Gerçek Bir Yazara Soru Sorulmaz Konuşması İçin Susarsın
THE TRANSLATORS ( Les Traducterus)- SIRLAR KİTABI
13 Eylül 2020 - 20:36
1980 başlarında Dram ile sinemaya giren; Aktör, şarkıcı ve aktivist olarak Lambert Wilson’un kırk yıllık sinema yolculuğunda artık olgunluk safhasını izlemek keyifli.
1983 tarihinde Sahara ile yakın zamanda ise Matrix dediğimizde hemen hemen herkesin kolaylıkla anımsayacağı aktör, bir yayınevi sahibi (Richard) olarak son derece başarılı. Bir kere filmin Fransız olması, iştah kabartıcı. Diğer yandan herkesin algılayabileceği türden olmadığı ve fazla derinlik gerektiği dezavantaj. TENET gibi anlayamayanlar için, ayrıca yönetmenin bir kılavuz hazırlama şansıda yok. Dolayısı ile iki saatte ne anladıysanız avantaj.
Hemen hemen her şeyin para ile kıymetlendiği bir dünya düzeninde çok yönlü bakış sunan bir film, Sırlar Kitabı. Yönetmen Regis Roinsard, Cesar En İyi İlk Film Ödülüne aday gösterilen farklı bakış açısına sahip bir yönetmen.
DEDALUS ÖLMEK İSTEMEYEN ADAM
Bir yayınevi sahibi, çok satan Dedalus kitabının üçüncüsü için dünyanın farklı yerlerinden 9 çevirmeni (Fransızca, İtalyanca, Portekizce, Danca, Rusça, İngilizce, İspanyolca, Yunanca, Mandarin)bir malikâneye toplar. İnternet yok, telefon yok sadece üretmek yani kitabı bağlı oldukları ülkenin diline çevirmek var. Fakat zamanla olanaksız gibi görülen çevrilmiş ilk 10 sayfa dışarıya sızar. Bunun üzerine soğuk bir malikânede, önce aç sonra da sıcak bir ortam oluşturulmadan çalışmaya zorlatılır. Para uğruna her şeyi yapmayı mubah gören Fransız yayın evi sahibinin son derece korunaklı ve kameralarla çevrilmiş. Hatta her bir çevirmeni izleyen Rus güvenlik görevlileri bile yetmeyecektir!
Geçen sene izlediğimiz ve en iyi uyarlama senaryo ile Oscar adayı gösterilen Bıçaklar Çekildi gibi ilginç ama gülmek yok. Burada daha çok yaşamı ve düzeni sorgulamak var.
Film, bir zamanlar İskenderiye Kütüphanesinin yakılması gibi başlar. Ve o sahne ile son bulur. Bu zaman zarfında eğitim, aydınlanma, kendin olma, birey, yetenek, yaratıcılık, özellikle yazarlık olgularını sorgulatarak çıkarımı seyirciye bırakıyor. Üreten ve çevirmen olan insanların, mesleki anlamda da çok şey bulacağı, kendi içinde ayakta kalmak için birkaç işi yapmak zorunda kalan çevirmenlerden. Anlaşılamayan, üreten ve dışlanan yazar dünyasına ayna tutmakta.
Sırlar Kitabı, içinde yazara ulaşma. Ona duyulan hayranlık. Her bir çevirmenin kendi hayal dünyası ve olgulara nasıl yaklaştığı. Nasıl, bir tutum izlediği ile perçinleniyor. Aslında kitap sırlarla dolu zaten. Ama bir çevirmen olarak bir kelimeye verdiğiniz hayat bir başka ülkede can bulmakta. Yaratılan şey, ilk yaratımın orjinalin üstüne çıkmamalı. O yüzden de bir yerde hayran oldukları bu yazara ulaşabilme arzusu içinde tüm çevirmenlerde kendi iç dünyalarına yolcuk yapmaktalar.
Hem bir yayıncının, hem yazarın, hem çevirmenin ve son nokta okuyucu ile buluşturacak olan kitapevi (dağıtımcı) arasında geçen süredeki öykünün bir izdüşümü. En çok da her nerede olursa olsun. İşin en emekçileri sekreterlerin ve gerçek edebiyat severlerin yüreği, ruhu serpiştirilmiş. Onların dünyası ve onları yok sayan patronların bakış açısı güzel anlatılmış.
Fransız filmi sevmeyenler ve geriye dönüp ne olmuştu ki? Diyecekler için bir daha belirteyim sıkıcı gelebilir ama izlemeye değer. Oyuncular çok yakışmış. 2018 yılında -Yazlık Ev- filminde yakın zamanda hatırlayacağımız Riccardo Scmarcıo’ya, Anna Maric Storm ve Olga Kurylenko eşlik etmekte.
Aslında Birleşmiş Milletler gibi Danimarkalı yazarın hikâyesi, Yunanlının hayata bakışı, İtalyanın yalakalığı ve duygusal yanları. En çok da finale doğru gitgide çözülen düğümler ve final sahnesinde ki olaydan kurtulmak için hangi dil konuşursak, yayınevi sahibi anlamaz! Bir şifreleme yöntemi içinde en büyük koz aslında yaratandır, üretendir. Yayınevi, yazar ve çevirmen varsa var. Olgusunu da seyirciye tekrar hatırlatmakta.
Derinliği olan, izlenesi. 7.4
EMEL SEÇEN
1983 tarihinde Sahara ile yakın zamanda ise Matrix dediğimizde hemen hemen herkesin kolaylıkla anımsayacağı aktör, bir yayınevi sahibi (Richard) olarak son derece başarılı. Bir kere filmin Fransız olması, iştah kabartıcı. Diğer yandan herkesin algılayabileceği türden olmadığı ve fazla derinlik gerektiği dezavantaj. TENET gibi anlayamayanlar için, ayrıca yönetmenin bir kılavuz hazırlama şansıda yok. Dolayısı ile iki saatte ne anladıysanız avantaj.
Hemen hemen her şeyin para ile kıymetlendiği bir dünya düzeninde çok yönlü bakış sunan bir film, Sırlar Kitabı. Yönetmen Regis Roinsard, Cesar En İyi İlk Film Ödülüne aday gösterilen farklı bakış açısına sahip bir yönetmen.
DEDALUS ÖLMEK İSTEMEYEN ADAM
Bir yayınevi sahibi, çok satan Dedalus kitabının üçüncüsü için dünyanın farklı yerlerinden 9 çevirmeni (Fransızca, İtalyanca, Portekizce, Danca, Rusça, İngilizce, İspanyolca, Yunanca, Mandarin)bir malikâneye toplar. İnternet yok, telefon yok sadece üretmek yani kitabı bağlı oldukları ülkenin diline çevirmek var. Fakat zamanla olanaksız gibi görülen çevrilmiş ilk 10 sayfa dışarıya sızar. Bunun üzerine soğuk bir malikânede, önce aç sonra da sıcak bir ortam oluşturulmadan çalışmaya zorlatılır. Para uğruna her şeyi yapmayı mubah gören Fransız yayın evi sahibinin son derece korunaklı ve kameralarla çevrilmiş. Hatta her bir çevirmeni izleyen Rus güvenlik görevlileri bile yetmeyecektir!
Geçen sene izlediğimiz ve en iyi uyarlama senaryo ile Oscar adayı gösterilen Bıçaklar Çekildi gibi ilginç ama gülmek yok. Burada daha çok yaşamı ve düzeni sorgulamak var.
Film, bir zamanlar İskenderiye Kütüphanesinin yakılması gibi başlar. Ve o sahne ile son bulur. Bu zaman zarfında eğitim, aydınlanma, kendin olma, birey, yetenek, yaratıcılık, özellikle yazarlık olgularını sorgulatarak çıkarımı seyirciye bırakıyor. Üreten ve çevirmen olan insanların, mesleki anlamda da çok şey bulacağı, kendi içinde ayakta kalmak için birkaç işi yapmak zorunda kalan çevirmenlerden. Anlaşılamayan, üreten ve dışlanan yazar dünyasına ayna tutmakta.
Sırlar Kitabı, içinde yazara ulaşma. Ona duyulan hayranlık. Her bir çevirmenin kendi hayal dünyası ve olgulara nasıl yaklaştığı. Nasıl, bir tutum izlediği ile perçinleniyor. Aslında kitap sırlarla dolu zaten. Ama bir çevirmen olarak bir kelimeye verdiğiniz hayat bir başka ülkede can bulmakta. Yaratılan şey, ilk yaratımın orjinalin üstüne çıkmamalı. O yüzden de bir yerde hayran oldukları bu yazara ulaşabilme arzusu içinde tüm çevirmenlerde kendi iç dünyalarına yolcuk yapmaktalar.
Hem bir yayıncının, hem yazarın, hem çevirmenin ve son nokta okuyucu ile buluşturacak olan kitapevi (dağıtımcı) arasında geçen süredeki öykünün bir izdüşümü. En çok da her nerede olursa olsun. İşin en emekçileri sekreterlerin ve gerçek edebiyat severlerin yüreği, ruhu serpiştirilmiş. Onların dünyası ve onları yok sayan patronların bakış açısı güzel anlatılmış.
Fransız filmi sevmeyenler ve geriye dönüp ne olmuştu ki? Diyecekler için bir daha belirteyim sıkıcı gelebilir ama izlemeye değer. Oyuncular çok yakışmış. 2018 yılında -Yazlık Ev- filminde yakın zamanda hatırlayacağımız Riccardo Scmarcıo’ya, Anna Maric Storm ve Olga Kurylenko eşlik etmekte.
Aslında Birleşmiş Milletler gibi Danimarkalı yazarın hikâyesi, Yunanlının hayata bakışı, İtalyanın yalakalığı ve duygusal yanları. En çok da finale doğru gitgide çözülen düğümler ve final sahnesinde ki olaydan kurtulmak için hangi dil konuşursak, yayınevi sahibi anlamaz! Bir şifreleme yöntemi içinde en büyük koz aslında yaratandır, üretendir. Yayınevi, yazar ve çevirmen varsa var. Olgusunu da seyirciye tekrar hatırlatmakta.
Derinliği olan, izlenesi. 7.4
EMEL SEÇEN
FACEBOOK YORUMLAR