Kovan
Yönetmenliğini daha çok belgesel filmlerden adını söz ettirerek, sinemada yer bulan Eylem Kaftan’ın, 2018 yılında çekimlerini Artvin’de gerçekleştirdiği ilk uzun metraj KOVAN filmi, 25 Eylül’de vizyonda.
26 Eylül 2020 - 00:00 - Güncelleme: 26 Eylül 2020 - 20:20
Geçmişinde folklor eğitimi alan ve “KADIN” dizisi ile bir anda yıldızı parlayan, Feyyaz Duman ile Meryem Uzerli karşımızda. Doğa güzel, çekimler güzel ama içerik yeterli mi?
Aslında film, belgesel alt yapısı olan bir yönetmen olması dolayısı ile tüm olanakları sunuyor. Doğası sert,Karadeniz. Bugün gitseniz çalışan erkekten çok kadın görürsünüz. Herşey tamam.
Filmin ilk dezavantajı ağır işleyişi. Kafkas arısının, özel bir tür olduğuna değinilirken, en önemli belirgin özellikler verilmiyor. Mesela Kafkas arısı, diğer arılardan daha iridirler. Arı ırkları arasında en uzun dile sahiptir. Hırçın ve sokucu değildir, uysaldır vs. Sadece okumak için Almanya’ya ailesi tarafından gönderilen ve ara ara ülkesine gelen Ayşe (Meryem Uzerli)annesinin rahatsızlığı ile memleketine döner. Geldiğinde annesi vefat ettikten kısa süre sonra onun sözlerini anımsar ve vasiyeti olan arıcılığı teslim alır. İlk iş, çantasında ki kutudan çıkardığı kraliçe arıyı, kovanda ki esas kraliçe arı ile yer değiştirmek olur. Film de en önemli kopukluklardan biri burası. Nereden çıktı? Arı, kutu ile nasıl geldi?
Neyse ki bu bölümün detayını basın gösteriminde yönetmene sordum ve o kısım için “ flashback bir sahne olarak İngiltere’den getirdiğini ama sonra bu bölümü eklemediğini” ifade etti. Bunun dışında dezavantaj görünen sahneler, ayı ile olan kareler. Ve ne yazık ki kadınların bir tek dua da ve erkeklerin horon kısmı dışında, Karadeniz şivesine rastlanmaması. En güzel şive Meryem Uzerli’nin Almanca-Türkçe karışımı aksanı ki artık bunu dizilerde de benimsedik. Ama dediğimiz gibi ilk film olmasına veriyoruz.
Avantaj ise aidiyet duygusunu, ister insanoğlu ister dünyada var olan bir başka türün katledilişi nasıl felaketlere dönüyor. Eğer bir hayvanın gözünden dünyayı algılarsak, o zaman diğerlerini insandan farklı görmeyebiliriz. Anneler ve kızlar…Bağlar.
Meryem Uzerli’yi standartlar dışında, doğayı anlamak ve ona ait olduğumuzu gösterme çabası açısından seyircide yeni bir ufuk açabilir.
Ve kadın, faktörü. Çaresizlikte bile güçlü kalıp, çözüm arayan kadın. Bunlar güzel.
İzlerken bir başka belgesel geldi aklıma, çekimleri 5 yıl süren ve geçtiğimiz yıl hem uluslararası kategoride, hem yabancı film dalında yarışan ve Makedonya’lı Hatice Muratova’nın gerçek hikâyesinin anlatıldığı HONEYLAND/BAL ÜLKESİ. Baştan sona gerçek bir şaheserdi. Hatice, hiç uçağa binmemiş. Hiç köyünden dışarı çıkmamış ve yatalak anası ile terk edilmiş bir köyde arıcılık yaparak geçimini sağlayan gerçek bir karakterdi. Üstelik bırakın arı kostümünü, yiyecek ekmeği yoktu. Ama onun gözünden arı ne demek? Arıcılık, nasıl yapılır? Arıyı anlamak ve her canlıyı sevebilmek, nedir? Göstermişti yönetmen. Bu film sayesinde belki alacağına çok inandığı ödülü alamadı ama hem uçağa bindi. Hem evi oldu. Evet, gerçekte hiç artistik ölçülere sahip değildi. Hatta çirkin bile denilebilirdi. Ama o kadar doğa ile bütün, o kadar samimi ve o kadar gerçekti ki. Bu gerçeklik sırasında gerçekten de annesini çekim yapılırken kaybetti. Çekimleri yaz ve kış olarak gerçekleşen bu filmi muhakkak izleyin derim.
KOVAN Filmi, memleketimizin güzel yerlerinden Artvin Borçka’da geçmekte. Manzara tartışılmaz. Doğa, olağan üstü. Daha derinleştirilebildiğinde, yeni projelerde muhakkak yaptığı işin adından söz ettirecektir, Yönetmen Eylem Kaftan. Puan-6.5
EMEL SEÇEN
Aslında film, belgesel alt yapısı olan bir yönetmen olması dolayısı ile tüm olanakları sunuyor. Doğası sert,Karadeniz. Bugün gitseniz çalışan erkekten çok kadın görürsünüz. Herşey tamam.
Filmin ilk dezavantajı ağır işleyişi. Kafkas arısının, özel bir tür olduğuna değinilirken, en önemli belirgin özellikler verilmiyor. Mesela Kafkas arısı, diğer arılardan daha iridirler. Arı ırkları arasında en uzun dile sahiptir. Hırçın ve sokucu değildir, uysaldır vs. Sadece okumak için Almanya’ya ailesi tarafından gönderilen ve ara ara ülkesine gelen Ayşe (Meryem Uzerli)annesinin rahatsızlığı ile memleketine döner. Geldiğinde annesi vefat ettikten kısa süre sonra onun sözlerini anımsar ve vasiyeti olan arıcılığı teslim alır. İlk iş, çantasında ki kutudan çıkardığı kraliçe arıyı, kovanda ki esas kraliçe arı ile yer değiştirmek olur. Film de en önemli kopukluklardan biri burası. Nereden çıktı? Arı, kutu ile nasıl geldi?
Neyse ki bu bölümün detayını basın gösteriminde yönetmene sordum ve o kısım için “ flashback bir sahne olarak İngiltere’den getirdiğini ama sonra bu bölümü eklemediğini” ifade etti. Bunun dışında dezavantaj görünen sahneler, ayı ile olan kareler. Ve ne yazık ki kadınların bir tek dua da ve erkeklerin horon kısmı dışında, Karadeniz şivesine rastlanmaması. En güzel şive Meryem Uzerli’nin Almanca-Türkçe karışımı aksanı ki artık bunu dizilerde de benimsedik. Ama dediğimiz gibi ilk film olmasına veriyoruz.
Avantaj ise aidiyet duygusunu, ister insanoğlu ister dünyada var olan bir başka türün katledilişi nasıl felaketlere dönüyor. Eğer bir hayvanın gözünden dünyayı algılarsak, o zaman diğerlerini insandan farklı görmeyebiliriz. Anneler ve kızlar…Bağlar.
Meryem Uzerli’yi standartlar dışında, doğayı anlamak ve ona ait olduğumuzu gösterme çabası açısından seyircide yeni bir ufuk açabilir.
Ve kadın, faktörü. Çaresizlikte bile güçlü kalıp, çözüm arayan kadın. Bunlar güzel.
İzlerken bir başka belgesel geldi aklıma, çekimleri 5 yıl süren ve geçtiğimiz yıl hem uluslararası kategoride, hem yabancı film dalında yarışan ve Makedonya’lı Hatice Muratova’nın gerçek hikâyesinin anlatıldığı HONEYLAND/BAL ÜLKESİ. Baştan sona gerçek bir şaheserdi. Hatice, hiç uçağa binmemiş. Hiç köyünden dışarı çıkmamış ve yatalak anası ile terk edilmiş bir köyde arıcılık yaparak geçimini sağlayan gerçek bir karakterdi. Üstelik bırakın arı kostümünü, yiyecek ekmeği yoktu. Ama onun gözünden arı ne demek? Arıcılık, nasıl yapılır? Arıyı anlamak ve her canlıyı sevebilmek, nedir? Göstermişti yönetmen. Bu film sayesinde belki alacağına çok inandığı ödülü alamadı ama hem uçağa bindi. Hem evi oldu. Evet, gerçekte hiç artistik ölçülere sahip değildi. Hatta çirkin bile denilebilirdi. Ama o kadar doğa ile bütün, o kadar samimi ve o kadar gerçekti ki. Bu gerçeklik sırasında gerçekten de annesini çekim yapılırken kaybetti. Çekimleri yaz ve kış olarak gerçekleşen bu filmi muhakkak izleyin derim.
KOVAN Filmi, memleketimizin güzel yerlerinden Artvin Borçka’da geçmekte. Manzara tartışılmaz. Doğa, olağan üstü. Daha derinleştirilebildiğinde, yeni projelerde muhakkak yaptığı işin adından söz ettirecektir, Yönetmen Eylem Kaftan. Puan-6.5
EMEL SEÇEN
FACEBOOK YORUMLAR