"KADININ ADI HER ZAMAN VAR" KARMA SERGiSİ AÇILDI

Ressam Feriha Gökçen Özsarıkamış’ın Düzenlediği Sergi’de 64 Ressamın Tabloları Yer Alıyor

"KADININ ADI HER ZAMAN VAR" KARMA SERGiSİ AÇILDI
09 Mart 2019 - 22:00

Haber: Mehmet ÜNLÜ-Fotoğraflar: Şükrü DİSANLI

 

İSTANBUL-Uluslararası ressam Feriha Gökçen Özsarıkamış tarafından, “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü”ne ithafen düzenlenen resim sergisi büyük bir katılımla açıldı.

 

Kadıköy Fasıl Restaurant’ta düzenlenen sergide 64 ressama ait tablolar yer alıyor.

 

Klasik Gitar eşliğinde sunulan Latin-Pop Nostalji müziği ise sergiye renk kattı.

Ressam Feriha Gökçen Özsarıkamış sergiyi, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde düzenlemeleri ile ilgili, “ kimse kadınlarımızı asla küçümsemesin, artık gerçek şu ki, kadın her zaman her yerde vardır ve her alanda başarılı olduğu gibi ülkelerin gelişmesinde de büyük katkılar sağlamıştır. Kadınlar özellikle dünya barışı için kimsenin göstermediği çabaları göstermektedir” Dedi.

 

Atatürk’ün kadınlar için vurguladığı; “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözlerini hatırlatan Özsarıkamış, “işte bu nedenle artık kadınlarımız daima vardır ve bu nedenle sergimizin adını “KADININ ADI HER ZAMAN VAR” olarak belirledik” diye konuştu.

 

Eserleriyle katılan sanatçılara Feriha Gökçen Özsarıkamış tarafından takdim edilen sertifikaların ardından, bir gelenek haline gelen ve bayraklar eşliğinde hep birlikte söylenen “İzmir Marşı” ise sergiye ayrı bir coşku kattı.

 

ULU ÖNDER NELER SÖYLEMİŞTİ

“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”

 

“Dünyada her şey kadının eseridir.”

 

“Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

 

“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.”

 

“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”

 

“Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaşılır.”

 

“Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”

 

“Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”

 

“Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir.”

 

“Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirme’nin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!”

 

“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır! Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”

 

“Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.”

 

8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ NASIL KABUL EDİLDİ

İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde 28 Şubat 1909 tarihinde “Ulusal Kadınlar Günü” (National Women’s Day) adıyla kutlanan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadınların hak mücadelelerini ve erkeklerle karşılaştırıldığında yaşadıkları eşitsizliklerin azaltılması taleplerini gündeme getirdikleri önemli bir gündür.

 

Bu günün anılmaya başlayışının ardında gerçekliği halen tartışılan oldukça trajik bir olay yatıyor.

 

1955 yılında Fransa’da yayınlanan “L’Humanité “ gazetesinde yer alan bir yazıya göre 1857 yılında ABD’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi çalışma koşullarının düzeltilmesi isteğiyle greve başlamıştı. Ancak bu greve polis müdahale ederek işçilere saldırmıştı. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve hemen sonrasında fabrikada çıkan yangın esnasında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlar nedeniyle kaçamaması sonucu çoğu kadın, 129 işçi ölmüştü. İşçilerin olaylı geçen cenaze törenine de 10 bini aşkın insan katılmıştı. İşte, başlarda kadınlar gününün kutlanması bu kadar yoğun bir insan kaybıyla sonuçlanan olayları hatırlamak, kadın emekçilerin korumasızlıklarını gözler önüne sermek ve emekçi kadınların hak mücadelelerine destek olmak amacını taşıyordu. Birleşmiş Milletler’in “Kadınlar Günü” tarihçesinde ise 1909’da Amerika’da gerçekleştirilen ilk kutlama 1908’da Amerikalı kadın tekstil işçilerinin çalışma koşullarını protesto ettikleri greve dayandırılıyor.

 

Amerika dışında bu günün uluslararası olarak “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanılmasına Ağustos 1910’da Alman Sosyalist Partisi öncülerinden Clara Zetkin’in ve Rus sosyalist kadın yazar Alexandra Kollontaï’nin önerisiyle Kopenhag’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda karar verildi. “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” adıyla ilk kutlama 1911’de düzenlendi. Bu kutlamada kadınların oy hakkını elde etmeleri, çalışma hakkını ve çalışabilecekleri işler için eğitim hakkını elde etmeleri ve çalışma koşullarındaki ayrımcılığa son verilmesi talepleri dile getirildi. Bu amaçla Almanya, Avusturya, Danimarka ve İsveç’te yapılan toplantılara bir milyondan fazla insan katıldı.

 

1913 ve 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde ise barış yanlısı kadınlar “Dünya Kadınlar Günü”nü savaş karşıtı taleplerini dile getirmek amacıyla gündeme getirdiler. Bu amaçla Şubat sonu ve Mart başında toplantılar düzenlediler. Çarlık Rusyası’nda geçerli olan Jülyen takvime göre 23 Şubat 1917’de, Miladi takvime göre ise 8 Mart 1917’de Rusya’da kadın işçiler “ekmek ve barış” talepleriyle grev başlattılar. Kadınların eylemleri işçilerin de sokaklara dökülmesi ve olayların dallanıp budaklanmasıyla Rus Devrimi’ne giden yolu açtı. Dört gün sonra Rus Çarı tahtı terk etmiş ve kurulan geçici hükümet kadınlara oy hakkını vermişti. Ardından gelen Bolşevik Devrimi ise bu günü sahiplenecekti. Bu ilk grevi anmak amacıyla da 8 Mart 1921’de Lenin bu günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edecekti.

 

Birleşmiş Milletler “Dünya Kadınlar Günü”nü ilk olarak “Uluslararası Kadın Yılı” olarak kabul edilen 1975 yılının 8 Mart’ında kutladı. Buna karşın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kendisine bağlı ülkelerde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etmesi için 16 Aralık 1977 tarihine kadar beklemek gerekecekti.

 

TÜRKİYE’DE KADIN HAREKETLERİ

Türkiye’de kutlanan ilk “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” yasal olmayan bir şekilde 1921’de gerçekleşti. Yasal olarak ise ilk defa kamuya açık bir “Kadınlar Günü” kutlaması 1975 yılında İstanbul Osmanbey’deki Dostlar Tiyatrosu’nda İlerici Kadınlar Derneği (İKD)’nin kuruluş çalışmasını yürüten kadınların girişimiyle gerçekleşti. Bu amaçla derneğin düzenlediği ve 400 ile 500 arasında kadının katıldığı bir toplantıda Kadınlar Günü’nün anlam ve önemi üzerine konuşmalar yapılıp şiirler okundu. Aynı yıl Ankara’da da bir Kadınlar Günü kutlaması yapıldı.

 

8 Mart’ı kutlarken Türkiye kadınlarının yüz yılı aşkın bir süredir devam etmekte olan hak mücadelelerini de anmadan geçemeyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınlar on dokuzuncu yüzyılda dahi kurdukları çeşitli dernekler ve yayınladıkları dergi ve gazetelerle toplumsal yaşamda etkili olmaya ve seslerini duyurmaya başlamışlardı. Osmanlı kadınlarının kurdukları ilk dernekler arasında 1876’da Bosna ve Sırbistan’daki savaş nedeniyle İstanbul’a gelen yaralılara yardım edebilmek için kurulmuş olan Yaralılara Yardım Komitesi ve 1898’de Emine Semiye tarafından Selanik’te kurulan Şefkat-i Nisvan gibi dernekler yer alıyordu. Ancak feminizm kavramını açıkça kabul ederek çalışmalarını yürüten ilk dernek 28 Mayıs 1913’te kurulan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan oldu. Derneğin yayın organı olan Kadınlar Dünyası dergisi ise 1913’ten 1921’e kadar olan süreçte dokuz yıl yayın yaparak Cumhuriyet’ten önce kadınların yayınladığı 40’a yakın kadın dergisi ve gazetesi arasında en uzun ömürlü olandı.

 

8 Nisan tarihine kadar gezilebilecek sergide tabloları yer alan ressamlar şunlar:

 

Altan Öztürk, Atilla Yıldırım, Ayfer Yelken, Ayfer Hatipoğlu Sarı, Aysel Yüce, Bedia Sakin, Berdan Keser, Bilge Kuslu Mat, Birsen Ateş, Canan Aydın, Ebru Candan, Emine Güler, Eliza Khalvashi Başay, Fenniye Baykan, Feriha Başar Erçek, Feriha Gökçen Özsarıkamış, Ferman Aydın, Gülsen Şafak Domaç, Gülsevil Dilmenler, Handan Canan Savacı, Hatice Okyar Kümet, Havva Ünver, Hülya Esen, Hülya Seven Baloğlu, Kadime Keçeci, Meriç Öz, Mümin Candaş, Naim Fakkusoğlu, Naile Altınkalem, Necla Özbecetek, Necati Ünal, Nedret Can, Neşe Güçlü, Nevin Arslan Okmak, Nesrin Ani, Nezafet Koçmar, Nimet Kuyulu, Nuran Tavacı, Nurcan Avcı, Nurcan Özcan, Nurgül Baskılıç, Pakize Akkaya, Rezzan Kepsutlu, Rozay Nemedova, Semiha Duman, Sevda Helvacı, Serpil Topaloğlu, Sevgi Tezcanlı, Semahat Yılmaz, Sevgi Şane Uzun, Sibel Kuzu, Şükran İskender, Şirin Bilen Acemoğlu, Tuna Alpaslan, Tuba Dağdelen, Vedat Şenyüzlü, Vilye İlyas Berber, Yasemin Topçuoğlu, Yıldız Gönen, Zeliha Saçlı, Zerri Gökçe Çatalbaş, Zekiye Besler Kuşçu,Zinnet Cin Aksu ve Zülfiye Karaboğ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum