Palamut'un yem olarak kullanıldığı o eski günler!
İstanbul Boğazının tarihi ilçesi Beykozun geçmiş değerlerini unutturmadan bugününe sahip çıkmayı amaçlayan Eski Beykozlular Grubu, eski Beykozu hasbıhal etti.
İstanbul Boğazı’nın tarihi ilçesi Beykoz’un geçmiş değerlerini unutturmadan bugününe sahip çıkmayı amaçlayan ve bunun için de Facebook üzerinde gruplaşan “ Eski Beykozlular Grubu,” mutad bir araya gelişlerinde yine Beykoz’u konuştu, anıları yâd etti ve neticede dostluklar pekiştirildi.
12 Ocak Pazar sabahı, eski bir Beykozlu olan Yavuz Kocabalkan’ın Gümüşsuyu’nda bulunan “ Temiz Cafe” isimli mekânında gerçekleşen buluşmada önce birlikte kahvaltı edildi ardından gerçekleşen sohbetlerde ise eski Beykoz ile geleceğin Beykoz’u üzerinde fikir teatisinde bulunuldu.
Bin 600 üye, eski Beykoz’u ilk ağızdan dinleme olanağına kavuştu
1 yıldan bu yana faaliyette olan grubun facebook sayfası yöneticisi Nihan ÜSTÜNER, gazetemize yaptığı açıklamada, amaçlarını, “ eski Beykozluları bir araya toplamak” şeklinde açıkladı. Yaklaşık bin 600 üyesi olan sosyal paylaşım grubunu kurmak suretiyle ile “ çok iyi bir iş yaptıklarını” da kaydeden Üstüner’e, Temiz Cafe’nin sahibi Yavuz KOCABALKAN da, site sayesinde “ eski Beykoz’u ilk ağızdan dinleme” olanağına kavuştuklarını belirterek, destek verdi.
Beykoz Belediyesi’nce yayımlanan kitaplar birbirini tutmuyor
Kocabalkan, sözlerinin devamında, “ biliyorsunuz, Beykoz Belediyesi Beykoz ile ilgili kaç tane kitap yayımladı ancak bunların hiçbiri birbirini tutmuyor, birbirini desteklemiyor” eleştirisinde de bulunarak, gruplarındaki eski Beykozluların bu anlamda bir eksikliği tamamladığını belirtiyor.
‘28 doğumlu bir Beykoz yakışıklısı!
Sohbetimizin devamında ise “ Beykoz’un pîri” denilerek, grubun en yaşlı üyelerinden biri ile tanıştırılıyoruz. 1928 Beykoz Şahinkaya doğumlu olan 86 yaşındaki Kemal AKÇAOĞLU, İstanbul Flaş ile eski günlere ilişkin anılarını paylaşıyor. Hatta sohbetimize şu sözler ile başlıyor:“ Beykoz’u benim kadar bilen yok.”
Çok veresiyemiz gitti!
Kemal Akçaoğlu, bir zamanlar Beykoz merkezde bulunan ve meyve ve sebzelerin de satıldığı eski baba bakkaliyesinde ilk iş olarak, babasının Arapça olarak tuttuğu ancak karşısına borçlusunun ismini yazmayarak, bu isimleri hafızasına kaydettiği veresiye tahtasını veresiye defterine çevirdiğini anlatıyor.
Beykoz’da 50 yıl bilfiil tüccarlık yapan Akçaoğlu, anlaşılan keskin hafızasını babasından miras almış. Zira kendisi de bugün eski Beykozlulardan örnekler verirken kim kiminle evli idi, kimin kaç çocuğu vardı, kim nerede, nasıldı, Beykoz’un yalılarında kimler yaşardı, … isim isim, tarih tarih, hatta lakap lakap hatırlayarak, biz dinleyenlerini şaşkına çevirmeyi başarıyor!
O zamanki esnaflık tatlıydı
Kemal Akçaoğlu, esnaflığın verdiği bir ayrıcalıkla olsa gerek, eski Beykoz’un neredeyse tüm yerleşik halkını tanıma olanağı bulmuş. Tabii o zamanlar şimdiki gibi kredi kartı yok! Kötü gün dostu esnaf, veresiye defteri tutmuş! Emekli bakkal Kemal Akçaoğlu, “ Çok veresiyemiz gitti” diyor ve bunu ifade ederken ise gülüyor. Eski günlere her haliyle özlem duyduğu belli oluyor. Ve “ esnaflık o zaman mı zordu, şimdi mi zor?’ şeklindeki sorumuzu, “o zamanki esnaflık daha tatlıydı” şeklinde yanıtlıyor.
1970’den sonra gelen göç, Beykoz’a uyum sağlayamadı
Tarihi çınar, “ Beykoz here yönden değişiyor” şeklinde yanıtlıyor ilk sorumuzu. “ Komşuluklar, ticari ilişkiler… her şey değişti. Olumsuz yönde değişti tabii. Şimdi biz eskiyi arıyoruz. O zamanlar, bir topluluğun yanından bir yabancı geçtiği vakit, ona şöyle bir dönüp bakılır ve ‘ bu yabancı kim?’ diye sorulurdu. Tabii, 1950’lere kadar. Beykoz’a akın 1950’lerde, esas akın ise 1970’lerde başladı. 1948’den sonra gelen akım Beykoz’a uyum sağladı ancak 1970’den sonra gelen akım, uyum sağlamadı. Yani, kendi adetlerini getirdiler, bizim yerliliğimize, adabımıza uymadılar. Beykoz değişti. Ve onlar değil, biz Beykoz’da yabancı kaldık.”
Akçaoğlu, “ peki bu değişme, sosyolojik bir gelişmenin sonucu olabilir mi? diye sorduğumuzda ise,“ gelişme iyi yönde olmalıdır. Beykoz’da bir gelişme yok ki. Eski komşuluklar, dostluklar, eski yardımlaşmalar yok” şeklinde yanıtlıyor bizi.
Onçeşmeler’i kuruttular
Beykoz’da eski zamanlardan bu günlere neler değişti diye sorduğumuzda ise şu cevabı alıyoruz:“ Beykoz’da en önce tarihi Onçeşmeler’e bakmak lâzım. Bugün Onçeşmeler akmıyor. Kaç seneden beri hem de. Bu tarihi çeşmeyi son gelen idareler bu hale getirdi. Ben bu idarelerden bir tanesine, ‘ bu çeşme niçin akmıyor?’ diye sorduğumda, “ bazı yerlere su veriliyor’ şeklinde bir cevap aldım. Onçeşmeler’in suyunu kurttular, o çeşmenin güzelliği kayboldu. Vaktiyle o çeşmenin içinde oturma yerleri vardı; etraflarında demir parmaklıklar vardı. Sonra onlar söküldü.”
Kundura Fabrikası’na su vermediler
“ Beykoz’un eski halkı, Kundura Fabrikası, Onçeşmeler’den su almaya kalktığı vakit, bu boruları söktü attı, su vermedi oraya. ‘ Onçeşme’mize dokunmayın!’ dediler. Şimdi o Beykozlular yok ki, Onçeşmeler’e sahip çıksın. ”
Beykoz Parkı yeşildi, şimdi ise beton!
“ Beykoz’da yeşil, günden güne kayboluyor. Ormanlarımızın yarısı işgal. Bunlar da hep tapusuz. Beykoz merkezde bulunan Beykoz Parkı, eskiden daha büyüktü. Buranın yüzde 25’ini daha sonra yol aldı. Park, çok güzeldi. Şimdi nereye baksam taş görüyorum. Oradaki o fidanların, ağaçların hiçbiri yok şimdi. Parkın bir bekçisi de vardı.”
Ekalliyetler (azınlıklar) bizimle kaynaşmıştı
“ Beykoz’un ekalliyetleri (azınlıkları) de bizimle kaynaşmıştı. Sabahleyin Ermeni olsun, Rum olsun, Musevi olsun dükkânıma gelir, ‘ sabahlar hayır olsun Kemal Efendi!’ diye hatrımı sorarlardı. Sohbet ederdik, ondan sonra alışveriş ederlerdi. Ermeniler de, Rumlar da gittiler. Şimdi hiç yoklar. Sadece senede bir günleri var, ayin için geliyorlar Beykoz’a. Beykoz’da bir Ermeni mektebi de vardı. Sayıları 1963’den sonra azaldı Beykoz’da. Ekaliyetin çoğunluğu ise Ermeni Mahallesi’nde yaşardı. Musevi aile sayısı azdı. 2 kızı olan eski Berber Oscar…” gibi. En fazla ise Rum ailesi yaşardı.”
Paskalya çöreğinin içindeki 25 kuruşlar
Kemal Bey, ekaliyete mensup birçok isim zikrediyor sohbetimiz sırasında; Daniel, Clara, Yakop… Jack, Salamon, Mişel, Liza ve diğerleri… Azınlıklar, kendi dini bayramlarında, örneğin bir Paskalya Yortusu’nda, tanıdıkları Müslüman ailelerine paskalya çöreği yapar ve verirlermiş. İçerisine de bir tane 25 kuruş koyarlarmış. Bu 25 kuruş kime çıkarsa, o kişinin o yıl boyunca kısmetli olacağı kabul edilirmiş. Beykozlu Museviler de, “hamursuz” zamanlarında ( Musevilerin oruç haftası) tanıdıklarına hamursuz peksimetlerinden hediye ederlermiş.
6-7 Eylül olaylarında Beykoz’da azınlıkların dükkânları işaretlendi
“ 6-7 Eylül 1955 olayları sırasında, Ermeni ve Rum ekaliyetin Beykoz’da bulunan dükkânları kırmızı ile işaretlendi. Bunların hepsi benim gözümün önünde oldu. Ancak Beykoz’da olay (yaşanmadı)” diyor 86 yıllık eski Beykozlu.
Mahalleler birbirleriyle yarışırdı
Sohbet katılımcılarımızdan eski Beykoz’da, mahallelilik bilincinin de çok yüksek olduğu öğreniyoruz. “ Yalıköy Yalıköy’dü, Beykoz da Beykoz’du. Hatta çocuklar Yalıköy’den Beykoz’a geçerlerken, Beykozlular (Beykoz Merkez’de yaşayanlar) onlara, ‘senin büyüğün nerede’ diye sorarlardı! Eski Beykoz’da her mahalle kendine münhasır bir yapıdır. Beykoz Çayırı tarafındaki Karadağ Mahallesi gibi.” Halidun Aytaç’ın ifadesiyle,“ Bunun en güzel örneği de, 29 Ekim kutlamalarında, fener alayları öncesinde yaşanırdı. En kalabalık grup bizimki olsun diye mahallelerdeki çocuk ve gençler diğer mahalleler ile yarışırlardı. Hatta bu çocuklar bir araya geldiğinde, eski polis karakolunun önünde yangın olur endişesi ile polis tarafından meşaleleri alır, meşaleler söndürülürdü.”
Boğaz vapurunun kılıç balığı çilesi!
Eski Beykoz’dan konuşulur da, Boğaz’ın kılıç balıkları, kalkanları, dalyanı dillendirilmez mi hiç? Hatta ilçede balıkçılık bir zamanlar o kadar iyi gelir getirirmiş ki, bir balıkçı Sümerbank’ta çalışma yönünde kendisine yapılan bir teklifi, balıkçılığa devam yönündeki kararı neticesinde geri çevirmiş!
Aynı zamanda balıkçılık da yapmış olan Kemal Bey’den sohbetimizin ilerleyen dakikalarında, yakamozlu akşamlarda, Paşabahçe ile Beykoz arasında kılıç ağlarının atıldığını da öğreniyoruz. Öyle ki, bu ağlar atıldığı zaman vapur bu iki hat boyunca ilerleyemez olurmuş. “ Vapur Beykoz’a geçebilmek için adata kıvranırdı. Tam geçecekken, balıkçı ağlarından biri kendisini, ‘kaptan’ diye bağırarak, uyarırdı. Öte taraftan geçekken bu sefer de diğer bir balıkçı, kaptana geçmemesi yönünde seslenirdi.”
Palamut yem olarak kullanılırdı!
Bir zamanlar palamut’un dahi yem olarak kullanıldığı Beykoz balıkçılığında, özel avlanma yöntemleri hakkında da bilgiler veren 86 yaşındaki eski Beykozlu, eskiden denizden balık çıkarmanın o kadar da kolay olmadığına işaret ediyor. Bazen bu büyük ve değerli balıklar, kolay av olmuyor ve avlayanını peşinden sürüklüyormuş! Eskiden Boğaz’da yüzlerce küsur balık çeşidi avlanılabiliyorken, şimdi birçok balık neslinin azalmış olması serzenişinde de bulunan Eski Beykozlular, “Gelişme bu değil” eleştirisinde birleşiyorlar.
İsmet İnönü çok gelirdi
Eski Beykozlular, Atatürk’ün Cam Fabrikası’nın açılışı sırasında Paşabahçe’ye geldiğini ifade ediyorlar. İsmet İnönü ise sıklıkla Şeref Başar’ın yalısına gelirmiş. Eski Yüzbaşı, baytar (veteriner) Şeref Bey’in.
İşte Beykozluluk ruhu
Bir zamanların Beykoz’unda Ermeni ve Rum ile az sayıda da Yahudi olmak üzere, birçok gayri Müslüm vatandaşın da esnaflık… yaptığını kaydeden 86 yaşındaki eski Beykozlu, bunlardan biriyle ilgili anısını anlatırken ise duygulanıyor. Gaz Fabrikası’nda Serviburnu’nda çalışan bu Rum vatandaşı, akşam iş dönüşü kendisi gibi Yeniköy’de yaşayan Nalbur Niko ile birlikte Kemal Bey’den alışveriş eder, öyle geçermiş karşıya. Bir gün Kemal Bey, “ her akşam Yeniköy’e geçerken evinin ihtiyaçlarını buradan taşıyorsun; neden Yeniköy’den alışveriş yapmıyorsun? Orada dükkan mı yok?’ diye sorduğunda bu beyefendiden aldığı cevabı şu şekilde özetliyor: “ Söylemez olaydım. Bana, ‘ bir daha bu lakırdıyı senin ağzından duymamayım’ dedi. ‘ Ben Beykozlu’yum, Beykoz’da işim var ve bu parayı Yeniköy’den değil, Beykoz’dan kazanıyorum, harcayacağımı Beykoz’da harcayacağım’ dedi.”
Eski Beykozlular Grubu’nun kahvaltı buluşması, gerçekleşen lezzetli sohbetlerin ardından, çekilen hatıra fotoğrafları ile son buldu.
Haber: Arzu Başlantı
FACEBOOK YORUMLAR