MUSTAFA KEMAL: "BEN SİZE TAARRUZ EMRETMİYORUM, ÖLMEYİ EMREDİYORUM!.."
İNGİLİZ GENERAL ASPİNALL OGLANDER ŞÖYLE SÖYLER: “BİR TÜMEN KOMUTANI’NIN ÜÇ AYRI YERDE TEK BAŞINA GİRİŞTİĞİ HAREKETLERLE BİR SAVAŞIN, HATTA BİR ULUSUN KADERİNİ DEĞİŞTİRECEK YÜCELİKTE BİR ZAFER KAZANDIĞI TARİHTE PEK NADİRDİR."
17 Mart 2024 - 16:24
İNGİLİZ HARP KABİNESİ KARAR VERDİ: “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!..”
Mustafa Kemal sabah saat 04:30’da baskın şeklinde bir taarruza karar verir.Taarruzda kullanacağı kuvvet, 8. Tümene bağlı 23, 24. ve 47. Alaylardır.
Atatürk, anılarında Conkbayırı taarruzu’nun başlamasını şöyle anlatır:
“Gün doğmak üzereydi. Çadırımın önüne çıktım. Hücum edecek askeri görüyordum. Oradan hücumun yapılmasını bekleyecektim. Gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı."
"Artık hücum anıydı. Saatime baktım. Dört buçuğa geliyordu. Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti. Düşmanın piyade, mitralyöz ateşi başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı düzende duran askerlerimiz üzerinde bir defa patlarsa hücumun imkansızlığından şüphe etmiyordum."
"Hemen ileri koştum. Tümen kumandanına rastladım. O da ve her ikimizin refakatimizde bulunanlar beraber olduğu halde hücum safının önüne geçtik. Gayet kısa ve seri bir teftiş yaptım. Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki:
"Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işret verdiğim zaman hep birden atılırsınız."
"Kumandan ve subaylara da işaretimle askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim Ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim."
"Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini, verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar."
"Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu."
"Allah, Allah, Allah…"
"Düşman silah kullanmaya vakit bulamadı. Boğaz boğaza kahramanca mücadele sonunda ilk hatta bulunan düşman tümüyle imha edildi...”
Atatürk’ün ölen Anzak Askerlerine seslenişi ve onların annelerine yazdığı mektup:
“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız.
"Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Avustralyalı bir annenin Mustafa Kemal'e gönderdiği mektup:
“Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi. Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla…”
FACEBOOK YORUMLAR