"PALYAÇO YAKUP"
22 Ağustos 2021 - 23:03
Mehmet ÜNLÜ
Yarım asırdan fazla; fuarlarda, şenliklerde, düğün salonlarında, çok sayıda etkinlikte milyonlarca çocuğu eğlendirdi, moral verdi ve Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip “Palyaço Yakup” olarak bilinen Yakup Topçuoğlu, halen 93 yaşında Çanakkale-Gökçeada’daki evinde yaşamını sürdürüyor.
Uzun yıllar İstanbul'da çeşitli gazino ve eğlence mekanlarında palyaçoluk yaptıktan sonra Gökçeada'da, ünlü İtalyan ressam Salvador Dali tarzında, dinazor gibi çeşitli heykellerle süslü bir pansiyon işletti.
Yakup Topçuoğlu, Türkiye’de ilk palyaço olmasının yanısıra; trompet ve keman çalarak da müzisyenlik yaptı ancak yetinmeyip, heykeltraşlık, boksörlük ve balıkadamlık da en büyük hobileri arasında yer aldı. Fakat “beş parmağında, beş marifet” sözcüğü sanki onun için geçerli değil, zira vakit buldukça amatörce başladığı resim çalışmalarını da zamanla profesyonel hale getirdi. Bugüne kadar yaklaşık küçük büyük çeşitli ebatlarda yaklaşık 100 kadar tablo yapan Topçuoğlu, tanınmış kişilerin resimlerini de kolleksiyonu arasına eklemiş durumda.
Sahneye hazırlık
Yakup Topçuoğlu; komedyenleri, komikliği çok sevmesi nedeniyle, insanları ve özellikle çocukları güldürmek üzere komedyen olmak için çalışmalara başlar. Öncelikle Hacivat ve Karagöz oynatmaya karar vererek harekete geçen Topçuoğlu o günleri şöyle anlatıyor:
“Küçük yaşlarda nereden aklıma geldiyse kartondan karagöz hacivat yaptım. Bizim evin sokak kapısından girişinde 4-5 metre kare bir boşluk vardı. Rahmetli annemin yemenisinden küçük bir de perde hazırlayıp lamba yaktım. Mahallenin çocuklarını toplar onlara gösteriler yapıp, karşılığında tırtıllı olan 1 kuruş alırdım. O zamanlar sahne hayatına ilk aşılandığım zaman oldu. Komikleri çok severdim, Bal Arıları, Ateş Böcekleri gibi. Türk Müziği’nin usta yorumcusu Adnan Şenses’in ağabeyi Lütfü Ertuğral ile komedyen grubu kurduk, adımız da Palavracı Kardeşler” idi. 4-5 sene sahnelerde gösteri yaptık, çok da tutuldu. Bir çok, gazinoda, düğün salonlarında program yaptık. O zaman Türkiye’de iki komedyen grubu vardı, üçüncüsü bizdik.”
Palyaçoluğa adım
“Bir arkadaşım, kızının doğum günü partisine davet etti. gelecek çocukları güldürmek için arkadaşın pijamasını giydim. kadınlarda allık, ruj ve kaş kalemi ile yüzüme makyaj, karnıma da yastık koyup kendimi palyaçoya benzettim. Zamanında sirklerde, filmlerde izlediğim gösterilerdeki palyaçoları izleyip aklımda kalanlarla güzel bir program yaptım. Çocukların yanında büyükler de çok gülüyorlardı. O gün çocukların yüzünde gördüğüm mutluluk beni çok büyüledi. İşte o günden itibaren palyaço olmayı kafama koydum.”
Çok özel bir enstrüman: Testere
Küçük yaşta bir nalburda çırak olarak çalışırken, ustaların alacakları testerelerin teneke veya çelik olup olmadığını anlamak için fiske vurduklarında çıkan sesten etkilenen Topçuoğlu, testereden enstrüman oluşturma fikri hakkında şunları söylüyor:
“Hani bir güreşçinin kafa kolu vardır, veya boksörün direği, aparkatı vardır, yani yenici bir oyunu. Benim de bir palyaço olarak insanların hayret edeceği bir oyunum olsun istedim. 10-15 yaşlarında iken annem beni yaz tatillerinde Kadıköy’de bir nalbura çırak olarak verdi. İnşaat ustaları testere almaya gelirlerdi. Testerenin çelik mi teneke mi olduğunu anlamak için dizlerine sıkıştırırlar, fiske vurarak ya da tırnak atarak sesini dinlerlerdi.Teneke ses çıkartmaz, çelik ise melodik bir ses çıkartırdı. Yıllar sonra testereden gelen ses aklıma geldi. Neden bu sesi müziğe çevirmeyeyim diye düşündüm. Testereler üzerinde ses çıkarma denemeleri yapmaya başladım. Küçüklerinden istediğim sesi elde edemediğim için uzun boyuttta testereler yaptırdım. Bir süre sonra istediğim sesi yakaladım.Ve o günden sonra keman yayıyla istediğim her şarkıyı çalmaya başladım.”
Yakup Topçuoğlu, testerenin sap kısmını iki bacağı arasında sıkıştırarak dik tuttuktan sonra, bir eliyle keman yayını tırtılsız düz kısmına hafif dokundurduğu testereyi diğer eliyle sağa sola eğerek melodi çalıyor. Melodiler, adeta ıslık sesi veya bir sopranonun sesi gibi kulaklara yansıyor.”
En büyük desteği eşi Vildan Hanım
Edirneli Vildan Topçuoğlu (Bilgiseven) ile evli olan ve Gökçeada'da uzun yıllar Kafe-Reatoran ve pansiyon işleten Yakup Topçuoğlu, “Palyaço Yakup’un yeri” adını verdiği mekanında Türkiye’nin bir çok yerinden gelen konuklarına, renkli kişiliği kadar eğlenceli ortamlar sundu.
Yakup Topçuoğlu’nun açtığı sergilere katkılar veren eşi Vildan Topçuoğlu da; “Resim ve heykel yapımında kendisine yol gösteririm. Benim görüşlerime değer verir. Ama Yakup Bey, doğal bir yetenek sahibi. Hiçbir eğitimi yok. Ne resimde ne heykelde hiçbir eğitim almamasına rağmen tamamen Allah vergisi bir yeteneği var” diye konuşuyor.
Edirne Valisi, Fahri Yücel döneminde Deveci Han'da açtığı resim sergileriyle Edirneliler'i kendisine hayran bırakan “Palyaço Yakup” yağlı boya tabloları için Ankara'da bir de müzayede düzenlemişti.
Evinin bulunduğu sokağa adı verildi
Bu arada, Gökçeada Belediye Meclisi 05.03.2018 tarihinde yaptığı toplantıda Yakup Topçuoğlu’nun evinin bulunduğu sokağın adını oy birliği ile değiştirilmesine karar verdi. Kararda şu ifadeler yer alıyor:
“Ülkemizin gerekse ilçemizin gelişimine ve tanıtımına katkı sağlayan isimlerin sokaklara verilerek bu isimlerin gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda uzun yıllardır ilçemizde ikamet eden, ülkemizin ilk palyaçolarından biri olan ve sanatçı kişiliği ile ilçemizin kültürel hayatının gelişiminde önemli köşe taşlarından biri olan Yakup TOPÇUOĞLU’nun isminin evinin bulunduğu İlçemiz Kuzulimanı Mahallesi 9 nolu Sokağa verilerek söz konusu sokağın isminin “Palyaço Yakup Sokağı” olarak değiştirilmesine karar verildi.”
Sağlık sorunları yaşadı
“İstanbul'da 25 yıl balıkadamlık da yaptım. Ama sonra Gökçeada'ya demir attım” diyen “Palyaço Yakup” şunları söylüyor:
“Bazı rahatsızlıklar geçirip ameliyat olunca pansiyonu satıp artık köşeye çekilme ve dinlenme zamanım gelmişti.O yüzden yaşantımı sakince devam ettirmeye karar verdim. Zindeliğimi spor yaparak korumaya çalıştım. Yıllarca balık adam olarak çeşitli dalışlar yaptım. Boş zamanlarımda ise resim yapıyordum. Zaman zaman hala keman çalarak müzik de yapmayı sürdürüyorum. Ayrıca dünyada ilk kez keman yayını ağaç testeresine sürterek melodi çalan tek kişiyim.”
Topçuoğlu, bir palyaço hikayesini de şöyle anlatıyor:
‘Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkar. Palyaço haber vermek için sahneye gelir fakat herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlar. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da çoğalır. Ancak alevler salonu sarıp da, itfaiye görevlilerini gören izleyiciler panik halinde salonu boşaltarak kendilerini zor kurtarır.’
“Arabanın balansı varsa dünyanın da balansı var”
Yakup Topçuoğlu, doğada yaşanan felaketlere insanların neden olduğunu belirterek, arabaların tekerleğindeki balansın bozulmasıyla nasıl kazalar meydana geliyorsa, dünyanın balansının da bozulmasına sebep olunduğunu söyledi. Topçuoğlu, dünyanın dengesinin bozulmasından büyük rahatsızlık duyduğunu belirterek,kimseye öğüt vermek gibi binr haddi olmadığını sadece görüşlerini paylaşmak istediğini belirterek şöyle konuşuyor:
“Dünyanın balansı Allah’ın yarattığı o güzel dünyamızı, yakarak, yıkarak , beton duvarlar örerek, dere kenarlarına ev yaparak, ağaçları keserek bu dünyayı kendimiz bozduk. Diyelim ki, ihtiyacımız var baraj yapacağız diye tonlarca, çimento, kum, taş ve demir ile 50 metre derinliğindeki vadiyi duvarla kapatıyoruz ardından tonlarca da su birikiyor böylece doğanın dengesi bozuluyor. Ayrıca, dere kenarlarına inşaat ruhsatı veriliyor ve ev yapılıyor. Bu nedenle Allah ihtar da etti birkaç kez. Eskiden, bu kadar çok hortum, tsunami olmazdı, deniz bu kadar köpürmezdi. Ben 93 yaşındayım. Çok tecrübe yaşadım. Bu görüşlerime katılırmısınız bilmiyorum ama katılırsanız çok memnun olurum. Ben milletleri güldürmeye çalışıyorum palyaço olarak ama artık yaşlandım, elimi ayağımı çektim. Güldürmek istesem de bundan sonra kimseyi güldüremeyeceğim, buna iyice kanaat getirdim.”
Yarım asırdan fazla; fuarlarda, şenliklerde, düğün salonlarında, çok sayıda etkinlikte milyonlarca çocuğu eğlendirdi, moral verdi ve Türkiye’nin ilk palyaçosu ünvanına sahip “Palyaço Yakup” olarak bilinen Yakup Topçuoğlu, halen 93 yaşında Çanakkale-Gökçeada’daki evinde yaşamını sürdürüyor.
Uzun yıllar İstanbul'da çeşitli gazino ve eğlence mekanlarında palyaçoluk yaptıktan sonra Gökçeada'da, ünlü İtalyan ressam Salvador Dali tarzında, dinazor gibi çeşitli heykellerle süslü bir pansiyon işletti.
Yakup Topçuoğlu, Türkiye’de ilk palyaço olmasının yanısıra; trompet ve keman çalarak da müzisyenlik yaptı ancak yetinmeyip, heykeltraşlık, boksörlük ve balıkadamlık da en büyük hobileri arasında yer aldı. Fakat “beş parmağında, beş marifet” sözcüğü sanki onun için geçerli değil, zira vakit buldukça amatörce başladığı resim çalışmalarını da zamanla profesyonel hale getirdi. Bugüne kadar yaklaşık küçük büyük çeşitli ebatlarda yaklaşık 100 kadar tablo yapan Topçuoğlu, tanınmış kişilerin resimlerini de kolleksiyonu arasına eklemiş durumda.
Sahneye hazırlık
Yakup Topçuoğlu; komedyenleri, komikliği çok sevmesi nedeniyle, insanları ve özellikle çocukları güldürmek üzere komedyen olmak için çalışmalara başlar. Öncelikle Hacivat ve Karagöz oynatmaya karar vererek harekete geçen Topçuoğlu o günleri şöyle anlatıyor:
“Küçük yaşlarda nereden aklıma geldiyse kartondan karagöz hacivat yaptım. Bizim evin sokak kapısından girişinde 4-5 metre kare bir boşluk vardı. Rahmetli annemin yemenisinden küçük bir de perde hazırlayıp lamba yaktım. Mahallenin çocuklarını toplar onlara gösteriler yapıp, karşılığında tırtıllı olan 1 kuruş alırdım. O zamanlar sahne hayatına ilk aşılandığım zaman oldu. Komikleri çok severdim, Bal Arıları, Ateş Böcekleri gibi. Türk Müziği’nin usta yorumcusu Adnan Şenses’in ağabeyi Lütfü Ertuğral ile komedyen grubu kurduk, adımız da Palavracı Kardeşler” idi. 4-5 sene sahnelerde gösteri yaptık, çok da tutuldu. Bir çok, gazinoda, düğün salonlarında program yaptık. O zaman Türkiye’de iki komedyen grubu vardı, üçüncüsü bizdik.”
Palyaçoluğa adım
“Bir arkadaşım, kızının doğum günü partisine davet etti. gelecek çocukları güldürmek için arkadaşın pijamasını giydim. kadınlarda allık, ruj ve kaş kalemi ile yüzüme makyaj, karnıma da yastık koyup kendimi palyaçoya benzettim. Zamanında sirklerde, filmlerde izlediğim gösterilerdeki palyaçoları izleyip aklımda kalanlarla güzel bir program yaptım. Çocukların yanında büyükler de çok gülüyorlardı. O gün çocukların yüzünde gördüğüm mutluluk beni çok büyüledi. İşte o günden itibaren palyaço olmayı kafama koydum.”
Çok özel bir enstrüman: Testere
Küçük yaşta bir nalburda çırak olarak çalışırken, ustaların alacakları testerelerin teneke veya çelik olup olmadığını anlamak için fiske vurduklarında çıkan sesten etkilenen Topçuoğlu, testereden enstrüman oluşturma fikri hakkında şunları söylüyor:
“Hani bir güreşçinin kafa kolu vardır, veya boksörün direği, aparkatı vardır, yani yenici bir oyunu. Benim de bir palyaço olarak insanların hayret edeceği bir oyunum olsun istedim. 10-15 yaşlarında iken annem beni yaz tatillerinde Kadıköy’de bir nalbura çırak olarak verdi. İnşaat ustaları testere almaya gelirlerdi. Testerenin çelik mi teneke mi olduğunu anlamak için dizlerine sıkıştırırlar, fiske vurarak ya da tırnak atarak sesini dinlerlerdi.Teneke ses çıkartmaz, çelik ise melodik bir ses çıkartırdı. Yıllar sonra testereden gelen ses aklıma geldi. Neden bu sesi müziğe çevirmeyeyim diye düşündüm. Testereler üzerinde ses çıkarma denemeleri yapmaya başladım. Küçüklerinden istediğim sesi elde edemediğim için uzun boyuttta testereler yaptırdım. Bir süre sonra istediğim sesi yakaladım.Ve o günden sonra keman yayıyla istediğim her şarkıyı çalmaya başladım.”
Yakup Topçuoğlu, testerenin sap kısmını iki bacağı arasında sıkıştırarak dik tuttuktan sonra, bir eliyle keman yayını tırtılsız düz kısmına hafif dokundurduğu testereyi diğer eliyle sağa sola eğerek melodi çalıyor. Melodiler, adeta ıslık sesi veya bir sopranonun sesi gibi kulaklara yansıyor.”
En büyük desteği eşi Vildan Hanım
Edirneli Vildan Topçuoğlu (Bilgiseven) ile evli olan ve Gökçeada'da uzun yıllar Kafe-Reatoran ve pansiyon işleten Yakup Topçuoğlu, “Palyaço Yakup’un yeri” adını verdiği mekanında Türkiye’nin bir çok yerinden gelen konuklarına, renkli kişiliği kadar eğlenceli ortamlar sundu.
Yakup Topçuoğlu’nun açtığı sergilere katkılar veren eşi Vildan Topçuoğlu da; “Resim ve heykel yapımında kendisine yol gösteririm. Benim görüşlerime değer verir. Ama Yakup Bey, doğal bir yetenek sahibi. Hiçbir eğitimi yok. Ne resimde ne heykelde hiçbir eğitim almamasına rağmen tamamen Allah vergisi bir yeteneği var” diye konuşuyor.
Edirne Valisi, Fahri Yücel döneminde Deveci Han'da açtığı resim sergileriyle Edirneliler'i kendisine hayran bırakan “Palyaço Yakup” yağlı boya tabloları için Ankara'da bir de müzayede düzenlemişti.
Evinin bulunduğu sokağa adı verildi
Bu arada, Gökçeada Belediye Meclisi 05.03.2018 tarihinde yaptığı toplantıda Yakup Topçuoğlu’nun evinin bulunduğu sokağın adını oy birliği ile değiştirilmesine karar verdi. Kararda şu ifadeler yer alıyor:
“Ülkemizin gerekse ilçemizin gelişimine ve tanıtımına katkı sağlayan isimlerin sokaklara verilerek bu isimlerin gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda uzun yıllardır ilçemizde ikamet eden, ülkemizin ilk palyaçolarından biri olan ve sanatçı kişiliği ile ilçemizin kültürel hayatının gelişiminde önemli köşe taşlarından biri olan Yakup TOPÇUOĞLU’nun isminin evinin bulunduğu İlçemiz Kuzulimanı Mahallesi 9 nolu Sokağa verilerek söz konusu sokağın isminin “Palyaço Yakup Sokağı” olarak değiştirilmesine karar verildi.”
Sağlık sorunları yaşadı
“İstanbul'da 25 yıl balıkadamlık da yaptım. Ama sonra Gökçeada'ya demir attım” diyen “Palyaço Yakup” şunları söylüyor:
“Bazı rahatsızlıklar geçirip ameliyat olunca pansiyonu satıp artık köşeye çekilme ve dinlenme zamanım gelmişti.O yüzden yaşantımı sakince devam ettirmeye karar verdim. Zindeliğimi spor yaparak korumaya çalıştım. Yıllarca balık adam olarak çeşitli dalışlar yaptım. Boş zamanlarımda ise resim yapıyordum. Zaman zaman hala keman çalarak müzik de yapmayı sürdürüyorum. Ayrıca dünyada ilk kez keman yayını ağaç testeresine sürterek melodi çalan tek kişiyim.”
Topçuoğlu, bir palyaço hikayesini de şöyle anlatıyor:
‘Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkar. Palyaço haber vermek için sahneye gelir fakat herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlar. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da çoğalır. Ancak alevler salonu sarıp da, itfaiye görevlilerini gören izleyiciler panik halinde salonu boşaltarak kendilerini zor kurtarır.’
“Arabanın balansı varsa dünyanın da balansı var”
Yakup Topçuoğlu, doğada yaşanan felaketlere insanların neden olduğunu belirterek, arabaların tekerleğindeki balansın bozulmasıyla nasıl kazalar meydana geliyorsa, dünyanın balansının da bozulmasına sebep olunduğunu söyledi. Topçuoğlu, dünyanın dengesinin bozulmasından büyük rahatsızlık duyduğunu belirterek,kimseye öğüt vermek gibi binr haddi olmadığını sadece görüşlerini paylaşmak istediğini belirterek şöyle konuşuyor:
“Dünyanın balansı Allah’ın yarattığı o güzel dünyamızı, yakarak, yıkarak , beton duvarlar örerek, dere kenarlarına ev yaparak, ağaçları keserek bu dünyayı kendimiz bozduk. Diyelim ki, ihtiyacımız var baraj yapacağız diye tonlarca, çimento, kum, taş ve demir ile 50 metre derinliğindeki vadiyi duvarla kapatıyoruz ardından tonlarca da su birikiyor böylece doğanın dengesi bozuluyor. Ayrıca, dere kenarlarına inşaat ruhsatı veriliyor ve ev yapılıyor. Bu nedenle Allah ihtar da etti birkaç kez. Eskiden, bu kadar çok hortum, tsunami olmazdı, deniz bu kadar köpürmezdi. Ben 93 yaşındayım. Çok tecrübe yaşadım. Bu görüşlerime katılırmısınız bilmiyorum ama katılırsanız çok memnun olurum. Ben milletleri güldürmeye çalışıyorum palyaço olarak ama artık yaşlandım, elimi ayağımı çektim. Güldürmek istesem de bundan sonra kimseyi güldüremeyeceğim, buna iyice kanaat getirdim.”
FACEBOOK YORUMLAR