PRETORİA'dan Kaçış

“Kalem, radyo, gazete ve siyasi sohbet yasak”

12 Eylül 2020 - 23:23 - Güncelleme: 12 Eylül 2020 - 23:31
Daniel Radcliffe, 8 Harry Potter serisi ile filmlerle büyüyen ve tanınan İngiliz oyuncu ve yapımcı. Bu kez siyahî yönetmen Francis Annan ile ajan olarak karşımıza çıkıyor.

Pretoria'dan Kaçış, 1970'li yıllarda gizli operasyonlarda çalışmaktan tutuklanan Güney Afrikalı Tim Jenkin ve Stephen Lee'nin hikâyesini konu ediniyor. Tim Jenkin ve Stephen Lee, apartheid karşıtı gizli operasyonlara karıştıkları için hapse atılan yirmili yaşlarında iki beyaz Güney Afrikalıdır.
72 yaşındaki Güney Afrikalı yazar Tim Jenkin’in 2003’de yayınlanan kitabından uyarlama olan filmde; 1948 - 1994 yılları arasında resmî devlet politikası olarak iktidarda bulunan “Ulusal Parti” hükümeti tarafından uygulanan ve bu doğrultuda yasalar çıkartarak ırksal ayrımcılığı  savunan sistem olan Apartheid’a (Ayrımcılık’a) ayna tutuyor.

Film, 70’li yıllarda, kimi sahilde denize girip sömürülmeyi tercih ederken, bazılarının ise herkese eşit yaşam hakkı ile siyah-beyaz ayırmadan ve sadece “insan” olanlarla, yolunu seçenlerin hikâyesini anlatıyor…

Hapishanede kendisi gibi üç diğer arkadaşı ile plan yapan Tim’i (Daniel Radcliffe) 12 yıl yediği hüküm ve arkadaşı Stephen Lee (Daniel Webber) geri kalan 8 yıllık hükümlülüklerine özgürlük katmaya çalışmaları hiç de kolay olmayacaktır.

Şimdiye kadar sinema sektörüne: Kaçış Planı, Kelebek, Alcatraz’dan Kaçış,  Büyük Firar, Stalag 17, Papillon, Delik gibi birçok kaçış versiyonlu film geldi.
İçlerinde en çok beğendiğim iki farklı unutulmaz filmden biri olan 4 dalda Oscar adayı Alcatraz Kuşçusu (1962), bir diğeri ise 7 dalda Oscar adayı Esaretin Bedeli (1995)’dir.

Filmin kahramanlarının “Siz, en çok kandırılan beyaz Mandelalarsınız!..” diyen hapishane müdürü ile işleri oldukça zor. Ama sürekli her gün bir objeyi kafasına logo gibi yerleştiriyor. 70’lerin Güney Afrikası’na yapılan bir focus var, ardından da bugüne kadar hiçbir hapishanede gün yüzüne çıkmayan bir anahtar…
Geçtiğimiz son iki yıldır, haksızlığa zulme karşı direniş sinemada da devam ediyor. Her ne kadar doğal olarak hak ettikleri verilmese de artık insanlar sadece izlemek ile kalmıyor, empati kurup anlamaya ve elini taşın altına koymaya da çaba gösteriyorlar.

Güney Afrika’nın kuzeyi Jakaranda ağaçlarından dolayı “JAKARANDA ŞEHRİ” olarak anılıyor. Dünyanın en büyük elması Cullinan da, 1905 yılından bu yana burada çıkıp bir simge oluyor. Simge oluyor ama yine yetmiyor. Özgürlük bedeli, her zaman doğrunun yanında olanlar için ağır kalıyor.

PRETORIA, Latince Praetor yani eski Roma’da vatandaşlar arasındaki anlaşmazlıkları çözebilmek için bir tür yetkili ya da yargıç olarak kullanılmakta. Ses uyumu hemen aklımıza PROLETARYA’yı getiriyor. Marks’a göre tarihin öznesi olan Proletaryalar… Yani kısaca sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek irade. Filmi buradan izlemek lazım. Damarı iyi bulabilirse izleyici, toplumsal mücadele ve tarihteki tüm düzen için yaşama hakkını daha iyi anlayabilir. Hatta düzensizlikleri kavrayabilmesi daha olanaklı hale gelebilecektir.
Pretoria’dan Kaçış filminin kahramanları, hapise girdikleri andan itibaren birer aktivist olarak da siyahî vatandaşların yaşam hakları için çırpınıyorlar. Hapise atılmadan önce mahkeme salonunda hâkim “Siz bu topraklarda yetiştiniz. Bu topraklarda büyüdünüz. Bunun için mi? Herkesin eşit olduğu hayali!”diye soruyor ve cevabı yine kendisi veriyor. “İşte! İhanetinizin bedeli ve cezası”  Yani Roma’nın Praetoryası iş görmüyordur. Yüzyıllar geçmiş toplumlar sözde evrilmiş olsalar da “öteki” nin yeri hala değişmemiştir. Hapiste ise gardiyanlarn, her türlü pis işi yaptırdıkları -sırf siyahî diye- “orta malı” diye çağrılan, Güney Afrikalıların sonu da izleyicilere dokunacak türden. “Hapishanede zaman aynıdır. Zamanın tek değişmeyeni rutindir.”

Filmde, en cesaretli olan, onlara moral veren Mark Leonard Winter başarılı. Ve belki de aynı yolun yolcusu olsalar da yaşama farklı bakış açılarıyla Denis Goldberg kendilerine bir öncü, akıl hocası. Ancak yer yer kendini frenleyecek şekilde kılavuz olmaya çalışan, daha önce Güney Afrika’nın ilk siyahî lideri, Nelson Mandela (1918-2013) ile yargılanan ve bu sene Nisan ayında kaybettiğimiz aktivist  Denis Golberg karakteri ile en son 2019 yılından İskoçya Kraliçesi Mary filmden, Ian Hart güzel bir performans ile eşlik etmekte.
Anahtar deliğinden güneş ışığının yansıtılış sahnesi son derece anlamlı. Ve kapıdan dökülen tahta kıymıklarını toplayan asiler de.

Denis Golderbg: Biz siyahî suçlularız.
Stephen Lee: Hayır, biz savaş suçlularıyız.
Goldberg: Öfkenize sıkı tutunun. Size buranın dışında başka bir dünya olduğunu hatırlatır. Puan:8.2
EMEL SEÇEN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum