Onur Öymen "haydi canım sen de"

İmralı'daki görüşme zabıtlarının basında yayınlanmasından sonra dünya ülkelerinin ve uluslararası kuruluşların ne tepki verecekleri merak konusudur.

İşin özü şu: Amerikalıların, Avrupa Birliğinin, Avrupa Parlamentosu yetkililerinin ve birçok Avrupa ülkesinin hararetle destekledikleri İmralı süreci tam bir skandala dönüştü.

Terör örgütü liderinin daha da büyük terörist saldırılarda bulunma tehdidiyle Türkiye'yi bir rejim değişikliğine zorlamak istediği anlaşıldı.

Peki başından beri Türkiye'ye terörle mücadele değil müzakere yöntemini, siyasi çözüm aranmasını öneren, İmralı sürecine destek olan bu ülkeler ve bu kuruluşlar Öcalan'nın böyle bir tutum izleyeceğini bilmiyorlar mıydı?

Diplomatları ve istihbarat görevlileri bunu önceden öğrenmeyecek kadar başarısız mıydılar?

Eğer böyleyse çok vahim bir durum.

Yok böyle değil de Öcalan'ın bunları söyleyeceğini bile bile bu süreci destekledilerse durum daha da vahim.

O zaman bunun bir tek anlamı olabilir: uzun zamandan beri kuşkulandığımız gibi, kendi kafalarında olan ve bir Kürt meselesi çözümüne Türkiye'yi terör baskısı altına alarak razı etmeye çalışmak.

Habur skandalını gölgede bırakan bir duruma gelmiş bulunuyoruz.

Artık orada ne görüştüğünüzü açıklayın gibi söylemlerle işi geçiştirmek mümkün değildir.

Herkes tavrını açıkça ortaya koymalıdır.

Atatürk'ün temellerini attığı cumhuriyetimizin temel yapısını ve milli değerlerimizi bir terör örgütünün tehdit ve baskıları altında feda etmeye hazır mısınız?

Buna göz yummaya hazır mısınız?

Halkımızın ezici çoğunluğu gibi siz de buna razı değilseniz sesinizi çıkartmalı, bu sürece dur demelisiniz. Halkın siyasi parti liderlerinden beklediği budur.

Orta ya çıkan bu vahim durumu barış, demokrasi, sosyal demokrasi gibi kavramların arkasına sığınarak veya gündemi değiştirerek geçiştirmek mümkün değildir.

Eğer yabancılar Türkiye'ye karşı terör örgütünün taleplerini destekliyorlarsa onlara İsmet Paşanın sözüyle cevap vermek gerekir:"haydi canım sen de"İmralı'daki görüşme zabıtlarının basında yayınlanmasından sonra dünya ülkelerinin ve uluslararası kuruluşların ne tepki verecekleri merak konusudur.

İşin özü şu: Amerikalıların, Avrupa Birliğinin, Avrupa Parlamentosu yetkililerinin ve birçok Avrupa ülkesinin hararetle destekledikleri İmralı süreci tam bir skandala dönüştü.

Terör örgütü liderinin daha da büyük terörist saldırılarda bulunma tehdidiyle Türkiye'yi bir rejim değişikliğine zorlamak istediği anlaşıldı.

Peki başından beri Türkiye'ye terörle mücadele değil müzakere yöntemini, siyasi çözüm aranmasını öneren, İmralı sürecine destek olan bu ülkeler ve bu kuruluşlar Öcalan'nın böyle bir tutum izleyeceğini bilmiyorlar mıydı?

Diplomatları ve istihbarat görevlileri bunu önceden öğrenmeyecek kadar başarısız mıydılar?

Eğer böyleyse çok vahim bir durum.

Yok böyle değil de Öcalan'ın bunları söyleyeceğini bile bile bu süreci destekledilerse durum daha da vahim.

O zaman bunun bir tek anlamı olabilir: uzun zamandan beri kuşkulandığımız gibi, kendi kafalarında olan ve bir Kürt meselesi çözümüne Türkiye'yi terör baskısı altına alarak razı etmeye çalışmak.

Habur skandalını gölgede bırakan bir duruma gelmiş bulunuyoruz.

Artık orada ne görüştüğünüzü açıklayın gibi söylemlerle işi geçiştirmek mümkün değildir.

Herkes tavrını açıkça ortaya koymalıdır.

Atatürk'ün temellerini attığı cumhuriyetimizin temel yapısını ve milli değerlerimizi bir terör örgütünün tehdit ve baskıları altında feda etmeye hazır mısınız?

Buna göz yummaya hazır mısınız?

Halkımızın ezici çoğunluğu gibi siz de buna razı değilseniz sesinizi çıkartmalı, bu sürece dur demelisiniz. Halkın siyasi parti liderlerinden beklediği budur.

Orta ya çıkan bu vahim durumu barış, demokrasi, sosyal demokrasi gibi kavramların arkasına sığınarak veya gündemi değiştirerek geçiştirmek mümkün değildir.

Eğer yabancılar Türkiye'ye karşı terör örgütünün taleplerini destekliyorlarsa onlara İsmet Paşanın sözüyle cevap vermek gerekir:"haydi canım sen de"