Oran, Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcılığından istifa etti
İstifasını bu sabah erken saatlerde yaptığı yazılı açıklama ile duyuran CHP’li Umut Oran, basın açıklamasında şunları kaydetti:
Benim için siyaset; şartlar ne olursa olsun makam ve unvan peşinde koşmak değil, bedeli ne olursa olsun vatanın ve milletin bekası için ilkeli durmayı başarmak ve zamanı gelince taşınan tüm unvanlardan vazgeçebilmektir. Cumhuriyetimizin kurucusu ve CHP’nin ebedi Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten öğrendiğim ilk şey: Bireysel ikbali yok sayıp milletin bekası için mücadele etmektir. Bu anlamda siyasi hayatımda attığım her adımda referansım büyük Türk milleti ve onun bekası olmuştur.
2015 yılından beri üzerimde taşıdığım Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcılığı görevimden Enternasyonal tarafından 25 Ocak 2018 gece yarısında yayınlanan “SE, Suriye’deki Yeni İnsani Felaket Konusunda Uyarıyor!” başlıklı açıklama sebebiyle istifa ediyorum.
Zira Mehmetçiğin Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerine karşı mücadelesinde haklı olduğuna ve hiçbir gerekçenin eli kanlı terör örgütlerine karşı mücadeleye darbe vurmaması gerektiğine inanıyorum. Açıklanan metnin “bölgede yaşanan süreçleri doğru analiz etmediğini, emperyalist ülkeler ABD ve batı tarafından sınırsızca silahlandırılan, her türlü eğitimle yetiştirilen terör örgütü PKK/YPG’yle ilgili uluslararası toplumu doğru bilgilendirmediğini ve Suriyelilerin tamamının söz hakkı olan Suriye Devletinin bütünlüğünü yeterince gözetmediğini” düşündüğüm için “kabul edilemez” buluyorum.
PKK-PYD-YPG, İnsan Haklarını İhlal Eden ve Savaş Suçu İşleyen Örgütlerdir!
Dünyanın dört bir yanındaki sol, sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve işçi partilerinin çatı kuruluşu olan ve bir dayanışma örgütü vazifesi gören Sosyalist Enternasyonal, köklü geçmişine aykırı olarak ve bu konuda benim tüm uyarılarıma rağmen PYD’ye karşı gerekli tavrı ve tepkiyi halen gösterememiştir. Oysa PYD’nin, farklı isimler altında hüküm sürdüğü Kuzey Suriye’deki bölgelerde/kantonlarda oluşturduğu birimlere bağlı silahlı grupların sistematik olarak uyguladıkları “baskı, şiddet, zorla yerinden etme, yerleşim yerlerinin bilinçli olarak tahrip edilmesi, gözaltında kaybetme, yargısız infaz, keyfi tutuklama, işkence, tehdit, zorla kaçırma, çocukların ve kadınların zorla silahlı mücadeleye katılması” gibi uygulamalar pek çok bağımsız kurum ve organizasyon tarafından yerinde tespit edilmiş ve raporlaştırılmıştır.
Başta Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) olmak üzere, Suriye İnsan Hakları Örgütü (The Syrian Network for Human Rights), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, bağımsız gazeteciler ve Suriye dışına göç etmek zorunda kalan mültecilerin ortaya koyduğu gerçekler, insan hakları ihlallerinin ulaştığı boyutu göstermesi açısından önemlidir.
Tüm veriler göz önüne alındığında PKK-PYD’nin ve farklı adlar altında kontrol ettikleri yapıların sistematik olarak şiddete başvurdukları, sivil halkı hedef aldıkları, etnik temelde ayrımcılık yaptıkları, bölgede yaşayan Araplar ve Türkmenler başta olmak üzere tüm etnik ve dini grupları topraklarından etme ve evlerini geri dönülemeyecek şekilde tahrip etme uygulamalarına başvurdukları, özerk bölgelerde yönetimi elinde tutan grupların Suriye hukukunu kabul etmedikleri gibi, kendilerinin ilan ettikleri kurallara da uymadıkları görülmektedir.
AKP Hükümetleri Yaşanan Olayların Sorumlusudur!
Elbette PKK-PYD’nin, AKP hükümetleri tarafından Ankara’da “kırmızı halıyla karşılanması, öz Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolunun düşmana teslim edilerek ricat edilmesi, açılım adı altında şehirlerin bombalarla doldurulmasına göz yumulması ve bölge gerçeklerine aykırı diplomasi yolları uygulanması sebebiyle bugün yaşanan sorunların sorumlusu AKP hükümetleridir. Ve hiç şüphe yoktur ki AKP hükümetleri bugüne kadar kamu diplomasisi alanında hiçbir anlamlı çalışmanın içinde olmamış ve dünyanın her yerinde AKP üzerinden yükselen bir Türkiye düşmanlığı yaratmıştır. Mezhepçi, hayalci, stratejik olarak sığ, yalnızlığı diplomatik bir değer olarak gören AKP anlayışının ardı arkası kesilmeyen hataları yadsınamaz olarak yaşanan tüm sorunların merkezindedir. Ve bu zihniyetin kendi yarattığı sorunları çözme kabiliyeti de yoktur. Türkiye için yegâne kurtuluş, Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi aklı ve bilimi referans alarak tüm bölgeye model olacak laik, demokratik bir sosyal hukuk devletinin inşasıdır.
Ancak bunların ve sayılabilecek binlerce gerekçenin varlığı, Mehmetçiğimizin teröre karşı haklı ve meşru bir mücadele verdiği gerçeğinin önünde değildir.
Sosyalist Enternasyonal Bildirisi Usul Olarak da Sorunludur!
İçeriğine katılmadığım bildirinin hazırlanmasının hiçbir aşamasında “bilgilendirilmemiş olmam” ve bir gece ansızın Enternasyonal’in web sayfasında bildiriyle karşılaşmam usul olarak da asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Enternasyonal geleneklerine uymayan ve “oldu-bittilerle” fiili durum yaratma gayesi güden bu tavrı her anlamda kınadığımın da bilinmesini isterim. Zira solun evrensel değerleri arasında üye ülkenin partisinden habersiz “bildiricilik oynamak” olmadığı gibi, hayatının her anında demokrasiyi, katılımcılığı ve diyalogu savunmuş biri olarak benim de ülkeme ve partime yapılan böyle bir saygısızlığı kabul etmem mümkün değildir.
İstifam, usul ve esas olarak sorunlu hiçbir açıklamaya boyun eğmeyeceğimin bir ifadesi olarak kabul edilmelidir. Sosyalist Enternasyonal, özeleştiri mekanizmasını çalıştırmak ve üyelerinin haklarına saygılı, katılımcılığı ön plana çıkarmış, demokratik bir işleyişi hayata geçirmek zorundadır.
Bundan Sonrası CHP Üst Yönetimin Sorumluluğundadır.
Terörle mücadele eden Mehmetçiğe, 41 yıldır SE üyesi olan partime ve şahsıma yönelik “ağır bir saldırı” olarak gördüğüm “korsan bildiri” sebebiyle istifamın ardından kurumsal değerlendirmeyi yapmak Cumhuriyet Halk Partisinin görevidir. Devlet kuran, devrimler yapan, Türkiye’yi muasır medeniyetlerin ötesine taşıma kararlılığında olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu haksız ve hukuksuz uygulama karşısında “atacak adımlarının” olduğuna eminim.
Tüm Unvanlarımdan Sıyrılmış Olarak Partililerimle Yürümeye Devam Ediyorum!
Mustafa Kemal’in askeri ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin sıradan bir neferi olmayı mücadele etmek için yeterli gören benim için, hiçbir unvana sahip olmadan partililerimle beraber yol yürümek başlı başına bir gurur vesilesidir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücümle Atatürk’ün iki büyük eseri için çalışmaya devam edeceğim. Bütün olumsuzluklara rağmen mücadeleden asla vazgeçmeyen her bir Cumhuriyet Halk Partilinin beni anladıklarını ve desteklediklerini biliyorum. Her biriyle omuz omuza yürüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Mustafa Kemal’in askeri ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin sıradan bir neferi olmayı mücadele etmek için yeterli gören benim için, hiçbir unvana sahip olmadan partililerimle beraber yol yürümek başlı başına bir gurur vesilesidir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücümle Atatürk’ün iki büyük eseri için çalışmaya devam edeceğim. Bütün olumsuzluklara rağmen mücadeleden asla vazgeçmeyen her bir Cumhuriyet Halk Partilinin beni anladıklarını ve desteklediklerini biliyorum. Her biriyle omuz omuza yürüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR