OLCAYTO: " UĞUR MUMCU BUGÜN BAŞIMIZA NELER GELECEĞİNİ O ZAMAN UYARMIŞ AMA BİZ UYANMAMIŞIZ, UYARILMAMIŞIZ"

ÖYMEN : “KESİNLEŞMEMİŞ HÜKÜM OLMADAN GAZETECİ HAPSE ATILMAZDI. ŞİMDİ ÖNCE HAPSE ATILIP SONRA İDDİANAME HAZIRLANIYOR”

OLCAYTO: " UĞUR MUMCU BUGÜN BAŞIMIZA NELER GELECEĞİNİ O ZAMAN UYARMIŞ AMA BİZ UYANMAMIŞIZ, UYARILMAMIŞIZ"
26 Ocak 2019 - 19:45 - Güncelleme: 26 Ocak 2019 - 19:48

Haber: Mehmet ÜNLÜ-Fotoğraflar: Şükrü DİSANLI

İSTANBUL-Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Kadıköy Belediyesi’nin işbirliği ile, “Gazeteci olmak, Gazeteci kalmak” etkiliğinin 5’ncisi düzenlendi.

Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte, 24 Ocak 1993 günü bir suikast sonucu katledilen Cumhuriyet Gazetesi başyazarı Uğur Mumcu ile birlikte öldürülen tüm gazeteciler anıldı.

TGC’nin yaptığı araştırmada; Türkiye’de 6 Nisan 1909’da Hasan Fehmi Bey’le birlikte bugüne kadar 66 gazetecinin öldürüldüğü, yanısıra 10 yıl içinde 10 binden fazla gazetecinin de işsiz kaldığı vurgulandı.

OLCAYTO: “MUMCU HALKIN BİLGİ EDİNME HAKKINI ÖZGÜRCE SAVUNAN BİR GAZETECİYDİ”

Öldürülen gazetecilerinin anısına saygı duriuşunun ardından toplantının açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Turgay Olcayto, Uğur Mumcu’nun halkın bilgi edinme hakkını savunduğu için öldürüldüğünü belirterek şunları söyledi:

“Bildiğiniz gibi bir suikast sonucu 26 yıl önce kaybettik Uğur Mumcu’yu. Ben de düşünürken 26 yıl önce Uğur Mumcu’nun bazı yazılarına baktım, bugünleri öngören müthiş bir zekası var, bugünleri anlatmış. Bugün başımıza neler geleceğini o zaman uyarmış ama biz uyanmamışız, uyarılmamışız da. Ve maalesef 26 yıl önceden daha ciddi durumlarda yaşıyoruz. Çok sayıda cezaevinde gazeteci var. 66 gazeteci ölmüş. Basın Müzesi’nde bir utanç köşesi var, öldürülen gazetecilerin yeri var. Bütün bunlara baktığımız zaman neden bir adım ileri gidemiyoruz, bunu sonuçlarını çıkarabiliyoruz. 
Uğur Mumcu neden öldürüldü, çünkü Uğur Mumcu halkın bilgi edinme hakkını özgürce savunan bir gazeteciydi, onun için öldürüldü. Halk bilmesin isterler Türkiye’de.”

Olcayto, tek parti döneminden yani CHP döneminden bugüne kadar Türkiye’nin hep yasaklarla, sıkıyönetimlerle idare edildiğini de vurguladı.

Turgay Olcayto, artık bugün bilgisi olmayan kişilerin her konuda fikirlerini söylediklerine de dikkati çekerek şöyle konuştu:

“Halka hiç sorulmamıştır. Halk da bu özgürlüğü talep etmekte pek istekli olmamıştır. Uğur Mumcu hep onun için çalıştı. Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olunmaz der Uğur Mumcu bu sözü çok severim. Bugün ekranları izlerken, konuşmacıları izlerken, yapılan bir takım Tv programlarına bakarken hep Uğur Mumcu’yu hatırlıyorum. Gerçekten, bilgisi olmadan ama her konuda fikri olan aynı isanlar, poltikadan da anlıyorlar, spordan da anlıyorlar, tarihten de anlıyorlar, ama anladıkları yok çoğu uydurma..Biri de demiyor ki, yahu arkadaş sen bunu nasıl söylüyorsun. Kahramanlık diye anlattığın hikaye Türkiye’de bir utanç olayıdır. Ama bunları söyleyemiyoruz.”

BAŞKAN NUHOĞLU, “FAŞİZİM KARAMSARLIKTAN BESLENEN BİR YAPIDIR”

Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da konuşmasında,Uğur Mumcu’nun, terör örgütlerini, tarikatları, cemaatleri, kaçakçılığı sık sık anlattığını ve bu yüzden katledildiğini söyledi.

Demokrasiden uzak bir yönetim anlayışının hüküm sürdüğünü vurgulayan Başkan Nuhoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“26 yıl sonra bugün, parlamentomuz neredeyse ortadan kaldırıldı tek kişilik demokrasiden uzak bir yönetimle karşı karşıyayız. Halka hayali bir dünya yaratıyor. Kalemler kırılmıştır, karamsar bir tablo gözüküyor. Bütün bu süreçleri ortadan kaldırmanın, bilinene doğru yürümenin zamanının geldiğini düşünüyorum. Bizler geleceğe yürürken, güçlü kalemlerin, güçlü kimliklerin iradesini tekrar yeniden yeşertmeliyiz, güçlendirmeliyiz. Onların aslında bize söylemek istedikleri şey insanların geçmişteki gücünün geleceğe taşınmasıydı. Onlar buna inandılar, biz de inanmaya devam edeceğiz, mücadele edeceğiz, kabul etmeyeceğiz. Hiç bir şekilde bunu kabul etmemeliyiz. Faşizim tamamen karamsarlıktan beslenen bir yapı.Bu yapıyı kıracak güç, bu Cumhuriyet’in köklerinde ve temellerinde var. Bizler bu konuda gerçekten bir tecrübe sahibi olursak, sokakta, mahallede, evde, apartımanda, siyasal partilerde, derneklerde, meslek örgütlerinde, sendikalarda bu tavrı koyarsak, emin olun bu değerlerimizi, onurumuzu, kimliğimizi korur ve bu mücadeleden başarılı bir şekilde çıkarız.”

MUMCU’NUN MAKALELERİ SUNULDU
Olcayto ve Nuhoğlu’nun konuşmasından sonra tiyatrocular Tilbe Saran ve Levent Üzümcü, Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanmış makalelerinden bir kısmını seyircilerle paylaştılar.

ALTAN ÖYMEN: “YOLSUZLUĞU İSPAT ETTİK, AKLANDIK”
Daha sonra, Dr.Öğr.Üyesi Gökmen Karadağ’ın moderatörlüğünde bir panel düzenlendi. Panelde söz alan gazeteci yazar Altan Öymen, Uğur Mumcu ile birlikte zamanın en büyük olaylarından birisi olan mobilya yolsuzluğu ile ilgili araştırmalar yaptıklarını söyledi. Öymen, 6 ayrı mahkemede yargılandıklarını, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan araştırmayı kitap haline getirerek mahkemeler sunarak, yolsuzluğu ispat ettiklerini bu sebeple de aklandıklarını şöyle anlattı:

“Mobilya dosyası Türkiye’ de araştırmacı gazeteciliğin örneklerinden biriydi. Uğur Mumcu ile birlikte dosya hazırlıyorduk. Biz o zaman Anka ajansındaydık. O zamanki başbakanın yeğeni Yahya Kemal Demirel’in vergi olayı. O zaman dışarıya ihraç edilen bazı mallar, devlet bunlara fazla sorgu sual etmeden yaptıkları ihracattan kazandıkları paranın yüzde yirmibeşi kadar teşvik primi veriyordu. Bunun için bazı vesikalar veriliyordu. Buradan anlaşıldı ki, milyonlarca dolar Merkez Bankası’na tahsis edilmiş ama ihraç edilen bir şey yok. Mobilyalar için avantaj verilmişti ama sunta ihraç etmişler. Kıbrıs’ta falan bazı adresler verilmiş bunların üzerine gidildiği zaman da biz o çalışmayı yaptık. Sonuçta şu ortaya çıktı. Mesela İsviçre’den bu mobilyaları bizden ithal etmek için harekete geçen firma kendi adresinde mevcut değil veya bina var ama öyle bir firma yok. Bunları ispatlamak için şehir planları bulduk. Numaralar doğru ama adresdeki cadde yok. Böylelikle 25 milyon lira Merkez Bankası’ndan tahsil edildi. Bunlar devamlı olarak Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandı. Sonra hakkımızda 6 dava açıldı. Biz de mahkemeye çıkarken, bütün bu yazdıklarımızı kitap haline getirdik. Ve bunları altı ayrı mahkemeye de görüşümüz olarak sunduk. Bütün davaları kazandık. Yahya Kemal Demirel de hapis yatmak durumunda kaldı.Bunları anlatırken o zamanki olanları bugünle karşılaştırdığımız zaman basın özgürlüğü o zaman varmış gibi görünüyor. Düşünün 6 mahkeme altısı birden bizi akladı. Öbür tarafı haksız buldu şimdi acaba böyle bir şey olsa ne olur?”

Öymen; Doğan Öz, Bahriye Üçok, Cavit Orhan Tütengil gibi bir çok insanın öldürüldüğüne değinerek de şöyle konuştu:

“Neydi onların suçu, bir kısım insanların veya kuruluşların gözünde istenilmeyen mevzuları yazıyorlardı, istenilmeyen görüşleri vardı, üniversitelerde söylüyorlardı. Bu adamları öldürdüler. Öldürme aslında en kısa yol bunlardan kurtulmak için. Zaten sadece ölüler konuşamaz diye bir söz vardır. Onlar bir daha konuşamayacaklar, yazamayacaklar, bu aslında en kestirme bir yol bunlardan kurtulmak için.. Bu uygulandı Türkiye’de uzun süre..Daha önce idam yoluyla bu halledilebiliyordu fakat, idam cezası kaldırıldı. Onun yerine bu cinayetler işleniyordu. Bizim karşılaştığımız gibi mahkemeler olursa iktidardakiler yahut kişiler davayı kaybedebiliyordu onu için kestirme yoldan gidiyorlardı. Şimdi bunlar azaldı ama, daha başka bir şekle girdi. İstenilmeyenin yazılmasını önlemenin bir başka yolu ve çaresi de var. Çünkü öldürülen adamların yerine yenileri yazabiliyor o zaman öldürmeye ne gerek var. Almanya’da da örnekleri var, gazeteyi satmak zorunda bırakılıp, iktidara yakın olan kişi sahibi olunca sorun olmuyor. Eskiden, hakkında kesinleşmemiş hüküm olmadan hatta Yargıtay onaylamadan gazeteci hapse atılmazdı. Ama şimdi önce hapse atılıp sonra iddianame hazırlanıyor.”

ERİNÇ: "MUMCU HUKUKÇU OLARAK DA EN BÜYÜK KAYIPTIR"

Altan Öymen’in ardından söz alan TGC eski başkanı Orhan Erinç ise Uğur Mumcu’yu özlemle ve sevgiyle anma görevini yerine getirmek gibi bir zorunluluk olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

“Bu zorunluluk Uğur Mumcu’nun gazeteciliği bir yaşam biçimi olarak algılaması ve uygulamasından kaynaklanıyor. Gazetecinin özel yaşamında da, ilk tercih gazeteciliktir. O açıdan Uğur Mumcu’nun hep bir eş ve baba olarak, hep okurlarına karşı, ülkesine karşı sorumluluk taşıyan bir gazeteci olarak yaptıklarını anlatmakla bitirme olanağımız ne yazık ki yok. 24 Ocak 1963 günü Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı’ydım, Pazar günü evde dinlenme günüydü. Televizyon izlerken bir anda alt yazı geçmeye başladı. Uğur’un arabasına konulan bomba ile öldürüldüğü anlatılıyordu. Hayatımda ilk defa hiçbir tepki vermeme gibi bir durumla karşılaştım, donup kalmıştım. Uğur Mumcu öncelikle sadece gazeteci olarak değil, hukukçu olarak da ülkemizin önemli kayıplarından biridir. Çünkü hukukçun olması konuları işlemesinde, yorumlamasında kendisine biraz daha yetkin kılma olanağını sağlamıştır.”

PEN Türkiye Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Zeynep Oral da Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü günü çok iyi anımsadığını, o tarihten bu yana Uğur Mumcu’dan önce ve sonra diye konuşmaya başladıklarını belirtti. Oral, Uğur Mumcu’nun Atatürk ilkelerini savunan, Cumhuriyeti savunan, antiemperyalist, laiklikten vazgeçmeyen bir savunucu olarak gördüğünü söyledi.

T24 Yayın Yönetmeni Doğan Akın ise konuşmasında Uğur Mumcu’nun yazılarıyla kitaplarıyla hala aşılamamış bir gazeteci olduğunu söyledi. Uğur Mumcu’nun çok sağlam bir hukuk formasyonu olduğuna dikkat çeken Akın, ‘Cemaatlere giren çocuklar 30 yıl sonra Cumhuriyet’e karşı ayaklanacaklar’ diye yazdığını belirtti.

Birgün Gazetesi Yayın Danışmanı Semra Kardeşoğlu da konuşmasında, “İstanbul’un her ilçesinde, Türkiye’nin birçok kentinde Uğur Mumcu anılıyor. Çok unutkan bir toplumuz ama Uğur Mumcu’yu aradan 26 yıl geçmesine rağmen büyük kalabalıklar halinde anıyoruz. Günümüzde 10 bini aşkın gazeteci işsiz kaldı. Sadece geçen yıl iki büyük gazete kapandı. Mücadele etmekten vazgeçmemeliyiz. Gazetecilik ezilenlerin yanında olmaktır. Gazetecilik cinsel saldırıya maruz kalan çocukların, iş kazası geçiren işçilerin yanında olmaktır. Mesleğimizi bunun için yapmalıyız “dedi.

Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Polat ise Cemal Kaşıkçı cinayetine değinerek, Uğur Mumcu’nun Rabıta kitabının Türkiye’nin yurt dışına gönderdiği din adamlarının parasını Suudi Arabistan’ın ödediğini konu aldığını belirtti. Polat, Araştırmacı gazetecilik kelimesini Uğur Mumcu’ya borçlu olduklarını da vurguladı.


Panel sonrası, Burçin Büke’nin piyanosu eşliğinde Dilek Türkan ve Güvenç Dağüstün’nün yorumuyla seslendirilen ezgilerin ardından etkinlik sona erdi.

Etkinliğe, DYP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Kemal Abdullahoğlu ile gazeteciler, CHP üyeleri, Kadıköy Belediyesi yetkilileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum