PİSA'YI DOĞRULTMAK

Gündem malum; sağanak yağmur, doğudan batıdan Sibirya’dan gelen kar ve allak bullak olacak şehir trafiği, alınacak olan önlemler… Bu kışı atlatalım hele. Önümüzdeki yıl Allah Kerim. Benzer önlemlerle onu da atlatırız. Anlaşılır!

PİSA'YI DOĞRULTMAK
25 Şubat 2017 - 16:17

Son yılların yakıcı gündemi terör ve terörün yarattığı kitle katliamları. Hem de en acımasız en insanlık dışı. Canlı bombalar kullanarak!.. Hiçbir devrimci mücadelede, hiçbir kurtuluş mücadelesinde yaşanmayan ve yaşanmayacak türde…  Her yıl bir kez yaşadığımız kış gibi de değil. Her an başucumuzda. Her seferinde yüreğimiz parçalanarak ve yaşadığımıza kahrederek lanet olsun dediğimiz. Bir başka kepazelik ise yetkili olanların söylemleri. Her seferinde klişe demeçler. Ağlamaklı intikam söylemleri. “Terörün arkasındaki güçler” teraneleri. Bir türlü yüreği yetip de adını anamadıkları “güç”  ler… İnsanları kışkırtmak dışında bir işlevi olmayan hamasi nutuklar “bir işe yarıyor” yine de! Bir “öğretmen” çıkıyor, öğrencilerin eline verdiği idam ipleriyle poz veriyor. Hrant’ın eşinin söylemiyle “bebekten katil yaratma” peşinde. Biz bu ülkenin öğretmenlerini/öğretmenlerimizi hiç de böyle tanımadık. Bu ülkenin öğretmenleri birer aydınlanma fedaisi olarak yıllarca, Cumhuriyet için, yurttaşlık bilinci için, çağdaşlaşmak için mücadele etti. Ya şimdi? 

Geçtiğimiz hafta; gündeme eğitimle ilgili bir konu düştü: PİSA sonuçları. Gördük ki giderek geriye doğru evriliyoruz... Haklı olarak bir çok eleştiri yapıldı.  Bu işten sorumlu bakanımız; eleştirileri değerlendireceklerini ama haklı bulmadıklarını; parasal güççe kuvvetli olan ülkeler ile bizim yarışamayacağımıza kısaca değindikten sonra, belli başlı önlemler alarak bunu da aşacaklarını ifade etti. Peki, neydi bu önlemler? 

Birincisini hatırlamıyorum da ikincisi,  yabancı dil eğitimini geliştirmekti! Pisa sınavları için yabancı dili iyi bilmek gerekirmiş gibi. Yabancı dili kullanmak ve bilmek hele de yabancı dille eğitim apayrı bir tartışma konusu. Bizim aklımıza hemen şu soru geliyor, ana dilimizi iyi kullanıyor ve ana dilimizle eğitimi kotarabiliyor muyuz? Şu veya bu nedenle kendi dilimizde okuduğumuzu anlamakta güçlük çektiğimiz koşullarda bakanın açıklamalarını anlamak olanaklı değil. Oysa bu ülke Cumhuriyet’ten bu yana ne bakanlar, ne eğitim yöneticileri ne öğretmenler gördü. Mustafa Necati’ler, Hasan Âli Yücel’ler, Tonguçlar… Bazıları nankörlük edip görmese de bunları bizler biliyoruz.

Trajik komik durumların, içimizi acıtan olayların hızlı bir şekilde yaşandığı koşullarda izlediğim bir seminer, yukarıda saydığım (ve de sayamadığım daha niceleri) eğitim yöneticilerinin ne denli doğru şeyler yaptıklarını bir kez daha gösterdi. Semineri sunan Ahmet Doğan, “bizler bayrağımızın  dalgalandığı her yerde görev yapma” idealiyle dağıldık ülkemizin her yerine diyordu.

Yaklaşık üç yıldır matematikçi  Ahmet Doğan 'ın seminerlerini izliyor, haberlerini yapıyorum. Kendisi emekli bir öğretmen.  Halâ varı yoğu ile; okul,  eğitimci demeden insanlara dokunmaya çalışıyor. Çünkü  o,  hunharca kapatılan Köy Enstitülerimizin devamı niteliğinde olan Öğretmen okullarından yetişme bir öğretmen aynı zamanda eğitimci. 2016 yılının son ayında,  Münevver Kemal Özver Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerine sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki oturumdan oluşan seminerler gerçekleştirdi. Bu okul bir başka biçimde Sağlık Meslek Lisesi olarak geçiyor.

CUMHURİYETİMİZİN DOĞURDUKLARI…

Yarının sağlıkçılarının ilgiyle izlediği seminerinde Sayın Doğan,  " BİLİMSEL DÜŞÜNME _MATEMATİKSEL DÜŞÜNME " yi anlattı. Üstelik de matematik derslerinin oldukça az okutulduğu meslek lisesinde.

Konuşmasına kuş uçmaz kervan geçmez diye tabir edilen Anadolu’nun en uzak köylerinde iki meslek grubunun,  kader birliği yaptığıyla başladı. “Yolsuz, elektriksiz, susuz köylerde okullar ve sağlık merkezleri ve buralarda çalışan öğretmenler ile sağlık çalışanları dışında görevli yoktu.”  “Eşek üstünde doğuma yetişmeye çalışan ebe ile kardan yolları kapanmış okula ders vermeye gitmeye çalışan öğretmenin ortak kaderiydi bu.” Ama çare yoktu. Bu bir Cumhuriyet projesiydi. Ve bu proje düş olarak kalamazdı. İşte bu nedenle Sağlık Meslek Lisesi öğrencileriyle birlikte olmaktan ayrı bir heyecan duyuyordu Ahmet Doğan.

Adabelen adlı eğitim dergisine yazdığı yazısında , Matematikçi Ali Nesin için “Gündüz Düşçüsü” ifadesini kullanmıştı o. Gece düşlerini herkesin gördüğünü,  irade dışında gerçekleştiğini ama gündüz düşçülerinin olanla yetinmeyenler olduğunu vurgulayarak.

Aslında kendisi de bir gündüz düşçüsü. Onun nefesi,  öğrencileri...

Aynı zamanda yazılarımı takip edenler,  Bilim ve Gelecek dergisinin de temsilcisi olduğunu bilirler.

Hal böyle olunca; bilimsel olmayan,  gerçekliği ispat edilmemiş her şeyden uzakta sağlam bir eğitim disiplini kazandırır öğrencilerine…

Sağlık alanında Matematiğin ne işi var? Demeyin lütfen. Ben de istediğim ve başarılı olamadığım halde son sınıfta Matematik okuyamamış, Edebiyat Felsefe ağırlıklı derslerle liseden mezun olmuş bir öğrenci geçmişimle. İlerleyen yıllarda her alanda karşımıza çıktığını gözlemledim. 

Yani edebiyat da bile,   Divan edebiyatında özellikle Aruz vezninde bile Matematik var. Fa  i la tün .  Fa i la tün .  Fa i lün. Derken bile. İş sadece bir çizgi,  iki nokta ile bitmiyor yani… En basit bir şiir dizesi içi bile Matematik. Tıpkı nar gibi. Bir tane,  içinde dolu dolu.

Başa dönersek gündemden dolayı konuyu fazla saptırmadan, Atatürk neden Geometri kitabını yazma gereğini düşündüğünü düşünebiliriz. ( bunun için Ahmet Doğan ' ın Ulusal Kanal da gerçekleştirmiş olduğu Atatürk ve Geometri programını izlemenizi tavsiye ederim.)

Üçgene müselles demek varken neden “üçgen” denilmeliydi? Bir sırrı olmalı! 

Var elbette.  O da ANADİL 

Türkçemizin zenginliği terim üretmeye çok yatkındı. Ve o terimleri üretmek bir görevdi. 

Okuduğunu anlamayan,  anladığını ifade edemeyen ve çaresizliğini susarak bastıran nice öğrenciler çok uzakta değil! Onlar bizim çocuklarımız.

İki oturumda gerçekleşen seminerde 9.ve 11. sınıf öğrencileri; yarının Hemşireleri ve Ebelerine ilk çağdan başlayarak sayma,  matematiğin hayatımızdaki yeri,  doğru ve analitik düşünme yöntemlerini açıkladı. 

Hepsinden önemlisi de sorgulama yapabilmek için nasıl düşünmek gerektiğini ifade etmeye ve örneklemeye çalıştı.

Sorgulama yetisine ulaşamamış yarının bireyleri, başta kendi hayatları ve ülkeleri hakkında nasıl tahlil yapabilirler?  Ve ona göre hareket edebilirler? 

Galileo Galilei (1564-1642)  gibi bilimsel devrim kahramanları, tonlarca atık maddeleri karıştırarak bir gram uranyum arayan, Nobel ödülünü almaya gidecek kıyafeti bile olmayan  Bilim kadını Marie Curie'yi ( 1867-1934) de seminerin içinde yer aldı. Onların bilimsel ürünlerinin insanlığa katkıları yanında sabırlı, inatçı, disiplinli, özverili kişiliklerini çeşitli anekdotlarla sundu.

Münevver Kemal Özver Mesleki ve Teknik  Anadolu Lisesi Matematik Zümresi ve Matematik Öğretmeni Özgür Karagöz  tarafından gerçekleştirilen seminere Ahmet Doğan,  birebir interaktif olarak gerçekleştirdiği sorularla devam etti. Sorulara istekle yanıt arayan öğrenciler,  tartışmalara da aktif olarak katıldılar. 

Öğrenciler seminer sonrasında memnuniyetlerini gizlemediler. Ve Ahmet Doğan 'a teşekkürlerini sundular. 

Keşke  Milli Eğitim Bakanı, Pisa sonuçlarını değerlendirirken, " ben buradayım! "demeden ve yıllardır bireysel karşılık beklemeden  " Eğitim -Öğretim " hizmeti veren eğitimcilerin olduğunu bilse! Cumhuriyetin yıllardır tüketilemeyen dinamizminin nice “adam gibi eğitimciler” yetiştirebilecek doğurganlığını görse… Hani derler ya; ya da gölge etmese!

Emel Seçen

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum