KAHVE VE ÇAY TÜKETİMİ KALBİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?

“Son yıllarda yapılan çalışmalar daha çok çay ve kahve içiminin geleneksel olarak üzerine atfedilmiş ‘zararlıdır’ etiketini ortadan kaldıracak niteliktedir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Rengin Çetin Güvenç, önemli bilgiler verdi.

KAHVE VE ÇAY TÜKETİMİ KALBİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?
19 Ekim 2022 - 14:44
Kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölümler dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer
aldığından günlük yeme içme alışkanlıklarımızın bu tür hastalıkları ne derecede etkilediği hem bilimsel camiyanın hem toplumların cevabını aradığı sorulardan biri haline gelmiştir.
‘Günlük 3-5 fincan tüketilmelidir’

Bugüne kadar yapılmış büyük çaplı analitik çalışmalar, kayıt çalışmaları ve gözlemsel çalışmalar kahve ve çay içim alışkanlığının günlük 3-5 fincanla sınırlı tutulması ve düzenli alımının kardiyovasküler  hastalıklar; kalp krizi, kalp yetersizliği, hipertansiyon ve hatta bazı ritim bozuklukları risklerinde azaltıcı bir etkiye sahip olabileceği yönündedir. Çay ve kahve gibi içeceklerin ana etken maddesi kafeindir fakat bunun yanında yüzlerce aktif biyokimyasal bileşiğide içermektedirler. Kalp ve damar hastalıklarını azaltıcı etkileri daha çok polifenoller diye adlandırılan biyokimyasallara bağlanmıştır.

‘Kafein alımı kilo kaybına neden oluyor’
Kahve özellikle klorogenik asid, anti-oksidan ferulik asit gibi polifenollerden zenginken, çay ağırlıklı
olarak katekin, theaflavin, thearubigin gibi aktif metabolitleri içermektedir. Burdaki polifenollerin
anti-oksidan, antinflamatuar etkilerinin yanısıra bağırsak mikrobiyotasını düzenleyerek oksidatif stresi
azaltmada ek katkı sağladığı düşünülmektedir. Ayrıca bu içeceklerin ana etken maddesi olan kafeinin
de kalp damar hastalıklarını önlemede damar iç yüzeyinden nitrik oksit olarak bilinen damarlar
üzerinde genişletici, damar duvar stresini ortadan kaldırıcı maddelerin salınımı artırıcı ve oksidasyonu
önleyici etkisi bulunmaktadır. Kafein alımının muhtemel yararlı etkilerinden biride kilo kaybına neden
olmasıdır. Gerek bağırsak mikrobiyatasının düzenleyici ve buna bağlı olduğu düşünüler yağ asitlerinin
emilimini azaltıcı etkisi gerekse metabolizma hızını artırıcı etkisi ile kilo kaybına yol açmakta ve
diyabet ve hipertansiyon gibi risk faktörlerini azaltarak kalp ve damar hastalıkları açısından dolaylı
koruyucu bir rol üstlenmektedir.

Tabi bu faydalı etkilerin kafein içeren bu içeceklerin düzenli ve orta doz olarak adlandırabilceğimiz
yani günlük 3-4 fincan çay tüketimine dek gelebilecek dozda alımında ortaya çıkabileceği akılda
tutulmalıdır. Düzenli kahve ve çay içme alışkanlığı olmayan bireylerin ani ve çok miktarda kafein
tüketimi özellikle adrenejik sistem dediğimiz stres hormonlarını tetikleyerek altta yatan ritim
bozukluğuna varsa şayet çarpıntı ataklarını artırıcı potansiyelinin olabileceği üzerinde durulmaktadır,
fakat bu etkinin düzenli tüketim sonrası gelişen toleransla birlikte ortadan kalktığı ve birde üstüne
Atrial Fibirilasyon benzeri ritim bozuklukları riskini azaltıcı etkisi olabileceği vurgulanmaktadır. Ayrıca kahvenin içinde bulunan kahweol ve kafestol gibi bileşenlerinin kolesterol metabolizmasını bozucu total kolesterol ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL düzeylerini artırıcı etkirinin olduğuda bilinen bir gerçektir. Her ne kadar bu negatif etkiler kahveden ziyade daha çok yanında tüketilen şeker ve diğer gıdalara bağlansada, özellikle aynı miktarda çay tüketimi ile kolesterol metabolizması arasında bozucu bir ilişki olmadığı gösterilmiştir.

Bugünkü veriler ışığında, bu kâr zarar dengesinde kalp sağlığı açısından şimdilik yarar tarafı terazide
ağır bassada doğrudan bu içeceklerin tüketin ve kalp damar hastalıklarınından korunun demek yerine
zararlı potansiyellerinin sanılanın aksine pekte olmadığını söylemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Ve unutulmamalıdır ki sağlığın altın kuralı düzenli ve dengeli beslenmedir.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum