Eşitlik Kardeşlik Özgürlük

“Bir askerin kepi bile, bilgiyi bilmeyecek.”

04 Eylül 2020 - 00:11 - Güncelleme: 04 Eylül 2020 - 08:12
Ama en çok…
 DÜRÜSTLÜK!

Roman Polonski’nin 87 yaşında, hali hazırda hakkında (tecavüz) davalar ve ödül töreninde terk edilen salonlar arasından, tarihin içinden belki de kendisini de aklayacak ve onu ölümsüz bir yönetmen olarak iz bırakacağı, bir filmi ile karşı karşıyayız. Her ne kadar bu yıl ki en son Fransa’da Cesar ödül töreninde, 1977’de 13 yaşında bir kıza tecavüz etmekle suçlanan ve bu törende yine “En iyi yönetmen ödülünü” alırken, “Alev almış bir genç kızın Portesi”nden anımsayacağımız Adele Haenel “utanç verici!” diye bağırarak ve birkaç sanatçıda salonu terk etmişti. Ödül töreni öncesi linç girişiminden korktuğu için gelemeyeceğini açıklasa da, geldi ve aldı. Hatta Alexis Manenti’ye (Sefiller) en iyi umut veren erkek oyuncu ödülü verildi. Sefiller, en iyi yabancı film kategorisinde aday olsa da Parazit’e kaptırırken, başarılı ve dürüst polisi oynayan Damien Bonnard’da, bu filmde kısa da olsa karşımıza çıkıyor. Film kadrosu aslında sinemasal anlamda ilginç, zira Tarantino’nun kendi hayaline göre kurguladığı, “Bir zamanlar Hollywood” da ki tarihte (1969) Roman Polonski’nin, 8,5 aylık hamile eşi olan sinema sanatçısı Sharon Tate (1943-1969) Charles Manson müritleri tarafından evinde katledildi. Polonski, Subay ve Casus filminde şu an da 3. eşi olan Emmanuelle Seigner’ı oynatmış. Sanırım yaşamsal olarak tüm biriktirdiklerini bize sunmakta. Sanatsal anlamda, kendisinin başyapıtı denilebilir. Çünkü kendi eksilerini bile filmin ve tarihin aynasında hep pozitife çevirecek. Hele hele filmin içerisinde Piyanist (2002) filminden anımsanacak, anlık bir hatırlatma ve kendisini de kameraya aldığı bölümü görebilirseniz. Başrolde ise 2019 yılında benim oldukça özgün bulup, beğendiğim genelde çok anlaşılamayan “Deri Ceket” filminden, Jean Dujardin 40’lı yaşlardaki bir adamın suça bulaşma, takıntı ve değişik öyküsü ile sorgulamaya açık film de ise kendisine, Fransa’da ki Ödül töreninde “Utanç verici!” diye bağırarak terk eden Adele Haenel, eşlik etmekteydi. Ve yine 2019 “Küçük Kadınlar” dan, Louis Garrel ise Alfred Drefus karakteri ile karşımızda.

KADRAJDAN DÜNYANIN VE PARİS’in GÖZBEBEĞİ EYFEL BACASI TÜTÜYOR

Polanski de 1977 yılında küçük yaştaki bir kızla cinsel ilişkiye girme suçlamasını kabul ettikten sonra 42 gün hapis yatmış, savcılıkla yaptığı ceza anlaşmasının bozulacağı kaygısıyla ABD'den kaçmıştı. Süreçte 91 yıllık Akademi tarihinde atılan dört kişiden biri oldu. Aslen Yahudi kökenli, Polonya vatandaşı ve Fransa’da ikamet ediyor. Subay ve Casus, 1894 yılında haksız yere vatana ihanet etmekten hüküm giyen ve etrafı palmiye ağaçları ile çevrili ama bir tek göz oda gibi kimse ile konuşamayacağı, Şeytan Adası'nda ömür boyu hapse mahkûm edilen Yahudi asıllı Fransız subay Alfred Dreyfus'un (Louis Garrel) gerçek hikâyesini konu ediyor. Tabii burada esas olan, Yahudi düşmanlığı ve ahlaksızlık. Yani herkes yalan söyler ve her şeye kolayca bir kılıf örtülürse, gerçekler nasıl ortaya çıkacak? Vicdan parlamazsa, gelecek nasıl güzel gelişir?
PROSEDÜRLERİ DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ BELKİ ANCAK GERÇEKLERİ ASLA
Bilinen gizli istihbarat örgütü, en gizli en önemli devlet sırlarının ehil olmayan zihinler tarafından bile değiştirebildiğini öğrendiğinizde ne yapardınız? Değil! Ne yapabilirdiniz? Rütbeler çarpışıyor. Yalanlar, diz boyu. Her yerden kendi gizli örgüt belledikleri ve kapısında oldukça yaşlı, sömürülmeye alışmış bir Beşir ile ne kadar yol alınabilir? Alman Bismarck ordularının Alsace ve Lorraine'i işgalinden yirmi yıl sonra, Fransız Yüzbaşı Alfred Dreyfus, 15 Ekim 1894'te vatana ihanet suçlamasıyla tutuklandı. Dava sürecinde yaşananlar, Dreyfus'ün rütbeleri sökülerek ordudan atılarak, ıssız bir adaya sürgüne gönderilmesi. Ardından kabaran Yahudi düşmanlığı sonrasında yüzyıl dönümündeki Fransız toplumunu, adeta bıçakla bölünmüşçesine iki kampa ayırmıştı. Zamanla Yarbay rütbesine getirilen Georges Picquart (Jean Dujardin)ve okulda öğrencisi olan Subay Alfred Dreyfus’un hayatı kimlerin elinde? İstihbarat birimi, kokuşmuş bir düzen ve kendi açıklarını kapamak için her yerde “Yaşasın Fransa!” diyen ama belki de bir kişinin asimile çalışmalarına karşı “Fransız olmaktan utanıyorum!” demesi, ne kadar olguları değiştirebilir? Hele hele doğrular bir tarafta, yanlışlar bir tarafta ötekileştirme ve fişlenme başladıysa!
“Subay ve Casus” filmi yaşadığı ömür dolayısı ile 2.dünya savaşının tüm acı ihtişamını bir Yahudi olarak tatmış Polonski’nin, filmin açılış sahnesinden gözümüze gözümüze soktuğu; yargılanma sahnesinin arkasında baca gibi tütmekte olan dünyanın gözdesi Eyfel bacası. Askeriye de erkekler muayeneden geçerken soyunurlar. Hatta Yahudiler de yakılırken sadece soyunmadılar. Soyları yok edildi. Burada ise kıyafet değil şerefin ayaklar altında! Başlıyor ve izliyorsunuz. Yahudilikte 14 önemli burada, Subay Alfred Dreyfus’un rütbe numarası 14. Yani Tel Aviv'de 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti ilan edildi.
Filmi izlerken, rahmetli Yarbay Ali Tatar geldi aklıma. Ardından düzenlenen (Kahramanlar Öykülerde Yaşar /Kırmızı Kedi Yayınları) ilk öykü yarışmasında, seçilen eserler arasında hikâyem var.  Hepimizin var. Daha pek çok kimse… Birçok gazeteci.  “Subay ve Casus” filminde yargılanan Yarbay’a mahkemede adresi sorulduğunda, hapishanenin adresini vermesi gibi.  Tarihte, Emily Zola’nın (1840-1902) yaptığı, cesaret ve vicdan savaşını yapan gazetecilik mesleğini ki bu meslek yapılabildiğinde, süreci nasıl da olması gibi değiştirebildiğini gösteren en büyük kanıt. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanına hitaben başlayıp, olaylara karışan tüm bürokrat, rütbe sahibi, görevli varsa yazdığı “Suçluyorum!” başlıklı mektup gazetede yayınlandığında dünya gündemine oturmuştu. Ve hala da bir film ile konuşuluyor. Tarih, hiç sekteye uğramıyor.
 “GERÇEK UYGUN ADIM İLERLİYOR VE HİÇBİR ŞEY DURDURAMAYACAK” EMİLE ZOLA
Dolayısı ile tarihin en büyük casusluk davalarından olan Dreyfus hk. Romanı, Robert Harris yazdı. 2014 Walter Scott Tarihsel Roman Ödül sahibi eser, bundan üç yıl kadar önce İlknur Özdemir tarafından Türkçeye çevrildi. Roman, Kitap Kırmızı Kedi yayınları tarafından yayımlandı. Daha da detaylı buradan okuma imkânı bulabilirsiniz.
Dolayısı ile gerçeklerin asla örtülemeyeceği, sistemi sorgulayan, bireysel ve toplumsal ahlaka ayna tutan. Muhteşem kostümleri ile yer yer filmin içine Claude Monet(1840-1926) tablolarına bakar gibi esenlik katan, sanat filmini tarihe ama en çok da vicdan ve gerçeğe düşkünseniz. Severek izleyeceksiniz. Puan-8
EMEL SEÇEN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum