vakıf 54. Hükümetin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın talimatı ile Recai Kutan’ın başkanlığında kurulmuştu.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum