MARIE CURIE'Yİ ANMAK, ANLAMAK VE BİLİMİN BAŞARISI

36. Uluslararası İstanbul Kitap ve27.Sanat Fuarı TUYAP, Beylikdüzü’nde “İYİ Kİ VARSIN EDEBİYAT!” konu başlığı ile gerçekleşti. Özellikle çocuklar ve yetişkin öğrencilerin ilgisi, sabahın ilk saatlerinde başladı.

MARIE CURIE'Yİ ANMAK, ANLAMAK VE BİLİMİN BAŞARISI
20 Kasım 2017 - 12:22 - Güncelleme: 17 Eylül 2020 - 21:31

Bu sene kendi kitabımdan çok,  birçok kitabın sorumlusu olarak Bilim ve Gelecek standında yer almak ayrı keyifti. Birçoğunu tanıdığım, derin bilgi ve donanıma sahip birçok emeğin,  sayfalar arasında selamlarını iletmek, benim görevimdi.

 

Marie Curie,  ortaokula başladığım yıl hayatıma girdi. O zamanlar ısrarla Pasteur gösterilir, Marie ve kocası sadece,  element bulmuş bilim insanı gibi yüzeysel geçilirdi ancak kitap da Marie bana göz kırptı. Çocukluğumdan beri bende yer bulmuş böyle birkaç özel insan hep var oldu ve ben yaşamım boyunca onları takip ettim. İçseldi belki tamamen ama beni ben yapanlardı aslında. Standı teslim aldığım gün,  ünlü Bilim insanı Marie Curie’nin doğum günüydü. Bunu içimde yaşayarak geldim.  Biraz önce geçtiğimiz cümleyi okuduktan sonra  “aaa öyle mi? den fazla,  eminim ki “evet, ben biliyordum” lar… Fazlasıyla çıkacaktır. Onlar, hep bilirler zaten.

 

Merak, gözlem, inceleme, araştırma, sezgi ve sorgulama aynı zamanda bir yazarında hele hele bir gazetecinin olmazsa olmazıdır. Standı kurarken İzmir Seferihisar’dan gelen özel kil üzerine tasarlanmış Bilim İnsanları kolyesini açtım önce. Baktım ve bir tane olan Marie Curie’yi aldım ve boynuma taktım. Diğer Bilim İnsanları sonra ki günlereydi. Evet, tesadüf değildi. Eğer bir şeyi gönülden yaşarsanız evren bütünün bir parçası olduğunuz için muhakkak ki bunu gösterecektir size. Sonra sabah sabah üç, dört kız öğrenci geldi ziyaretimize,  İmam Hatip Lisesi öğrencileriydi onlar. Biraz paylaştık bilgilerimizi ve sonra o gün onlar kızı Eve Curie’nin kaleme aldığı “Marie Curie” kitabını aldılar. Marie, yaşıyordu… Yaşayacakta. Çünkü kendi zamanı gibi apaçık ve net olan bir gerçek ve de O,  gerçekliğe imza atan bir yürek.

MARIE CURIE’YI ANLAMAK

Bilim ve Gelecek dergisinin 30.sayısında “Marie Curie Formulu”; patenti, ünvanı, makyajı, olmadı! Kapak dosyası ile Genel Yayın Yönetmeni sevgili Ender Helvecıoğlu’nun ve Prof.Dr. Güney Gönenç’in güzel bir çalışması var. Aslında fuar sonrası görüştüğümüzde kendisine ilettiğim gibi “Ender Abi , sen derginin yemeğinde ki, konuşmanda ne demiştin: “Bu bir kolektif çalışma! Yaptığım da budur.”  Belki bir şeylerden sıyrıldığı zaman insan,  aslolan kendi zenginliğini,  etrafının zenginliğini, yapacaklarını yani hayallerini görür…

Her seminerinde elli yıllık deneyimini,  kimseyi incitmeden bilgi aktarımında bulunan Bilim ve Gelecek dergisi Büyükçekmece Temsilcisi Matematikçi, yazar sevgili Ahmet Doğan’ın son yaptığımız Bilim Koleji Seminerinde: “Bilimsel Düşünme de biraz psikolojik, merak ve sezgiye dayanan yöntemdir. Düşünme yöntemi ise Hipotez ve Doğrulamaya dayalıdır. Davranış Yöntemi ise: Gözlem, deney, araştırma ve tutkuya bağlıdır.” İfadelerini kullanmıştı. Tamamen de budur işte.

Ender Helvecıoğlu’nun Marie Curie oranı olarak ifade ettiği ve “Bir mutluluk, refah ve gelişmişlik normu öneriyoruz. Hani vardır ya, kişi başına düşen…oranı türünden “gelişmişlik” normları. Önereceğimiz norm: “Kişi başına başına düşen Marie Curie oranı” veya “ toplumdaki Marie Curie oranı”. Tabii ki “Marie Curie” derken sözünü ettiğimiz değer, iki Nobel ödülü almak ve gelmiş geçmiş en büyük bilim insanlarından biri olmak değil. Bunlar nicel şeyler, fazla önemleri de yok. Kasttettiğimiz, Marie Curie’nin yaşama ve bireysel-toplumsal ilişkilere yönelik bakış açısıdır. İşte bu “niteliğin” toplumdaki ve kişideki oranı. Karşılıksız emeğin meta-emeğe, gerçeğin imaja, nitelin nicele oranı…”

RADYUM BİR ELEMENTTİR, TÜM İNSANLIĞIN MALIDIR

Prof.Dr. Güney Gönenç’in “ Başka bir unvana gerek yok, sadece Marie Curie” adlı çalışmasında ise Marie Curie’nin yılların çabasıyla elde ettikleri 1 gr radyumu,  Radyum Enstitüsü’ne bağışlayan ve o zamana kadar hiçbir gazeteci ile görüşmeyen ancak 1920 yılında Amerikalı kadın yazar Meloney’i ile görüşmesinden paylaşım var. Orada yer alan bir soruda, cevap da şu şekilde:

“-Eğer şu dünyada en çok istediğiniz nedir? Gösterin, diye sorsalardı, neyi seçerdiniz? Dedim.

Madam Curie şöyle karşılık verdi: “ Araştırmalarımı yürütebilmek için 1 gram radyumum olsun isterdim. Ama bunu alamam. Radyum benim keseme göre değil, çok pahalı bir şey.”

Yoksulluk içerisinde Polonyum ve Radyumu bulan, Fizik ve Kimya dalında iki Nobel alan, buna karşın kadın olduğu için Bilimler Akademisi’ne kabul edilmeyen, çalışma ve hayat arkadaşı Pierre Curie’yi hazin bir kaza da kaybeden, yaşamında ilkelerinden vazgeçmeyen örnek bilim kadını, Marie o…

Özetle Helvacıoğlu’nun dediği gibi: “ Marie Curie, “daha” ya ihtiyacı olmayan bir kadın. “Daha”sı olmayan bir güzelliği vardır Marie Curie’nin. Nicel değil, nitel bir güzellik…Nicel değil, nitel bir zenginlik…

BİLİMİN ZENGİNLİĞİ VE ZAFERİ

Uzun zamandır bir kitap fuarında bu kadar seçici, özenli ve dikkatli üstelik de genç bireylerle karşılaşmamıştım. Fuarın başarısı,  Bilim ve Gelecek Dergisinin uzun yıllardır süren başarısıdır. Gönül işidir, emek işidir. En çok satılan kitaplar arasında; Marie Curie, Matematik Yaramazdır, Hyptia, Piri Reis, Felsefe seçkilerinden birbirinden değerli yazarlarımızın kitapları, Bilimin Öncüleri,  elbet de bu sene doğan, göz nurumuz Hayal Hızı Çetesi.

Hayal Hızı Çetesi, çok ilgi gördü. Daha da görecek çünkü bağlantılar Batı’ya doğru uzuyor.

İzlenim, gözlem demiştik. Fuar alanında olmadık sorularla karşılaşabilirsiniz mesela yayınevini bilmediği ve sizin hiç duymadığınız bir kitap adı gibi. Onlar da çoktu ama en güzellerinden biri yine minik öğrencilerdendi. 6 bilemedin 7 yaşlarında bir grup öğrenci yaklaştı,  erkek öğrenci yanında ki arkadaşına: “ aaa, bak bu çok önemli sayısalcı Cahit Arife” diyerek Bilim İnsanları kolyesini gösterdi. Yanında ki ise hemen atladı: “oğlum, Arife değil bak Arf’mış.” Aradan yarım saat geçti bir genç kız geldi, kolyeleri inceleyip “Cemal Süreya” yok mu? Dedi. Aradaki yaş farkından dolayı abla olanın, hangi standa,  neye baktığını iyi biliyor olması gerekirken, o farklı bir boyuttaydı. Bir saat sonra “Reşat Nuri kitabı yok mu?” diyen,  hanım gibi…

Bakmak, görmek, algılamak. Mış… gibi den çok reel olanda var olmak.

Az kalan zamanımızda misafir de ağırladık ADABELEN DERGİSİ’ni, İsmail ve Akın Beyi… Başka önemli misafirlerimiz de oldu.  Öğretmenler,  Bilim ve Gelecek Dergisi Ender Helvacıoğlu ve Ahmet Doğan’ ı soranlar. Sonra biz ziyarete gittik ADABELEN DERGİSİ bıraktık.  Çaprazımızda,Öğretmen Dünyasında Zeki Hoca’ya. Yan komşumuz Kadın Yazarlar Derneği Hatice Hanıma.  Fuar kapanışında Cemal Süreya’nın eşi  Zühal Tekkanat ile merhabalaştık. Öyle konforlu vakitlerimiz yoktu, dolu dolu kitap içerisinde ve içimizde Bilim ve Gelecek’in başarısı ile görevimizi tamamladık.

Biraz rahatsızlandım. Yazı gecikti. Üstüne hemen bir yazı daha geçmek durumunda kalacağım çünkü eğitime atılmış her kurşun bizi gerçekten derinden yaralıyor. Yazmasam olmazdı. O makalenin başlığı “ Bir Mustafa Var!” olacak.

Kim bilir? Okuyanlara bir tılsım olur, TUYAP’ın  ileri ki yıllarında, “Gelişmişlik Normları Çerçevesinde”, “Toplumda ki Marie Curie oranı” diye etkinlik olur mu? Olur…

Aydınlık TUYAP’lar ve farklı platformlarda; neyi, niçin, neden okuduğunu ve tercih ettiğini bilebilen genç kuşaklar yetiştirebilmek muradı ile…

Çok yaşa Marie! Çok yaşa…

                                                                           EMEL SEÇEN

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum