DÜŞÜNYAZ TÜRKİYE İZMİR' de 5. ETKİNLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ.
Felsefeciler Derneği İzmir Şubesi tarafından yürütülen ve çok sayıda lise öğrencisinin felsefi düşünüş biçimine sahip olabilmesi ve yaşam içerisinde kendisini ifade edebilen, aynı zamanda hayatı içselleştirebilmeleri ve sosyalleşmelerine imkan sağlayan bir organizasyon yürütüyor.
Bu anlamda Lise öğrencilerinin, Felsefenin temel sorunları hakkında düşünebilmelerini; okuma, anlama ve yorumlayabilme becerisi kazanmalarını, tutarlı düşünebilmelerini, düşündüklerini temellendirebilmelerini, felsefi bir dille, felsefe kavramlarını kullanarak yazı yazabilmelerini, felsefeyi yaşamı anlamlandırma çabasında kullanabilmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Buna istinaden yıl boyunca yarışmaya aday olacak Lise öğrencileri 3 aşamalı elemeden geçiyorlar. Ocak ayında belirlenmiş olan konu alıntılarından seçerek yazılar tamamlanıyor ve 2.aşamaya geçiliyor. Mart ayında ki felsefi deneme yazıları içinden 3 paylaşılan alıntı üzerinden, kendileri konuyu belirliyor ve Haziran ayında gerçekleşen finale kalırlar.
Türkiye’nin her yerinden katılmış olan öğrencilerin, final bölümünde 1. Aşamada aldığı puanın %40’ı, 2. Aşamadan aldığı puanın %60 alınır. Elde edilen puanla sıralama yapılır. Puan sıralamasına göre ilk 25 yazının sahipleri finale kalmış olurlar.
Finalist öğrenciler İzmir Amerikan Koleji’nde final yarışmasına katılırlar. Yarışma okulda yine bilgisayar ortamında yapılır. Saat 10.00 da konular açıklanır ve öğrencilerin saat 13.00’e kadar yazmalarına olanak tanınır. Yazılar final jürisi tarafından değerlendirilir.
Öğrencinin final yarışmasında aldığı puanın % 70’i, ilk iki aşamada elde ettiği puan ortalamasının ise % 30’u alınarak yarışma sonuç notu belirlenir.
“ Herakleitos’un, “ Doğa gizlenmeyi sever.” İfadesi doğanın anlaşılmak istenmesine de bir işarettir. Doğa anlaşılmak ister. Fakat herkes tarafından değil sadece gerçekten kendisini keşfetme cesareti ve potansiyeline sahip insanlar tarafından…” diyor ve yazısı devam ediyor; sevgili Şehval Dilara Akgül’ün.
O henüz lise 2 öğrencisi ve ben kendisini Pertevniyal Lisesi öğrencisi olarak Tubitak Bilim Fuarı etkinliğinde tanıdım. Fizik, Kimya derken o gülümseyen ve heyecanlı haliyle bana dergilerini ve ne yapmaya çalıştıklarını ifade etmek istedi. Stantlarına gittim. Orada öğretmenleri ile tanıştım. Pertevniyal Lisesi Felsefe Öğretmeni ,Sevgili Sibel Uysal Demir hanımefendiydi. Şehval, Öğretmeninin anlatmasını tercih etti ama öğretmen öğrencisine bıraktı sözü, sonra kendisi de ne yapmaya çalıştıklarını ifade etti.
Etrafında birçok öğrenci ile kuşatılmış, bu duyarlı öğretmenimiz sadece okulda ki öğrencilerin değil müşterek yürüttükleri Mevlanakapı Özel Eğitim Uygulama Okulu Ortak Projesi ile içerisinde Serebral Palsi , Otizm ve Zihinse Engelli birçok çocuk ile lise öğrencilerini abla-kardeş yapmışlar. Üç öğretmen arkadaş yola çıkmışlar, onlar tayin nedeni ile başka illerde aynı yürekle görevlerine devam ediyorlar ama bu değerli öğretmenimiz var gücüyle öğrencilerine kol kanat geriyor. Çünkü onlara inanmış. Pertevniyal Dergisi olarak çıkardıkları “Biz de varız Engelleri Birlikte Aşarız” sloganı ile fark katıyorlar.
Her zaman söylerim eğer bu ülke de nitelikli meslek grupları yeniden yeşertilir hele ki öğretmenlerimiz; başta Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim-öğretim anlayışını kavramış, içselleştirmiş, Hasan Yücel, İsmail Hakkı Tonguç suyundan içmiş. Mustafa Necati ışığını takip edebilirse, bizim sırtımız asla yere gelmeyecektir. Yüzünü aydınlığa kapamamış bireylerde böyle çoğalır işte. Burada en önemli temel unsur ÖĞRETMEN’dir.
Sevgili Şehval’i her alanda gösterdiği enerji için yürekten kutluyorum, muhakkak her çocuk, genç gibi pırıl pırıl. Sevgi dolu, paylaşımcı ama ağacı şekillendiren ve meyve verebilecek mi? Yoksa kuruyacak mı? Her selde, fırtına da ayakta kalabilecek mi? Bunu da öğretmen sağlıyor.
Sevgili Şehval Dilara Akgül, öğretmeninden öğrenebildikleri ile Türkiye 10.oldu. Ne mutlu!
Onun bu güzel yazımını, denemesini paylaşmadan önce temennim Sibel Uysal Demir gibi nitelikli öğretmenlerimizin çoğalmasıdır. Bu anlamda İzmir Felsefeciler Derneğini kutluyorum. Dene yaz ekibini de kutluyorum ki onlar gelen yarışma adaylarına güzel İzmir’i gezdirdiler. Çocukları kaynaştırdılar. Öğretmenleri buluşturdular.
Güneş yakındır, kamaşıyor.
Duyuyorum, görüyorum, biliyorum.
Şehval Dilara Akgül Final Yazısı:
"Doğa gizlenmeyi sever" Herakleitos
İNSAN=DOĞA
(Özünü anlamak isteyen insanlara...)
Doğanın ne demek olduğu ve insan özünün ne olduğu felsefe tarihinin başlangıcı ve kimi filozoflara göre amacı olmuştur.Kimileri doğanın tanrıdan bir parça olarak geldiğini savunurken kimileri doğanın tanrının kendisi olduğunu savunmuştur.
Kimilerine göre doğayı anlamak insanı anlamakla eş değerken kimine göre insan doğanın zıttı olarak özünün oluşturmuş hatta yaradılışı özünden sonra geldiği için önceden belirlenen şekilde bir öz oluşmuştur.
Minet filozoflarından çağdaş dönem filozoflarına kadar insanoğlunun aklını kurcalayan bu soru üzerine çeşitli tezler yazılmıştır.
Doğa, Tdk'ye göre ; kendiliğinden var olan ve insan etkinliğinin dışında kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren, canlı ve cansız nesnelerden oluşan varlığın tümüdür.
Doğanın bir başka tanımı olarak ; insanoğlunun içine doğduğu, içinde yaşadığı ve tekrar içerisinde kaybolduğu, döngüsünü içinde barındıran varlıklar bütünü de denmektedir.
Oysaki ''Biz insanlar doğanın içine doğarız.'' ifadesi kısmen de olsa yanlış bir ifadedir.Biz insanlar doğanın içine doğmayız. Bizler doğanın kendisiyizdir. Birey doğanın bir yansıması olarak gelir bu dünyaya. Kendisinden her bir parça doğayı ifade eder. İnsanoğlunun doğayı anlaması ve anlatması için sözlere ihtiyacı yoktur aslında. Kendisini tanıması ve keşfetmesi doğayı, dünyayı, evreni anlamasına sebebiyet verir.
Herakleitos'un , ''Doğa gizlenmeyi sever.'' ifadesi doğanın anlaşılmak istenmesine de bir işarettir .Doğa anlaşılmak ister. Fakat herkes tarafından değil, sadece gerçekten kendisini keşfetme cesareti ve potansiyeline sahip insanlar tarafından.
Bu yüzden gizlenir aslında.Fakat bu gizlenme günümüz şartlarında anladığımız gibi görülmesi ve bulunması zor bir şekilde kendisini saklamak değildir.
Doğa her yere gizlenmiştir .Ya da daha doğrusu doğa; çevreye yayılmıştır.Anlaşılmak istendiği için her yerde vücut bulmuştur.
Bu vücut bulduğu yerlerden biri de insanın varlığıdır .Doğa insanın özünde gizlidir. İnsan psyechesinin logosu doğanın da logosu olmaktadır Herakleitos'a göre. Yani insan yasası ve doğa yasası eştir.
Dostoyevski der ki ''Tabiat bir aynadır, hem de aynaların en parlağı.''Dostoyevski'nin bu ifadesindeki tabiatın yansıttığı ve ayna görevini gördüğü karşıt maddesi insandır. Tabiat insanı yansıtır.İnsanın öfkesi tabiatın öfkesinden kaynaklanır.Tabiatta süregelen savaş ve barış diyalektiğinin aynısını insan doğasında da görmek mümkündür.Tek farkla, doğada bu savaşı uyum kazanmışken insan doğasında hala bu savaş süregelmektedir.
Kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcı olmuştur Aristotales'e göre.
Aristo'nun burada bahsettiği kendini bilme durumu, özünün anlama ve gerçekleştirebilme durumudur .Bu yüzden İnsanoğlu hayatı boyu kendisini, ya da Sartre'nin deyimiyle ''özünü'' oluşturmaya, bulmaya çalışmıştır.Hayatını bu öz üzerine kurmaya odaklanmış insanın ilk problemi bu özü bulmasıdır.Bu yüzden doğa filozofları adı verilen ilk filozoflar ( Minet filozofları) her şeyden önce kendilerini tanımaya ve özlerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır . Bu özü hep başka nesneler ya da durumlar üzerinden gerçekleştirmeye çalışan insanoğlu için doğru adres doğadır oysa.
İnsan hep kendisine özünün bulmasında yardımcı olacak bir öğretmen aramıştır ve maalesef ki bu öğretmeni hep başka yerlerde bulmayı ümit etmiştir.Thales'e göre su tüm varlıkların dolayısıyla insanın da başlangıcı ve özü iken Demokritos'a göre bu; ayrılmaz atom parçalarıdır.Dolayısıyla suyu ya da atomu algılamamız durumunda özümüzü de çözmüş oluruz.Fakat insan ne suya ne de sadece atoma benzemektedir.İnsan tüm bunların bir bütün olarak yer aldığı doğa ile özdeştir.Onun bir parçasıdır.Dolayısıyla insanoğlunun en iyi öğretmeni de duyuları ve doğadır.Kendinizi gerçekten de dinlemeye bıraktığınızda ya da gözlemleme yetinize emanet ettiğinizde yanılmazsınız.Çünkü doğa sizi kandırmaz ve içsel dürtüleriniz elbette kaynağını aldığı doğaya hizmet ederek sizi doğru yola ulaştırır.
Hiç ağaç görmemiş bir insansanız muhtemelen ilk gördüğünüz ağaç karşısında şaşkın kalacaksınız.ağacın ne olduğunu ve insanların ne kadar güzel olduğuna dair söylemlerini bilmeseniz bile ağacın görüntüsü sizlere hoş gelecektir.Bunun nedeni gördüğünüz o ağacın sizin özünüz ile uyuşması ve dolayısıyla benliğiniz ile doğa arasında bir ilişki kurabilmenizden kaynaklanır.Ve hiç ağaç görmemiş, deneyimlememiş ve ağacın güzel olduğu ile ilgili herhangi bir aprioriye sahip olmayan siz, ilk gördüğünüz ağaca hayran kalırsınız çünkü onu kendi özünüzle kolayca bağdaştırabilirsiniz.Platon'a göre bu durumun iyi ideasında ağacı görmüş ve özümüzü tanımış olmamızla bir bağlantısı vardır.Ona göre bizler özümüzü ve dünya üzerinde var olan her şeyi iyi ideasında görmüşüzdür.
Muhtemelen daha önce hiç çiçek kokusu duymadığınız bir dünyada birinin size bu kokuyu anlatması sizde herhangi bir izlenim uyandırmayacaktır.Fakat gittiğiniz herhangi bir bahçede duyduğunuz bir çiçek kokusu sonucu duyularınıza güvenirseniz size anlatılmaya çalışandan daha fazlasını kavrayabileceksinizdir. M.T.Cicero'nun ''Doğayı örnek aldığımız sürece asla yanılmayız'' sözü bu durumu özetlemektedir aslında.Yanılmak ya da mutsuz olmak istemeyen insanın yolu kendisini tanıması ve keşfetmesinden geçmektedir.Ve bu keşfetme doğa sayesinde gerçekleşebilir.Aynı şekilde Samuel Johnson'ın da dediği gibi doğadan ayrılmak mutluluktan ayrılmaktır.
Diğer bir tez olarak ise insanın taklit ve örnek alma yeteneğine bakıldığında da doğayı örnek aldığı söylenebilir.Eğer insanoğlu Sartre'nin de dediği gibi yaratılıştan sonra özüne kavuşuyorsa yine taklit etmek üzere özünü doğadan oluşturacaktır.Çünkü içerisine doğduğu doğa Wordswoth'un deyimiyle kendisine ''dadılık'' edecektir.Ve taklit etme yetisi ile dünyaya gelen insan yine özünü doğadan alacaktır.
Sartre'nin dediği gibi öz yaratılıştan sonra gelmiyorsa bile insanoğlu özünün doğadan almıştır çünkü insan tanrının bir parçasıdır ve Spinoza'nın da dediği gibi tanrı doğanın kendisidir. Dolayısyla kendisinden bir parça olarak yarattığı insanın özünü yine kendisinden yani doğadan verecektir.
Evren büyük bir logostur Heraklitos için .İnsan ise küçük bir logos.Büyük logosu anlamak küçük logosu anlamaya da yarayacaktır ona göre.Bu yüzden doğayı anlamak demek insanı da anlamak demektir.Ona göre evren ve insan birlikte değişirler.''Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz.'' demesinin sebebi ikinci kez ırmağa girdiğinizde yaşadıklarınızla ve zamanla birlikte hem sizin aynı siz olmamanızdır hem de ırmağın zaman ile akması sonucu aynı olmamasıdır.Evrende her şeyin birlikte değişiminden kaynaklı olarak bizlerin dikkatini çekmeyen bu değişme de doğadan geldiğimizin bir kanıtıdır.Bizler ''Her şey akar'' diyen Heraklitos'a göre doğa ile aynı anda değişiriz.Aynı anda aynı yöne doğru akarız.Bundandır ki yaşadığımız değişimleri fark edemeyiz.
Eski kavimlere baktığımızda özellikle de Kızılderililerde gördüğümüz şey doğaya karşı duyulan büyük bir saygı ve aşktır.Ağaçların canlı olduklarını dolayısıyla ruhlarının olduklarını düşünen kızılderililer bu bağlamda ağaçlar ın kendileriyle eşit olduklarını savunmuşlardır. Kızılderililere göre hayatın temel rehberi gözlemlemektir.Doğayı gözlemlemek insanı doğruya ulaştırır. Çünkü onlara göre insan yasaları gün sonunda yanlış sonuçlanabilecek ve insan olmalarından kaynaklı olarak irrasyonel olmaları çok muhtemel olan avukat ve yargıçların elindeyken doğa yasaları daha kesin ve nettir.Gün sonunda doğaya zarar veren insan elbet cezalandırılır. Ve doğanın yasası insanın da lehine olduğundan onun da yasasıdır.Doğa ile insanın eşit çıkarları olması da insanın doğanın bir parçası olduğuna işarettir.Kızılderililere göre ''beyazların'' tek sorunu doğayı dinlemediklerinden dolayı özlerini anlamamak ve mutluluğa kavuşamayıp aralarında devam eden iyi kötü diyalektiğini sonlandıramamaktır.
Sonuç olarak doğanın gizlenmeyi sevdiği noktasına gelirsek Berkeley'in de dediği gibi 'var olmak algılanmaktır' bağlamında var olmayı ve varlığını kanıtlamayı isteyen doğa algılanmak ister ve bu nedenle kendisini insanın özünde gizler.Mutluluğa ve gerçek bilgiye ulaşmak isteyen insan ise önce özünü yani doğayı anlamalıdır.
Doğanın gizlenmesi anlaşılmak istenmesindendir.Aslında doğa gizlenmez sadece açığa çıkmak için kendisini başka yerlerde, başka formlara büründürür.Doğa her yerdedir.Doğa ruhunuzdadır.Doğa çevrenizdedir.Doğa içinizdedir yani doğa benliğinizdir...
2018 DÜŞÜN YAZ TÜRKİYE SIRALAMASI
1. Bahadır Çatal
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi
84
2. Aybars Önder
Özel Arı Ana. Lisesi
80
3. Sena Demir
Galatasaray Lisesi
79
4. Gülce Bilgin
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi
78
5. Elif İmir
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi
77
6. Ahmet Uğur Konyalıoğlu
Kabataş Erkek Lisesi
75
7. Manas Kavasoğlu
BTSO Ali Osman Sönmez Sosyal Bilimler Lisesi
75
8. Mert Cemri
TED Ankara Koleji
74
9. Ahmet Mansur Tural
Sainte Pulchérie Fransız Lisesi
74
10. Şehval Dilara Akgül
Pertevniyal Lisesi
73
11. Irmak Şıvgın
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi
73
12. Defne Hadiş
Özel Darüşşafaka Lisesi
73
13. Seray Çakır
Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi
71
14. Gizem Aydın
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi
70
15. Melisa Arın
Şehit Oğuzhan Yaşar Anadolu Lisesi
67
16. Havanur Ulaş
Üsküdar Çağrıbey Anadolu Lisesi
66
17. Yiğit Buğra Akyön
Mustafa Hakan Güvençer Fen Lisesi
65
18. Ahmet Utkan Bülbül
Bursa Anadolu Lisesi
64
19. Cemile Büşra Gür
Kocaeli Fen Lisesi
64
20. Alara Sude Altundal
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi
63
21. Ahmet Can Öztaş
BTSO Ali Osman Sönmez Sosyal Bilimler Lisesi
63
22. İrem Kaptan
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi
60
23. Dilan Çelik
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi
55
24. Hatice Ceren TIRIŞ
Samsun İbrahim Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi
25. Lara Onbaşı
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi
Haber : Emel Seçen
FACEBOOK YORUMLAR