ENDÜSTRİ 4.0
MEKATRONİK
Değerli okurlarımız, 3. Uluslararası Proses Sempozyumunda, ST Endüstri Yayıncılık standındayız. Aynı zamanda üç yıldır fuarın ev sahipliğini yapıyorlar. Bu anlamda çıkarılan 9 dergi de emekleri olan, akademisyen aynı zamanda Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Turan Şişman ile gençlerimizin bildiği ancak halkımızın çokça duymadığı, henüz kulaklarına yeni yeni aşina oldukları Mekatronik üzerine sohbetimizi paylaşıyoruz.
Emel Seçen : Merhaba Hocam nedir Mekatronik, demeden önce kısa olarak sizi tanıyabilir miyiz? Siz, bu konunun adı henüz konmamış iken bu konu ile ilgili çalışmalar yapmaktasınız, biraz paylaşır mısınız lütfen.
Dr.Turan Şişman : Mekatronik aslında bir üst disiplin dalı. Bunun bir alt disiplini mekanik mühendisliği, makine mühendisliği, elektronik ile birlikte elektrik mühendisliği ve yazılım mühendisliğidir. Yani Endüstri 4.0’ın ya da digital dönüşümün bir uygulaması olarak bütün üretimde kullanılan mekanik sistemlerin yazılımlarla kontrol edilmesidir.
Dolayısı ile bunun adına “Mekatronik” deniliyor. Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de de var olan bir mühendislik, mekatronik mühendisliği. Dediğim gibi Endüstri 4.0 bir yaklaşımdır. O yaklaşıma ve çağa uygun uygun gerekli olan bir disiplin alanıdır. Olaya hem mühendislik hem felsefi yönü ile bakabiliriz. Mekatronik, bir mühendisliğin adıdır ama aynı zamanda sistemlerin de adıdır. Mesela bir bilgisayarla kontrol edilen bir makine mekatronik bir üründür. Bir robotik sistem, mekatronik bir üründür. Bir sistemde parçalar var ve bunu hareket ettiren elektronik motorlar var. Bunları biz yazılım aracılığı ile kontrol edebiliyoruz.
Mekatronik önemli elbette, günümüzde de revaçta. Bu çağ verimlilik çağı. Bu çağda bilginin çok net ve para eder halde olduğunu düşündüğümüzde artık biz işlerimizi, özellikle üretimimizi kesinlikle verimli yapmak zorundayız. Birçok açıdan bakmak lazım konuya.
1-Zaman açısından.2-Enerji açısından 3-Daha kaliteli üretim açısından 4-İstediğimiz standartlarda ve miktarda üretim yapabilmemiz için.
Otomasyonlaşma ya da Robotlaşma dediğimiz üretim alanlarına giriyoruz ve genellikle bu sistemleri ilgilendiren de genellikle mekatronik sistemler oluyor.
-Peki, biraz insan üstü mü? Yoksa insanlık yetersiz mi?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Şöyle, insanın gücünün ve yeteneklerinin ötesindeki robotların kullanılması gerekiyor. Bir üretimde robot insana göre daha hassas sonuçlar verir. Örneğin seri imalat yapan bir üretimde kalite demek. Üretimde birinci ürün ile beş bininci ürünün belli standartlardaki özelliklerinin aynı olması demektir.
Şimdi bunu bir kere insan marifeti ile yapmak çok zor. Burada işte tam da mekatronik ya da mekanik sistem ve robot kullanmak zorundayız.
TEKNOLOJİYİ YAKALAMAK
-Hocam, bu çağa ait bir uygulama mıdır? Yoksa biz adı henüz konulmadan da kullanıyor muyduk?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Endüstri 4.0 dediğimiz ya da Sanayinin 4.dönemi dediğimiz, özellikle bilişim teknolojilerinin endüstri alanında kullanılmasına bağlı süreçlerle geliştirilen bir yaklaşımdır. 1970’li yıllardan itibaren robotlar endüstride çokça kullanılmaya başlandı. 2020 yılında dünyada 3 milyon civarında robotun fabrikalarda iş başında olması bekleniyor.
-Peki, insan gücünün önemi hangi kategoriye giriyor?
Dr.Turan ŞİŞMAN: İşte bunun felsefesine bakarsak artık dünyada insan terinin yerini “akıl teri” alıyor. Bunu şöyle açalım. İnsan için lüzumsuz ve monoton olan, gücünün yetmediği, tehlikeli işlerde mekanik sistemlerin yani robotların kullanılması doğru bir yaklaşım.
Robotu durup dururken kullanmıyoruz. Robotun insan gibi molası yok. Hastalığı yok. Duygusallığı yok. Dolayısı ile üretimi hızlandırmak açısından yeterli sayıda üretim yapabilmemiz için kullanıyoruz.
Mesela; denizaltında, patlama ve parlama tehlikesi olan. Yani insan sağlığı ve güvenliği açısından sıkıntılı olan yerlerde, uzayda ve çeşitli araştırma laboratuarlarında.
-Siz anlatırken aklıma en tehlikeli bölgelerden biri olan Maden Ocakları geldi, peki burada?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Elbette. Özellikle yer altı çalışmalarında. Bu tür alanlarda insan çalışması doğru değil. Zaten dünyada maden ocaklarında birçok yerde şu an için çok az sayıda olsa da kullanılıyor. Gıda sektöründe, metal makine, elektrik-elektronik sektöründe kullanılıyor. G ünümüzde otomotiv sektörü en çok robotun kullanıldığı sektördür. Özellikle döküm ve kaynak işleri çok tehlikeli bir iştir. Hem sağlığa, güvenliğe zararlı aynı zamanda insanın üretiminde kalite sorunu vardır. Bu yüzden robot tercih edilmektedir.
-O zaman belki de çoğumuzun ön yargı ile yaklaştığı bu sistemler başta insan dostu hatta yardımcısı diyebilir miyiz?
Dr.Turan ŞİŞMAN: O zaman şöyle diyelim, robotları ikiye ayırmak lazım. Birincisi endüstriyel robotları, ikincisi hizmet robotları. Birçok çalışma var ama zaman içerisinde geliştirilerek yol alınıyor. Maden örneğinde olduğu gibi.
Yapay Zeka var biliyorsunuz. Onu da devreye aldığımız zaman, robotlar kendi kararlarını kendi verebilecek şekle geldiklerinde endüstride birçok farklı alanda kullanılma ihtimali yüksek. Bunun yanında özellikle Amerika ve Avrupa’da hasta bakımı, yaşı bakımı için ve dezavantajlı, sosyal alanlarda hizmet eden robotlar var. Mesela sağlık alanında çok hızlı şekilde robot kullanımı artıyor. Bir operasyonu hekim yerine daha hassas bir şekilde yapabilen robotlar yapılıyor. Uzaktan kumandalı operasyonlara yapılıyor. Bu sektörde sektörde çok gelişme ihtimali gözüküyor. Dünyada bahsetmiş olduğumuz iki tür robot da hızlı bir şekilde gelişiyor ve her sayı biz dergimizde bu artışları, sayısal olarak analiz ediyoruz.
ST ROBOT YATIRIMLARI
-Derginin adını tam olarak öğrenebilir miyiz lütfen?
Dr.Turan ŞİŞMAN: 4. yılındayız. 2015 yılının Ocak ayında faaliyete geçti dergimiz. ST Robot Yatırımları Dergisi.
-Robot insanın yerini alacak mı? Yapay zeka ve duygusallık olmadan üretim yapığını ve üretime artı kattığını söylediğiniz üzerinden giderek açarsanız lütfen. Kısaca insan kendini en üstün varlık görme noktasında çağımızın robotlarının gelişi insanlığın kaygı duymasını gerektirir mi?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Evet, bu kaygı var. Yapay zeka ile bu dediğiniz gibi daha çok gündeme geliyor. Geçmişte en çok Japonya’da bu trend oldu, tartışıldı. Şöyle kanaatimiz var. Acaba robot işsizliği arttırır mı? Acaba artık robotlar insanın yerini alarak, insana hükmeder hale gelirler mi?
İkincisi fantastik bir konu. Birincisine dönersek yani Robot, işsizliği arttırır mı? Robot aslında başta da ifade etmiş olduğum gibi “insanın insana dönük işlere dönük yönlenmesine olanak sağlayan alt yapı sağlıyor ” aslında. Dolayısıyla işsizliği artırmaz.
- O zaman ağırlıklarımızı alarak, işerimizi de hafifletiyor diyebiliriz değil mi?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Tabii. Gürültülü bir ortam düşünün. Dökümhane görmüşsünüzdür. Orayı düşünün. Orada üretimde olan bir insanın sağlıklı olma ihtimali yok. Çünkü orası yoğun metal tozları ile yoğunlaşmış, sıcak bir ortamda insan değil robot çalışmalı.
Bu insani bir bakış açısı.
Aslında robotlar istihdamı arttırıyor desem doğru olur. . Bilgi çağı öyle bir çağ ki, mütemadiyen bilginin hızlı değişiminden dolayı bunun bir sürü etkilerini beraberinde yaşıyoruz. Bir sürü meslekler değişiyor. Robotlar, robotun ya da otomasyonun üretim alanına girmesinden dolayı artık klasik ve insan kaynaklı, insanın alın terinin olduğu işler kalkıyor. Bunun yerine insana uygun olan, insanın aklına uygun olan meslekler ön plana çıkıyor.
-Robotlar, aklımızı kullanmamızı sağlıyor o zaman?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Robot tek başına bir bileşen değil. Birçok noktası var; yazılım, emniyet, program, operatör vs. gibi birçok mesleklerde doğuyor. İnsan beyni ile oluyor tabii bunlar. Ama aynı zamanda paralelinde yapay zeka da çalışıyor. Otonom robotlar, yani kendi kendini idare eden robotlarda var şu anda. Siz, karar verici olarak robotu yapay zeka ile donatıyorsunuz ve süreci yönlendiriyor. Bu konu ile korkular, filmler vs. elbette var ama nasıl bir gelecek olacak bunu kesin olarak tam kestirememekle birlikte, bir gün robotlar dünyayı kendileri kontrol etmeye kalkarlarsa, böyle bir olanak bulunur mu? Bilemiyoruz.
Robotlardaki başka bir boyuttan bahsedeyim. İnsan beynini anlayarak robotlar geliştiriliyor.
Bunun zemini hazır gibi. Daha doğrusu doğadaki canlıları anlayarak. Bacaklı robot var mesela arama-tarama yapıyor; dağda, bayırda riskli bölgelerde çalışma yapıyor. Bu tamamen 250 böcek, hayvanın incelenmesinden sonra geliştirilen bir üretim. Canlılardan ilham alınıyor.
-Peki, bir level daha ileri gideyim. Mesela biz deriz ki; nasıl bir insan robot gibi. Daha doğrusu duygusuz, taştan birini ifade ederken kullanırız. O zaman karar verici insan faktörü, insan aklı olduğunda eğer robota duygu verirsek neler olabilir? Çünkü hâlihazırda akıllı saatler ile nabzımız ölçülüyor, günde kaç adım attığımız hesaplanıyor. Bizi asiste eden bir eleman var neticede. Durum sanki oraya gidiyor gibi geliyor bana.
Dr.Turan ŞİŞMAN: Aslında evet öyle gözüküyor. Diğer yandan tartışılabilir bir konu aslında ama çok yakınlarda konu olarak, bir Sofia diye robot vardı. Kadın robot; hissediyor, görüyor, sizin durumunuza bağlı olarak yorum yapıyor. Sizin etkinize, tepki yapıyor. Bu alan için bir model aslında. Biraz fütürizm kokan, felsefi yönü var. Bir yandan da bu alan mütemadiyen gelişiyor.
-Peki, biz toplum olarak buna hazır mıyız?
Dr.Turan ŞİŞMAN:Türkiye sosyolojik yapısı, birçok konuyu alıp çok çabuk entegre eden bir yapımız var. Şu anda robotlardan örnek vereyim. Bu konuda çok iyi değil. Robot Yoğunluğu diye bir terim var. Üretimde çalışan 10.000 kişiye karşılık gelen robot sayısının açılımı oluyor. Dünyada 2017 yılına ait sayısal değeri 74 yani ülkemizde ise 23.
Dolayısı ile biz hızlıca üretime robot kullanma konusunda ilgi ve hızlı bir çalışma var. Ancak burada önemli olan alıp üretimde kullanabilmek. Verimlilik ön planda. Rekabet gücümüzü arttırmak konusunda bilgi üretmek ve bu bilgileri bu alanlarda kullanabilmek gerekiyor.
DÖN DOLAŞ, ÜRET
- O zaman yine üretime geliyor konu?
Dr.Turan ŞİŞMAN:Kesinlikle. Kalkınmak için üretim şart. Ama neyi üretmek gerekiyor. Günümüze hitap eden katma değeri olan üretimden bahsediyorum. İhraç edebileceğimiz üretim. Otomasyon ve robotlaşma. Yani kaliteli, hızlı ve marka üreterek.
-Bu bir tür matruşka gibi değil mi Hocam bilginin sonsuzluğunda?
Dr.Turan ŞİŞMAN:Evet, zaten sizin kaliteli üretim yaparsanız marka olursunuz.
BU ARTIK EVRENSELLEŞEN BİR SÜREÇ
-Biz çağı yakalamak ve hala devam eden beyin göçünün önüne nasıl geçeriz? Çocuklarımız, gençlerimiz yurt dışında okumak istiyor.
Dr.Turan ŞİŞMAN: Aslında bu evrenselleşen bir süreç. Bu bir sel gibi. Akıp giden, sürekli artan. Bu akmaya başladığı zaman bunun önünde kimse duramaz. Ya da kar topu gibi düşünebiliriz.
Şunu da söyleyebiliriz. Hep dendiği gibi “Doğada güçlü olan ayakta kalır.”
Dr.Turan ŞİŞMAN: Evrensel ya da küreselleşen dünyada bu kaçınılmaz. Bir ülkenin kabul etmemesi mümkün değil. Dolayısı ile bunu ülkemize faydalı, anlamlı nasıl hala dönüştürebiliriz? Bunun üzerinde düşünmek lazım. İnsanımızı bu havada nasıl yetiştirebiliriz? Hazır olmak gerekiyor.
- Peki, halı hazırda okuma yazma bilmeyen, kendini ifade edemeyen ve bir yandan da çalışmaktan başka, yüzünü başka yöne dönemeyen insanlarımız için en kolay yolu nedir, bunları anlatabilmenin?
Dr.Turan ŞİŞMAN: Bizim insan profilimiz hızla adaptasyona uygun. Aynı zamanda iyi bir politika, profesyonel yaklaşım gerekli. İyi bir eğitim politikası gerekli. Şu andaki bakanlık, 2023 vizyon belgesi, kalkınma belgesine baktığımızda hedeflerimiz var. Uzun ve sıkıntılı bir süreç bu. Ama bu vizyona uygun insan kaynağı yetiştirebileceğini ümit ediyorum aslında. Çünkü bir üniversitede eğitim verirken firmalardan sorular geliyor. Mesele mühendislerde ne tür sorunlar var? Neler bekliyorsunuz? Ona göre yetiştirmeye çalışıyoruz.
Bizim ülke insanının çok tanımlanmayan aktif ve pratik bir yapısı var.
Bu yüzyıl bilgi çağı ancak bilgi her yerde var. Önemli olan bu bilginin katma değerli hale getirilmesi.
-Doğru bilgi tabii?
Dr.Turan ŞİŞMAN : Elbette. İncelemek, bakmak gerekiyor.
Esas olarak sorgulayan, araştıran, düşünen, takım çalışmasına uygun olan. Sağlıklı iletişim kurabilen, proje tabanlı düşünebilen, problem çözme yeteneği olabilen, 21.yy’ın yeterlilikleri deniyor. Burada bakın bilgi yok. Bir üniversitede öğrencilerimize öğrenmeyi öğretirsek, bir problem olduğunda nasıl çözüm getirebileceğimizi öğretirsek bu bakış açısı bence bu yüzyıl için yeterli.
- Köy Enstitülerinde olduğu gibi “Yaparak Öğrenme” geçerli olabilecek mi?
Dr. Turan ŞİŞMAN : Şöyle, Türkiye’de resmi eğitim müfredatında “Yapısalcı Yaklaşım” dediğimiz, yani öğrenci merkezli yaklaşım mevcut. Dünyada da bu revaçta. Öğretmen rehber oluyor, öğrenci atölye içinde görüyor, uyguluyor, takım çalışması yapıyor biraz önce anlattıklarım hepsi içinde.
Bir yaklaşımın başka bir yaklaşım ile değiştirilmesi, geliştirilmesi siz de taktir edersiniz ki kolay değil. Ama avantajımız, umutlarımızı arttıran biz hızlıca adapte olabiliyoruz.
Eğitim artık dört duvar arasında yapılmıyor. Köyde olmasının da mahsuru yok. Sadece daha önce de konuştuğumuz gibi ailenin özellikle de annelerin çocuklara sorunları çözme konusunda yeterli fırsatı vermeleri gerekiyor. İnsan muhteşem bir varlık, ailede fırsat verilip okulda da bu durum beslenirse konuyla ilgili sorunlara çözüm üretilir.
-Fuar da başarılar diliyor, İstanbulflash gazetesine zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
Dr. Turan ŞİŞMAN : Ben de teşekkür ediyor, iyi çalışmalar diliyorum.
Röportaj: Emel Seçen
FACEBOOK YORUMLAR