SEBERG VİZYON TARİHİ : 6 MART 2020

SEBERG

VİZYON TARİHİ : 6 MART 2020 PUAN 8.2

YÖNETMEN: Benedict Andrews

OYUNCULAR: Kristen Stewart,Jack O’Connell,Margaret Qualley,Zazie Beetz,Vince Vaughn,Anthony Mackie

Senaryo: Joe Shrapnel, Anna Waterhouse

SEBERG, Sıra dışı bir biyografi

Kırk yıllık bir ömürden fazlası…

EŞİTLİK uğruna feda edilen, bir yaşam.

-Şimdinin özgürlükler ülkesi Amerika, tarih 8 Mart 1857 tarihinde. NewYork da ki dokuma fabrikasında işçi kadınlar sadece “daha sağlıklı, daha iyi iş ortamı “istedikleri için çalıştıkları yerde kapatıldılar ve YÜZYİRMİ KADIN can verdi. Kurulan barikatları aşamadılar. Kopenhag-Danimarka, 1910, İkinci Enternasyonel (Uluslarası Sosyalist Kadınlar Konferansı) toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin ilk öneriyi getirdi. Ve o günden beri, KADINLAR GÜNÜ.-

Film, kadın üzerine ama sadece o yıldönümünün haftasına gelmesinden başka bir ortak nokta yok. Sadece KADIN olmanın; özgür olunamayacağını, güçsüz olunabileceğini anlatan bir biyografi.

Bir kere KADIN üzerinden, kadını yargılama ve kadın olursa nasıl olur, konusuna değinmesi nedeni ile 8 Mart tarihi içinde oldukça anlamlı bir film.

İşte tam da bu kuralları yıkan. Kendi tarihini kendi yazan, çok güçlü bir kadın JEAN SEBERG.

YIL 1960’lar…

1968 ve 1969 yılları arasında Fransız sinemasının yeni yüzü. Hayallerini gerçekleştirmek üzere yetenek yarışması ile bu şansı yakalayan ama öyle bir kaderle, ilk film çekiminde çarmıha gerildiği sırada gerçekten alevler altında kalan ama koşmaktan hiç vazgeçmeyen bir maratoncu, SEBERG.

HYPTIA (350-415)

Yunan filozof, matematikçi ve astronom. Eğer İskenderiye kütüphanesi, yakılmasa ve o değerli kitaplarının tamamı, geleceğe aktarılmış olsa. Sizce dünya nasıl olurdu?

Piskopos saçlarından sürüklenmesine ve vahşice öldürülmesinin fişeğini “Kadın, sessiz olmalı ve ortalarda gözükmemeli” diyordu. Hyptia, hem güzel hem iyi bir öğretmendi. Katli farz oldu ve yok edildi.

JEAN SEBERG (1938-1979) tam bir aktivist.

Evrensel bakış açısına sahip ve eşitlik istiyor. Zencilerin lokantaya bile giremediği ve bir farklı tene sahip biri ile beraber olmak bir yana, evliliğin bile kabul görmediği bir dönem. Geçtiğimiz yıl Oscar kazanan YEŞİL REHBER filmi, bu konuda çok güzel aktarımdı.

Bu anlamda sıra dışı bir ruh olması ancak içinde en çok tüm varlığa karşı içinde sevgi bulundurması sebebi ile hep olan gerçekleşir.

Çünkü bu vahşi insan ruhu; asla kendinden daha iyi daha güzel daha… daha… olan ne varsa istemez ve yok eder.

KADINSAN EZİLMEYE HAZIR OL

İnsan hakları aktivisti Hakim Jamal (1932-1973) ile dünya bakışları birleşince, aralarında oluşan AŞK’ın kaçınılmazlığında ve FBI’ın hain kollarlında can çekişen hayatlar…

Burada tabii kraldan daha çok kralcı olmayı. İnsani değerler üzerinden sunuyor. Bir bakıyorsunuz ki polis memuru bile Jean’ın gerçekten yürekli ve insan olduğunu anlayınca, tavrı evriliyor ve sonra KADIN olmanın baskısı ile FBI baskısı birleşince, işin içinden çıkılmaz hal alan bir kısır döngü içerisinde tek başına asla taviz vermeyen bir kadın.

Charlie’nin Meleklerini tam gaz sollayarak; olağan üstü, şiirsel bir performans sağlayarak yeni bir Jean Seberg, çıkaran Kristen Stewart’ı ayrıca kutlamak lazım.

Ne kadar dayanırdınız?

Ne kadar güçlüsünüz?

Ne kadar eşitlikçisiniz?

Hem güzel hem yetenekli hem iyi insan olmanın bedeli daha ne olabilir?

İşte bu yüzden bir peygamber İsa ya da Bilim insanı Hyptia gibi ateşlerde yakılan ve çarmıha gerilen JEAN SEBERG’in hayayı, özeli ve geleceğidir, çünkü.

Her kadının ders çıkaracağı, özgün bir film.

EMEL SEÇEN