FESHANE'DEKİ EMİN BARIN'IN "NE SENDEN RÜKÛ NE BENDEN KIYAM" SERGİSİ, 31 MAYIS'A UZATILDI!

Türk grafik sanatının duayenlerinden, hattat ve cilt sanatçısı Prof. Emin Barın’ın geleneğin ötesine geçerek modernle buluşan özgün yaklaşımıyla ürettiği eserleri, Artİstanbul Feshane’de devam eden Emin Barın: “Ne Senden Rükû Ne Benden Kıyam” sergisinde sanatseverlerle buluşuyor.

FESHANE'DEKİ EMİN BARIN'IN "NE SENDEN RÜKÛ NE BENDEN KIYAM" SERGİSİ, 31 MAYIS'A UZATILDI!
02 Mayıs 2024 - 18:32

İBB Kültür ve İBB Miras tarafından düzenlenen sergi, Zafer Yıldırım’ın koleksiyonuna ait Emin Barın seçkisinden oluşuyor.

İki ayda yaklaşık 80 bin ziyaretçiyi ağırlayan Emin Barın: “Ne Senden Rükû Ne Benden Kıyam” sergisi, gördüğü yoğun ilgi üzerine 31 Mayıs 2024’e uzatıldı.

Prof. Emin Barın’ın çalışmalarını bir bütün olarak koleksiyonuna dahil ederek hem eserlerin korunmasını sağlayan hem de serginin hayata geçirilmesini mümkün kılan Zafer Yıldırım’ın katkılarıyla; Z. Yıldırım Aile Koleksiyonu ve Barın Han aile arşivinden bir seçkiyle hazırlanan Emin Barın: “Ne Senden Rükû Ne Benden Kıyam” sergisi, Barın’ın Türk grafik sanatındaki ustalığını, hattatlık ve cilt restorasyonundaki bilgisini yansıtan yaklaşık 230 eserinden oluşuyor.

İstanbul’un kamusal alandaki en büyük kültür sanat mekânı Artİstanbul Feshane’de, İBB Kültür ve İBB Miras’ın katkılarıyla düzenlenen serginin küratörlüğünü, sanat tarihçisi Ali Kayaalp üstleniyor.

İstanbul’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve Almanya’da aldığı eğitimlerin ardından uzun süre kendini grafiker olarak tanımlayan Emin Barın, 1940’lı yıllarda Latin harfli yazılar üzerine çalışmalar yürüttü. 1960’ların başlarında, uzun süredir ilgi duyduğu hat sanatı ve Arap alfabesi üzerine çalışmalar yapmaya başlayan Barın’ın Arap harfli yazı çalışmaları, birbiriyle yakın bağlantı içinde icra ettiği üç alanda belirginleşir: Celî Divanî yazıları, Kûfi yazıları ve kendisinin “Serbest Yorumlar” olarak adlandırdığı, Batı’daysa daha sonradan Kaligrafik Modernizm olarak adlandırılan ifade biçimi… Usta sanatçının bu üç alanda icra ettiği, hem klasik hat estetiğini gelenekten fazla uzaklaştırmadan ürettiği hem de bahsedilen estetiğin dışına çıkarak geometrik formların evrimiyle grafik bir anlam kazandırdığı eserlerinden oluşan geniş bir seçki, Emin Barın: “Ne Senden Rükû Ne Benden Kıyam” sergisinde ziyaretçilerle buluşuyor.

Emin Barın: “Ne Senden Rükû Ne Benden Kıyam” sergisi, 31 Mayıs 2024 tarihine kadar pazartesi hariç her gün 10.00-19.30 saatleri arasında ücretsiz olarak Artİstanbul Feshane’de ziyaret edilebilir.

EMİN BARIN HAKKINDA

Emin Barın, 1913’te Bolu’da, ilmiye sınıfına mensup bir ailede dünyaya geldi.  İlk ve ortaokulu Bolu’da okudu, 1928-1932 arasındaysa İstanbul’daki Yüksek Muallim Mektebi’nde eğitim gördü; kısa bir süre de öğretmenlik yaptı. 1934-1936 arasında Ankara’daki Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Resim-İş Şubesi’nde eğitim gördü ve Maarif Neşriyat Müdürlüğü’nün açtığı Avrupa sınavını kazandı. Avrupa’ya gitmeden önce kısa bir süreliğine Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Kamil Akdik’ten hat, Necmeddin Okyay’dan ciltçilik dersleri aldı, bir yandan da Maarif Neşriyatı’na bağlı Güzel Sanatlar Matbaası’nda çalıştı. 1937’de Almanya’ya giderek önce Weimar’da, sonra Leipzig’de cilt ve yazı eğitimi gördü. 1939-1941 arasında Türkiye’de kaldı –II. Dünya Savaşı başladığından Almanya’ya dönemedi. Yarım kalan eğitimini Leipzig’de 1941-1943 arasında tamamladı. Türkiye’ye döndükten sonra, Güzel Sanatlar Akademisi’nde, epey ilgi toplayan büyük bir yazı ve cilt sergisi açtı, hemen ardından Akademi’nin Tezyini Sanatlar Şubesi’ne öğretim üyesi olarak atandı. 1949’da Cağaloğlu’nda Barın Cilt ve Yazı Atölyesi’ni kurdu; 1955’teyseAkademi’nin Dekoratif Sanatlar Şubesi’ne bağlı olarak Yazı ve Cilt Atölyesi’ni açtı. Kısa sürede Latin harfli yazılar alanında Türkiye’nin en saygın isimlerinden biri haline gelen Barın, 1940’ların ortalarından başlayarak, devletin gerçekleştirdiği pek çok anıt ve kitabe projesinin yazılarını yazdı. Bunlar, İstanbul’un Fethi’nin 500. Yılı için, Eyüp Sultan’dan Galata Kulesi’ne uzanan bir güzergâh için hazırladığı on kitabeden, Atatürk’ün son dinlenme yeri olan Anıtkabir için yazdığı muhtelif yazılara uzanır. Tıpkı yazı alanında olduğu gibi, ciltçilikte de döneminin yetkin isimlerindendi – ciltlediği kitaplarla pek çok ödül alan Barın’ın başarıları, yabancı devlet yetkilileri için kıymetli hediye kitapların ciltlerini hazırlamaktan, Lizbon’daki Gülbenkyan Müzesi’ndeki su baskınında zarar gören kitapları onarmaya kadar uzanıyordu. Barın’ın yazı sahasındaki çalışmaları, 1960’lardan itibaren onu hat sanatı alanında benzeri görülmemiş formel deneylere girişmeye itti. Bu dönem çalışmalarıyla beraber Barın, hat sanatını soyut pentüre yaklaştıran yeni bir biçimin de öncüsü oldu.  Çalışmalarını 1987’deki vefatına dek devam ettiren Barın, bugün geleneksel ciltçilik sanatına hâkim, usta bir mücellit olarak hatırlanmasının yanında, yazı sanatını hem Latin harfli hem de Arap harfli biçimleriyle icra etmiş olan ve bunu son derece özgün bir biçimde gerçekleştirmiş bir sanatçı olarak, Türkiye’nin görsellik tarihinde kendine has yerine oturmuştur.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum