ÖZGÜR SAĞIR: "YOLSUZLUKLARIN ÖNÜNE GEÇİLSE İLAÇ DA BULUNUR KATILIM PAYI DA ÖDENMEZ"

DP’li İlay Aksoy Mersin Eczacılar Odası Başkanı Özgür Sağır ile konuştu: "SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler, ülkede ilaç da bulunur, vatandaş katılım payını bile ödemez"

ÖZGÜR SAĞIR: "YOLSUZLUKLARIN ÖNÜNE GEÇİLSE İLAÇ DA BULUNUR KATILIM PAYI DA ÖDENMEZ"
07 Ocak 2023 - 18:11

Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Akoy'un programına konuk olan Mersin Eczacılar Odası Başkanı Özgün Sağır, Türkiye'deki ilaç yokluğu sıkıntısına dair önemli açıklamalarda bulundu. Aksoy: "Biz neden ilaç sıkıntısı çekiyoruz?" sorusunu yönelttiği Sağır, "Aslında bu sıkıntı yeni bir sıkıntı değil ama 2021 yılının ikinci yarısından sonra Türkiye’de kronik bir ilaç yokluğu çekmeye başladı. Firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, bunu 10,76 TL’den satacak. Bunu yürütmeniz mümkün değil" dedi. Sağır aynı zamanda, "SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler bugün bu ülkede ilaç da bulunur vatandaş bırakın fiyat farkını katılım payı bile ödemez" ifadelerini kullandı.

Döviz kurundaki orantısız artış, sağlık sektörünü özellikle de ilaç bulma konusunda olumsuz yönde etkiledi. Artan maliyetlerin yanı sıra hammaddenin ve ambalajlamada kullanılan ürünlere erişiminde sıkıntıya girmesinden dolayı eczaneler ilaç tedarik etmekte zorlanırken ilaç bulamayan vatandaşlar çok ciddi mağduriyet yaşıyor.

Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Akoy, Youtube kanalında hazırlayıp sunduğu 'Kervan Yolda Dizilmez' programında Türkiye'de yaşanan ilaç sorununu masaya yatırdı. Konu hakkında hem eczacıların hem vatandaşların çok ciddi soru ve sorunları olduğunu ifade eden Aksoy, Mersin Eczacı Oda Başkanı Özgün Sağır'ı ağırlayarak ilaç krizinin ve bu krizin nedenlerini konuştu.

Aksoy'un "İlaç piyasası tamamen ekonomi yönetimine bağlı, Türkiye'deki ilaç krizini, ekonomi yönetimi tıkamış. İlaç firmaları ilaç ithal ederken, teminat almakta da mı zorlanıyorlar?" sorusunu sorduğu Sağır, "Firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, Türkiye’de bunu işleyecek ambalajlayacak vs. Bir de üstüne çalışacak sonra da bunu 10,76 TL’den satacak. Bunu yürütmeniz mümkün değil." yanıtını aldı.

Sağır ayrıca ilaç yokluğunda hammade sıkıntısının yanı sıra etken maddelere de dikkat çekerek; "Türkiye’deki sorun sadece ilaç etken maddesi kaynaklı da değil. Bugün bulunamayan ilaçların büyük çoğunluğunu artık şuruplar ya da iğne olarak adlandırdığımız ürünler. Çünkü cam maliyeti, şişe maliyeti o kadar çok arttı ki biz bu ilaçları temin edemiyoruz" ifadelerini kullandı.

"İLAÇ YOKLUĞU 2021 YILINDA KRONİK HALE GELDİ"

İlay Aksoy: "Biz neden ilaç sıkıntısı çekiyoruz?"

Özgür Sağır: Aslında bu sıkıntı yeni bir sıkıntı değil. Her yıl açıklanan ilaç fiyat kararnamesi kuralı şunu söylüyor; bu yılın ilaçtaki belirlenecek olan Euro kuru bir önceki yılın ortalamasına göre alınır. Bu da Şubat ayında yürürlüğe girer. O yüzden geçmişte de Aralık- Ocak aylarında ilaç yokluklarını yaşardık. Çünkü firmalar üretimlerini durdururlardı ve daha yüksek fiyattan piyasaya vermek istedikleri için ilaç dağıtım kanalları ellerindeki ürünleri tutarak yüksek stoklarla sahaya girmeyi beklerlerdi. Sene sonunda belirlenen Euro kurunda makas açıldığı için ithal ilaçlarda da yokluk yaşanırdı. Geçmişte hep ithal ilaç yokluğu Aralık-Ocak aylarında gündeme gelirdi ancak 2021 yılının ikinci yarısından sonra Türkiye’de kronik bir ilaç yokluğu konuşulmaya başlandı.

Bunu dile getirdiğimizde maalesef Sağlık Bakanlığı ya da siyasi otorite söylediklerimizi kabul etmedi. Fakat ilacın Euro kuruna bağlı olmasının nedeni ve Euro’nun da son dönemlerde çok hızlı bir şekilde artıyor olması nedeniyle Şubat ayında ilaçlara yaklaşık olarak yüzde 37,5 oranında zam geldi. İlaç Euro kuru Şubat ayında 6,29’a yükseltildi ki o zamanlar Euro kuru 14-15 TL seviyesindeydi. Fakat Temmuz ayına yaklaştığımızda ilaç yokluğu ciddi bir sıkıntıya dönüştüğü için yüzde 25’lik bir zam daha geldi ve kur 7,86’ya sabitlendi. Normalde 2023 Şubat ayında yapacakları güncellemeyi 15 Aralık 2022’de yapmak zorunda kaldılar. Az önce ifade ettim, biz hep ilaç yokluklarından bahsederken bizi yalanladılar hatta yeri geldi bizi stokçulukla suçladılar.

"BAKAN ÖNCE 'İLAÇ SORUNU YOK, SONRA 950 İLAÇ YOK' DEDİ"

Sayın bakanımızın iki açıklamasını hatırlatmak istiyorum. Biz bunu söylediğimiz dönemlerde “İlaçlarda herhangi bir sıkıntı yok biz gerekli tüm tedbirleri alıyoruz” dediler. 15 Aralık’taki güncellemeden sonra sayın bakanın ifadesi şu oldu, “950’ye yakın ilaç yoktu, bizim bu düzenlememiz sonucu bu sayı 154’e düştü ilerleyen zamanlarda bu ortadan kalkacak. Yani bakan zamdan önce “İlaçlarda sorun yok” dedi zamdan sonraki süreçte 950 sayısını verdi. O yüzden bizim ne kadar doğru söylediğimizi neler yaşadığımızı ifade etmek istiyorum. Ve bu 950 ve 154’de çok reel rakamlar değil bunlar.

İlay Aksoy: İlaç piyasası tamamen ekonomi yönetimine bağlı, Türkiye'deki ilaç krizini, ekonomi yönetimi tıkamış. Peki şöyle bir durum daha olabilir mi? İlaç firmaları ilaç ithal ederken, teminat almakta da mı zorlanıyorlar? Bir yandan da sonuçta o ilaç firmalarında çok büyük hacimli dolar bazında bir sermaye söz konusu. Onlar da daha düşük kurdan maliyet yapıyorlarsa bu çok büyük bir zarar.

Özgür Sağır: Son güncelleme üzerinden rakamla söyleyecek olursak bugün ilgili firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, Türkiye’de bunu işleyecek ambalajlayacak vb. bir de üstüne çalışacak sonra da bunu 10,76 TL’den satacak. Zaten az önce söylediğimiz gibi ticaretinin içerisinde böyle bir kavram mümkün değil bunu yürütmeniz mümkün değil.

Türkiye’deki ekonomik şartlara baktığımızda bu firmaların çalıştırdığı personellerdeki iş yükü, elektrik yükü, vb. giderlerini değerlendirdiğimizde çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Buna bağlı olarak zaten Türkiye’deki sorun sadece ilaç etken maddesi kaynaklı da değil. Bugün bulunamayan ilaçların büyük çoğunluğunu artık şuruplar ya da iğne olarak adlandırdığımız ürünler. Çünkü cam maliyeti, şişe maliyeti o kadar çok arttı ki biz bu ilaçları temin edemiyoruz.

İlay Aksoy: 1 sene önce biz eczacılar odasını ziyaret ettiğimizde onlar çocuk şurubu üzerinde çok büyük bir sıkıntı olduğunu söylediler. Çünkü maliyetleri bu şişeleri almayı karşılamadığı için şişe bile alamadılar. Biz çocuk öksürük şurubunu bile temin edemez hale getirildik. Bunu sadece Sağlık Bakanlığı adına değerlendirmemek lazım, hepsi iç içe geçmiş vaziyette.

Özgür Sağır: Tabii ki ekonomi çok büyük bir parametre ve sağlık da bundan nasibini alıyor. Tabletlerle ilgili yaşanan sıkıntılardan en büyük nedeni şu; piyasada olmayan tabletlere baktığınızda bunlar genellikle aliminyum blister bulunan tabletler. Neden çünkü aliminyum blister ile ilgili ülkemizde temin sorunu var.

"FİRMALAR 2022 HEDEFLERİNİ TUTTURDUĞU İÇİN İMALAT DURDURDULAR"

Bu yılın sonunda şöyle bir sıkıntı daha yaşadık onu da açık açık söylemek gerek. Ayın on beşindeki fiyat güncellemesinden sonra çoğu firma stok sayımı adı altında üretimlerini kapattı. Bir grup ithal firma içler acısı olan kısım budur, 2022’de hedefledikleri kotayı tutturdukları için 2022 yılının içinde imalat durdurdular. Sağlık Bakanlığı işte bu firmalara “Kotan tutmuş olabilir ama sahada ilacım yok” diyerek bu ilaçları ürettirmek zorundadır. Firmalara “Ayın on beşinden sonra ilaçlar temininde bu kadar sıkıntı yaşandığı bir dönemde 15-20 gün boyunca sayım yapamazsın” denmesi gerekir. Çünkü vatandaş ilaca ulaşamıyor. Bakan ilk açıklamayı yaptığında “Birkaç gün içerisinde ilaç tedariğiyle ilgili hiçbir sıkıntı olmayacak” dendi, sahaya inildi. Sahada ilaç tedariğinde problem var, bakan sonra cümlesini tekrar değiştirdi, “3-4 hafta içerisinde çözülmesini bekliyoruz” dedi.

"VATANDAŞ 'İLAÇ YOK' SÖZÜNÜ DUYUNCA ŞİDDETE BAŞVURUYOR"

İlay Aksoy: Hastalar ne yapabilir bu kadar süre içerisinde?

Özgür Sağır: Bugün meslektaşlarımın büyük çoğunluğu nöbet tutmak istemiyorlar çünkü nöbetlerinde gelen ilaç reçetelerinin hiçbiri tamamıyla karşılanamıyor. Ve bu da ne oluyor? Hasta zaten hastaneye gitmiş çok uzun kuyruklar beklemiş, 2-3 saat acilde beklemiş, eczaneye geldiğinde yok kelimesini duyduğunda artık son nokta olduğu için hastada bir şiddet başlıyor.

Geçtiğimiz haftalarda mesela Eskişehir’de bırakın nöbeti gün içerisinde bir meslektaşımıza fiili saldırı oldu, şiddet oldu ilaç yokluklarından kaynaklı. Sahada bu sorunu yaşayan bizleriz ama maalesef bizi göz ardı ediyorlar. Sayın bakan bu değişiklikten sonra “İstanbul’da tüm sektörlerle bu konuyu çözmek için bir toplantı yaptık” dedi. Bakın o masada ilaç firmaları vardı, ilaç dağıtım kanallar vardı. Sahada sorunu yaşayan, dile getiren ve bundan dolayı şiddet gören eczacılar yoktu. Bizleri o masaya çağırmadılar bile.

"HASTANEYE MEDİKAL ÜRÜN YA DA İLAÇ VERDİĞİNDE ÖDEMEYİ 3 AY SONRA ALMASI TİCARİ SORUN YARATIYOR"
İlay Aksoy: Peki bu ilaç firmaları aynı zamanda ödeme problemleri de yaşıyorlar mı acaba Sağlık Bakanlığı’yla? Mesela medikalciler bu sorunu çok ciddi anlamda yaşıyorlar. Türkiye’nin şu anki ekonomik koşulları ve bakanlığın ödeme koşulları bir şey üretmek için müsait değil. Tamamen iflas etmek için müsait.

Özgür Sağır: Burada aslında farklı bir konuyu da açtınız maalesef ülkemizde sağlıkta iki başlık var. Bir sağlığı finanse eden Sosyal Güvenlik Kurumu. Bir de ben sağlık otoritesiyim diyen Sağlık Bakanlığı. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun eczanelere ödemesi bellidir, 90 gün. O yüzden firmalar da ilettikleri ürünler ile ilgili geri dönüşü 90 gün içinde alır. Ama az önce sizin de belirttiğiniz gibi ihale malı ürünlerinde hastaneye bir medikal ürün verildiğinde ya da ilaç verildiğinde buradaki vaatler değişebiliyor. 3 ay sonra parasını alıyor olması sizin dediğiniz gibi ticari anlamda bir sorun yaratacaktır. Ama asıl sorun şu, sorun hep görmezden geliniyor ve soruna pansuman yapılıyor.

"İLAÇTA DIŞA BAĞIMLIYIZ"

Türkiye’de Sanayi Bakanlığı’nın rakamlarına göre ilaçta ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 32. Bu rapor web sayfasında var herkes gidip görebilir. Kısacası biz ilaçta dışa bağımlıyız ve bunu kabul etmek zorundayız. İhracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 32 olduğu bir sektörde ki bu sektör öyle keyfi bir sektör değil stratejik bir sektör, ilaç sektörü. TÜIK rakamlarında da var, yine Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde de var. Bakın 2022 yılında gayrisafi yurtiçi hasıla içerisinde ilaca ayrılan pay yüzden 1.9 iken 2021 yılında ilaca ayrılan pay yüzde 1’e düşüyor. Yüzde yüzlük bir düşüş var. Nüfus arttı, ilaç tüketimi arttı, yaşlı hastalarımızın sayısı arttığı için kronik hastalıklarınız arttı kısacası tüketiminiz arttı ama oransal olarak baktığımızda gayrisafi yurtiçi hasılada oranımızı bırakın aynı kalmayı yüzde yüz oranında düşürüyor. Böyle bir sektörün ayakta kalması mümkün mü?

İlay Aksoy: Hükümet kendi yaptığı hatalarını oy kaygısıyla ya da seçmeni kaybetmeme adına başka bir hedef gösteriyor ve o hedef eczalarımız doktorlarımız için direkt fiziksel şiddete dönüşüyor. Çünkü insanlar direkt sizi görebiliyor, sizinle muhatap olabiliyorlar, Sağlık Bakanlığı ile muhatap olamıyorlar.Nöbetlerde eczacılar bazen emniyetten ek takviye istiyor ya da eczanelerini kapalı tutuyor. Bu çok büyük bir sorun. Çoğu insan bunu bilmez.

Nöbetlerde neler yaşanıyor?

Özgür Sağır: Nöbetler tabi gün içerisine göre daha sıkıntılı neden çünkü acil vaka, annenin kucağında çocuğu var ve ateşli, o çocuğuna bulamadığı 50 liralık bir ilaç olsa kıymeti yok çünkü bulunamayan ilaç en pahalı ilaçtır. Hastaya yok dediğinizde hasta sonuçta son nokta olarak bize geldiği için "O zaman ne yapacağım ben?" diyor. Çözümü sizden bekliyor.

Farklı bir şey daha yaşıyoruz nöbette hekim hastasını muayene etmiş, bir ekstre düzenlemiş, eczaneye geldiğinde biz diyoruz ki, 'Kurum bunu ödemiyor' 'Nasıl ödemez kardeşim? Doktor bunu yazdı, sen bunu vereceksin' diyor başlıyoruz orada tartışmalara. Tabii günün geç saatleri olması nedeniyle hem sakinlik hem orada hastanın sabrının zorlanmış olması, karanlık eczanede personel sayısının nöbetten dolayı azalmış olması gibi nedenlerle ister istemez orada kargaşalar biraz daha fazla yaşanıyor. Biz de emniyet müdürlüğümüzle yaptığımız görüşmelerde özellikle nöbetçi eczanelerin etrafındaki polis ekiplerinin daha fazla olmasını talep ediyoruz.

Bağımlılar başlı başına bir sorun zaten bizler için ama ne olursa olsun biz bu hizmeti sunmaya devam edeceğiz ama hak ettiğimiz şekilde devam etmek istiyoruz.

İlay Aksoy: Peki doktor yazıyor reçeteyi ama eczanede var mı yok mu bilmiyor. Doktorla eczane arasında eczaneler birliği arasında online bir sistem yok mu hangi ilaçlar mevcuttur onların karşılığı bulunmuyorsa mevcut olan ilacı yazma imkanı yok mudur doktorlar göremiyor mu bunu?

Özgür Sağır: Böyle bir sistem yok. Zaten şöyle bir problemimiz var şu an piyasadaki ilaçların varlığı yokluğu o kadar karmaşık bir hale geldi ki bugün eczanemizde olmayan bir ilaçtan yarın 1 tane geliyor, 3 gün boyunca hiç gelmiyor 4. gün 5 tane daha geliyor tamamıyla böyle bir kaos içerisinde çalışıyoruz aslında.Sağlık bakanlığının yapması gereken ilaçların doğru düzgün bir şekilde tedariğini ve piyasada bulunmasını sağlamak zorunda. Bunu yapmayan yani asli görevini yerine getirmeyen bir bakanlıktan biz çok üst düzeyde bir şey beklersek kendimizi kandırmış oluruz.

HİÇBİR ECZACI İLACA ZAM GELSİN İSTEMEZ. VATANDAŞ İLACIN YARISINDAN FAZLASINI KENDİ CEBİNDEN ÖDÜYOR"

Bir de şunun altını çizeyim bu bizi rahatsız eden bir konu. İlaca zam gelmesini hiçbir eczacı istemez. Çünkü ilaca gelen her zam direkt olarak eczacının karını azaltır. Dolaylı olarak söyleyeyim vatandaşla her gün farklı nedenlerden karşı karşıya kalmaktır ve karşınızdaki hastanızın sırf ekonomik parametrelerden dolayı reçetesine doktorluk yapmasıdır.

Bakın bu şu demek kendi yaşadığım bir örneği vereyim, hasta geçenlerde eczaneye geldi, dermatolojiye gitmiş mantar teşhisi konmuş, 4 kalem ilaç yazılıydı reçetesinde. Bir mantar tableti, bir krem, bir sprey bir de tırnak mantarı için bir cila. İçeriye girer girmez 'Ne kadar tutuyor?' dedi. Hesapladım, '94 TL ödemeniz gerekiyor' dedim. Bunu almazsam ne kadar dedi, şu ikisini almasam ne kadar dedi yani, hasta hekimine gitti tedavi oldu reçetesi düzenlendi, ilacını alıp kullanıp tedavi olması gerekiyor, eczaneye gelip de para hesabına girdiğinde bir anda hasta hekim oluyor. İlaçların içerisinden seçmeye başlıyor ve size şunu söyleyeyim o hasta en sonunda sadece tableti ve kremi alıp gitti. 36 TL ödedi.

Yine başka bir örnek en çok üzüldüğümüz ve gerçekten vicdan azabı duyduğumuz bir şey; çocuklar için her evde bulunan herkesin kullandığı ağrı kesici ateş düşürücü şurup. Küsüratını vermeyeyim bugün kamu tarafından bu ilaç içi ödenmesi gereken tutar 66 TL, kamu buna 32 TL ödüyor, 34 lirasını vatandaş ödüyor. Yüzde elliden fazlasını artık hasta finanse ediyor. Alım gücünün bu kadar düştüğü sıkıntıların bu kadar olduğu bir yerde hem finanse ediyor hem mağdur oluyor bulamıyor ve bulduğunu da alamıyor. Biz eczacılar olarak uzun süredir bunları dile getirdik ve bunları dile getirirken geçtiğimiz ayda bir miting yaptık. Miting konularımızdan biri de buydu ilaç yoklukları ve hastaların her geçen gün ödediği ilaç fiyat farkları. Çünkü vatandaşla biz karşı karşıya kalıyoruz. O vatandaşın cebindeki para yetmediği için ilacını alamayışına eşine ya da çocuğuna evde şununla idare edebiliriz diye kendi aralarında yorum yapışlarına ben şahit oluyorum. Bu konuyla ilgili kısımlar düzeltilsin.

Eczacının içinde bulunduğu şartlarla ilgili ilaç fiyat kararnamesi düzeltilsin dedik. Şimdi ilaç fiyat kararnamesinin zam kısmını konuşuyoruz, ilaç fiyat kararnamesinin diğer taraftan eczacıya verdiği zarar var ki artık bu yokluklardan dolayı bunu konuşamaz hale geldik.

Biz hala 2009'un şartlarında çalışıyoruz. Yıl olmuş 2022 enflasyon ortada, rakamlar ortada. Personelin maaşı yüzde 54 artmak zorunda şu an. Benim eczanemin cirosu eczanemin karı eczanemin geliri yüzde 54 artmadı ki ben bunu nasıl karşılayacağım?

"SGK'DAKİ YOLSUZLUKLARIN ÖNÜNE GEÇSELER, ÜLKEDE İLAÇ DA BULUNUR, VATANDAŞ KATILIM PAYINI BİLE ÖDEMEZ"

İlay Aksoy: Geçen gün gazeteci Murat Ağırel'in yayınladığı çok önemli bir rapor vardı, sahte kanser ilaçlarıyla ilgili. Onunla ilgili bir fikirlerinizi alabilir miyim?

Özgür Sağır: Ülkemizde sahte ilaç kaçak ilaç vb. kavramlarla ilgili İTS diye bir kavram getirildi yıllar önce. Fakat, bu bahsi geçen ürünler yurt dışından getirtilen Türkiye'de ruhsatlı olmayan ürünler. Türkiye'de normal şartlarda bunlar ödenmiyor ancak kurum tarafından dışarıdan getirtilerek veriliyor. Üzücü olan noktu şu, bu konuyla ilgili mesleki açıdan söyleyeyim siyasete girmeyeceğim ama, az önce bahsettik ya ilaçtan tasarruf olmaz diye, SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler bugün bu ülkede ilaç da bulunur vatandaş bırakın fiyat farkını katılım payı bile ödemez.

Murat beyin yazdığı yazıyı ben de takip ediyorum, rakamları gördükçe 11 milyon Euro,1.5 milyon Euro gibi rakamları gördükçe gerçekten de bu ülkenin kaynaklarının ne kadar boşa harcandığını görüyoruz. Ama şu var, siz eğer sağlık otoritesi iseniz ve ülkenizde bir ilaç varsa bu ilacın tüm anlamdaki güvenliğinin sorumlusu sizsiniz. Bunu kalkıp da farklı bir yere veremezsiniz ya da bu benim sorunum değil diyemezsiniz. Siz sonuçta orada ya da burada kendiniz ürettiniz ya da ithal ettiniz fark etmez bir ilacı piyasaya veriyorsanız ve hastanıza al bunu kullan diyorsanız, bu sorumluluk devletindir. Ve eğer Lösemi gibi kritik bir hastalıkta kullanılan ilaçların içerisinde bildiğimiz bir ağrı kesici etken madde sadece çıkıyorsa ve bu da hiçbir şekilde denetlenmiyorsa, denetleme raporuna bunda 'hiçbir sorun yoktur' da deniliyorsa yazık günah gerçekten de yazık günah. Diyecek söz bulamıyoruz aslında ama işte siyasete atılırsam belki bunları daha rahat konuşacağım da şu an konuşamadım.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum