İstanbulun türküleri ve hikayeleri
Başkadır her şeyi İstanbulun Her taşın altında bir hikâyesi vardır. Adına şiirler, Türküler yazılmıştır.
İstanbul deyince neler gelir insanın aklına? Tarih kokan dar sokaklar, vapur düdükleri, koşturan insanlar, çığlık çığlığa martılar, yarım kalan aşklar, İstanbul’da başlayan sevdalar… Bir de sevdalı gençlerin, sevdalarını İstanbul’la birleştirdiği şarkılar, türküler vardır. Kimi sevdiğini Ada sahillerinde bekler, kimi de İstanbul sokaklarında arar kaybettiği aşkını. “İstanbul” adının, semtlerinin geçtiği şarkı ve türküleri sizler için derledik.
Ada Sahillerinde Bekliyorum
Bu türkü, Suat Bey ve Şadiye Hanım’ın hüzünlü aşk hikâyesini anlatıyor.
Şadiye Hanım, zengin bir konağın müstesna kızıdır. Suat ise tahmin edeceğiniz üzere, fakir bir gençtir. Ve kader yine cilvesini yapmış, aykırı iki genci bir yaz günü Ada’da buluşturup, birbirine âşık etmiştir. Yine tahmin edileceği gibi, Şadiye Hanım’ın babası, kızını fakir gencimiz Suat’a vermek istememiştir. İki gencin dolu dizgin aşk yaşadığı güzel yaz günleri geride kalmış, Şadiye Hanım ve ailesi Ada’dan ayrılmıştır. Suat ise yaşadığı yer olan Ada’da kalmış, Şadiye’nin ona döneceği günü beklemiştir. Bu arada iki aşık mektuplarla haberleşmişlerdir.
Ne yazık ki, fırtınalı bir akşam, Suat Bey bu aşkın hasret ve hüznüne dayanamayıp kendisini, denizin azgın sularına bırakıvermiştir. Asıl üzücü durum ise ertesi sabah yaşanmış, önceki gün fırtına sebebiyle gelemeyen tekneden Şadiye’nin müjdeli mektubu gelmiştir. Mektupta yazanlar ise şöyledir: "Suat, babamı nihayet izdivacımıza ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz."
Üsküdar’a Gider İken Aldı da Bir Yağmur
Katibim Türküsü, Kırım harbi içinde, Abdülmecid zamanında çıkmıştır. İkinci Mahmut devrinde askerlere Avrupai kıyafetler giydirilmiş ancak sivil memurlar bu konuda serbest bırakılmışlardır.
Abdülmecid, İstanbul içindeki her memura setre ve pantolon giydirdi, mutaassıp kesim de bu olayı dillerine dolayıp “Gavur mukallitliği” dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı iç donuyla çıkmakla bir tuttular, özellikle de genç - eli yüzü düzgün katipler büsbütün dile düştüler. Kırım harbinde müttefikimiz olan İngilizlere Selimiye kışlası hastane olarak tahsis edilmişti.
İngiliz ordusundaki İskoç alayını kısa eteklerle gören halk bu askerlere “donsuz asker” lakabını takmıştı. Bu alay şarka hareket ederken, bir İskoçyalı bestekar bu birlik için bir marş besteledi. Bir İstanbul külhanisi de Selimiye Kışlasının Üsküdar yolu üzerinde olmasından esinlenerek ve “donsuz asker”ler için yazılan marşın müziği kullanarak katiplerle dalga geçmek için “Üsküdara giderken…” türküsünü yazdı.
Kadifeden kesesi
Eski zamanlarda yaşamış bir karı koca… Durumları kötü, geçim sıkıntıları var ama kimseden yardım almayacak kadar da gururlular… Tabi biraz da kavgalı… Koca son çare evi geçindirmek için kumara oturur kahvede, kadifeden yapılmış para kesesiyle, kazanma ümidiyle… Bu sırada kadın evde açlıktan ölmek üzere, işi deliliğe vurur, uydurduğu şarkıyı söyleyerek dans etmeye başlar. Hâlsizdir, ha düştü ha düşecek durumdadır.. “Oturmuş kumar oynar; ciğerimin; aaahhhhh ciğerimin köşesi” deyip, yere serilip, oracıkta ölüverir.
Arabaya Taş Koydum Hanımım
Arabaya taş koydum hanımım
Ben bu yola baş koydum hanımım
Seni gelecek diye hanımım
Bir yanımı boş koydum hanımım
Kekliğim vak vak ufak ufak ufak bas
Aç kolların sar boynuma
İster öldür ister as.
Beyoğlu’nda Gezersin
Beyoğlu'nda gezersin
Gözlerini süzersin
Sevdiceğim yavrucağım
Niçin niçin beni üzersin
Ah ah fıkır fıkır fıkırdama gel bana gel
Ah ah şıkır şıkır şıkırdama gel bana gel
Ey Bostancı
Ey bostancı bir bostan ver hastam var
(amman amman)
Hastam da değil Adalar'da Modalarda dostum var
Üç düşmanı (aman da) öldürmeye kastım var
(amman amman)
İstanbul’dan Üsküdar’a Yol Gider
İstanbul'dan Üsküdar'a yol gider
Yol gider çavuş yol gider
Hanımlara deste deste gül gider
Gül gider çavuş gül gider
Yandım çavuş yandım senin elinden
Elinden çavuş elinden
Çok sallanma kasatura da fırlar belinden
Belinden çavuş belinden
İstanbul Sokakları
Söyleyin sevgilim nerde
İstanbul sokakları
Çare bulun bu derde
İstanbul sokaklan
Onu benden siz aldınız
Onu benden siz çaldınız
Şimdi yalnız bıraktınız
İstanbul sokakları
Arabacı
Arabacı arabacı
İşte sana ben kiracı
(Arabacı sür nereye)
Beyoğlu'na
Yallah yallah yallah yallah
Haydindi tıkır mıkır yallah yallah
Arabaya da binelim
Beyoğlu'na da gidelim
(Arabacı sür nereye)
Üsküdar'a
İstanbul
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşamlar
Adalarında bahar Süleymaniyende güneş
Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri İstanbul
Gemilerde Talim Var
Bahriyeli yârim var
O da gitti sefere
Ne talihsiz başım var
Hani benim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim
Gemi gelir yanaşır
İçi dolu çamaşır
İstanbul'un kızları
Recep diye ağlaşır
Sarayburnu'nun ufak tefek taşları
Sarayburnu'nun ufak tefek taşları
Vak vak ötüyor da martı kuşları
Kalem olmuş o yarimin kaşları
Çil çil liralar mecidiye paralar
O beyaz gerdana taksak olmaz mı
A canım dizsek olmaz mı
Derleyen: İstanbul ajansi - Elif Kübra Süer
FACEBOOK YORUMLAR