HOSTESLİKTEN UÇAK PİLOTLUĞUNA: DİKKAT! KOKPİTTE KADIN VAR!

Haylaz bir öğrencilikten, uçak pilotluğuna gidişin hikâyesi. Üstelik bir kadın olarak, hem de çocuklu! Üstelik lise yıllarında hiç selam vermediği kosinüslere, sinüslere, integrallere yıllar sonra âdeta sarılarak! Bir yaşam hikâyesi: Reyhan KUVEL... İçimizden biri.

HOSTESLİKTEN UÇAK PİLOTLUĞUNA: DİKKAT! KOKPİTTE KADIN VAR!
23 Ağustos 2013 - 00:35

Reyhan Kuvel, 40 yaşında. Beykozlu. Şu anda özel bir havayolunda 2. pilot olarak görev yapıyor. Bir kız çocuğu annesi. Haylaz bir eğitim hayatının ardından, bakmış ki, olacak gibi değil, liseden mezun olur olmaz, dört kol ile İngilizce öğrenmeye sarılmış; ardından ise ver elini uçuş hostesliği! Ancak, hayâli pilot kabininin içinde bulunup o uçağı kullanmak, yani çocukluğunda herkesin kendisine güldüğü o rüyasını gerçekleştirmek olunca, hayat onun için biraz daha zor ancak bir o kadar da keyifli hâle gelmiş!

Onunkisi, “ erkekler dünyası” olarak kabul edilen bir dünyada ilginç ve 7’den 70’e her Âdem evladı için bir o kadar da ders dolu bir yaşanmışlık hikâyesi…

Sevgili Reyhan, şunu sorarak başlamak istiyorum: Türkiye’de kaç kadın pilot var; bilgin var mı?

Şu an çok az sayıda olduğunu biliyorum ancak tam sayı veremiyorum. Her şirkette bir ya da iki tane. Türk Hava Yolları’nda, Askeriye’den gelenler ile birlikte biraz daha fazla. Ancak tabii, uçuş okulları fazlalaştıkça sayımız da artmaya başladı. Bu da harika bir şey! Ben genelde çalıştığım şirketlerde hep tek kadın pilot oldum. İnsan yanında en azından bir tane daha kadın pilot olsun istiyor! Erkeklerin dünyası içinde 2 tane olduğu zaman hoş oluyor!  Daha çok olalım istiyorum!

Hayallerinde pilotluk ne zamandan beri vardı?

Beykoz Çubuklu İlkokul’unda okuduğum sıralarda bir film seyretmiştim; çok net hatırlıyorum! İnanılmaz güzel bir çizgi filmdi. Tahtadan bir tane uçak vardı ve içindeki kahramanı da onu dağlardan, ovalardan, denizin üstünden uçuruyordu. Bu çizgi film üzerine, “ ben pilot olacağım” dedim! İlkokulun son gününde, rehberlik hocamız sınıfa gelmişti ve bize ileride ne olmak istediğimizi sormuştu. Sınıf birincimiz, “ ben başbakan olacağım!” dedi. Ben de, “ pilot” cevabını vermiştim. Bunu söylediğimde bana çok güldüler; rehber hocamız bile! Ben de güldüm! Ama hayallerinin peşinden koşacaksın. Sınıfımızdan hep uçuk hayalleri olanlar bir yerlere geldiler!

Bu hayâlin hiç değişmedi mi?

Bu dilek bende hiç değişmedi. Ortaokuldayken de, ‘ sporcu olacağım ama pilot olup müsabakalara kendi uçağım ile gideceğim’ diye hayâl ederdim. Bu hayâlimi gerçekleştiremedim. Lisede 100 metrede koşuyordum; Milli Takım’a girdim. Ancak koşmanın getirisi olmadı; lise bitince, ben de bitirdim.

Okulun en tembelleriydik!

Şu anda 220 yolcu kapasiteli Airbus tipi yolcu uçağının ikinci kaptanı olarak görev yapan Reyhan, “ lise yıllarındaki Reyhan” ile bir grup kız arkadaşını, “  okulun en tembelleri, en yaramazları” olarak tanımlıyor! “ Tembellik had safhadaydı! Eylül’e kalmadan sınıf geçtiğimi hatırlamıyorum. Sürekli dersten kaçıp maçlara giderdik. 6- 7 ders zayıf getirirdik ama Eylül’de Tarık isimli bir arkadaşımız bizi bir çalıştırırdı; geçerdik! Çok güzeldi! Bugün lise yıllarıma dönecek olsam, bu kadar tembellik yapmazdım ama biraz daha çalışırdım!”

Sizden hiçbir şey olmaz demişti!

Lisede bir öğretmenimiz, bize “ sizden hiçbir şey olmaz!” demişti. Ancak bundan yıllar sonra grubumuzdaki arkadaşlardan çok özür diledi tabii! Evet, yaramazdık ama asla saygısız öğrenciler olmadık.

Önce hostes olma hikâyenden başlayalım. Yani, haylaz geçen lise yıllarının sonrasına gidelim! Bir İngilizce öğrenme maceran var örneğin?

Liseyi bitirdiğimiz hafta - bizim gibi tembel öğrencilerden beklenmeyecek bir şekilde- arkadaşlarım ile ortak bir karar aldık. Arkadaş çok önemli; arkadaşın ne ise, sen de öyle oluyorsun! Arkadaşım Nurcan, ‘ bizim bir yerlere gelmemiz lâzım artık!’ demişti.   ‘ Önce lisan öğrenelim, Dünya’yı gezelim’ dedi. Ama nasıl gezeceğiz; cebimizde hiç para yok ki! Otostop yapacak hâlimiz yok ya! ‘ Hadi hostes olalım’ dedik. Peki, bunun şartı nedir? İngilizce. Bunun üzerine ‘ İngilizce öğrenelim’ dedik! Aldık defter kitabı elimize, üç ayda İngilizce öğrendik! Lisede yabancı dilim Almanca idi benim. Ama isteyince oluyor. Kimi yakaladıysak, ‘ bize lütfen bir şeyler öğretir misiniz?’ diye sorduk. Ailemin Riva’da yazlığı vardı. Oradaki yabancıları yakalardık, ‘ bize İngilizce anlatır mısınız?’ diye sorardık. Turistlere yapışıyorduk yani! İnsanlar da çok güzel karşılıyorlardı bizi; kimse olumsuz yaklaşmadı.

Babam, ‘ sürünmeyin sağda solsa’ dedi!

Bunları gören babam, ‘ böyle sürünmeyin sağda solda’ dedi ve bizi İngilizce kursuna gönderdi! Kursumuz da çok başarılı geçti. Deli gibi ders çalıştık. Kalın VHS filmlerinden İngilizce çalışırdık. 18 yaşındaydık. Hosteslik sınavına girdik ve kazandık. 1992 yılında da işe başladım.

Pilot olmam ise daha geç oldu çünkü okul meblağları çok yüksekti. O sırada eski eşim ile tanıştım ve evlendim. 26 yaşındaydım ve çocuğum dünyaya geldi. Dedim ki kendi kendime, ‘ benim bir hayâlim var, şu an yaptığım iş benim hayalim değil, ben uçağın önünde olmak istiyorum, bir adım gerisinde, arkasında değil’ ve bu düşüncemi annem ve babam ile paylaştım.

Annem, ‘ otur oturduğun yerde’ dedi!

Pilot olmaya ilk karar verdiğimde, babam hariç kimseden destek görmedim. ‘ Baba, ben pilot olmak istiyorum’ dedim. Bana, ‘kızım sen yaparsın, sen Karadeniz kızısın!’ dedi. Anneme söylediğimde ise, ‘ otur oturduğun yerde! Ne gereği var? Türkiye’de kadın pilot mu var da, sen olacaksın? Üstelik yeni doğmuş bebeğin var’ cevabını verdi. Babam, ‘ dene, içinde kalmasın!’ dedi.

Bir yerlere gelebildiysem, tek sebebi ailemdir. Eski eşim de destek verdi bana. Aslında pek de izin istemedim! Hayatımda kendimle ilgili konularda karar alırken, biraz diktatörlük vardır bende.

Bir ev, bir iş, bir de bebek!

Sonra arabamı sattım, kredi çektim çünkü ( pilotaj eğitimi için) özel kurslar (pahallıydı.) Bu eğitimler, 2 buçuk yılda bitti. Çok zor bir sınavımız vardı. Yani, hem hostes olarak çalıştım, hem okudum, hem de bebeğim vardı!

Kosinüsler, sinüsler… bir yerden tanıdıklar ama!

Pilotaj kursunda matematik dersleri vardı tabii. Pilotaj demek, matematik demek! Edebiyat bölümünden mezun bir insan matematik dersinde! Kosinüsler, sinüsler bana bir yerlerden tanıdık ama ne ifade ettiği konusunda hiçbir fikrim yok! Kendileriyle tanışmışlığım var gerçi ancak bana hiç bir şey ifade etmiyorlar! Kursu bitirme şansım yoktu.  Matematiği yapamaz isem mezun olamayacaktım. O zaman oturdum, ilkokul birinci sınıftaymışım gibi matematiği en baştan öğrendim. Pilotaj sınıfında kan kardeşim diyebileceğim arkadaşım Yusuf ile beraber - ki elektrik mühendisidir kendisi-  oturdum; matematiği sıfırdan öğrendim. Bana o öğretti. Onun dışında, okulda kimi yakalarsam, ‘ şunları bana öğretin’ derdim, onlar da oturur, öğretirlerdi çünkü saygı duyarlardı. Şu anda ise, edindiğim matematik ile mahallenin çocuklarına, yeğenlerime ders veriyorum!

Çok az yolcumuzun olduğu 5 saatlik bir uçuşum sırasında, matematik öğretmeni olduğunu öğrendiğim bir yolcumuza, ‘ ne olur bana şu konuları öğretir misiniz?’ demiştim. O da yol boyunca bana matematik anlattı!  Adı Kemal Bey’di. Yıllar geçti, o öğretmeni hep anarım, Kadir gecelerinde onun için dua okurum.

Dindar bir insan mısın?

Evet. Namazımı da kılarım, orucumu da tutarım. 31 kere umre yaptım! Geceleri, Atatürk’e de, bana ve bu ülkeye verdikleri için dua ederek, yatarım.

Umreye görev icabı gittin yani?

Arabistan’da uçuşa giderdik. Ama oraya gidip de (Kâbe’ye) hiç gidemeyen arkadaşlarım oldu. Çok gitmek isteyen arkadaşlarım vardı ancak nasip olmadı. İnanılmaz tesadüfler ile gittim ben de. Çünkü biz Cidde’de kalırdık, Mekke ise 2 saatlik bir mesafede idi. Kâbe’ye gidebilmeniz için yanınızda bir erkek olması lâzım. Orada araç kiralamak gibi bir şansınız da yok çünkü kadınlar araba kullanamıyorlar. Uçaktan indiğimde otelin önünde karşılaştığım erkek teknisyen arkadaşlarıma beni de yanlarına almalarını söylerdim.

Ayrıca, Kâbe’de yaptığım tüm dualar kabul olmuştur. Allah nasip ederse, oraya daha çok çok gideceğim. Her gittiğimde, ‘ Allah’ım bana bir daha gelmeyi nasip et’ diye dua ederek, döndüm. Her gittiğimde de ağladım. Anlatılmayacak bir şey bu. Oradan ayrılmak istemiyorsunuz.

Bu arada belirteyim, Atatürk’e olan sevgim zaten hep fazlaydı ama ben Arabistan’a gittiğimde, ona olan inancım (daha da arttı.) Şeriat ile yönetilen bir ülkeye gittiğiniz zaman, içinize inanılmaz bir Atatürk sevgisi geliyor. Ben Kemalist’im, cüzdanımda onun resmini taşıyorum. 

Hep ders çalışan bir anne

Göklerin kızı Reyhan’ın şu an 13 yaşında olan kızı Ceren, annesini pilotaj eğitimi sırasında hep ders çalışırken gördüğü için, henüz 4 yaşında anaokuluna gittiği sıralarda bir gün kendisine şu soruyu sorar: “ anne, sen okula gitmedin mi?”

Kaplumbağa misali

Kendi deyimiyle, “ bavul elinde, dünya üzerinde kaplumbağa misali” geziyor Reyhan Kuvel.  Teşbihte hata olmasın, kaplumbağa mı, yoksa kuş mu acaba? Şu an İran’a uçuyor; bu, bir müddet böyle devam edecek. Ardından ver elini, - pardon- ver hava sahasını dünya ülkeleri!  

Elinin hamuru ile erkek dünyasının (!) içindesin, neler söyleyeceksin?

Mesleğimin içinde kadın olmanın çok zor yanları da var tabii. Erkekler sizi içlerinde  istemiyorlar çünkü erkek dünyası olarak görüyorlar. Ancak şimdi gençler girdikçe, özellikle sivillerden girdikçe, bu değişti. Askeriyeden gelenlerde bir disiplin vardı; ‘ kadın evinde durmalı, kadın pantolon giymemeli, burası bizim dünyamız’ şeklinde ifadeler ile karşılaştık. Bazı erkek kaptan arkadaşlarımız tarafından, ‘ pantalonumuzu aldınız, şimdi mesleğimizi de alıyorsunuz, daha ne kaldı sırada? Bırakın da, bu alan bize kalsın’ ( denildiği oldu!). Ancak şimdi değişti bu.

Şeriat ülkelerinde zor

İşin zorluğu, şeriat ülkelerine gittiğiniz zaman başınızı kapatmak zorunda kalmanız. Benim için sorun oluyor mu? Oluyor tabii. Yani, kendi isteğimle kapatmıyorum ki o zaman. Birileri bunu dediği için kapatmak bana pek fazla (haz) vermiyor. Ben burada Eyüp Sultan’ı ziyarete gittiğimde başımı kapatıyorum örneğin. Ya da bir cenazede veya kültürümüzün gerektirdiği yerlerde. Ama bir sistem istediği için başımı kapattığım zaman, bu benim hoşuma gitmiyor; sistemin parçası olmak istemiyorum. 

Kaptan olarak başından geçen ve paylaşmak istediğin ilginç bir anın vardır muhakkak?

Kabinden kadın pilot sesi duyan yolcular, dua etmeye başladı!

Evet! Bir keresinde Mardin’den geliyorduk. Kaptanımız o sıra boğazından rahatsız olduğu için, ( ikinci pilot olarak) anonsu benim yapmamı istedi. Anonsumdan sonra kabin amirimiz yanımıza geldi ve dedi ki, ‘ kaptanım, bütün kabin dua etmeye başladı!’ Uçağı bir kadının kullandığını öğrenince, bütün kabinden dua sesleri yükselmeye başlamış! Kaptan da, ben de buna çok gülmüştük!

Ben ateistim diyen doktorun duaları!

Başka bir anım da var, çok hoşuma gider! Eğitim uçuşları sırasında tek başımıza uçak kullanıyorduk, küçük Cessna 172 tipi uçaklar.  Bir sabah ben Antalya’dan Bodrum’a gidip geri gelecektim. O sırada kuledeki arkadaşlarım bir doktorun çok acil bir uçuş için Bodrum’a gideceğini bildirdiler ve bana, ‘ götürür müsünüz?’ diye sordular; kabul ettim. Doktor Bey ile tanıştık ve uçağa binişte bana nasıl uçtuğum ile ilgili sorular sormaya başladı. Ben de, ‘ her şeyden önce Allah’ın izniyle, ondan sonra da bilgimiz ile uçuyoruz’ dedim.  O sırada kule kalkış izni verdi ve havalandık. Doktor Bey, bana, ‘ ben Allah’a inanmam, ateistim’ dedi. Yol boyu böyle giderken, bana ne kadar zamandır bu işi yaptığımı sordu. Havada türbülanslıydı o gün biraz. Ben kendisine, ‘ ben öğrenciyim’ deyince, Doktor Bey, ‘ Allah’ım bana yardım et, sağ salim ineyim!’ şeklinde dualar etmeye başladı! İnene kadar da dua etti. O ateist adamdan bir eser kalmadı! Arkasından, kendi kendime, ‘ Bak birini Müslüman ettim,  bana cennet yolları kesin açıldı’  dedim!

Kadın bir pilot olarak, eski meslektaşların ile yani hostesler ile aran nasıl?

Uçaktaki hostes arkadaşlardan hiçbir şey isteyemiyorum

Hostesler bana inanılmaz sıcak davranıyorlar. İçlerinden biriyim onlar için. Belirteyim ki, hostesler servis elemanı değiller, her şeyden önce güvenlik amaçlı olarak oradalar. Bir hostes arkadaşım bana, ‘ ne içersiniz kaptanım?’ diye sorduğu zaman, teşekkür ediyor ve bir şey almıyorum çünkü onların o sırada işi olduğunu biliyorum. Ama onlar uçuştan inene kadar midemi bozuyorlar! Sürekli ikramlarda bulunuyorlar. Ben onlardan hiçbir şey isteyemem. Onlar bunu bilirler. Kabin ile ilişkilerim inanılmaz güzel. Biz bir aileyiz!

Peki, okuyucularımıza bir diyeceğin olacak mı?

Hayallerinize dikkat edin!

Kendilerine tavsiyem şu olacak; hayal kurarken dikkat etsinler! Hayalleri gerçekleşebilir! Herkes hayalinin peşinden koşmalı. Başarılı olmak demek, önce istemek, sonra çok çalışmak demek.

Gökler kızı Reyhan!

Bir zamanların “ Dağlar kızı Reyhan” isimli çok sevilen bir şarkısı vardır. Ben de bundan hareket ile aynı zamanda ortaokul ve lise arkadaşım olan sevgili Reyhan Kuvel’e, “ iyi uçuşlar Gökler kızı Reyhan! Uçuş sahaların açık olsun!” diyor ve kendisi gibi apoletli çokça kadını kokpitte görmeyi diliyorum!

SON OLARAK... VECİHİ'DEN HAVA YOLU CAMİASINDAKİ TÜM EMEKÇİLERE MESAJ VAR:

 

Röportaj: Arzu Başlantı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum