KANUN BİZİ KORUYOR, ANCAK BİZ KENDİMİZİ KORUYAMIYORUZ!

Tüketmeyi çok seven bir toplumuz! Belki hep severdik ancak zaman içerisinde daha da sevdirildik! Madem öyle, bu tüketim dünyasının içinde, bari hiç değilse bazı haklarımızı da tüketmeyelim dedik ve soluğu bu konunun uzmanının yanında aldık.

KANUN BİZİ KORUYOR, ANCAK BİZ KENDİMİZİ KORUYAMIYORUZ!
28 Ağustos 2013 - 18:43

Tüketiciyi Koruma Derneği ( TÜKODER)Genel Başkan Yardımcısı mimar Aysel Can Ekşi ile görüşerek kendisine, “ bilinçli tüketiciler olarak haklarımıza sahip çıkabilmek” için, hem kendimizin, hem de okuyucularımızın farkındalığını arttırmak istediğimizi ifade ettik. Aynı zamanda CHP’nin Üsküdar İlçesi Belediye Başkan aday adaylarından olan mimar Aysel Can Ekşi, yoğun koşuşturması arasında ricamızı kırmayarak, “ tüketicilerin bilinçlenmesinin ertelenmeyecek önemde bir konu” olduğunu belirtti ve bu konuda sahip olduğumuz haklar konusunda bilgilendirecek değerli detayları bize aktardı.

Bu bilgileri sindire sindire okuyunuz çünkü bunlar sadece haklarımızı üretici, satıcı ya da sağlayıcılara karşı korumak açısından değil, içinde yaşadığımız doğayı ve çevremizi daha kaliteli hale getirmek ve kıt kaynaklarımızı verimli kullanmak açısından da çok önemliler.

TÜKODER nedir? Ne iş yapar?

Öncelikle söz konusu röportajımızda ismi sıkça geçen TÜKODER’in ne olduğunu, ne ile uğraştığını öğrenelim; sonra da Derneğin Genel Başkan Yardımcısı mimar Aysel Can Ekşi’nin verdiği değerli bilgilere geçelim. Aysel Can Ekşi ile günümüzde tüketicilerin en çok karşılaştıkları sorunlara yani şikâyet konularına değineceğiz.

Ülke çapında 52 şubesi ve 30 bin’i aşan üyesi ile TÜKODER, Türkiye’nin en büyük ve kamu yararına çalışan dernek statüsündeki tek tüketici derneğidir.  1990 yılında kurulan dernek, o günden bugüne tüketicilerin bilgilendirilmesi, tüketici aleyhindeki uygulamalara karşı dava açılması, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un çıkması yönünde baskı grubu oluşturulması, kısacası, Tüketici Hukuku ve Tüketici Hakları konusunda mücadele etmektedir.

Tüketici Yasası’na konut da dahil edildi

Mimar Aysel Can Ekşi:

“ Okuyucularımıza öncelikle biraz Tüketici Yasası’ndan bahsedeyim. Kabul tarihi 6 Mart 2003 olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 1995 yılında çıktı. Bu Yasa, 2003 yılında daha da geliştirildi; kapsamına alanına ‘ konut’ da dahil edildi. Bu yılın Mayıs ayında taslak halinde T.B.M.M Alt Komisyonu’nda daha da geliştirilmesi yönünde bazı maddelerde değişiklikler yapıldı. Bazı maddeler çok geliştirilirken, bankalar konusunda hükümet sözcüleri ile sürekli karşı karşıya kaldığımız noktalar oldu.

Bankalar vatandaşı soyuyorlar

Özellikle bankaların kredi kartlarının yıllık ücretleri ile ve faiz dışındaki 65 kalemde aldıkları ücretlerin haksız kazanç olduğu yönünde Yargıtay’ın  tüketici lehine verilen çok sayıda kararı var. Dolayısıyla biz, değişiklik yapılan Yasa’ya, hizmet karşılığı olmayan bedellerin alınmamasına ilişkin (hükümler) konulmasını istedik. Hükümet, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) sorulması yönünde bir paragraf koydu. Yani, biz bu konuda bayağı direndik ancak henüz yasalaşmadı. Bizden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalar, aslında bize yakın konuşmalar. Yani, kredi kartı sayısının azaltılması… gibi. Savurgan bir toplum olmaktan çıkıp kredi kart sayısını azaltmak, yapılan alışverişlerde daha dikkatli olmak, banka ekstrelerini incelemek gibi (konularda) biz,  çok eylem yaptık. Çünkü hesap işletim ücreti, bozuk para sayma ücreti, kasayı ziyaret ücreti… Bunlar gibi saymakla bitmeyen tam 65 kalemde bankalar vatandaşı soyuyorlar. Hatta işletme giderlerinin yüzde 65’i, faiz dışı alınan bu paradan karşılanıyor.

Telefon ile çok mağduriyet yaşanıyor

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 18 senedir mevcut olmasına rağmen bizler gerek bankalar ile ilgili, gerekse ayıplı mal ve hizmetler ile ilgili  mağduriyetler ile karşılaştığımızda hak arama ya da bu hakkımızı ararken yol izleme sürecinde şu anda ne yazık ki hâlâ gerilerdeyiz. Çünkü biz, toplum olarak insanları kırmayı çok sevmiyoruz. Dolayısıyla, telefon ile çok vatandaş mağduriyeti yaşanıyor. Yoldasınız, mutfaktasınız, toplantıdasınız ancak sürekli çalan bir telefon ile karşı karşıyasınız. Özellikle orta yaşın üzerindeki insanlar ve yaşlılar bundan çok mağdur oluyorlar. Telefon ile ne yapılıyor peki? Örneğin, ‘ kredi kart numaranızı verirseniz,’ ya da ‘ şu tuşa basarsanız, şunu kazandınız, bunu kazandınız’ deniyor. Üstelik, ‘ kazandınız’ derken de, ‘ bildik markaları olan telefonları hediye olarak kazandınız’ diyorlar.

Telefondan alışveriş kesinlikle yapmayın!

Bu görüşmelerde vatandaşın yapması gereken şey şu: Bir kere, vatandaşımızın (karşıdakinin) bir dolandırıcı olduğunu kabul etmesi ve bu görüşmeyi yapmaması doğru olandır. Ama biz ne yapıyoruz? Karşımızdaki çok nazik, çok da hızlı konuşuyor, aslında ne dediğini anlamıyoruz ve o kişiye bilgilerimizi vermeye başlıyoruz. ‘ Siz ürünü almaz iseniz, herhangi bir şekilde kaybınız’ yok diyor karşı taraf. Dolayısıyla, vatandaş bir kere bu ‘ telefon ile EVET’ olayını yapıyor. Telefonda alışveriş kesinlikle yapmayın ancak yapmak zorunda kalmış iseniz de, yasal haklarınızı kullanmaya başlamanız gerekiyor. Uzaktan mesafe dediğimiz telefon ile ya da internet ile satışlarda, 7 gün içerisinde cayma hakkımız var. Aynen kapıdan satışlarda olduğu gibi, hiç gerekçe göstermeksizin, ‘ ben bu ürünü almaktan vazgeçtim’ deme hakkınız mevcut.

Cayma bildirimi yazılı olmalı

Ancak bu cayma bildirimini yazılı olarak yapmamız gerekir. Çok ilginçtir ki, biz bunu telefonlarda yapıyoruz. Yani, caymak istediğimizi o kişilere telefonda söylüyoruz. Halbuki bunun geçerliliği yok. O nedenle, tüketicilerimiz, şayet o an yaptıkları telefon görüşmeleri çok anlaşılır bir ortamda değil ise, bu tür görüşmeleri kesinlikle yapmasınlar ama konuşmak zorunda kalmışlar ise, o gün yapılan telefon görüşmesinin kaydını sorsunlar. Çünkü her yapılan telefon görüşmesinin ( karşı tarafta) bir kaydı var ve telefon görüşmesini sonlandırırken de benim vatandaşlarımızdan ricam şu: Yaptıkları telefon görüşmesinin adreslerine yazılı olarak gönderilmesini talep etsinler. Yani, yaptıkları sözleşmenin geçerliliği, ( konuşulmuş olan hususlar altında ) olsun.

Kredi kart numaranızı kesinlikle paylaşmayın

Vatandaşlarımız telefon ile yapılan satışlarda kredi kart numaralarını kesinlikle paylaşmasınlar. Zaten bu tür satışlarda ürünün geldiği andan itibaren 7 günlük bir deneme süresi mevut.  Bu süre zarfında ürünü isteyip istemediklerinin kararını verebilirler ve istiyorlar ise, ürünü iade edebilirler. ‘ İade etme hakkınız yok’ gibi şeylere kesinlikle inanmayın! Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, aslında bizi koruyor ancak biz kendimizi koruyamıyoruz. Bizler, vatandaş olarak haklarımız konusunda hatalar yaparak, aslında bu süreçte kendimizi koruyamaz hâle geliyoruz. 

Dolandırıcılar vatandaşın hak aramadığını biliyor!

Bu dolandırıcılar da, vatandaşımızın hak aramadığını bildikleri için, hak aramayan kesimden aldıkları paralar kendilerine zaten fazlasıyla yetiyor. Bu durum, bankalarda daha da vahim! Bugün Türkiye’de 54 milyon adet kart var. Bir kişide ortalama 3 adet kart var ise bu, ülkemizde 19 milyon kişi kart kullanıyor demektir. Yargıtay, kredi kartındaki yıllık ücretin 10 yıla kadar olan bedelinin geri ödenmesine karar verdi. Ancak bu karara ve 54 milyon adet kredi kartı mevcut olmasına rağmen 2012 yılında hakem heyetlerine başvuru sayısı sadece 243 bin! Yani, 53 milyon küsur kişi ( hakkını talep etmiyor.) Banka da bunu zaten çok iyi biliyor: Tüketici hak aramaz. Aldıkları bedel de zaten kâr niteliğinde.

7 günlük yasal süreyi geçirmeniz için ellerinden geleni yapıyorlar

Telefonla yapılan alışverişlerde, telefondaki bu insanlar, sizin 7 günlük cayma sürenizin geçmesi için (ellerinden geleni yapıyorlar!) ‘ Biz zaten gelip alacağız’ ‘ merak etmeyin yazılı bildirimde bulunmanıza hiç gerek yok’ ‘ ihtar çekmenize gerek yok’ diyorlar. Dolayısıyla, tüketicinin 7 günlük yasal cayma bildirimi süresini doldurtuyorlar. Eğer siz bu süre zarfında ilgili bildirimde bulunmadıysanız, o ürünü almaktan vazgeçebilmeniz için, artık o üründe bir ayıp olması, ya da sözleşmesinde bir eksiklik olması gerekiyor. Bu cayma bildirimi iadeli taahhütlü mektup ile yapılacak. Vatandaşlarımız bunu TÜKODER şubelerimiz aracılığı ile de yapabilirler. Buralarda ihtar örneklerimiz mevcuttur. Eğer söz konusu meblağ çok yüksek ise, noter aracılığı ile ihtar yapılmasında yarar olduğunu söyleyebilirim.

Kredi kartı mağduriyetlerine gelince…

Bunun dışında vatandaşın en çok mağdur olduğu konu, banka kredi kartlarından alınan yılık ücretler ya da banka ekstrelerinde değişik şekilde çekilen paralar. Herkes yaptığı alışverişlerin makbuzlarını muntazam bir şekilde saklasın; yatırdıkları faturaları da aynı şekilde. Çünkü ne yazık ki, ‘ yatırmadınız’ şeklinde vatandaşa bilinçli olarak (yazılar) gönderiliyor. Ancak ne yazık ki biz makbuzları saklamıyoruz; bize gelen şikâyetlerden bunu görmek mümkün.

Yine, bankalar söz konusu olduğunda, sizin örneğin bir “ hesap işletim ücreti”  borcunuz, (ilgili hesabınız) diyelim ki müsait değil ise, diğer hesaptaki paranızdan çekilebiliyor. Bu şekilde kanun dışı, hukuk dışı alınarak, hesaplarımızdan eksilen çok çeşitli para var.

10 TL için uğraşmaya değmez, demeyin

Vatandaşımız, bu durumlarda, lütfen, ‘ 10 TL, 20 TL… uğraşmaya değmez’ demesin. Haksız kazanç dediğimiz bu tür paralar ile ilgili olarak vatandaşımızın ekstrelerini inceleyerek, bunun tespitini yapması ve geri iadesini talep etmesi gerekiyor. Geri iade yapılmaması durumunda ise, her ilçe kaymakamlığında Tüketici Hakem Heyetleri var. İlçe Hakem Heyeti’nde bin 191 TL (1.191 TL)’ye kadar bir bedel ile ilgili şikâyetler doğrudan bağlayıcı hükmündedir. Yani vatandaşımızın bu bedel dahilinde bir şikâyeti söz konusu ise, hiçbir şekilde mahkemeye gitmesine gerek yok. Bu, doğrudan bağlayıcı hükümde bir karar olup vatandaşımız bununla icra dairesine giderek, parasını alabilir.

Vatandaş herhangi bir harç ya da masraf ödemiyor

İlçe Hakem Heyeti’nin 3 bin 111 TL ( 3.111 TL)’lik bir meblağa kadar verdiği kararlar ise delil niteliğindedir. Yani, her tür ayıplı ürün, mal ya da hizmet ( eğitim, sağlık…) ile karşılaşan bir vatandaş, İlçe Hakem Heyeti’ne başvurabilir. Mal ya da hizmetin bedeli bu meblağın da üzerinde olduğu zaman ise, İl Hakem Heyeti’ne ya da tüketici mahkemelerine başvurabilirler. Bunlar ile ilgili herhangi bir harç ya da masraf ödemek zorunda değil vatandaşlarımız.

Acil durumlarda hastane ücreti ödemeyin

Vatandaşlarımızın özellikle sağlık hizmetleri ile ilgili çok şikâyetleri oluyor. Dolandırıcılar, kapıdan satışlarda sağlık hizmetlerini de kullanıyorlar. Vatandaşa tansiyon kemeri, tansiyon aleti gibi ürünler satmaya çalışıyorlar.

Sağlık hizmetlerinde bir de şu tür farklı problemler yaşanıyor: 2010 tarihli bir Başbakanlık Genelgesi mevcut. Bu genelgeye göre, acil bir müdahale için hastaneye gittiğinizde, burada yapılan müdahalelerde siz herhangi bir ücret ödemek zorunda değilsiniz. Vatandaşlar, acil müdahalede herhangi bir ücret ödemesinler, ödemek zorunda kalmışlar ise, itiraz haklarını saklı tutarak imza atsınlar; hemen akabinde de ödedikleri bu bedellerin iadesi ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaatlarını yapsınlar.

Dikkat! Hastalar Acil’e değil, polikliniğe girmiş gibi gösteriliyor!

Vatandaşlarımız, acil’den hastaneye gittiklerinde, ilgili tutanağın nasıl tutulduğuna dikkat etsinler. Hastanelerde acil giriş kaydı yapılmayabiliyor ve hasta sanki bir polikliniğe girmiş gibi gösteriliyor. Vatandaşlarımızın özellikle özel hastaneler söz konusu olduğunda bu konuya çok dikkat etmeleri gerekiyor. Aslında imzaladığımız her şeyin bir örneğini almak gibi bir alışkanlığımızın olması lâzım.

Yaptırdığınız sigortaya aman dikkat!

Yapılan sigortalarda da birçok problem var. Sağlık Sigortası tüketici koruması kapsamına alındı şu anda. Sigorta Tahkim Kurulu ilgileniyor bununla ilgili olarak. Ancak yeniden Taslak Kanun’a aldırmaya çalışıyoruz. Şu andaki uygulama, sadece krediye bağlı olarak yapılan hayat ya da kaza … sigortalarını kapsıyor. Örneğin, bankadan araba ya da konut için kullandığınız bir krediye bağlı olarak hayat ya da kaza… sigortaları yapılıyor. Burada, kişinin o yaptırdığı sigortaların poliçelerini bankadan istemesi lâzım. Çünkü bu konuda derneğimize şikâyetler geliyor; banka, ‘ yaptırıyorum’ diyor ama yaptırmayabiliyor. Kişinin ölmesi durumunda o sigortalanan krediyi ödeye(cek) olan bu sigorta aslında. Eşiniz kredi ile araba aldı diyelim ancak daha sonra vefat etti. Bu kredi sırasında yapılan ( hayat) sigortası, ( böyle bir durumda) o krediyi ödememeyi mümkün kılıyor ancak o sigortanın poliçesi olmadığı için, sigorta kesintisi yapıldığı halde ilgili dosyada sigortanın ödendiğine dair bir belge bulunmuyor.

Bu konuda ayrıca, ilgili bankanın da size sigortayı istediğiniz yere yaptırma hakkı vermesi gerekiyor; yani size, ‘ (bu sigorta) sadece bankamız bünyesinde yapılır’ şeklinde değil, ‘ bunu dışarıda da yaptırabilirsiniz’ seçeneği sunulmalı.  

Diğer sigortalara gelince…

Tüketici Kanunu’nun şu anda kapsamı dışında olmakla birlikte, sigorta ile ilgili olarak da birkaç hususa değinmek istiyorum: Bu sigortalarda yıllık poliçelerin ödentilerini mutlaka muhafaza etmek ve her yıl hangi alanları kapsadığını kontrol etmek lâzım. Bu konuda çok şikâyet var. Vatandaşa, ‘ sigortanız onu kapsamıyor, bunu kapsamıyor’ denilerek, bir şekilde para ödettirilmeye çalışılıyor. Çok dikkatli olmalıyız. Belgeleri çok dikkatli okumalıyız. Bizim okumamız yetmez; mutlaka 3. bir kişiye evrakları incelettirmekte, hukuki yardımları almakta (fayda var.) Bunun için TÜKODER’li olmak yaşam kalitesi için çok önemli.

Kampanyalı satışlar…

Kampanyalı satışlar var örneğin. Bunlarda satışın kampanyalı olduğu ilân ediliyor. Ancak vatandaş faturası yüksek geldiği zaman bir bakıyor ki, kampanyalı olduğunu düşündüğü mal ile ilgili olarak duyuru panosunda ‘ kampanya devam ediyor’ yazdığı halde, kampanyanın bittiği tarihten sonra protokol imzalamış! Yani, gerçekte kampanya bitmiş olabilir. Bu kampanya aralıklarına çok dikkat etmek lâzım.

Garanti kapsamındaki servis hizmetlerinde bile dolandırıcılık olabiliyor

Çok önemli bir diğer husus da, garanti kapsamındaki servis hizmetleri. Garanti belgesinin üzerinde aldığınız bir ürünün servis istasyonlarının listesi vardır. Şimdi birçok yerde yetkili servis yazıyor ama o yetkili servisin sizin ürününüzün yetkili servisi olup olmadığına bakılması lâzım. Genellikle 444’lü hatlar ile yetkili servis şeklinde gelen kişiler, sizin garanti kapsamı içerisindeki yetkili servis değilse, aldığınız ürünün garantisi hâlâ bitmemiş ise bile, yetkisiz kişiler tarafından müdahale edildiği için garanti dışına çıkarılırsınız. Bugün 7 yıla kadar garanti belgesi olan ürünler var.

Yetkili ama yetkisiz servis!Bunu nasıl kontrol edeceğiz peki? Çok kolay! Garanti belgesinin içinde servis istasyonlarının iletişim bilgileri var. Bunun dışında başka bir yerden servis hizmeti alınmayacak. Ama burada bile ne yazık ki dolandırıcılıklar başlamış! O garanti belgesinde yazan servis istasyonlarının numaralarını satın alan servisler var. Biz bir tanesini tespit ettik meselâ. Telefon numarası aynı olduğu için, vatandaş bunu fark edememiş. Dolayısıyla 3 yıl garantili ürünü garantinin dışına düşmüş oldu.

Ürününüzün arızalandığı zaman zarfı ve tamir süresi

Aldığınız bir ürün ilk 1 ay içinde arıza yapar ise bununla ilgili olarak tamir, misli ile değişim ya da para iadesi talebi haklarınız var. Yeni Taslak’ta bu süre 6 aya çıkarılıyor. Tüketici bu sürelere çok dikkat edecek.

Ürününüz eğer, aldıktan 1 ay sonraki garanti süresi içinde arızalandı ve siz bunu ilgili servise bıraktınız ise, 21 iş günü içinde tamir edilmeme durumunda artık o ürünü almaya gitmeyin! Hemen bir yazılı bildirim ile ürününüzün iadesini, değişimini ya da para iadesi talebinizi iletin.

Bazı servisler, şu gerekçeyi öne sürüyor: ‘ Biz tamir etmiştik, gelip almadılar.’ Servis, bu durumu kendisi belgelendirmek zorunda. Bazı kişiler, ürünlerinin tamir edilmek üzere 6 ay ya da 1 seneden beri yetkili serviste olduğunu söylüyor; ben buna çok üzülüyorum. Tüketici Yasası bizi bu kadar koruyorken, bizim bilinç düzeyimiz ( böyle olmamalı.)

Kullanıcı hatası ibaresine dikkat!

Ayrıca şu hususa da dikkat edilmeli: Yetkili servisten servis raporunu alırken, lütfen okuyarak alın. Servis, oraya ‘ KULLANICI HATASI’ yazıyor meselâ! Vatandaş da bunu imzalıyor. Servis raporunu lütfen okumadan imzalamayın. Diyelim ki, ‘ kullanıcı hatası’ yazmışlar. Siz, ‘ Kullanıcı hatasını kabul etmiyorum. Değişim talebim vardır’ ya da ‘ para iadesi talebim vardır’ şeklinde - talebiniz ne ise-  rapora o ibareyi yazarak, ürününüzü ondan sonra teslim alın.

Satıcı, garanti belgesini mutlaka imzalamalı

Size ürün satan satıcı, ilgili garanti belgesini imzalamak zorunda. Aksi bir durum, suçtur. Siz, bununla ilgili şikâyeti yaptığınız noktada, cezaları çok ağır. Şikâyet edin, firmayı kapattırırsınız. Tüketici Yasası’nın ceza maddeleri çok ağırdır. Uymayanlar hakkında ciddi cezalar vardır.  

Etiket fiyatı esastır

Tüketici Yasası gereği, etiket fiyatı ne ise, odur. Yani satıcı, yanlışlıkla ürünün üzerine daha az bir fiyat bile yazmış olsa, o etiket fiyatı üzerinden satışı yapmalıdır.

Belediyelerin ayıplı hizmetleri

Belediyelerin yapmış olduğu o kadar fazla ayıplı hizmet var ki! Vatandaş bu ayıplı hizmetler ile ilgili olarak yerel yöneticilere ihtar çekerek, bu ayıplı hizmetin kaldırılmasını isteyebilir. Bunun için TÜKODER’e başvurabilir ya da kendisi bizzat Tüketici Yası gereği, ilgili ayıbı işleyen Belediye’ye ayıplı konunun kaldırılması/ (düzeltilmesi) ile ilgili ihtar çekebilir. İnsanlar örneğin, belediyelerin kaldırımlarındaki arızalar nedeniyle zarar görebiliyorlar. Bu ayıplı hizmetten dolayı kişi mağdur oluyor ise, Tüketici Yasası o zararın tazminini o kişiye hak olarak veriyor ve ilgili belediyeden bu zararın bedelini istiyor.

Kentsel yenileme kapsamında RİSK Raporu alırken dikkat!

Bankalar kentsel yenileme kapsamında, ev yenileme kredisi veriyorlar. Siz evinizi yenilemek için koştura koştura gidiyor ve bir risk raporu alıyorsunuz.İlgili Kanun gereği, Şehircilik Bakanlığı tarafından oturduğunuz o daire ile ilgili yıkım kararı çıkıyor ve 75 gün içerisine o dairenizi boşaltmak zorunda kalıyorsunuz. Yani, benim evim riskli raporu almak için koşmasın vatandaş. Evin gerçekten riskli olup olmadığını baktırmak başka bir şey, bankada bir broşür görüp ‘ baki kredi veriyormuş, evimi yapacağım’ demek başka bir şey! Eviniz gerçekten riskli ise, gerçekten yenilenmesi gerekiyor ise, o apartmanda toplantı yaparak, bunun detaylıca araştırmasını yapın. Rapor almanız gerekiyor ise tabii ki alın. Ama bankada bir işleminiz var, bir broşür gördünüz; tek başınıza gidip o raporu almanız durumunda bile, bu, o apartmandaki herkesi kapsayan bir duruma dönüşüyor. Yani, bu durumu apartmanınız ile paylaşın. Kendi içinde değerlendirme yaparak, bir kişinin başına buyruk risk raporu alması ( doğru değil.) Önünüzü görerek hareket etmeniz gerekiyor.

6306 sayılı Afet Yasası (Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası), tüketiciyi koruyan bir yasa değildir.  Oysa ki, vatandaşların da bu kararlar içinde yer almaları gerekir. Dolayısıyla bu, ciddi bir yerel yönetim sorunudur. Bu hususta, demokratik ve katılımcı yerel yöneticinin önemi büyüktür. Bizim yaşayacağımız çevreyi bizimle tartışmadan, ‘ ben yaptım oldubitti’ diyen bir anlayışı değil, bu tür kararların birlikte değerlendirilerek, demokratik, katılımcı bir ortamda birlikte tartışarak alınması gerektiği anlayışı çok önemlidir. Aksi durumda geriye dönülmez zararlar ile karşı karşıya kalırız. Yoksa ilçemiz yaşanmaz hâle gelir. Bu nitelikteki yönetimleri belirlemek, sorgulamak, talep etmek de bir vatandaş sorumluluğudur.

Yerel seçimler öncesinde adaylara taahhütname imzalatın

Hatta yerel yöneticilerden taahhütname isteyelim. Yerel yöneticiler sadece yapacaklarını değil, yapmayacakları şeyleri de taahhüt etsinler. Örneğin, ‘ yeşil alanları kesinlikle beton yığınına çevirmeyeceğim’ demek çok önemlidir. Bu da bir evrensel tüketici hakkıdır. Vatandaşlar, bunu imzalatsınlar adaylara. Tüketici bunu yerel yönetime aday olan herkesten talep etsin. Eğer aday ileride buna uymaz ise, ( vatandaş) sözleşmeye aykırılıktan ihtarname çekerek, o zararı, ayıplı hizmeti tazmin ettirebilir.

Biz biraz üşenen bir toplumuz!

Vatandaşlarımızın, insan haklarının onurlu duruşuna sahip çıkarak, gördükleri eksiklikleri, hataları ve ayıpları teşhir etme, şikâyet etme tarafında durmalarında fayda var. Biz biraz üşenen bir toplumuz ve şikâyetlerimizi sözlü yapan insanlarız. O yüzden hakkımızı ararken yazmaya üşenmeyelim, evraklarımızı mutlaka saklı tutalım. Hakkımızı bizzat kendimiz arayalım, ‘ benim yerime o yapsın, bu yapsın’ demeyelim. Kendi onurumuza, kendi geleceğimize sahip çıkmak aslında yaşam haklarımızın tamamına sahip çıkmaktır. Yasal haklarımıza sahip çıkmak, insanlık onurumuza sahip çıkmaktır.

Vatandaşa çağrı: TÜKODER’e üye olun!

Tüketici haklarına sahip çıkmak bir vatandaş sorumluluğudur. Bu, hem ülke ekonomisine, hem de kendimize sahip çıkmak demektir. Hak aramak, bizim kendi yaşam kalitemiz açısından çok önemlidir. Daha iyisini hak etmemiz için bu konuda bilinçli ve örgütlü olunması lâzım. O nedenle biz vatandaşlarımızı TÜKODER’de örgütlenmeye davet ediyoruz. İstanbul’da 13 tane şubemiz mevcut. Üye aidatımız yıllık 24 TL’dir. Ayda 2 TL gibi bir para bu. TÜKODER üyesi olan bir kişinin, eğitimden sağlığa yani yaşamın her alanında karşılaştığı problemler ile ilgili olarak, derneğin bütün olanaklarından yararlanma şansı var.

ALO 175 Ücretsiz şikâyet hakkı

Bu arada, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ALO 175 Tüketici Hattı’nı ücretsiz olarak arayarak, tüketici şikâyetlerinizi dile getirebilirsiniz.

Söyleşi: Arzu Başlantı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum