HÜSEYİN BAŞ: "ATATÜRK ÇİZGİSİNDEN UZAKLAŞIRSAK ÜLKE PARAMPARÇA OLUR"
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş TELE1’de Enver Aysever’in sunduğu Ayrıntılar programına konuk oldu.
05 Ekim 2022 - 18:32 - Güncelleme: 07 Ekim 2022 - 19:32
BTP’nin merhum lideri Prof. Dr. Haydar Baş’ın ve Mustafa Kemal Atatürk’ün, bugünkü FETÖ çizgisinin temsilcisi olan kesimlerin iftiralarına maruz kaldığını ifade eden Hüseyin Baş, “Bu iftiralar FETÖ'nün attığı iftiralardır. 28 Şubat'tan sonra yaşanan dönemlerde FETÖ'nün bizi toplumdan dışlamak için attığı iftiralardır. Bu iftiraların tersi Atatürk'e atılmıştır. Mesela, ‘Atatürk Kuran yakmıştır, ezan yasaklamıştır, din düşmanıdır şudur budur’ diye bir sürü iftira var. Halbuki Atatürk'e baktığınızda Atatürk gayet mütedeyyin hepimizden daha muhafazakar bir insan. İngiliz, Yunan diyor ki, 'bu ülkeyi bölmek istiyorsak bu ülkenin temel kodlarıyla oynamamız lazım. Ne yapabiliriz. Atatürk çizgisinden bu ülkeyi uzaklaştırırsak bu ülkeyi paramparça yapabiliriz” dedi.
Laiklik tartışmalarına da değinen Baş, laikliğin zannedilenin aksine dini yok eden bir kurum olmadığını aksine dindarı da koruyan bir kurum olduğunu belirterek, “Laiklik olmazsa ne oluruz biliyor musunuz? En güçlü ya da en demogoji yapabilen cemaatin din algısının altında İslam yaşadığımızı zannederiz” dedi.
“Başörtüsünün suiistimal edilmesi doğru değil”
BTP liderine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı da soruldu.
Hüseyin Baş şunları söyledi:
“Ben şu anda Türkiye'de başörtülü bir hanımefendinin bir baskıya maruz kaldığını gözlemlemiyorum. Bugün hakim olabiliyor, öğretmen olabiliyor, kamuda başka bir alanda çalışabiliyor, sokakta gezebiliyor vs. Dolayısıyla Türkiye'de şuanda başörtüyle ilgili yaşanan bir sorun yok. Aslında bugünkü tartışma başörtülülere de bir hakaret. Neden? Şimdi siz bir siyasi partinin başkanı olarak veya bir ideolojinin temsilcisi olarak size ait olmayan fikirdeki insanları kendinize yakınlaştırmak istiyorsunuz. Bu yüzden 'ben şu insanlara özgürlük tanıyacağım' diyorsunuz. Peki siz bu insanların tamamının AKP’li olduğunu, bu insanların tamamının Cumhur İttifakı'nda olduğunu nereden çıkardınız? Ben size çok net bir şey söyleyeyim, bugün Türkiye'de başörtülülerin oy tercihini bir anketle sorsak, başörtülü hanımefendilerin en az yüzde 50'si AKP demiyordur. Bu, benim gözümde o insanları da ötekileştirmektir, o insanları da bir yere itmek bir kutba dahil etmektir. Şimdi bu biraz da cinsiyetçi yaklaşıma gidiyor. Burada ne var? Kamu kurumlarına başörtülü insanlar özgürce girsin veya girmesin gibi bir yaklaşım var. Peki bunun erkek kısmını ne yapacağız? Erkek başını örtmüyor ama başka bir dünyada yaşıyor, başka bir düşünceye sahip. Belki Cumhuriyet ilkelerine aykırı, belki anayasaya başkaldırır vaziyette bu da mümkün ama siz onu Yargıtay Başsavcısı yapabilirsiniz ama siz onu Cumhurbaşkanı yapabilirsiniz, Başbakan yapabiliriz ve haberiniz olmaz. Ben muhafazakar çevreyi tanıyan biri olarak söylüyorum; Başörtüsü bir bayrak değildir. Bunu bir bayrak gibi ne seküler kısmın ne de muhafazakar kısmın sallaması doğru değildir. Bunun suistimal edilmesi de doğru değildir. Bu bir yaşayış biçimidir, bu bir inanç biçimidir. Dolayısıyla bunun üzerinden siyaset yapmak gerçekten hoş bir şey değil. Bu o insanlara da hakaret.”
“Şu anda AKP’liler bile başkanlık sisteminden memnun değil”
Altılı masaya ilişkin görüşleri de sorulan BTP lideri, “Bu 6 partinin birlikte oturmasının sebebi ideolojilerinin, görüşlerinin aynı olması değil. Siz onlarla aynı dünyada bile olsanız o masada yer almıyorsunuz. O masada 6 partiyi bir arada tutan başka bir etken var” dedi.
Hüseyin Baş, Enver Aysever’in, “Parlamenter sisteme dönmek için geçici bir süre bir aradayız” diyorlar sözlerine ise şu şekilde cevap verdi; “Türkiye'de parlamenter sisteme dönmek isteyen 6 parti yok ki, belki 16 tane var. Bence buna şu anda Erdoğan da dahil! Bunu altılı masa çıkarmasaydı bence Cumhurbaşkanı 'parlamenter sisteme dönelim, ben de yüzde 30-35 ile tek başına iktidarı yakalayayım’ derdi. Şu anda oradan dönemiyor. Türkiye'de herkes parlamenter sistem istiyor. Bir şey denedik, çocuğa ‘cıs cıs’ dedik ama o çocuk bizi dinlemedi ve eli yandı. Şimdi elini çekmek istiyor ama biryandan da delikanlılığa laf ettirmiyor ama eli yanıyor orada. Bunu herkes yaşıyor. Ben Türkiye'de başkanlık sisteminden memnun bir Allah kulu olduğuna inanmıyorum, buna AKP dahil. Bu insan fıtratına da aykırı”
“Basılan para devletin borçlandığı para”
Hüseyin Baş programda ekonomi üzerine de değerlendirmelerde bulundu.
Milli Ekonomi Modeli’nin ‘devletler kendi milli paralarıyla alış verişlerini yapsınlar’ dediğini ifade eden Hüseyin Baş, “Bugün biz para basıyoruz. Para basmamız bir sorun değil. Bizim kasamızdaki döviz rezervine karşılık para basmamız bir sorun. Yani bizim bastığımız para aslında devletin borçlandığı para. Piyasada para oluşturabilmemiz için borçlanmaya ihtiyacımız yok ki” dedi.
Devletin senyoraj hakkını kullanması gerektiğini söyleyen Baş, “Şuan Türkiye'de piyasada 100 liralık mal var, peki piyasada kaç para var? GSMH'nin M1'e oranı yüzde 3. Piyasada 100 liralık mal var ama 'alın size 3 lirayal ticaret yapın' diyorsunuz. 3 lira ile 100 liralık malı nasıl alabiliriz? Bu oran, Avrupa'da yüzde 11, ABD'de yüzde 17, dünyanın birçok ülkesinde yüzde 20'nin üzerine çıkmış vaziyette ama Türkiye'de yüzde 3. Nasıl alacağım ben bunu, alamayacağım. Dolayısıyla ben para basacağım derken hunharca para basacağım demiyorum” dedi.
“Türkiye’de ithale dayalı üretim var”
Türkiye'de ithal ürüne dayalı bir üretim olduğunu da söyleyen Hüseyin Baş, “Biz her ürettiğimizde döviz ihtiyacımız var. Mesela bardak üreteceğiz sapını ithal ediyoruz, telefon üreteceğiz ekranını ithal ediyoruz. Bunu yapabilecek alt yapımız var, hammaddemiz var ama biz bunu ithal ediyoruz. Orada köprü yapılıyor. Niye Güney Koreli yaptı, biz yapsaydık! Niye o teknoloji biz de yok? Köprü dediğiniz halat, beton, mühendis, işçi. Zaten çete diye adlandırdığınız firmalar Türkiye'deki mühendis ayağını yaptı, Türkiye yaptı yine. Her şeyini biz yaptık ama biz döviz borcuyla birlikte köprü yaptık. Niye? Bizde bu yok! Bizde gençlik var, insan var, bu insana yatırım yapın. Steve Jops bu topraklardan çıksaydı Steve Jops olmayacaktı sorun bu, sorun senin sistemin” dedi.
Laiklik tartışmalarına da değinen Baş, laikliğin zannedilenin aksine dini yok eden bir kurum olmadığını aksine dindarı da koruyan bir kurum olduğunu belirterek, “Laiklik olmazsa ne oluruz biliyor musunuz? En güçlü ya da en demogoji yapabilen cemaatin din algısının altında İslam yaşadığımızı zannederiz” dedi.
“Başörtüsünün suiistimal edilmesi doğru değil”
BTP liderine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı da soruldu.
Hüseyin Baş şunları söyledi:
“Ben şu anda Türkiye'de başörtülü bir hanımefendinin bir baskıya maruz kaldığını gözlemlemiyorum. Bugün hakim olabiliyor, öğretmen olabiliyor, kamuda başka bir alanda çalışabiliyor, sokakta gezebiliyor vs. Dolayısıyla Türkiye'de şuanda başörtüyle ilgili yaşanan bir sorun yok. Aslında bugünkü tartışma başörtülülere de bir hakaret. Neden? Şimdi siz bir siyasi partinin başkanı olarak veya bir ideolojinin temsilcisi olarak size ait olmayan fikirdeki insanları kendinize yakınlaştırmak istiyorsunuz. Bu yüzden 'ben şu insanlara özgürlük tanıyacağım' diyorsunuz. Peki siz bu insanların tamamının AKP’li olduğunu, bu insanların tamamının Cumhur İttifakı'nda olduğunu nereden çıkardınız? Ben size çok net bir şey söyleyeyim, bugün Türkiye'de başörtülülerin oy tercihini bir anketle sorsak, başörtülü hanımefendilerin en az yüzde 50'si AKP demiyordur. Bu, benim gözümde o insanları da ötekileştirmektir, o insanları da bir yere itmek bir kutba dahil etmektir. Şimdi bu biraz da cinsiyetçi yaklaşıma gidiyor. Burada ne var? Kamu kurumlarına başörtülü insanlar özgürce girsin veya girmesin gibi bir yaklaşım var. Peki bunun erkek kısmını ne yapacağız? Erkek başını örtmüyor ama başka bir dünyada yaşıyor, başka bir düşünceye sahip. Belki Cumhuriyet ilkelerine aykırı, belki anayasaya başkaldırır vaziyette bu da mümkün ama siz onu Yargıtay Başsavcısı yapabilirsiniz ama siz onu Cumhurbaşkanı yapabilirsiniz, Başbakan yapabiliriz ve haberiniz olmaz. Ben muhafazakar çevreyi tanıyan biri olarak söylüyorum; Başörtüsü bir bayrak değildir. Bunu bir bayrak gibi ne seküler kısmın ne de muhafazakar kısmın sallaması doğru değildir. Bunun suistimal edilmesi de doğru değildir. Bu bir yaşayış biçimidir, bu bir inanç biçimidir. Dolayısıyla bunun üzerinden siyaset yapmak gerçekten hoş bir şey değil. Bu o insanlara da hakaret.”
“Şu anda AKP’liler bile başkanlık sisteminden memnun değil”
Altılı masaya ilişkin görüşleri de sorulan BTP lideri, “Bu 6 partinin birlikte oturmasının sebebi ideolojilerinin, görüşlerinin aynı olması değil. Siz onlarla aynı dünyada bile olsanız o masada yer almıyorsunuz. O masada 6 partiyi bir arada tutan başka bir etken var” dedi.
Hüseyin Baş, Enver Aysever’in, “Parlamenter sisteme dönmek için geçici bir süre bir aradayız” diyorlar sözlerine ise şu şekilde cevap verdi; “Türkiye'de parlamenter sisteme dönmek isteyen 6 parti yok ki, belki 16 tane var. Bence buna şu anda Erdoğan da dahil! Bunu altılı masa çıkarmasaydı bence Cumhurbaşkanı 'parlamenter sisteme dönelim, ben de yüzde 30-35 ile tek başına iktidarı yakalayayım’ derdi. Şu anda oradan dönemiyor. Türkiye'de herkes parlamenter sistem istiyor. Bir şey denedik, çocuğa ‘cıs cıs’ dedik ama o çocuk bizi dinlemedi ve eli yandı. Şimdi elini çekmek istiyor ama biryandan da delikanlılığa laf ettirmiyor ama eli yanıyor orada. Bunu herkes yaşıyor. Ben Türkiye'de başkanlık sisteminden memnun bir Allah kulu olduğuna inanmıyorum, buna AKP dahil. Bu insan fıtratına da aykırı”
“Basılan para devletin borçlandığı para”
Hüseyin Baş programda ekonomi üzerine de değerlendirmelerde bulundu.
Milli Ekonomi Modeli’nin ‘devletler kendi milli paralarıyla alış verişlerini yapsınlar’ dediğini ifade eden Hüseyin Baş, “Bugün biz para basıyoruz. Para basmamız bir sorun değil. Bizim kasamızdaki döviz rezervine karşılık para basmamız bir sorun. Yani bizim bastığımız para aslında devletin borçlandığı para. Piyasada para oluşturabilmemiz için borçlanmaya ihtiyacımız yok ki” dedi.
Devletin senyoraj hakkını kullanması gerektiğini söyleyen Baş, “Şuan Türkiye'de piyasada 100 liralık mal var, peki piyasada kaç para var? GSMH'nin M1'e oranı yüzde 3. Piyasada 100 liralık mal var ama 'alın size 3 lirayal ticaret yapın' diyorsunuz. 3 lira ile 100 liralık malı nasıl alabiliriz? Bu oran, Avrupa'da yüzde 11, ABD'de yüzde 17, dünyanın birçok ülkesinde yüzde 20'nin üzerine çıkmış vaziyette ama Türkiye'de yüzde 3. Nasıl alacağım ben bunu, alamayacağım. Dolayısıyla ben para basacağım derken hunharca para basacağım demiyorum” dedi.
“Türkiye’de ithale dayalı üretim var”
Türkiye'de ithal ürüne dayalı bir üretim olduğunu da söyleyen Hüseyin Baş, “Biz her ürettiğimizde döviz ihtiyacımız var. Mesela bardak üreteceğiz sapını ithal ediyoruz, telefon üreteceğiz ekranını ithal ediyoruz. Bunu yapabilecek alt yapımız var, hammaddemiz var ama biz bunu ithal ediyoruz. Orada köprü yapılıyor. Niye Güney Koreli yaptı, biz yapsaydık! Niye o teknoloji biz de yok? Köprü dediğiniz halat, beton, mühendis, işçi. Zaten çete diye adlandırdığınız firmalar Türkiye'deki mühendis ayağını yaptı, Türkiye yaptı yine. Her şeyini biz yaptık ama biz döviz borcuyla birlikte köprü yaptık. Niye? Bizde bu yok! Bizde gençlik var, insan var, bu insana yatırım yapın. Steve Jops bu topraklardan çıksaydı Steve Jops olmayacaktı sorun bu, sorun senin sistemin” dedi.
FACEBOOK YORUMLAR