MAYIS AYINDA ÖZENLE SEÇİLMİŞ ESERLER YAYIMLANDI
Ayrıntı Yayın Grubu, çatısı altında yer alan Ayrıntı Yayınları, Düşbaz Kitaplar ve Dinozor Çocuk markalarıyla mayıs ayında Türkçe klasik, şiir, sanat, bilim, psikoloji alanlarından özenle seçilmiş eserleri ve çocuklar için hem eğlenceli hem de öğretici bir kitabı okurlarla buluşturdu. Ayrıntı Yayın Grubu’nun tüm kitapları raflarda ve internet satış sitelerinde!
31 Mayıs 2023 - 17:55
Bay Dingo’nun Ahırı
Yazar: Gülsüm Koçak Sönmez, Resimleyen: Miray Durgut
Hayvanlar, kendilerini ilgilendiren atasözlerini ayrıştırıcı buldukları için Bay Dingo’ya danıştılar. Çiftlik sahibi Bay Dingo da hayvanlara hak verdi. Bay Dingo bu sorunu çözmek için Sözlük Yapıcılar Kurumuna başvurdu. Hayvanların ağzından atasözlerini öğrendiğimiz bu kitapta, atasözlerine farklı bir açıdan bakıyoruz. Kitabın sonunda hikâyede geçen atasözlerinin anlamlarının yer verildiği bir sözlük de bulunuyor.
Beagle Yolculuğu
Charles Darwin
Güney Amerika (Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, Ekvator…), Galapagos Takımadaları, Havai, Yeni Zelenda, Avustralya gibi dünyanın birçok bölgesini dolaşarak bitki ve hayvanları toplamak, onları değerlendirerek gözlemlerini teorik bir çerçeveye oturtmak 22 yaşındaki Charles Darwin'in temel amacıydı. Bugünün koşullarında kolaymış gibi görünen bu gezi, o günlerde büyük bir özveri gerektiriyordu. Beş yıl süren bu gezi sırasında genç Darwin deniz
tutması dahil bir dizi hastalığa katlanmak zorunda kalmıştı. Bir yanda daha önce görmediği olağanüstü canlılarla tanışıp onları Doğa Tarihi Müzesi’nin en önemli koleksiyonu olarak derlerken, diğer yanda İspanyol işgalcilerin yerli halklar üzerindeki baskı ve katliamlarına, köleliğin iğrenç yüzüne tanık olur.
Darwin’in eserleri Türkçede ilk kez bir arada basılıyor. Ayrıntı Yayınları olarak, iki Pulitzer
ödüllü Edward O. Wilson’un derleyerek illüstrasyonlarla zenginleştirdiği Beagle
Yolculuğu’ndan (1845) sonra Türlerin Kökeni (1859), İnsanın Türeyişi (1871) ve İnsan ve
Hayvanlarda Duyuların İfadesi (1872) kitaplarını da yayımlayarak külliyatı tamamlayıp tek
bir kutu içinde okurlarla buluşturacağız. Ölümünden 123 yıl sonra büyük bilim insanına,
Charles Darwin'in anısına saygıyla…
Bizans Dünyası 3. Cilt - Bizans İmparatorluğu ve Komşuları (1204-1453) Angeliki Laiou, Cécile Morrisson 1204:
Haçlılar Konstantinopolis’i ele geçirir; 1453: Şehir, Türklere teslim olur. Bizans Dünyası’nın bu üçüncü ve son cildi işte bu iki önemli tarih aralığını kapsıyor. Doğu Roma İmparatorluğu’nun çöküşü, ileri üssü Trabzon ve komşuları Sırplar ve Bulgarların yanı sıra, IV. Haçlı Seferi sonucunda topraklarına yerleşen Latinler ile birlikte yeniden biçimleniyor. Parçalanmış toprakların tarihi Türkler de dahil tüm bileşenleriyle anlatılıyor. Bu dönemde küçük bir devlete dönüşen XII. yüzyılın eski büyük gücünün, önce Anadolu’da sonra da Kuzey Yunanistan’da topraklarını kaybetmesine ve 1373’ten itibaren Osmanlı sultanına tabi hale gelmesine tanıklık ediyoruz. Konstantinopolis ve Peloponez’e indirgenmiş olan bu devletin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, çoğu bertaraf edilen Haçlı Seferlerinden çok, sultanın iradesine ve Cenova ile Venedik’in çıkar amaçlı desteklerine bağlı kalmıştır. İmparatorlar tarafından Lyon (1274) ve Floransa’da (1439) onaylanan Ortodoks ve Latin Kiliselerinin Birliği, Ortodoksların çoğunluğu tarafından reddedilmiş, hiçbir etkisi olmamıştır. Patriğin otoritesi kesin olarak imparatorunkini yenmiştir. Ancak devletin, Kara Veba ve toplumsal gerilimleri de beraberinde getiren XIV. yüzyıl ekonomik durgunluğuyla iyiden iyiye
zayıflaması, bazılarının refahıyla çelişiyordu. Zira tuhaf bir şekilde Bizans, Batı’nın
ekonomik, sanatsal ve kültürel gelişimine katılmıştı. Hatta bu gelişimi sağlamıştır:
Teknikleri (ipek, cam) oraya nakledilmiş, entelektüelleri Grek mirasını yeniden
keşfetmekle kalmamış, hümanistlere de aktarmış ve sanatçıları, Trecento İtalyan resmini
etkilemiştir. Bununla birlikte, IV. Haçlı Seferi’nin travması bütünleşmeyi engellemiştir.
Angeliki Laiou (1941-2008), Harvard Üniversitesi profesörü, tanınmış tarihçi, Bizans
toplumu ve ekonomisi uzmanıdır. Ölümü nedeniyle başladığı bu cildi tamamlayamamış,
derleme CNRS’te emekli araştırma direktörü, iktisat ve para tarihçisi, birçok eser sahibi
Cécile Morrisson’a emanet edilmiştir. Ele alınan ülkeler konusunda yetkin dokuz faklı
yazar (Bulgar, Fransız, Yunanlı ve Sırp) bu esere katkıda bulunmuştur.
Koruda Söylenen
Soner Demirbaş
Koruda Söylenen, Soner Demirbaş’ın son yıllarda yazdığı şiirlerden geniş bir oylumu bir araya getiriyor. İmgesel esnekliğini “eski yağmurların” uykusuna yatıran, kayıp zamanlar haritasının sönmeye yüz tutmuş izlerinde “yaralı ağaçlar” için kuytular biriktiren bir şiir.
Koruda Söylenen’de Soner Demirbaş, uzak bozkırdaki rüzgâr tüllerinin ev ve insan içlerine taşıdığı lirik patlamaları, sonsuz ve acımasız zamanın hafıza sandıklarında gizli evrensel imâları bir kez daha aşikâr ediyor.
Homeros’tan Yunus Emre’ye, Beckett’ten Celan’a, Nâzım’dan Gülten Akın’a büyük doğa
ve insanlık zamanının “koruda söylenen” iz sürücüsü: Şiir: Hikâye’den epik’e, sone’den
gazel’e “geçmişin, şimdinin ve geleceğin keşkesi”; aşkın, özleyişin, yenilginin ve umudun
içe çekilmiş “çalı diplerinde” yağmur damlalarıyla konuşmaktan yılmayan, “kuşların
bilgisi”ne güvenen esrik kavmi! Beklenen yazlar, olası kara kışlar ve başka zamanlar için.
Mürebbiye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye romanı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın (1864-1944) henüz otuz üç yaşında iken tamamladığı İstanbul romanlarından biri. 1899 yılında basılan bu romanda olaylar Boğaziçi’nde bir yalıda gelişir. Fransa’da hayat kadını iken bir vesileyle İstanbul’a gelen, Dehri Efendi’nin yalısına mürebbiye olarak giren Anjel, evin erkeklerini bir bir baştan çıkarır. Âşıklar arasında hesaplaşmalara yol açar. Bir sürpriz gelişme ile olaylar sona erer. Hüseyin Rahmi’nin kahramanlara yaptırdığı felsefe tartışmalarında ve ansiklopedik bilgilerde üstadı Ahmet Mithat Efendi’nin etkisi açıkça görülür. Eserin aslına sadık kalarak yayıma hazırlanan bu çalışmada gereken yerlerde köşeli parantez içinde açıklama verilmiştir.
Resimdeki Kadın – Kadınlar, Sanat ve Bakışın Gücü
Catherine McCormack
“McCormack’in de yazdığı gibi kadın düşmanlığı o denli içimize işlemiş ki varlığını fark etmek imkânsız hale gelmiş. Resimdeki Kadın, gözlerimizin açılmasını sağlayacak.”
Jessica Ferri, Silent Cities’in [Sessiz Şehirler] yazarı Kimdir “kadın”? Kadın Venüs’tür, “anne”dir, “bakire”dir; “canavar”dır, “cadı”dır, “femme fatale”dır, yani “felaketin ta kendisi”dir. Hepsinden öte, kadın bakılacak bir “imge”dir.
Tarih boyunca dehşet, şiddet, istismar, kadın düşmanlığı, eril bakış ve ataerkinin inşa
ettiği kalıplar sanatın maskesine gizlenerek görsel bir şölene dönüştürülmüş; telefon
ekranlarında, sosyal medya paylaşımlarında; her türlü tüketim ürününün üstünde;
herkesin erişebildiği dizi ve filmlerde; tarihimize ev sahipliği yapan müzelerde,
meydanlarda, hatta evimizin duvarlarında sinsice yerini almıştır.
Sanat tarihi profesörü Catherine McCormack, Resimdeki Kadın’da sanat kisvesi altında
gözümüzün nasıl boyandığını, eril bakışın kadın imgesini nasıl şekillendirdiğini ve günlük
hayatımıza yerleştirip normalleştirdiğini anlatır. Titian, Botticelli ve Picasso’nun eserleri
gibi çok sevdiğimiz imgelerin aslında nasıl dehşet verici anlamlar taşıdığını, ataerkinin
kadın deneyimini ve “öteki” olanı bastırıp yok etmek için sanatı nasıl kullandığını çarpıcı
hikâyeler, anekdotlar ve kişisel görüşleriyle kaleme alır.
Resimdeki Kadın’da McCormack, Berthe Morisot, Judy Chicago, Kara Walker’dan
Beyoncé’ye uzanan çeşitli kadın sanatçının çalışmalarını inceleyerek estetik bulduğumuz
imgelere dair farklı bir bakış açısı sunar bize; inşa ettiğimiz kalıpları yıkıp kadını (veya
insanı) gerçek benliğiyle kabullenmemiz gerektiğini fark etmemizi sağlar.
Travma ve Ruh - İnsan Gelişimine ve Kesintiye Uğramasına
Psiko-Ruhsal Bir Yaklaşım
Donald Kalsched
Donald Kalsched bu kitabında psikanalitik yakınlıkta ortaya çıkan mistik ve ruhsal anları incelemeye alıyor. Klinik örnekler, terapi diyalogları ve rüyalar üzerinden terapinin ne kadar derinleşebileceğini gösteriyor. Travmadan sağ çıkanların, analiz eden için de sıradan
düzenin dışında, aydınlık ve karanlığın buluştuğu “başka bir dünya”nın kapılarını araladığını görüyoruz. Kalsched bu mito-şiirsel dünyanın,Freud’un öne sürdüğü gibi yaşamın acı gerçekleriyle mücadelemizin ürünü olan bir savunma mekanizması değil, aksine insan deneyiminin süregelen gerçekliği olduğunu savunuyor: İyileşme sürecinin bizzat merkezinde yer alan ve başka zamanlarda da tuhaf bir şekilde ona direnen bir gizem.
Bu kitap, psikanalitik çalışmanın gizemini yeniden ortaya çıkarma çabasının ürünü.
Sıradan hastaların ve sıradan psikoterapistlerin birlikte çalışarak insan ruhunun
gerçekliğine ve psişenin derinliklerine bakışlarını ve deneyim aracılığıyla değişme
hikâyelerini anlatıyor.
Travma ve Ruh, “psişik” yönelimi olanlar da dahil, psikoterapistler, psikanalistler ve
analitik psikologlar ve dışavurumcu sanat terapistleri için özellikle merak uyandırıcı
olacaktır.
Yazar: Gülsüm Koçak Sönmez, Resimleyen: Miray Durgut
Hayvanlar, kendilerini ilgilendiren atasözlerini ayrıştırıcı buldukları için Bay Dingo’ya danıştılar. Çiftlik sahibi Bay Dingo da hayvanlara hak verdi. Bay Dingo bu sorunu çözmek için Sözlük Yapıcılar Kurumuna başvurdu. Hayvanların ağzından atasözlerini öğrendiğimiz bu kitapta, atasözlerine farklı bir açıdan bakıyoruz. Kitabın sonunda hikâyede geçen atasözlerinin anlamlarının yer verildiği bir sözlük de bulunuyor.
Beagle Yolculuğu
Charles Darwin
Güney Amerika (Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, Ekvator…), Galapagos Takımadaları, Havai, Yeni Zelenda, Avustralya gibi dünyanın birçok bölgesini dolaşarak bitki ve hayvanları toplamak, onları değerlendirerek gözlemlerini teorik bir çerçeveye oturtmak 22 yaşındaki Charles Darwin'in temel amacıydı. Bugünün koşullarında kolaymış gibi görünen bu gezi, o günlerde büyük bir özveri gerektiriyordu. Beş yıl süren bu gezi sırasında genç Darwin deniz
tutması dahil bir dizi hastalığa katlanmak zorunda kalmıştı. Bir yanda daha önce görmediği olağanüstü canlılarla tanışıp onları Doğa Tarihi Müzesi’nin en önemli koleksiyonu olarak derlerken, diğer yanda İspanyol işgalcilerin yerli halklar üzerindeki baskı ve katliamlarına, köleliğin iğrenç yüzüne tanık olur.
Darwin’in eserleri Türkçede ilk kez bir arada basılıyor. Ayrıntı Yayınları olarak, iki Pulitzer
ödüllü Edward O. Wilson’un derleyerek illüstrasyonlarla zenginleştirdiği Beagle
Yolculuğu’ndan (1845) sonra Türlerin Kökeni (1859), İnsanın Türeyişi (1871) ve İnsan ve
Hayvanlarda Duyuların İfadesi (1872) kitaplarını da yayımlayarak külliyatı tamamlayıp tek
bir kutu içinde okurlarla buluşturacağız. Ölümünden 123 yıl sonra büyük bilim insanına,
Charles Darwin'in anısına saygıyla…
Bizans Dünyası 3. Cilt - Bizans İmparatorluğu ve Komşuları (1204-1453) Angeliki Laiou, Cécile Morrisson 1204:
Haçlılar Konstantinopolis’i ele geçirir; 1453: Şehir, Türklere teslim olur. Bizans Dünyası’nın bu üçüncü ve son cildi işte bu iki önemli tarih aralığını kapsıyor. Doğu Roma İmparatorluğu’nun çöküşü, ileri üssü Trabzon ve komşuları Sırplar ve Bulgarların yanı sıra, IV. Haçlı Seferi sonucunda topraklarına yerleşen Latinler ile birlikte yeniden biçimleniyor. Parçalanmış toprakların tarihi Türkler de dahil tüm bileşenleriyle anlatılıyor. Bu dönemde küçük bir devlete dönüşen XII. yüzyılın eski büyük gücünün, önce Anadolu’da sonra da Kuzey Yunanistan’da topraklarını kaybetmesine ve 1373’ten itibaren Osmanlı sultanına tabi hale gelmesine tanıklık ediyoruz. Konstantinopolis ve Peloponez’e indirgenmiş olan bu devletin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği, çoğu bertaraf edilen Haçlı Seferlerinden çok, sultanın iradesine ve Cenova ile Venedik’in çıkar amaçlı desteklerine bağlı kalmıştır. İmparatorlar tarafından Lyon (1274) ve Floransa’da (1439) onaylanan Ortodoks ve Latin Kiliselerinin Birliği, Ortodoksların çoğunluğu tarafından reddedilmiş, hiçbir etkisi olmamıştır. Patriğin otoritesi kesin olarak imparatorunkini yenmiştir. Ancak devletin, Kara Veba ve toplumsal gerilimleri de beraberinde getiren XIV. yüzyıl ekonomik durgunluğuyla iyiden iyiye
zayıflaması, bazılarının refahıyla çelişiyordu. Zira tuhaf bir şekilde Bizans, Batı’nın
ekonomik, sanatsal ve kültürel gelişimine katılmıştı. Hatta bu gelişimi sağlamıştır:
Teknikleri (ipek, cam) oraya nakledilmiş, entelektüelleri Grek mirasını yeniden
keşfetmekle kalmamış, hümanistlere de aktarmış ve sanatçıları, Trecento İtalyan resmini
etkilemiştir. Bununla birlikte, IV. Haçlı Seferi’nin travması bütünleşmeyi engellemiştir.
Angeliki Laiou (1941-2008), Harvard Üniversitesi profesörü, tanınmış tarihçi, Bizans
toplumu ve ekonomisi uzmanıdır. Ölümü nedeniyle başladığı bu cildi tamamlayamamış,
derleme CNRS’te emekli araştırma direktörü, iktisat ve para tarihçisi, birçok eser sahibi
Cécile Morrisson’a emanet edilmiştir. Ele alınan ülkeler konusunda yetkin dokuz faklı
yazar (Bulgar, Fransız, Yunanlı ve Sırp) bu esere katkıda bulunmuştur.
Koruda Söylenen
Soner Demirbaş
Koruda Söylenen, Soner Demirbaş’ın son yıllarda yazdığı şiirlerden geniş bir oylumu bir araya getiriyor. İmgesel esnekliğini “eski yağmurların” uykusuna yatıran, kayıp zamanlar haritasının sönmeye yüz tutmuş izlerinde “yaralı ağaçlar” için kuytular biriktiren bir şiir.
Koruda Söylenen’de Soner Demirbaş, uzak bozkırdaki rüzgâr tüllerinin ev ve insan içlerine taşıdığı lirik patlamaları, sonsuz ve acımasız zamanın hafıza sandıklarında gizli evrensel imâları bir kez daha aşikâr ediyor.
Homeros’tan Yunus Emre’ye, Beckett’ten Celan’a, Nâzım’dan Gülten Akın’a büyük doğa
ve insanlık zamanının “koruda söylenen” iz sürücüsü: Şiir: Hikâye’den epik’e, sone’den
gazel’e “geçmişin, şimdinin ve geleceğin keşkesi”; aşkın, özleyişin, yenilginin ve umudun
içe çekilmiş “çalı diplerinde” yağmur damlalarıyla konuşmaktan yılmayan, “kuşların
bilgisi”ne güvenen esrik kavmi! Beklenen yazlar, olası kara kışlar ve başka zamanlar için.
Mürebbiye
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye romanı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın (1864-1944) henüz otuz üç yaşında iken tamamladığı İstanbul romanlarından biri. 1899 yılında basılan bu romanda olaylar Boğaziçi’nde bir yalıda gelişir. Fransa’da hayat kadını iken bir vesileyle İstanbul’a gelen, Dehri Efendi’nin yalısına mürebbiye olarak giren Anjel, evin erkeklerini bir bir baştan çıkarır. Âşıklar arasında hesaplaşmalara yol açar. Bir sürpriz gelişme ile olaylar sona erer. Hüseyin Rahmi’nin kahramanlara yaptırdığı felsefe tartışmalarında ve ansiklopedik bilgilerde üstadı Ahmet Mithat Efendi’nin etkisi açıkça görülür. Eserin aslına sadık kalarak yayıma hazırlanan bu çalışmada gereken yerlerde köşeli parantez içinde açıklama verilmiştir.
Resimdeki Kadın – Kadınlar, Sanat ve Bakışın Gücü
Catherine McCormack
“McCormack’in de yazdığı gibi kadın düşmanlığı o denli içimize işlemiş ki varlığını fark etmek imkânsız hale gelmiş. Resimdeki Kadın, gözlerimizin açılmasını sağlayacak.”
Jessica Ferri, Silent Cities’in [Sessiz Şehirler] yazarı Kimdir “kadın”? Kadın Venüs’tür, “anne”dir, “bakire”dir; “canavar”dır, “cadı”dır, “femme fatale”dır, yani “felaketin ta kendisi”dir. Hepsinden öte, kadın bakılacak bir “imge”dir.
Tarih boyunca dehşet, şiddet, istismar, kadın düşmanlığı, eril bakış ve ataerkinin inşa
ettiği kalıplar sanatın maskesine gizlenerek görsel bir şölene dönüştürülmüş; telefon
ekranlarında, sosyal medya paylaşımlarında; her türlü tüketim ürününün üstünde;
herkesin erişebildiği dizi ve filmlerde; tarihimize ev sahipliği yapan müzelerde,
meydanlarda, hatta evimizin duvarlarında sinsice yerini almıştır.
Sanat tarihi profesörü Catherine McCormack, Resimdeki Kadın’da sanat kisvesi altında
gözümüzün nasıl boyandığını, eril bakışın kadın imgesini nasıl şekillendirdiğini ve günlük
hayatımıza yerleştirip normalleştirdiğini anlatır. Titian, Botticelli ve Picasso’nun eserleri
gibi çok sevdiğimiz imgelerin aslında nasıl dehşet verici anlamlar taşıdığını, ataerkinin
kadın deneyimini ve “öteki” olanı bastırıp yok etmek için sanatı nasıl kullandığını çarpıcı
hikâyeler, anekdotlar ve kişisel görüşleriyle kaleme alır.
Resimdeki Kadın’da McCormack, Berthe Morisot, Judy Chicago, Kara Walker’dan
Beyoncé’ye uzanan çeşitli kadın sanatçının çalışmalarını inceleyerek estetik bulduğumuz
imgelere dair farklı bir bakış açısı sunar bize; inşa ettiğimiz kalıpları yıkıp kadını (veya
insanı) gerçek benliğiyle kabullenmemiz gerektiğini fark etmemizi sağlar.
Travma ve Ruh - İnsan Gelişimine ve Kesintiye Uğramasına
Psiko-Ruhsal Bir Yaklaşım
Donald Kalsched
Donald Kalsched bu kitabında psikanalitik yakınlıkta ortaya çıkan mistik ve ruhsal anları incelemeye alıyor. Klinik örnekler, terapi diyalogları ve rüyalar üzerinden terapinin ne kadar derinleşebileceğini gösteriyor. Travmadan sağ çıkanların, analiz eden için de sıradan
düzenin dışında, aydınlık ve karanlığın buluştuğu “başka bir dünya”nın kapılarını araladığını görüyoruz. Kalsched bu mito-şiirsel dünyanın,Freud’un öne sürdüğü gibi yaşamın acı gerçekleriyle mücadelemizin ürünü olan bir savunma mekanizması değil, aksine insan deneyiminin süregelen gerçekliği olduğunu savunuyor: İyileşme sürecinin bizzat merkezinde yer alan ve başka zamanlarda da tuhaf bir şekilde ona direnen bir gizem.
Bu kitap, psikanalitik çalışmanın gizemini yeniden ortaya çıkarma çabasının ürünü.
Sıradan hastaların ve sıradan psikoterapistlerin birlikte çalışarak insan ruhunun
gerçekliğine ve psişenin derinliklerine bakışlarını ve deneyim aracılığıyla değişme
hikâyelerini anlatıyor.
Travma ve Ruh, “psişik” yönelimi olanlar da dahil, psikoterapistler, psikanalistler ve
analitik psikologlar ve dışavurumcu sanat terapistleri için özellikle merak uyandırıcı
olacaktır.
FACEBOOK YORUMLAR