Psikoterapist Neslihan Aslıhan yazdı; Yeni Yılda Psikolojik Sağlamlılık
31 Aralık 2021 - 13:37
Her Aralık ayının sonunda heyecanla beklenilen yeni yıl bu sene de belirsizlik durumunu koruyarak gündeme ağırlığını koydu. Aralık 2019 da Çin’den dünyaya yayılan Covid 19 virüsü tehditkar tavrını biçim değiştirerek sürdürüyor. Yeni tanımlarla bizi tanıştıran ve anlamlarını sorgulatan bir yıl oldu 2021. Delta, Omicron, belirsizliğe tahammülsüzlük, psikolojik dayanıklılık…Yeni alışkanlıklar yeni çabaları gerekli hale getirirken eskiye dönme hayali hükmünü yitirmiş görünüyor. Şimdilik anormal duruma verdiğimiz normal tepkilerle uğraşa duralım belirsizliğe tahammülsüzlük kapımızı çalmaya devam ediyor.
Hepimizi eşitlediği söylenilen Covid-19 hepimizi ayrı sınıyor. Kimimiz kayıplarımızın yasını tutarken kiminin hastası ve hastalığıyla mücadelesi devam ediyor. Bütün bunlara tanık olma hali ise başlı başına travma yaratıcı etkiye sahip. Bilindiği gibi travma, aniden geliyor ve hazırlıksız yakalıyor herkesi. Çoluk çocuk, yetişkin, gördüklerimiz duyduklarımız hepimizin kaygılarını artırdı. Ölmekten değil öldükten sora sevdiklerimize ne olacağını aşırı düşünmekten ruh sağlığı dengemizi kaybettik. Travmanın yanında travmatik etkilerle bizi karşı karşıya bırakan pandemi fiziksel dayanıklılığın yanında psikolojik sağlamlığı da ölçer oldu. Şimdilerde ise nasıl dayanacağız sorusu nasıl dayanıklı olabilirsek pandemi sürecini kolay atlatırız bölümünü araladı.
Psikolojik uyum sürecidir aslında psikolojik dayanıklılık. Karşılaştığımız veya maruz kaldığımız stres düzeyimizi yükselten bir süreci nasıl nasıl ele aldığımızla ilgilidir. Bu süreçte hastalanmamız olumsuz düşüncelere davetiye çıkarmamız olasıdır. Tüm zor koşullara rağmen sağlımızı koruyabiliyorsak psikolojik olarak dayanıklı oluruz. Zorlukları yaşamımızı tehdit eden bir güç olarak görürüz genelde. Psikolojik yönden sağlam insanlar zorlukları bir fırsat olarak ele alır ve olayları kontrol altına alabilme gücüne sahip olduklarının farkına varırlar. Stresli yaşam olayları karşısında gösterdiğimiz direnç bizi her geçen gün güçlendirir. Peki bu yalnızca güçlü kişilerin bir kişilik özelliği midir?
Araştırmalar bize psikolojik dayanıklılığın oluşmasında bazı faktörlerin etkili olduğunu göstermektedir. Kişisel özelliklerimiz, fiziksel dayanıklılığımız, sosyalliğimiz ,zekamız, öz yeterliliğimiz başı çeker. 20201 bize tahmin edilen ve edilemeyen yönleriyle bir salgından küresel çapta nasıl etkilendiğimizi gösterdi. Aynı zamanda duygusal yönden nasıl dayanıklı olacağız peki sorusunu da! İlk sırada pozitif düşünmek ve felaket tellallığına dur demek gerekiyor. Pozitif düşünmek Pollyannacılık değil elbette. Düşüncelerimizi durduramadığımız zaman onların bizi nasıl yönettiğinin farkına varabilmek ve düşünceyi ele alma becerilerini geliştirebilmek önemli.Yaşamda her şeyin zıddıyla var olduğunu bilmek sihirli bir güç. İçimizdeki gerçek denge pozitif ve negatifliği kabul etmekle başlıyor. Bu durum başımıza gelenleri fark edip doğru isimlendirmeye yarıyor. Bu da kabullenmeye götürüyor.
Tabi negatifliğe değil pozitifliğe ağırlıklı dikkati vermek gerekiyor. Olayları ya da gidişatı kontrol altına almayınca kendi duygu ve düşüncelerimizi alabilmenin pozitif gücüne odaklanmak direnç geliştirmeye yardımcı oluyor. Bu durumda çözüm odaklı olmaya geçiş yapıyoruz.
İyi bir uyku ve iyi beslenmeye özen göstermenin önemi yadsınamaz. Her şeyin normale dönmesini beklerken geçen süre yaşamın geri kalan bölümlerini ihmal etmeye gelmiyor.Öz bakım, kendimizi sevmek, sosyal çevreye ve sosyal desteklere yakın durmak yaşamı anlamlı kılıyor. Ortak acıların yaşandığını görmek ve bilmek ise güçlendirici etkiye sahip.
Psikolojik dayanıklılığınızın arttığı ve belirsizliğe tahammül etme gücünüzün farkına vardığınız bir sene diliyorum.
Neslihan ASLIHAN
Çift ve Aile Terapisti
Psikoterapist
Hepimizi eşitlediği söylenilen Covid-19 hepimizi ayrı sınıyor. Kimimiz kayıplarımızın yasını tutarken kiminin hastası ve hastalığıyla mücadelesi devam ediyor. Bütün bunlara tanık olma hali ise başlı başına travma yaratıcı etkiye sahip. Bilindiği gibi travma, aniden geliyor ve hazırlıksız yakalıyor herkesi. Çoluk çocuk, yetişkin, gördüklerimiz duyduklarımız hepimizin kaygılarını artırdı. Ölmekten değil öldükten sora sevdiklerimize ne olacağını aşırı düşünmekten ruh sağlığı dengemizi kaybettik. Travmanın yanında travmatik etkilerle bizi karşı karşıya bırakan pandemi fiziksel dayanıklılığın yanında psikolojik sağlamlığı da ölçer oldu. Şimdilerde ise nasıl dayanacağız sorusu nasıl dayanıklı olabilirsek pandemi sürecini kolay atlatırız bölümünü araladı.
Psikolojik uyum sürecidir aslında psikolojik dayanıklılık. Karşılaştığımız veya maruz kaldığımız stres düzeyimizi yükselten bir süreci nasıl nasıl ele aldığımızla ilgilidir. Bu süreçte hastalanmamız olumsuz düşüncelere davetiye çıkarmamız olasıdır. Tüm zor koşullara rağmen sağlımızı koruyabiliyorsak psikolojik olarak dayanıklı oluruz. Zorlukları yaşamımızı tehdit eden bir güç olarak görürüz genelde. Psikolojik yönden sağlam insanlar zorlukları bir fırsat olarak ele alır ve olayları kontrol altına alabilme gücüne sahip olduklarının farkına varırlar. Stresli yaşam olayları karşısında gösterdiğimiz direnç bizi her geçen gün güçlendirir. Peki bu yalnızca güçlü kişilerin bir kişilik özelliği midir?
Araştırmalar bize psikolojik dayanıklılığın oluşmasında bazı faktörlerin etkili olduğunu göstermektedir. Kişisel özelliklerimiz, fiziksel dayanıklılığımız, sosyalliğimiz ,zekamız, öz yeterliliğimiz başı çeker. 20201 bize tahmin edilen ve edilemeyen yönleriyle bir salgından küresel çapta nasıl etkilendiğimizi gösterdi. Aynı zamanda duygusal yönden nasıl dayanıklı olacağız peki sorusunu da! İlk sırada pozitif düşünmek ve felaket tellallığına dur demek gerekiyor. Pozitif düşünmek Pollyannacılık değil elbette. Düşüncelerimizi durduramadığımız zaman onların bizi nasıl yönettiğinin farkına varabilmek ve düşünceyi ele alma becerilerini geliştirebilmek önemli.Yaşamda her şeyin zıddıyla var olduğunu bilmek sihirli bir güç. İçimizdeki gerçek denge pozitif ve negatifliği kabul etmekle başlıyor. Bu durum başımıza gelenleri fark edip doğru isimlendirmeye yarıyor. Bu da kabullenmeye götürüyor.
Tabi negatifliğe değil pozitifliğe ağırlıklı dikkati vermek gerekiyor. Olayları ya da gidişatı kontrol altına almayınca kendi duygu ve düşüncelerimizi alabilmenin pozitif gücüne odaklanmak direnç geliştirmeye yardımcı oluyor. Bu durumda çözüm odaklı olmaya geçiş yapıyoruz.
İyi bir uyku ve iyi beslenmeye özen göstermenin önemi yadsınamaz. Her şeyin normale dönmesini beklerken geçen süre yaşamın geri kalan bölümlerini ihmal etmeye gelmiyor.Öz bakım, kendimizi sevmek, sosyal çevreye ve sosyal desteklere yakın durmak yaşamı anlamlı kılıyor. Ortak acıların yaşandığını görmek ve bilmek ise güçlendirici etkiye sahip.
Psikolojik dayanıklılığınızın arttığı ve belirsizliğe tahammül etme gücünüzün farkına vardığınız bir sene diliyorum.
Neslihan ASLIHAN
Çift ve Aile Terapisti
Psikoterapist
FACEBOOK YORUMLAR