KURU FASÜLYE PİLAV YEMEYİ YASAKLADILAR

Aydın Ortaklar Köy Enstitüsü, Kızılçullu Köy Enstitüsü öğrencilerinin emekleri ile Aydın Ortaklar Adabelen denilen yerde kuruldu. 1954 yılında çıkartılan, 6234 sayılı yasayla tüm Köy Enstitüleri ile birlikte kapatılarak İlköğrtemen okullarına dönüştürüldü. 1976 yılından itibaren de, Öğretmen liseleri adını alarak eski işlevselliği ortadan kaldırıldı.

KURU FASÜLYE PİLAV YEMEYİ YASAKLADILAR
17 Mart 2018 - 22:08 - Güncelleme: 17 Mart 2018 - 22:27

Anadolu aydınlanmasının önemli unsurlarından olan Köy Enstitüsü ve devamında ilköğretmen okulları, 1976 yılına denk binlerce öğretmen yetiştirdi. Tüm öğretmen okulları gibi Ortaklar İlk Öğretmen okulu da aydın, evrensel değerlerin bilincinde, emeğe saygılı , halk ve cumhuriyet sevdalısı binlerce öğretmen yetiştirdi. Bu öğretmenler aldıkları eğitimin hakkını vererek Anadolunun her köşesinde ideaslist öğretmenler olarak canla başla çalıştı. Bununla da yetinmediler  birer halk aydını olarak, bilimci oldular, sanatçı oldular ve toplumsal hayatın her alanında Türkiye’ ye hizmet etmeye devam ettiler.

Adabelenliler (Ortaklar’lılar) 2001yılında İzmir’ de Adabelenliler adıyla bir dernek kurdular ve okulları ile bağlarını hiç kesmediler. Daha çok mezunlardan oluşan bu dernek yıllarca eğitim etkinliklerinde bulundu. Adabelen adıyla 13 yıldır yayına devam eden bir Eğitim- Kültür-Sanat dergisi çıkarmaya devam ediyorlar. Onlarca öğrenciye burs veriyorlar. 16 Mart Öğretmen Okullarının Kuruluş yıldönümüdür, bu tarihte yani 16 Mart 1948’ de İlköğretmen okulu açılmıştır. Ve her 16 Mart da Adabelen Derneği öncülüğünde, Radyo tv programlarına , paneller ve oturumlara katılan dernek üyeleri Köy Enstitülerini  ilköğretmen okullarını anlatır, eğitimi tartışır. Eğitime- aydınlanmaya katkıda bulöunur.

 Ve yine  eğitim gönüllüsü bu dernek, her yılın 16 Martında Antalya dan… Muğla dan… İzmir den… Manisa dan… Aydın dan…gelen Binin üzerindeki mezunları ile Ortaklar Öğretmen okulunda toplanır, hasret  giderir. Okulun yeni öğrencileri ve öğretmenleri ile tanışır. “Kuru fasulye-pilav günü “ adı altında 18 yıldır kutlanan bu etkinlik hem katılanlar hem de okulda bulunan öğrenci ve öğretmenler için bir coşku selidir…

Ne yazık ki 18 yıldır sürdürülen ve sadece kurufasülye yenilenerek yarenlik edilen, hasret giderilen bugün , bu yıl yasaklandı!

Sudan gerekçelerle bu yasak kararı Aydın Valiliğince, Aydın Milii Eğitim Müdürlüğünün görüşlerine uyularak alındı.

Yazık ki Yazık!

70’ ine 80’ ine merdiven dayamış emekli eğitimcilerin kuru fasüluye pilav yemesinden bile korkuyorlar!

Sayın Vali

Bu korkuyla, neyi, nasıl yöneteceksiniz?

Bu ülkenin eğitimcilerine saygı duymanız gerekmez mi?

Biz onurlandırılmayı beklemiyoruz ancak beklediğimiz,  sadece vesadece bu ülkenin eğitim geçmişine saygı duyulması.

1968 ORTAKLAR İLKÖĞRETMEN OKULU MEZUNU

EĞİTİMCİ –YAZAR AHMET NURİ DOĞAN

             ****************************************

ÖĞRETMEN OKULLARININ KURULUŞUNUN 170.YILI

Öğretmen Okulları bu yurdun gereksinimlerine en uygun yanıtı veren eğitim kurumlarıydı. Türk milli eğitimine çok önemli katkıları oldu.
Köy çocukları bu okullarda okuma olanağı buldu. Bu okullara sınavla alınan her dört öğrenciden biri şehirden, üçü köyden ya da nüfusu 2000'den az olan bucak ve beldelerdendi. 1940 -1977 arasında 50 bin köy ve kasaba çocuğu ilkokul öğretmeni, lise öğretmeni, öğretim üyesi oldular. Onların çocukları nerdeyse hepsi üniversite eğitimi aldılar. Bu okullarda eğitim görmek bir külfet değil, bir sevinç, heyecan ve motivasyonla yaşama sarılmaktı.
NELER KAZANDIK ?
Bizler, bu okulda önce kendimizi değiştirdik, sonra doğayı yok etmeden değiştirmeyi öğrendik ve toplumu değiştirmeyi görev edindik. Dostluğun, arkadaşlığın ve kardeşliğin sıcaklığını yaşadık. inceliği, insanları sevmeyi öğrendik. Doğru seçim yapmayı öğrendik. Eğilip bükülmemeyi öğrendik. Öğretmenlerimiz sayesinde Çakıcı efeden yiğitliği, Karacaoğlan'dan aşkı, Aşık Veysel, Yunus Emre'den insanı, Pir Sultan Abdal'dan haksızlığa karşı savaşmayı, Mustafa Kemal Atatürk'ten emperyalizme karşı durmayı öğrendik. Kısaca bizler bu okulda bir “yurtsever" olmayı öğrendik. Birey olma bilincini burada kazandık. Kendimize güveni burada kazandık. Hayata dört elle sarılmayı burada öğrendik. Paylaşmanın, dayanışmanın, sevmenin ve sevilmenin anlamını burada kavradık. Yürekten bağlandığımız hedeflerimizi burada belirledik. Yurtseverliği, Atatürk sevgisini burada çelikleştirdik.

KÜLTÜR VE SANAT ÇALIŞMALARI
Resim, müzik, iş bilgisi dersleri diğerleri kadar önemliydi. Amaç sadece “öğretmen için gerekli" anlayışıyla sınırlı değildi. Asıl amaç estetik duygusunu geliştirmekti. Üçte ikisi köyden gelen öğrencilerin halk müziği yanında klasik müzik dinlemesi önemli bir ayrıntı idi. Bando ve orkestraları vardı. Ama bağlama, davul ve zurnaları da. Bu derslerden bütünlemeye kalınırdı. İş bilgisi bile estetik amaçlıydı. 
50 yıl öncesine baktığımızda olumluluğunu kimsenin yadsıyamayacağı saptamalar:

* Tiyatronun hep ön planda olduğu, günler süren bir çalışmanın ürünü o paylaşma coşkusunun doya doya yaşandığı sınıf geceleri.
* Tiyatro oyunu dahi izlememiş insanların birer tiyatro oyuncusu olarak sahneye çıkmaları.
* Öğretmen okullarının kuruluş yıldönümlerinde sahneye konan oyunlar.
* Okumaya verilen önemin dışa vurumu olan kitap satış kooperatifi önünde oluşan uzun kuyruklar.


* Varlık ve Türk Dili dergilerine Kültür ve Edebiyat Kolu aracılığıyla abone olan yüzlerce öğrenci.
* Günlük on gazete içinden öğrenci oyuyla belirlenen üçünün okul kitaplığına her gün alınması
* Yatma saatine kadar sürekli açık kalan, sessiz okumanın gereklerine mutlaka uyulan, binlerce kitapla birçok derginin bulunduğu okul kitaplığı.
* Okuma ağırlıklı yıllık ödevler. Dünya klasikleri başta olmak üzere edebiyat derslerinde "Kitap İnceleme” özel çalışmaları. Her ay için bir kitap ince¬leme. Özeti, yorumu, yazarı ve yazarın diğer eserlerini irdelemeler.
* Yazmayı özendiren ve sürekliliği olan eleştiriye açık duvar gazeteleri.
* Kars'tan Edirne'ye, Aydın'dan Bitlis'e birçok yöreyi kapsayan folklor ekiplerinin günler süren çalışmaları ve o görkemli gösterileri.
* Diğer öğretmen okullarıyla yapılan öğrenci eğitmen değişimleri.
* Okul içinde ve okulun dışında, ulusal bayram kutlamalarında, okullar arası yarışmalarda, çevre ilçe ve illerdeki açılışlarda festivallerde, turistlerin karşılanmasındaki folklor gösterileri,
* Şiire yolculuk günleri. Şiir okuma yarışmaları. Hala yazmaya devam eden şairlerimiz var.
* Sanatla barışık bir yaşam. Alaattin Yavaşça, Arif Sami Toker, Avni Dilligil günleri. Üstelik hepsi ücretsiz.
* Sinemalı günler. Her cumartesi okul meydanındaki açık hava sinemasında izlenen nice filmler.
* Belirli haftalarda ve bazen Akşamları etüt aralarında yapılan münazaralar.Birbirini dinlemeyi bilen, doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyebilen bireyler.
* Bilgi yarışmaları, yaz çalışmaları ve yaz etkinlikleriyle yaz kampları. Kültür gezileri ve diğer öğretmen okullarına geziler.
* 19 Mayıs için aylarca çalışma.
* Sınıfların kendi orkestralarını ve tiyatro gruplarını kurarak yaptıkları sınıflar arası yarışmalar.
* Demir atölyesinde lehim, dövme, bükme ve kesme işleri.
* Marangoz atölyelerinde okul için gerekli her türlü gereç üretimi.
* Basit ders araçları yapımı. Gönye, iletki, pergel yapımları
* Öğrencilerin okul kütüphanesindeki kitapları ve kendi kitaplarını ciltlemeleri.

Sonuçta adam gibi Cumhuriyet öğretmenleri yetişti. Hem iyi öğretmen, hem iyi örnek ve model. Ulusal ve yerel kültüre katkı koyan pek çok bilim adamı ve sanatçı yetişti. Çok daha fazlası çıkardı.
Evet, onların çoğu saygı duyulan adam öğretmenler oldular. Mücadele ettiler. Ülkenin aydınlanmasına katkıda bulunmak mütevaziliği içinde işlerini yaptılar.
Pek bilinsin de istemediler. Ama:
* Girdikleri ortamda, aydınlar onların etrafında toplanırdı. (Ayda bir köyden ilçeye geldiklerinde ilçedeki memurlar onlarla olurdu.)
* Okuma alışkanlığını yitirmediler, geliştirdiler.
* Gittikleri yerin sosyal kültürel ortamına katkıda bulundular. Öğrencilerden,köy gençlerinden hatta köylülerden tiyatro-seyir ekipleri kurdular.
,
Mustafa Kemal Atatürk diyor ki:
"Bir millet sanattan ve sanatçıdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz"
Sanat, insanlığın ölümsüzlüğü yakalamak için bulduğu ve yazanı, çizeni, boyayanı, besteleyeni, oynayanı, söyleyeni ve kuşkusuz insanın yarattığını insana armağan ettiği, en güzel yöntemdir. Kısaca, ona dost olursan, hayat güzelleşir. Düşmansan, seni bir anlamsız beyhudelik bekler. insanı anlamaktan ve anlatmaktan vazgeçmemek, sanatın yazgısıdır. Öğretmen okulu mezunları gerçekten sanatçı ruhu taşıyan insanlardı. Ha Ortaklar, ha Gökçeada, ha Cılavuz. ha Pamukpınar.
ve daha nicesi. “Sönmüş bir ateşi karıştırmak, duman ve sıkıntıdan başka bir şey getirmez." derler. Bu ateş öğretmen okulu ateşi. Karıştırdıkça yıllar, aylar, günler hatta saatler halka halka eklenerek gelir, oturur yüreğine. O güzelim bahçenin güllerini koklarsın. 
Binlerce güvercini gökyüzüne uçurur, yıldızları çakıl taşları arasına serpersin.
Derleyen ; MUSTAFA ÖZMEN


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum