İtfaiyenin 300. yıl dönümü kutlu olsun

25 Eylül - 1 Ekim İtfaiye teşkilatının kuruluşunun 300. yıldönümü hasebiyle İtfaiyecilik Haftası’nı İstanbul Flaş olarak kutluyoruz.

İtfaiyenin 300. yıl dönümü kutlu olsun
25 Eylül 2014 - 16:55

Bugün İtfaiye teşkilatının kuruluşunun 300. yıldönümü. “25 Eylül-1 Ekim İtfaiye Haftası” diyerek adlandırdığımız tarih, itfaiyecilere ait; onların nazarında ise bizlere ait.

 

 

7 gün 24 saat sürekli görev başında olan ve canları pahasına ateşlerin içine girme tehlikesinde bulunan itfaiyeci kardeşlerimizin bu kutsal mesleği bizlere tâ eskiden beri yadigâr.

 

 

İtfa etmek kelimesinden gelen ve “söndürmek” anlamında kullanılan kelime, söndüren için de “itfaiyeci” olarak tabir edilir. İtfaiyenin ilkini “Tulumbacılar” oluşturur. Osmanlı’da yangın söndürme görevi üstlenenlere “Tulumbacılar” denirdi.

 

Yeniçeriler çıkan yangınlarda kanca, su kovası, balta ve benzeri aletler kullanarak söndürme işleminde bulunurlardı. Bu süre 1720 senesine kadar böyle devam etti. Yaptıkları işlere göre de mükâfat verilirdi.

 

 

Bedesten dellalında yangın söndürme aletleri bulunurdu ve ihtiyaç duyulduğu vakit dileyen oradan alırdı fakat bir süre kargaşalık oluştu bundan dolayı. Daha sonra Yavuz Sultan Selim yeniçeri ocağına verdi bu görevi. Yeniçerilerin aldığı bu görev, Tulumbacı ocağı oluşana kadar devam etti.

 

12 şehrin yarısı yanmış bir çağ geçirdik bir millet olarak. Nice felaket yangınlarını atlattık. Tâ ki Tulumbacıların o düzenli kurulumu gerçekleşene kadar.

 

 

18. asırlarda yangın tulumbaları oluşturulmaya başlandı. 1804 senesinde ise Tulumbacılar kadrosu büyüdü. 1827 yılları arasında İtfâiye Teşkilâtı kuruldu. 1869’da ise semt tulumbacıları oluşturuldu. Artık her semtte tulumbacı görevlileri olmaya başladı. 1923 itibariyle belediyelerce düzenlemeye geçildi ve itfaiyeciler artık İtfaiye teşkilatı olarak görev yapmaya devam etti.

 

Tulumbacılar naralar atardı şehirlerin sokaklarında. Şimdiki gibi siren sesleri yoktu. Koca gövdelerinden koca sesler ayyuka çıkar ve yangın söndürmeye gittiklerini belirtirlerdi. Hem yiğit hem korkusuz hem de canlarını hiçe sayarcasına ateşin içine girerlerdi. O zamandan bu zamana çok şey değişmedi. Bu kutsal görev şimdi büyük tankerli arabalarla yapılıyor ve şimdinin yiğitleri bu işi biraz daha korumalı şekilde gerçekleştiriyorlar.

 

 

İtfaiyecilik tarihinde ilginç ama bir o kadar da güzel bir gerçek olay var. Onu yazmadan edemedim. İşte buyurun:

“1749 yılında Şehr-i İstanbul'da çıkan yangınları gözlemek için, şimdi İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü içerisinde yer alan, Beyazıt kulesi inşa edildi ve kuleye bir nöbetçi gözcü, bir de kule ağası tayin edildi.


Kule ağaları, gece gündüz hep kulede kaldığından, bilhassa bekârlardan seçilirdi... Gece vakitleri bir yangın başlangıcı gören gözcü, kule ağasını "Ağa kalk! Çocuğun oldu!" diye uyandırır, yangın Üsküdar, Boğaziçi veya Beyoğlu'ndaysa "Çocuğun kız oldu ağa!" der, yok eğer duman suriçi İstanbul'dan tütüyorsa "Çocuğun erkektir ağa!" diye eklerdi...”

 

Sonrası, dört tulumbacı, içerisinde tulumbalarını sakladıkları sandukaları dört omuza yüklenip, yokuşlarda şahin gibi uçar, düz ovada keklik gibi seker ve yangının olduğunu belirten naraları göklere doğru salardı.

 


Allah bizlere daha böyle büyük yangınlar göstermesin. Güzelim İstanbulumuz ve diğer güzel şehirler yeşillik ve ferah bir şehir olarak Türkiye’nin kucağında huzurla kalsın. Yangınların korkusuz savaşçıları itfaiyecilerimizin haftalarını kutluyor, bu  meşakkatli görevlerinde Allah’tan yardımcıları olmasını diliyorum.

 

 

Hazırlayan: M. Taha İnci
İstanbul Ajansı


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum