Gitmesine İzin Ver
Özlediğimiz iki oyuncu, ne de güzel yakışmışlar bir film
08 Kasım 2020 - 10:34
Filmin içinde ki dinginlik, ailenin huzuru ilk başta yansıyor, kameralara.
Sonrası malum hayat denen ve içi sürprizlerle dolu hediye balonu yükseldiği anda belki çok uzaklara bazen de yere çakıyor.
Kevin Costner(Şerif George Blackledge) ve Diane Lane(Margaret) artık büyükanne ve büyükbabadır. 1961yılında geçen hikâyede Kevin Costner emekli bir güney eyaletinin şerifi. Eşi Diane Lane ise kendi çiftliklerinde at ehlileştiren ve atların dinlediği tek kadın.
Dolayısı ile bir gün atlarından birinin ayağının rahatsız olması ve üstünden düşen oğullarının ani ölümü ile hayat onları yere çakar. Torunları vardır ve gelinleri yeniden evlenir. Hayat bir daha savurur.
Burada olgun iki aile bireyinin hayata, insana, doğaya bakışlarının yanı sıra eskilerden kalma western havasına bürünmüş, görüntü yönetmenliği ile gerek müziği ile hakkının verileceğini düşündüğüm filmler kategorisinde yerini alıyor.
Aile ne demek? Gelin-kaynana, Anne-Oğul, Karı-Koca, Anne-Çocuki Büyükanne-Büyükbaba faktörlerini adeta satranç taşı gibi dizip her bireyin kendi karakterini üzerine ayrı hikâye yazılacak bir film karşımıza çıkmakta.
Filmin açılış karesinde mutfak camından dışarı bakan ve oğlunun başına gelenleri hissedebilen bir anne. Ama bu annenin kendi içinde ki yani her kadında var olan içgüdüselliğin ötesinde müthiş bir duyumsa ki atlar bile onu anlıyor. Ve her insanın da sevgi ile çözümlenebileceğini, düşünüp yanılan.
O yüzden eşi de ona gece uyurken kulağına fısıldar: Eve dön!
Ama atlardan da hırçındır. Annelik çerçevesi altında güçlülüğünü ve aslında gizli otoriterliği ile de yüzleşeceği bir serüvenle karşılaşacaktır.
İkisinde de güçlü koruma hissi. Bedel ödeyeceklerini bilme. Ama kadının olayların üstüne gitmede sınır koyamaması, babanın ağır bedelleri ile sonuçlanacaktır.
Filmi film yapan tüm görüntü yönetmenliği, müzik, oyunculuk, akış, kurgu dışında üç faktör daha var.
Larry Watson kitabından uyaralanan dram içerikli filmde. Margaret (Diane Lane) bir at öleceği zaman ona yaşamı boyunca hangi güzel anıları yaşadıysa onu kulağına fısıldıyor. Ve tek bir dünyaya inanıyor. Yaşadığın an. Ve ortaya koyabildiklerin.
İkincisi Amerika’nın özellikle güney bölgelerinde asimile edilen Kızılderili halka da yer vermesi. Film içinde henüz okul çağında annesinden ve okulundan alınan bir bireyin direkt saçlarının kesilmesi ve hayattan koparılması, büyük resme baktığınızda doğa ile bir bütün olan Kızılderililere yani Amerika’nın esas yerlisi olan insanlar, o insanlara uyanlar. Ve ellerinde balta ile dolaşan, kendini güç sahibi hisseden gerçek vahşiler.
Üçüncüsü ise kadınların anne faktörü olarak çocukları yetiştirme politikalarında tutumları, hayata insan katma anlamında gerçekliği.
Bu anlamda Lesley Manville’yi de Weboy ailesinin Kraliçesi olarak tebrik etmek lazım. Rolünün hakkını doyasıya ortaya koymuş.
Yönetmenliğini, Thomas Bezucha’nın yaptığı ve Oscar adaylığına yürüyecek etkileyici, her yönüyle düşündürücü ve sevgi dolu bir film. Arşivlik.
Puan:7,9
EMEL SEÇEN
Sonrası malum hayat denen ve içi sürprizlerle dolu hediye balonu yükseldiği anda belki çok uzaklara bazen de yere çakıyor.
Kevin Costner(Şerif George Blackledge) ve Diane Lane(Margaret) artık büyükanne ve büyükbabadır. 1961yılında geçen hikâyede Kevin Costner emekli bir güney eyaletinin şerifi. Eşi Diane Lane ise kendi çiftliklerinde at ehlileştiren ve atların dinlediği tek kadın.
Dolayısı ile bir gün atlarından birinin ayağının rahatsız olması ve üstünden düşen oğullarının ani ölümü ile hayat onları yere çakar. Torunları vardır ve gelinleri yeniden evlenir. Hayat bir daha savurur.
Burada olgun iki aile bireyinin hayata, insana, doğaya bakışlarının yanı sıra eskilerden kalma western havasına bürünmüş, görüntü yönetmenliği ile gerek müziği ile hakkının verileceğini düşündüğüm filmler kategorisinde yerini alıyor.
Aile ne demek? Gelin-kaynana, Anne-Oğul, Karı-Koca, Anne-Çocuki Büyükanne-Büyükbaba faktörlerini adeta satranç taşı gibi dizip her bireyin kendi karakterini üzerine ayrı hikâye yazılacak bir film karşımıza çıkmakta.
Filmin açılış karesinde mutfak camından dışarı bakan ve oğlunun başına gelenleri hissedebilen bir anne. Ama bu annenin kendi içinde ki yani her kadında var olan içgüdüselliğin ötesinde müthiş bir duyumsa ki atlar bile onu anlıyor. Ve her insanın da sevgi ile çözümlenebileceğini, düşünüp yanılan.
O yüzden eşi de ona gece uyurken kulağına fısıldar: Eve dön!
Ama atlardan da hırçındır. Annelik çerçevesi altında güçlülüğünü ve aslında gizli otoriterliği ile de yüzleşeceği bir serüvenle karşılaşacaktır.
İkisinde de güçlü koruma hissi. Bedel ödeyeceklerini bilme. Ama kadının olayların üstüne gitmede sınır koyamaması, babanın ağır bedelleri ile sonuçlanacaktır.
Filmi film yapan tüm görüntü yönetmenliği, müzik, oyunculuk, akış, kurgu dışında üç faktör daha var.
Larry Watson kitabından uyaralanan dram içerikli filmde. Margaret (Diane Lane) bir at öleceği zaman ona yaşamı boyunca hangi güzel anıları yaşadıysa onu kulağına fısıldıyor. Ve tek bir dünyaya inanıyor. Yaşadığın an. Ve ortaya koyabildiklerin.
İkincisi Amerika’nın özellikle güney bölgelerinde asimile edilen Kızılderili halka da yer vermesi. Film içinde henüz okul çağında annesinden ve okulundan alınan bir bireyin direkt saçlarının kesilmesi ve hayattan koparılması, büyük resme baktığınızda doğa ile bir bütün olan Kızılderililere yani Amerika’nın esas yerlisi olan insanlar, o insanlara uyanlar. Ve ellerinde balta ile dolaşan, kendini güç sahibi hisseden gerçek vahşiler.
Üçüncüsü ise kadınların anne faktörü olarak çocukları yetiştirme politikalarında tutumları, hayata insan katma anlamında gerçekliği.
Bu anlamda Lesley Manville’yi de Weboy ailesinin Kraliçesi olarak tebrik etmek lazım. Rolünün hakkını doyasıya ortaya koymuş.
Yönetmenliğini, Thomas Bezucha’nın yaptığı ve Oscar adaylığına yürüyecek etkileyici, her yönüyle düşündürücü ve sevgi dolu bir film. Arşivlik.
Puan:7,9
EMEL SEÇEN
FACEBOOK YORUMLAR