KARNAVALIN ORTASINDAKİ ADAM ÜNSAL OSKAY adlı romanın ilk imza günü,
Taşlık Sahaf Kahve’de kalabalık ve saygın bir topluluğun katılımıyla gerçekleştirildi.
14 Mart 2024 - 20:36
Yurtiçi ve yurtdışında önemli ödüllere değer bulunan Cengis T. Asiltürk’ün on beş yıl gibi uzun bir sürede yazdığı Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı romanı İnkılap Kitabevi Yayınları arasında çıktı. İmza etkinliği kapsamında kendisiyle uzun bir söyleşi de yapılan Asiltürk, Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı romanı yazmaya ne zaman karar verdiğini, romanın yazılma ve yayınlanma sürecini okuyucularla samimiyetle paylaştı.
İmza etkinliği sırasında; Çağın Son Ermişi olarak bilinen, Türkiye’de iletişim biliminin ve sosyolojinin kurucusu romanın başkahramanı Ünsal Oskay, adeta oradaymış gibi capcanlı anıldı, yaşatıldı, onun görkemli bir serüvene çevirdiği hayatından, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman esprili kesitler sunuldu. Asiltürk kendine sorulan “böyle önemli bir kişiliğin romanını yazmak riskli değil midir” sorusuna “böylesine önemli, adeta bir Nasreddin Hoca, bir Neyzen Teyfik gibi anılan, kültürlü çevreler arasında önemi daha yaşarken kavranmış bir kişiliği eğer romanınıza başkahraman seçtiyseniz ‘affedersiniz’ deme ihtimalinizin kalmadığını elbette iyi bilmeniz gerekir. Böyle bir risk vardı tabi, ama ben ne yaptığımı, nasıl bir roman yazmaya başladığımı, nasıl bir başkahramanın peşine takıldığımı, ilk günden beri biliyordum. Sağlam bir roman yazdığımı biliyorum. Size şöyle diyeyim; ben sinema dili ve yönetmenlik üzerine, dünya ölçeğinde layığınca ciddiye alınan beş kitap yazdım. Basılmış ve hayli önemli ödüllere değer bulunmuş dört romanım önemli yayınevleri tarafından basıldı. Hem görsel anlatı, hem yazınsal anlatı geleneğini, formunu, biçimini içselleştirdiğimi biliyorum. Bir hikâye anlatıcısı olduğumu biliyorum. Hangi hikâyeyi nasıl anlatacağımın farkındayım. Filmlerimde bir tek kare ya da çekim nasıl ki bulunduğu yerde sadece hayatın doğal akışında devamlığı sağlamak için bulunmuyorsa, romanlarımda da bir tek sözcük, bulunduğu yerde ilk anda aklıma öyle geldi diye orada bulunmuyor. Filmlerimi kurgularken çekimlerin yeriyle nasıl oynuyorsam, çekimlerin ilişkisini bir şair titizliğiyle nasıl sınıyorsam, romanlarımı yazdıktan sonra onları düzeltirken de sözcükleri öyle düzenliyorum. Giriş sözcüğünü mü, kapı sözcüğünü mü oraya koymalıyım, bu benim için önemli. Sanatta, kapıpkoyverme halinde üretim süreci bana göre bir çalışma yöntemi değil...
Asiltürk, Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı romanın biyografik roman olmadığını özellikle belirtti: “Bu romanı önce biyografi romanı olarak yazmayı düşünmedim değil, ancak sonra bu düşünce hoşuma gitmedi, beni tedirgin etti. Ben her zamanki üslubum ya da yöntemimle yazmalıydım şu romanı. Ünsal Oskay’ı da oraya başkahraman olarak davet etmeliydim. Çünkü ülkemin, romanları en çok satan romancılarından olmayabilirim, ama en fazla takip edilen, romanları en fazla merak edilen en çok okunan birkaç romancısından biri olduğumu biliyorum. Dolayısıyla özgün bir kurgu, özel bir anlatı stilim var. Konu çok önemli tabi, ancak benim için anlatının biçimsel düzlemi daha önemli, hikâyeyi nasıl anlattığım. Beş yüz yıl sonra okunmayacak romanı niye yazayım. Onu yazacağıma keyfime bakarım, eğlenir, gezer, tozarım. Filmlerim de, romanlarım da kalıcı olmalı. Albatrosun Yolculuğu filmim daha şimdiden kül bir eser haline geldi. Beni tanımayanlar filmi tanıyıp biliyor. Beni tanımayanlar romanlarımı biliyor. Ben önemli değilim ki, yaptıklarım önemli. Benim ünlü olma hevesim yok, zengin olma hevesim yok. Büyük insanlığın daima daha iyiye gideceğini, hayatın herkes için keyifle yaşanır bir hale geleceğini biliyorum, buna kakım olsun istiyorum. Romanlarım ve filmlerim bu nedenle doğrudan hayata ve insana dair.”
Yazar, 12 Mart 2024 Salı günü gerçekleştirilen imza ve söyleşi etkinliği sonunda Taşlık Sahaf Kahve müdavimlerine Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı eserinden de bir sekans okudu, romanın alışılmadık anlatı yapısını açıkladı. Bu son derece özel gece, yazarın sık sık kullandığı harikulade sözcüğünün tam karşılığıydı. Ünsal Oskay da aramızdaydı, tüm yaşamışlığıyla...
İmza etkinliği sırasında; Çağın Son Ermişi olarak bilinen, Türkiye’de iletişim biliminin ve sosyolojinin kurucusu romanın başkahramanı Ünsal Oskay, adeta oradaymış gibi capcanlı anıldı, yaşatıldı, onun görkemli bir serüvene çevirdiği hayatından, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman esprili kesitler sunuldu. Asiltürk kendine sorulan “böyle önemli bir kişiliğin romanını yazmak riskli değil midir” sorusuna “böylesine önemli, adeta bir Nasreddin Hoca, bir Neyzen Teyfik gibi anılan, kültürlü çevreler arasında önemi daha yaşarken kavranmış bir kişiliği eğer romanınıza başkahraman seçtiyseniz ‘affedersiniz’ deme ihtimalinizin kalmadığını elbette iyi bilmeniz gerekir. Böyle bir risk vardı tabi, ama ben ne yaptığımı, nasıl bir roman yazmaya başladığımı, nasıl bir başkahramanın peşine takıldığımı, ilk günden beri biliyordum. Sağlam bir roman yazdığımı biliyorum. Size şöyle diyeyim; ben sinema dili ve yönetmenlik üzerine, dünya ölçeğinde layığınca ciddiye alınan beş kitap yazdım. Basılmış ve hayli önemli ödüllere değer bulunmuş dört romanım önemli yayınevleri tarafından basıldı. Hem görsel anlatı, hem yazınsal anlatı geleneğini, formunu, biçimini içselleştirdiğimi biliyorum. Bir hikâye anlatıcısı olduğumu biliyorum. Hangi hikâyeyi nasıl anlatacağımın farkındayım. Filmlerimde bir tek kare ya da çekim nasıl ki bulunduğu yerde sadece hayatın doğal akışında devamlığı sağlamak için bulunmuyorsa, romanlarımda da bir tek sözcük, bulunduğu yerde ilk anda aklıma öyle geldi diye orada bulunmuyor. Filmlerimi kurgularken çekimlerin yeriyle nasıl oynuyorsam, çekimlerin ilişkisini bir şair titizliğiyle nasıl sınıyorsam, romanlarımı yazdıktan sonra onları düzeltirken de sözcükleri öyle düzenliyorum. Giriş sözcüğünü mü, kapı sözcüğünü mü oraya koymalıyım, bu benim için önemli. Sanatta, kapıpkoyverme halinde üretim süreci bana göre bir çalışma yöntemi değil...
Asiltürk, Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı romanın biyografik roman olmadığını özellikle belirtti: “Bu romanı önce biyografi romanı olarak yazmayı düşünmedim değil, ancak sonra bu düşünce hoşuma gitmedi, beni tedirgin etti. Ben her zamanki üslubum ya da yöntemimle yazmalıydım şu romanı. Ünsal Oskay’ı da oraya başkahraman olarak davet etmeliydim. Çünkü ülkemin, romanları en çok satan romancılarından olmayabilirim, ama en fazla takip edilen, romanları en fazla merak edilen en çok okunan birkaç romancısından biri olduğumu biliyorum. Dolayısıyla özgün bir kurgu, özel bir anlatı stilim var. Konu çok önemli tabi, ancak benim için anlatının biçimsel düzlemi daha önemli, hikâyeyi nasıl anlattığım. Beş yüz yıl sonra okunmayacak romanı niye yazayım. Onu yazacağıma keyfime bakarım, eğlenir, gezer, tozarım. Filmlerim de, romanlarım da kalıcı olmalı. Albatrosun Yolculuğu filmim daha şimdiden kül bir eser haline geldi. Beni tanımayanlar filmi tanıyıp biliyor. Beni tanımayanlar romanlarımı biliyor. Ben önemli değilim ki, yaptıklarım önemli. Benim ünlü olma hevesim yok, zengin olma hevesim yok. Büyük insanlığın daima daha iyiye gideceğini, hayatın herkes için keyifle yaşanır bir hale geleceğini biliyorum, buna kakım olsun istiyorum. Romanlarım ve filmlerim bu nedenle doğrudan hayata ve insana dair.”
Yazar, 12 Mart 2024 Salı günü gerçekleştirilen imza ve söyleşi etkinliği sonunda Taşlık Sahaf Kahve müdavimlerine Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı eserinden de bir sekans okudu, romanın alışılmadık anlatı yapısını açıkladı. Bu son derece özel gece, yazarın sık sık kullandığı harikulade sözcüğünün tam karşılığıydı. Ünsal Oskay da aramızdaydı, tüm yaşamışlığıyla...
FACEBOOK YORUMLAR