İlknur Uygur ile Neden Türkü? Ya da neden sadece Rumeli Türkülerini konuştuk

İlknur Uygur ile Neden Türkü? Ya da neden sadece Rumeli Türkülerini konuştuk
15 Ağustos 2024 - 22:46 - Güncelleme: 15 Ağustos 2024 - 22:53
RUMELİ TÜRKÜLERİNE YENİ BİR SES, YENİ BİR SOLUK…                                       İLKNUR UYGUR…
Resmi rakamlara göre Türkiye nüfusunun neredeyse yarıya yakınını oluşturan Rumeli Balkan kökenli yurttaşlarımızın kültür sanat alanında, ulusal çapta yeteri kadar öne çıkan bir sanat elçisinin olduğunu söylemek güç gerçekten. Bu alanda aklımıza ilk gelen isim olan sevgili Arif Şentürk’de hakka yürüdükten sonra Rumeli Türküleri adeta öksüz kaldı. Bu alanda elbette istikrarlı ve ısrarlı bir biçimde yoluna devam eden, emek ve çaba harcayan birçok sanatçı var, onlara da haksızlık etmeyelim ancak, TRT kökenli bir iki ismi saymazsak, Edirne’den Ardahan’a her kesimin gündeminde olan bir Rumelili sanatçı neredeyse yok gibi. Tabi burada bu camianın ileri gelenlerinin, derneklerinin ve federasyonlarının, hatta Rumeli Balkan ve Trakya coğrafyasında seçim kazanarak Belediye başkanı olan Belediye başkanlarının da sorgulanması gerekiyor. Bu Belediyeler özellikle milli bayramlarda ya da bölgeye ait özel günlerde yaptıkları festivallerde popüler sanatçılara yüz binlerce, hatta milyonlarca lira bütçe ayırırken, Rumeli Balkan ve Trakya türküleri okuyan sanatçıları adeta görmezden geliyorlar…

Evet, bugün sizlere yukarıda çerçevesini çizdiğimiz makus talihi tersine çevirme yolunda iddialı olan bir ismi, 26 Temmuz 2024 tarihinde “Rumeli Esintisi” adlı albümü ile müzik piyasasına hızlı bir giriş yapan değerli sanatçı Sn İlknur Uygur ile neden türkü? Ya da neden sadece Rumeli türkülerini konuştuk

Yaşar Kaba; Sn Uygur, öncelikle röportaj davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Albümle ilgili bölüme geçmeden önce biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Kimdir İlknur Uygur? Sanırım dinleyicilerinizin de bu konuda bir merakı ve bir beklentisi vardır.

İlknur Uygur : Merhaba, öncelikle asıl ben size teşekkür ediyorum. Yazın hayatında önemli bir birikime ve tecrübeye sahip böylesine köklü bir yayın organınca röportaja layık görülmek benim için bir onurdur, çok teşekkürler. Sorunuza gelince; ben 1970 İstanbul Bakırköy doğumluyum ancak Yunanistan İskeçe kökenli bir ailenin kızıyım. Babamın da profesyonel bir müzisyen olması nedeniyle müziğin büyülü tınılarıyla daha bebek yaşlarımda tanıştım diyebilirim. Çok küçük yaşlardan itibaren babamın evde yaptığı sahne provalarına ve zaman zaman da bizi götürdüğü çalıştığı mekanlardaki sahne performansına tanığım. Aslında müzik alanında bir şeyler yapma isteği daha o yıllardan beri içimde bir hevesti. Fakat ben daha 11 yaşındayken maalesef babam vefat etti ve ben Lise öğrenimimden sonra çalışma hayatına atılmak zorunda kaldım. Sırasıyla bir bankada, özel bir hava yolu şirketinde ve en son milli eğitim bakanlığı bünyesinde bir okulda çalıştım ve oradan da emekli oldum. Bu süre içinde açık öğretim fakültesine de devem ettim ve iktisat fakültesini bitirdim. Lise öğrenimim sırasında müzik derslerine ayrı bir önem verir, hocamızın öğrettiği teorik bilgileri çok dikkatli dinlerdim ancak bu alanda bir girişim yapmak nasip olmadı. Bu işler için belli bağlantılarınızın olması ya da hayatınızdan belli ödünler vermeniz gerekiyor maalesef. Doğru insanlarla karşılaşmadığınız zaman bu tarz girişimlerin sonunun hüsranla bittiğine dair birçok örnek var ülkemizde. Milli ve manevi değerlerin ön planda olduğu bir aile ortamında yetiştim ve bu alanda bireysel olarak bir girişim yapmam zaten o kadar kolay değildi.
2020 yılında Annemle beraber İstanbul’dan ayrılıp Tekirdağ Şarköy’e yerleşme kararı benim hayatımda bir dönüm noktası oldu adeta. Bir arkadaşımın önerisi ile Şarköy Halk Eğitim Merkezindeki koro çalışmalarına katıldım ve buradaki en büyük şansım da koro şefimizin değerli müzisyen Sn Fevzi Kurtuluş’un olmasıydı. Hocam koro çalışmaları esnasında bendeki kabiliyeti, ritim kulağımı, sesimin oktavını fark edip konserlerde bana solo eserler vermeye başladı. Çocukluk hayallerime ulaşma yolculuğumun ilk adımlarıydı adeta bunlar ve her konserden sonra kendime olan güvenim biraz daha pekişti. 2022 Yılında değerli hocam Fevzi Kurtuluş’un öncülüğünde, benim de içinde olduğum bir ekiple beraber Şarköy Rumeli Kültür ve Dayanışma derneğini kurduk. Derneğin fiziki şartları ve mini bir sahnesinin de olması bize daha rahat bir çalışma ortamı sağladı. Bir süre derneğimizin korosunda da görev aldım ve konserlerde solo eserler icra ettim. Ayrıca dernek binamızda yaptığımız özel gecelerde tek başıma dinletiler de verdim. 2023 yılında derneğimizin korosuna 2 CD den oluşan bir çalışama yaptık ve bu çalışma Asrın Müzik etiketi ile piyasaya çıktı. Bu albüm içinde de 3 eser seslendirdim. Bu eserler dijital platformlarda, özellikle de you tube de büyük ilgi gördü ve bir amatör sanatçı için küçümsenmeyecek sayılarda beğeni sayısına ulaştı. Hemen akabinde hocamın da teşvişi ve desteği ile Rumeli Esintisi adlı albümün çalışmasına başladık ve bu albümde 26 Temmuz 2024 tarihi itibarı ile tüm dijital platformlarda yerini aldı.

Yaşar Kaba: Uzun ama kapsamlı bir tanıtım oldu Sn Uygur. Sanırım okuyucuların kafasında size dair bir soru işareti kalmamıştır. Biraz albümden, içeriğinden, emeği geçenlerden bahsetmek ister misiniz?

İlknur Uygur ; Tabii ki, öncelikle bu albümdeki en büyük pay hiç kuşku yok ki hocam Sn Fevzi Kurtuluş’undur. Bir müzik albümünün mutfak aşamasının nasıl meşakkatli olduğunu onun aylar süren uğraşısı sonrası öğrendim. Uzun bir aranje döneminden sonra onun evindeki home studio ortamında canlı sazlar çaldı. Nefesli sazlarda Özcan Yılmaz’a, bağlama ve Cura’da Sn Mustafa Atıcı’ya buradan özel bir teşekkür etmek istiyorum çünkü bir Aydın’dan, biri İstanbul’dan geldi ve tamamen hocamın hatırına emek harcadılar ve biz sadece geliş gidiş ücretlerini karşıladık, bu özveri gerçekten unutulmaz. Onun dışında Bass Gitarları çalan Sn Kemal Eren’e ve bir eserimize Klasik Gitarı ile eşlik eden Sn İnan Tat’a da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Tabi bir de vokallerimiz var. Dernekten ve korodan arkadaşlarım sevgili Ayşe Sayın’a ve sevgili Tülin Sarı’ya da kalpten teşekkürler. Albümlerin genelde son aşaması, yani mix ve mastering çok önemlidir, hatta en önemli aşamadır diyebiliriz. Mix’i yine hocam Fevzi Kurtuluş yaptı, mastering’i ise bu alanda konusunun uzmanı Sn Muammer Tokmak üstlendi ve bu albüm de dijital platformlarda Asrın Müzik etiketi ile yerini aldı. Albümde kendi bölgemden, yani ailemin geldiği Batı Trakya bölgesinden iki türkü var, birisi Çobani Çobani adlı eser, bir diğeri ise hikayesi oldukça hüzünlü olan Poş Poş Köprüsü adlı türkü. Sözü ve Bestesi hocam Fevzi Kurtuluş’a ait Rumeli Düğün Türküsü adlı eser ise bizim en iddialı olduğumuz eserlerden ve inanıyor ve umut ediyoruz ki sadece Rumeli Düğünlerinde değil yurdumuzun birçok bölgesindeki düğünlerde insanlarımıza halay çektirecek. Bir diğer eserimiz ise orjinali bir Makedon halk türküsü olan bir eser. Değerli hocam Fevzi Kurtuluş esere Türkçe sözler yazdı ve ortaya romantik bir türkü çıktı diyebiliriz. Ve sonuncu eser bir beste türkü. Sözü ve bestesi Türkiye’deki Boşnak müziğinin değerli temsilcisi Sn Zikri Özdemir Hot’a ait, Zeynep ile Aliş. Bu eseri okumamıza izin verdiği için Sn Özdemir’e de özel bir teşekkür göndermek istiyorum sizin aracılığınız ile.
Yaşar Kaba: Sn Uygur siz Bakırköy gibi bir yerde doğdunuz. İstanbul, Bakırköy belki de İstanbul’un en Avrupai ilçesi diyebiliriz. Böyle bir ilçede yetişip türkülere gönül vermek doğrusu takdire şayan bir tutum. Ama bir de size soralım, neden türkü? Ya da neden sadece Rumeli türküleri?
İlknur Uygur : Daha önce milli ve manevi değerlere bağlı bir aile ortamında yetiştiğimi söylemiştim. Evet İstanbul’luyum. Bakırköy’lüyüm ve her tür müziği dinler ve saygı duyarım. Ancak türküler benim için bir yaşam biçimi. Hele de Rumeli türküleri vazgeçilmezim. Yeri geldiğinde psikolojik durumuma ya da bulunduğum ortama göre her tür müziği dinlerim ancak türküler ruhuma, yüreğime bir başka hitap eder. Sanırım bu genlerden gelen bir şey, zorlamayla ya da sonradan olacak bir şey değil. Bir de benim son süreçlere kadar sürekli halkla iç içe olduğum birçok sosyal faaliyetim oldu ve genelde ihtiyaç sahibi yoksul ailelerle muhatap olduğum için oradaki gözlemlediğim hayatlar türkülerle örtüştü diyebilirim. Bundan sonra da sanatsal yaşamıma türküler yön verecek, özellikle de Rumeli Türküleri. Sizin giriş bölümünde bahsettiğiniz açığı kapatma, yeni kuşaklara alan açma, Rumeli türkülerini gelecek kuşaklara taşıma noktasında bir çabanın içinde olacağım inşallah.

Yaşar Kaba: Yoksul ailelerle muhatap olduğunuz alan nedir, doğrusu merak ettik ama halkla iç içe olmak ve beraberinde bir büyük şehir çocuğu olarak halkın türkülerini sahiplenmek, oldukça etkileyici. Bir türkü sever ya da türkü icracısı olmak la halkla direkt bağ kurmak arasında bir bağlantı var mı sizce?

İlknur Uygur : Kesinlikle var. Özellikle kitle çalışması yapan kişi ve kurumlar bunu mutlaka dikkate almalı. Hatta şöyle diyelim, sadece türküler değil, halk biliminin tamamının etkisi var. Halk bilimi, yani folklor bir bütündür, bir yaşam biçimini kapsar. Biz de genelde folklor deyince halk oyunları anlaşılır ancak halk oyunları da türküler de folklorun içinde birer alt başlıklardır. Bunun yanında giyim kuşamdan tutun, yemek kültürüne kadar, ninnisine manisine kadar hepsi ama hepsi belirleyici. Yani türküler aslında insan hayatında bir oto kontrol mekanizması da oluşturuyor. Siz türküleri sahiplendiğinizde, türkülere gönül verdiğinizde size dayatılan o yoz, çürümüş gayri ahlaki kültürü de parçalamış oluyorsunuz. Türkü söylüyorsanız oturuşunuza, kalkışınıza, giyim kuşamınıza, ağzınızdan çıkan söze dikkat edeceksiniz, kendinize ve o türküleri yakanlara, o türkünün yakılmasına neden olan yaşanmışlıklara bir saygınız olacak.

Yaşar Kaba: Sn Uygur çok kapsamlı ve de çok verimli hatta öğretici bir röportaj oldu, tekrar teşekkür ediyoruz. Son olarak neler söylemek istersiniz?
İlknur Uygur : Rica ederim, asıl ben size teşekkür ediyorum. Kendimi ifade etme ve albümümü tanıtma şansı verdiniz. Son olarak özellikle halk müziği ile ilgilenen gençlere ve ailelere bir masaj vermek isterim. Öncelikle topluma dayatılan popüler kültüre rağmen uğraşı alanı olarak halk bilimini, türküleri seçen bütün gençlerimizin gözlerinden öpüyorum. Türküleri sahiplenmek aslında vatanı sahiplenmekle eş anlamlıdır. Türküler millet birliğimizin de en büyük güvencesidir. Hatta vatan savunmasında silahlı kuvvetler kadar etkilidir, buna yürekten inanıyorum. Son sözüm de ebeveynlere olsun. Çocuklarınızı mutlaka halk kültürü ile halk çalgıları ile halk oyunları ile tanıştırın. Onları bilgisayar bağımlılığından kurtarmanın, tehlikeli mecralara sürüklenmekten korumanın, uyuşturucudan, kumardan, sapkın akımlardan korumanın biricik yolu da türkülerdir diyorum. Türkü dinleyen çocuk anne babasına, anasına atasına saygılı olur, vatansever olur, emeğin alın terinin helal lokmanın kıymetini bilir.  Bu röportajı sonuna kadar okuma sabrı gösteren herkesi türkülerin dostluğu ve sıcaklığı ile bir kez daha selamlıyor, bu fırsatı verdiğiniz için de size bir kez daha teşekkür ediyor, yayın hayatınızda başarılar diliyoruz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum