GEÇ KALINAN HER SÜRE KALICI HASAR OLUŞMA RİSKİNİ ARTIRIYOR
Günümüzde çok sayıda göz hastalığının tedavisinde sıklıkla kullanılan göz içi enjeksiyon tedavisine karşı ne yazık ki hastalar tarafından korkuyla yaklaşılıyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, ciddi komplikasyonlara neden olabilen ve kalıcı görme kayıpları ile sonuçlanabilecek göz hastalıklarının ilerleyişinin durdurulması için büyük öneme sahip bu tedavi hakkında merak edilenleri aktardı. Tedavinin ertelenmesinin hastalıkların ilerlemesini hızlandırabileceğini aktaran Prof. Dr. Göçgil, “Bazı göz hastalıklarında, tedavi edilmeyen veya ertelenen tedavide geç kalınan her süre gözde kalıcı hasarın oluşma riskini artırabilir.” uyarısında bulundu.
Göz içi enjeksiyon tedavisi, göz hastalıklarının tedavisi için önemli bir yöntemdir ve bazı durumlarda tedavinin ertelenmesi olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Göz sağlığının korunmasında tedavinin önemine değinen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Göz, son derece hassas bir organdır. İnsanların genellikle gözlerine müdahale edilmesinden doğan doğal bir korku nedeniyle çoğu hasta göz içi enjeksiyon yönteminden çekinmekte ve hatta tedavi sürecini erteleme eğilimi göstermektedir. Bu durum mevcut hastalığın ilerlemesine yol açabilir.” dedi.
“GEÇ KALINAN HER SÜRE KALICI HASAR OLUŞMA RİSKİNİ ARTIRIYOR”
Göz içi enjeksiyon yönteminin çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanıldığını aktaran Prof. Dr. Göçgil, “Göz içi enjeksiyon tedavisi genellikle yaşa bağlı maküla dejenerasyonu, diyabetik retinopati gibi göz hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Bu hastalıklar, zaman içinde görme kaybına neden olabilir. Tedavinin ertelenmesi, hastalığın ilerlemesine ve görme kaybının daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesine yol açabilir. Bazı göz hastalıklarında, tedavi edilmeyen veya ertelenen tedavide geç kalınan her süre gözde kalıcı hasarın oluşma riskini artırabilir.” diyerek özellikle diyabetik retinopati gibi durumlarda, zamanında yapılmayan tedavinin, gözde kanamalara ve retina tahribatına neden olarak kalıcı görme kaybına yol açabileceği konusunda uyardı.
“HASTALIK İLERLEDİKÇE TEDAVİ DAHA ZOR VE KARMAŞIK HALE GELEBİLİR”
Tedavinin ertelenmesinin tedavi sürecinin uzamasına ve sonuçların elde edilmesinin gecikmesine neden olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Göçgil, “Hastalık ilerledikçe veya komplikasyonlar geliştikçe tedavi daha zor ve daha karmaşık hale gelebilir. Bu durumda, tedavinin etkinliği azalabilir ve iyileşme süreci daha uzun olabilir. Bu nedenle göz doktorunuzun önerdiği tedaviyi ertelememek önemlidir. Eğer göz içi enjeksiyonu nedeniyle endişeleriniz varsa, bunları açıkça doktorunuzla paylaşmak, tedavi sürecini daha rahat hale getirebilir. Aynı zamanda doktorunuz, enjeksiyon sürecini olabildiğince rahatlatıcı kılmak için size bazı önerilerde bulunabilir veya alternatif tedavileri değerlendirebilir.” önerisinde bulundu.
En sık yapılan intravitreal (göz içi), subtenon, peribulbar (göz çevresi) enjeksiyonlar ve kullanıldığı hastalıklar hakkında da bilgi veren Prof Dr. Nur Acar Göçgil, “İntravitreal enjeksiyonlar gözün vitreus adı verilen jel benzeri sıvısına doğrudan ilaç enjekte edilmesini içerir. En yaygın kullanımı, yaşa bağlı makula dejenerasyonu (YBMD), diyabetik retinopati ve maküler ödem gibi retinal hastalıkların tedavisidir. Subtenon enjeksiyonlarda gözün beyaz kısmı gibi gördüğümüz göz yüzeyini kaplayan konjonktiva ve tenon dokusunun altına ilaç enjekte edilir. Peribulbar enjeksiyonlar ise göz çevresine uygulanır. Bu tip enjeksiyonlar genellikle gözün arka kısmında bulunan iltihap ve ödem gibi durumların tedavisi için kortikosteroid enjeksiyonlarıdır.” şeklinde konuştu.
“GENELLİKLE OLDUKÇA HIZLI VE KISA BİR SÜRE İÇİNDE TAMAMLANAN BİR YÖNTEM”
Göz içi veya diğer adıyla intravitreal enjeksiyon işleminin genellikle oldukça hızlı ve kısa bir süre içinde tamamlanan bir yöntem olduğunu söyleyen Prof. Dr. Göçgil, “Tipik olarak, göz içi enjeksiyonunun süresi, doktorun deneyimine, hastanın göz yapısına ve uygulanan ilaca bağlı olarak değişebilir. İşlem genellikle 5 ila 10 dakika gibi kısa bir süre içinde biter. İşlem sırasında göz uzmanı, hastanın gözünü uyuşturmak için lokal anestezik bir damla damlatır, böylece enjeksiyon sırasında rahatsızlık hissi azalır. Göz çevresi antiseptik ile silinir ve temizlenir. Göz yüzeyi yine antiseptik sıvı ile yıkanır. Steril bir şekilde hazırlanan ilaç, ucu çok ince iğne ile gözün vitreus adı verilen jel yapısındaki boşluğa enjekte edilir, bu işlem saniyeler içinde tamamlanır.” açıklamasında bulundu.
“HASTALAR ANESTEZİ NEDENİYLE GENELLİKLE ACI HİSSETMEZLER”
İşlem sırasında hastaların genellikle acı hissetmediğinin altını çizen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Göz içi enjeksiyon işlemi sırasında hastalar genellikle biraz baskı veya hafif bir rahatsızlık hissi yaşayabilirler, ancak anestezi nedeniyle genellikle acı hissetmezler. Gözünüzde kırmızılık, hafif sulanma veya bazı geçici belirtiler görülebilir, genellikle birkaç saat içinde düzelir. Bazen enjeksiyon yapılan alanda göz yüzeyindeki kılcal damar çatlayabilir ve yüzeyde kırmızılık olabilir. Bu korkulacak bir bulgu değildir ve birkaç günde kendiliğinden küçülerek geçer. İşlem öncesinde ve sonrasında doktorunuzun talimatlarını dikkatlice izlemeniz, olası riskleri azaltmak ve tedavi sürecini en iyi şekilde yönetmek için önemlidir.” dedi.
“TEDAVİYE VERİLEN YANIT HASTAYA GÖRE DEĞİŞEBİLİR”
Tedavinin etki süresinin kullanılan ilacın türüne ve uygulanan hastalığın özelliğine bağlı olarak değişebileceğini de hatırlatan Prof Dr. Göçgil, “Genellikle intravitreal enjeksiyonların etkisi birkaç gün içinde başlar ve artarak 1 hafta-10 gün içinde daha belirgin hale gelir. Özellikle VEGF inhibitörleri ve kortikosteroidler gibi ilaçlarla tedavi edilen göz hastalıklarında, etki süresi birkaç hafta veya aylara kadar uzayabilir. Tedaviye verilen yanıtlar hastalığın tipine ve gözün durumuna göre değişmektedir. Bu nedenle düzenli olarak takip edilmesi gereken bir süreçtir. Örneğin, yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan bir hastada intravitreal enjeksiyon sonrası birkaç günde retina dokusunda iyileşmeye başlar ve hastanın görme kalitesinde bir düzelme hissedebilir. Ancak, ilacın göz içindeki miktarı azaldıkça ve belirli zaman içinde etkisi kayboldukça tedavinin kalıcı başarısı için tekrar enjeksiyon uygulanması gerekir. Bu enjeksiyon tedavisi bir enjeksiyon ile bitmez ve doktorunuzun her gözün durumuna göre belirlediği sıklıkta düzenli olarak uygulanması gerekir. Zaman içinde enjeksiyon sıklığı azalabilir veya bitirilebilir.” ifadelerini kullandı.
“İŞLEM SONRASINDA HASTAYA BÜYÜK GÖREV DÜŞMEKTEDİR”
“Göz içi enjeksiyonların yan etkileri olabilir. Ancak, bu yan etkiler genellikle hafif ve geçici olup, çoğu hasta için sorun teşkil etmez.” diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Göz içi enjeksiyonun yan etkileri arasında gözde kızarıklık ve tahriş, göz içi basınç artışı, yüzeysel enfeksiyon, göz içi enfeksiyon (endoftalmi), geçici görme değişiklikleri ve göz içi kanama veya yırtık gelişimi sayılabilir. Göz içi enjeksiyonlar genellikle uzman göz doktorları tarafından gerçekleştirilir ve enjeksiyon öncesinde ve sonrasında uygun hijyenik önlemler alınarak riskler en aza indirilmeye çalışılır. Ancak işlem sonrasında hastaya da büyük görev düşmektedir.
“İŞLEM SIRASINDA STERİLİZASYONA DİKKAT EDİLMESİ ÖNEMLİDİR”
Enjeksiyon bölgesinde nadir durumlarda yüzeysel enfeksiyon meydana gelebilir. Bu nedenle, enjeksiyon öncesi ve sonrasında hijyene dikkat edilmesi önemlidir. Göz yüzeyinde konjonktivit gibi veya kirpik diplerinde blefarit gibi bir enfeksiyon varsa önce bunların tedavi etmek önemlidir. Öte yandan, intravitreal enjeksiyonların endoftalmi adını verdiğimiz göz içinde ciddi bir enfeksiyon tablosuna yol açma potansiyeli vardır. Bu nedenle, işlem sırasında sterilizasyona dikkat edilmesi kadar işlem sonrasında da hastanın hijyenik koşullara dikkat etmesi de çok önemlidir. Gözü ellemek, kaşımak, göz içini yıkamak Çok nadir olarak görülebilen endoftalminin tedavisi acildir. Göz içine antibiyotik ilaç enjeksiyonları ve bazı durumlarda vitrektomi ameliyatı gerekmektedir. Göz çevresi ve içinde ağrı, kapakta şişlik, görmede bulanıklık, gözde uçuşmalarda artma gibi şikayetleriniz olduğunda mutlaka en kısa sürede doktorunuza danışmanı gereklidir.
Tedavinin etkisinin sürdürülebilmesi için doktorunuzun belirlediği enjeksiyon sıklığını ve muayene takvimini dikkatlice takip etmeniz, doktorunuzun uyarılarını dikkate alarak olası riskleri en aza indirmeniz önemlidir. Bu şekilde, göz hastalığının ilerlemesini kontrol altında tutmak ve en iyi sonuçları elde etmek mümkün olacaktır.”
FACEBOOK YORUMLAR