Her Gecenin Bir Sabahı var.

90 yıl önceki şifreli manşetteki gizem...

Her Gecenin Bir Sabahı var.
26 Temmuz 2014 - 10:35

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra işgalci emperyalistler, Türk halkının bilinçlenmesini önlemek, işgallere karşı direnişi engellemek için önce kendilerine hizmet edecek bir “yandaş basın” yaratmışlar, daha sonra da “yandaş yapamadıkları” gazeteleri ve dergileri ya kapatmışlar ya da basının asansür uygulayarak “ulusalcı basını” susturmaya çalışmışlardır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında, Yeni Gün, İleri, Akşam ve Vakit, gazeteleri Milli hareketi “açıkça” desteklerken, Tasvir-i Efkar, Tevhid-i Efkar, İstiklal, İkdamve Tercüman-ı Hakikat gazeteleri de “üstü örtülü” biçimde Milli hareketi desteklemişlerdir.  Ancak Peyam-i Sabah gazetesi ve Başyazarı Ali Kemal, Alemdar gazetesi ve Başyazarı Refi Cevat ileSabah gazetesi ve Başyazarı Refik Halid “yandaşlıkta” sınır tanımayarak Milli harekete akıl almaz bir üslupla saldırmışlardır.

DERSAADET GAZETESİ’NİN ŞİFRELİ MESAJLARI

Kurtuluş Savaşı yıllarında bazı İstanbul gazeteleri Milli Hareket hakkında “olumlu” yazılar yayınlamak istemiş ancak İngiliz sansür kurulu bu yazıların yayınlanmasına izin vermemişti

Bunun üzerine, bir İstanbulgazetesi olan Dersaadet, ilginç bir yönteme başvurarak İngiliz sansürünü delmeyi başarmıştı.

Sedat Simavi’nin çıkardığı Dersaadet gazetesi, Türkiye’nin kayıtsız koşulsuz düşmana teslim edilmesi anlamına gelen Sevr Antlaşması’nın Osmanlı yönetimi tarafından imzalanması üzerine “sansüre uğramadan” bu antlaşmayı eleştirmenin ve Anadolu’daki Milli Harekete duyduğu güveni dile getirmenin yollarını aramaya başlamış ve son derece ilginç bir yöntem bulmuştu.

İşgalci İngilizleri bile “uyutan” bu yöntem, “çizginin gücünden” yararlanmaktı.

Dersaadet gazetesi, söylemek istediklerini kelimelerle değil, manşetten verdiği büyük bir çizimle, “şifreli” bir şekilde ifade etmişti.

Sevr Antlaşması’nın imzalandığı günü “Yevmi Matem” yani “Matem Günü” olarak adlandıran gazete, manşetine yerleştirdiği 36 x 17 santimlik bir çizim ve altına yerleştirdiği lejandla Milli Harekete duyduğu güveni anlatmak istemişti.

Çizimde, öküzleriyle tarlayı süren bir Anadolu köylüsü oğluna şöyle sesleniyordu:

“Oğul! Bugün yeni bir devre giriyoruz; artık geçmiş günleri unutmak ve yüreğin acılarını dağlamak için sabanı sürmeye başla ve her gecenin bir sabahı olduğunu unutma”.

Bir çift öküzün çektiği karasabanla tarlayı süren baba oğlun resmedildiği yakın planının hemen arkasında ise ufukta doğmakta olan kocaman bir güneş resmedilmişti. Tarlayı süren çiftçi resmi Anadolu’yu, arkadan doğan o güneş ise Mustafa Kemal’i ve Milli Hareket’i simgeliyordu.

“İstanbul’un tarla süren köylüyle temsil edilmesi mümkün değildir; bunun Anadolu insanını belirttiği kesindir. Geçmişin unutulmasının öğütlenmesi, pekala sorunu İttihatçılığa bağlama tutkusunun dışlanması gerektiğini anımsatıyor. En ilginci de ufukta güneşin doğuşunun belirtilmesidir.”

(Orhan Koloğlu, Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar, İstanbul, 2008, s.151.)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum