Günışığına Doğru

................................

Günışığına Doğru
11 Şubat 2019 - 21:25

PUAN:8.4

SONSUZLUĞUN KAPISINDA / AT ETERNITY’S GATEVincent van Gogh’un(1853-1890), Arles’teki son zamanlarını konu alan ve 15 Şubat 2019 tarihinde vizyona girecek filmde, sanırım şimdiye kadar çekilmiş en güzel versiyonu.

Ünlü ressamının hayatının öncelikli olarak son dönemlerinin ele alındığı filmde, Van Gogh’u Willem Dafoe canlandırıyor. Türkiye’de 2018 yılında vizyona giren LOVING VINCENT filminde sanatıyla büyük bir izleyici kitlesine ulaşan Van Gogh, bu film ile hayatının bilinmeyenleriyle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.

Yönetmen koltuğunda, KELEBEK VE DALGIÇ / THE DIVING BELL AND THE BUTTERFLY filminden tanıdığımız Julian Schnabel bulunmakta. Senaryosunu ise yönetmen Schnabel ile Jean-Claude Carrière’nin birlikte kaleme aldığı biyografik yapımın oyuncu kadrosunda Oscar Isaac, Rupert Friend, Mads Mikkelsen gibi ünlü isimlere yer verilmiş. 37 yıllık ömründe; insanlığının ve dâhiliğinin boyutları anlaşılamayan ancak tarihe yapıtları ve her zaman görüneni aşabilen deha olgusu ile Vincent van Gogh’un hayatını da bu sene Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu seçilerek ve Oscar içinde 4.kez aday gösterilen Willem Dafoe rol almakta.

ÖNCE EKTİĞİNİ YERSİN SONRA BİÇTİĞİNİ

Tarihsel sürece baktığımızda, ailesinde üst düzeyde akrabaları bulunmasına rağmen bir köy papazının oğlu olması ve kısa hayatı boyunca kendi öz varlığını bulabilme uğraşında; rahip yardımcılığı, lisan öğretmenliği ve hatta kitap satıcılığı yapıp maden ocaklarında papazlık yapıp, tüm yaşamını yokluk içinde geçiren ve de bir tek tablo satabilen, en çok da anlaşılamadığından “anlaşılmak” için uğraş veren Gogh’un, kendisinden bir yıl sonra hayata veda eden kardeşi Theo’yla olan mektup trafiği aracılığıyla gün yüzüne çıkan geçmişinde, baskın süreçten öte dramatik yapıyı farklı noktalar üzerinden ele alan bir film karşımızda. Aynı zamanda, aslında insani yanını da göstermekte. Dolayısı ile tartışmalı ölümü veya kulağını neden kestiğinde, ispat aratmaz. Van Gogh’un anlaşılmasını ister sadece, senarist ve yönetmen. Böylelikle, belki de çoğunluğun delilik saydığı gerçek, onun uçlarda olan aşırı hassasiyetidir. Yaşamı olduğu gibi doğadan aldığı güç ve doğaya entegre olarak yaşandığını bildiğini için hep bunu ifade etmeye çalışır.

Hayatına giren ve uğruna gittiği için, ardından kulağını feda ettiği meslektaşı Gauguin(1848-1903)sonrası, akıl hastanesine yatınca, çıkarıldığı süreçte papaza filmin finalinde söylediği sözler; bütünsel olarak hem felsefe hem sanat insanı anlamında oldukça derin.

-Ressam olduğunuza, nasıl karar verdiniz? der, Papaz.

Onu oradan çıkarmaya tek yetkili o kişidir. Ve “ Denedim, inanın birçok işi denedim. Ama ben buyum. Bundan daha iyi bir şey yapamıyorum.” diye özetler ve Papazın yer yer yargısız infaz söylem tarzına İncil’den ve İsa’dan örnek verince, Papaz bu bilgileri bilmesine şaşırır.

-Babam, Papazdı. Ben de yaptım, der.

Ve “ İsa, ölümünden 30-40 yıl sonra anlaşılmıştır. Ben, diyorum ki belki Tanrı da zamansal olarak hata değil de geleceğin insanlarının ressamı olmamı istemiştir. Öyle ya önce ektiğini, sonra biçtiğini yersin.”

Kendi varoluşunu çok iyi bilen ve üretimde olan gerçek sanat ruhuna sahip insanın hissiyatında, bu çok sancılı süreci olduğu gibi tüm çıplaklığı ile vermeye çalışmış, yönetmen.

GRİ RENGİ ÇIKARIP GÜN IŞIĞINA ULAŞMAK

Asıl mesele Van Gogh’u anlayabilmek. Duyarlı birçok insanın, göğüs kafesinde sakladığı ve tüm yaşamı boyunca, diğer insanlara göre daha da sancılı geçen yaşam ağırdır.

Çoğunluğa oldukça basit gelen bir olgu, aslında böylesi sanatçı ve sanatçı ruhlu niceleri için bambaşka bir gerçekliktir. Dolayısı ile yere düşen bir yağmur damlasının anlamı, Van Gogh’un benliğinde, tuvaline yansıyan gibi özgürdür. Renkler özgürdür. Resim özgürdür. Çünkü kendisinin de ifade ettiği gibi “ Her şey doğadadır ve doğa güzeldir. Güzel olan her şeyde Tanrı vardır.”

Onun yaptığı gibi başak tarlalarından geçip, tekil değil bütünsel bakabilmek zaten beraberinde paylaşmak ve aslında bütünün dışında bir şeyin olmadığının ispatı.

En verimli çağında ve sanatçı ruhu ile elleri kolları bağlanıp, akıl hastanesine tıkılsa da, o en verimli eserlerini orada üretir. Ve tüm değerli insanlar gibi o da öldükten sonra anlaşılır. Onun için tüm karamsar gibi görünen yaşama rağmen onun tablolarında renkler hep canlıdır. Aslında hiç ölmemiş olan Vincent van Gogh, gibi.

Bir sanatçının; derinliğini, özgür ve evrensel boyutunu belki bir parça yudumlayabilmek, hayatlarınızda bir parça farklı kapılar arayabilmek için kesinlikle izlemeniz gereken özgün bir film.

HABER: EMEL SEÇEN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum