Dünya tüketiciler günü TUKODER den açıklama

TUKODER Genel Sekreteri Av.Onur Cingil yaptığı açıklamada tüketicileri ilgilendiren birçok konuya değindi.

Dünya tüketiciler günü TUKODER den açıklama
17 Mart 2018 - 22:59

 

 

 

Av. Onur Cingil;  15-21 Mart tarihleri arasındaki 1 haftalık süre, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Dünya Tüketici Hakları Haftası olup, bugün de bu anlamlı hafta hakkında açıklama yapmak için burada bulunmaktayız.

 

İlk kez ABD’de John F. Kennedy tarafından “tüketici hakları ile tüketicilerin korunmasının” gerekli olduğundan söz edilmesi ile ortaya çıkan Dünya Tüketici Hakları Günü ve devamındaki hafta, 56 yıldır (15 Mart 1962) kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca tüm dünyaya açıklanan Evrensel Tüketici Haklarının kabul edilişinden bu yana da 32 yıl geçmiştir (23 Haziran 1986).

 

Ülkemizde, Derneğimizin öncülüğünde yapılan mücadeleler sonucunda 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesi ile tüketici haklarının kanunlaşmasından bu yana da 23 yıl geçmiştir (23 Şubat 1995).

 

Aslında, ülkemizdeki kutlanmak üzere belirlenen önemli birçok tarih için olduğu gibi, bu hafta da bizler için kutlanılacak bir hafta niteliğinde maalesef olmamakta, tüketici hakları bağlamında kutlanılacak bir şey tarafımızdan görülememektedir.

 

Zira, geçen bu süreler zarfında, Dünya ülkeleri tüketici haklarının korunması kavramını her geçen gün daha ileriye taşıyıp, tüketicilerin mağdur edilmesinin ve sömürülmesinin önüne geçmek için her türlü tedbiri almışken, ülkemizde ise tüketici hakları konusunda istenilen aşamanın, tüm çabalarımıza rağmen, istenilen seviyeye gelmediği, son dönemlerde de çok ciddi anlamda geriye doğru yol kat edildiği görülmüştür.

 

Meseleye öncelikle şöyle bakmak lazım. TÜKETİCİ KİMDİR?

 

Tüketici herkestir. Bu ülkede yaşayan herkestir. Tüketici, burada bizlere destek verenlerdir, bizi dinleyenlerdir, buradaki polislerdir, çevrede çalışanlardır, tüm Üsküdarlılar, tüm İstanbullular, Türkiye’de yaşayan bütün yurttaşlardır.

Çünkü, Tüketim doğumdan, ölüme kadar hayatın her alanında her yaştan herkes tarafından yapılan bir faaliyettir.

 

Peki TÜKETİCİ NE DURUMDADIR?

 

* Açlık sınırının altındaki tüketici nüfusu 1.250.000, yoksulluk sınırının altındaki tüketici nüfusu ise tam 12 Milyondur. (Türk-İş’in son açıklamalarına göre, Türkiye’de, AÇLIK SINIRI 1.615,49 TL, YOKSULLUK SINIRI 5.262,00 TL iken; ASGARİ ÜCRET 1.603.12 TL’dir).

 

Tüketiciler bu şartlar altında ekonomik açıdan zor durumdadır. Tüketiciler bu yoklukta, bir de vergi, zam, pahalılık sarmalına sokularak adeta ölüme hapsedilmektedir.

 

Devletin bütün yükü tüketicinin sırtındadır. Cari açığı kapatmak için her türlü yeni vergi çeşitleri üretilmekte, zamlar vergi oranlarında artışlar ile gizli bir şekilde yapılmakta, verginin vergisi alınmakta, her yılbaşı akşamı bizler sevdiklerimizle yeni umutlar beslerken daha ilk günden başlayan, tüm yıl devam eden zamlar yapılmakta, “zam değil güncelleme” denilen bu zamlar ve üretimi kesilen, adeta üretimi yasaklayan hükümet politikası sonrasında her şeyin ithal edildiği bir ortamda, bozuk ekonomiden dolayı dövizin yüksek olması sebebiyle artık temel ihtiyaç malzemelerinin bile pahalı olduğu, ay başını getiremeyenlerin artık sadece orta direk değil, neredeyse ülkenin tamamı olduğu bir ortamda tutulmaktayız.

 

* En temel gıda maddelerinden olan ekmek (İstanbul’da) 1,25 TL’den satılmakta iken, ekmeğin gramajı düşürülerek bir de gizli zam yapılmaktadır.

 

* En ucuz et 28,75 TL iken, ülkede artık hayvancılık bitirildiğinden, ülkemizde et bulanamaz hale gelinmiş, et ithal eder duruma düşülmüştür.

 

* Gıda fiyatları her geçen gün artmakta ama enflasyon şemsiye, tenis topu, samuray kılıcı vb. gibi ürünler üzerinden hesaplanarak düşük tutulmaktadır. Esasen gerçek enflasyon ise açıklananın kat be kat üzerinde seyretmektedir.

 

* Bankalar, kendi aralarında kartel oluşturarak tüketicinin cebindeki parayı gasp etmekte, her türlü ad altında birçok kalemde tüketiciden ücret kesmekte ve bunu bilen devlet tüketiciyi korumak adına hiçbir şey yapmamaktadır.

 

* Kayıp-kaçak elektrik bedellerinin dürüst tüketicilerden alınması Devlet eliyle yasallaştırılmış, Devlet tüketiciyi değil sermaye sahiplerini, enerji dağıtım şirketlerini korumuştur.

 

Bir elektrik faturasından kaç kalem ücret alındığını kaç kişi biliyor? Sadece elektrik tuşuna bastığınızda 10 farklı kalem ücretlendirme yapılmakta.

 

* Plansız ve çarpık şehirleşme ile şehirler yaşanılamaz hale getirilmiş, Üsküdar’da yakından takip ettiğimiz örneklerde görüldüğü gibi, Kentsel Dönüşüm adı altında vatandaşların mülkiyet hakları gasp edilmekte, tüketicinin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı elinden alınmaktadır.

 

* Deprem toplanma alanları imara açılmakta, satılmakta, kamu arazileri bazı dernek ve vakıflara peşkeş çekilmekte, doğa, çevre talan edilmekte, bu da yerel ve merkezi idareler eliyle bizzat yapılmaktadır.

 

* Şehrin içinde tüketicilerin kolaylıkla ulaşacağı hastaneler rant uğruna şehrin ücra köşelerine taşınmakta, yap-işlet-devret şeklinde yaptırılan şehir hastaneleri sermaye çevrelerine peşkeş çekilmektedir. Devlet halkın arazisini bedelsiz olarak şirketlere vermekte, bu da yetmiyormuş gibi kira ödeyen devlet aynı zamanda ameliyathane, konaklama, gıda işletmesi gibi birçok alanı da şirket tarafından kar elde edilsin diye buraları tahsis etmektedir. Ve en can alıcı nokta şudur ki; şehir hastanelerinin işletmesini verdikleri şirketlere “hasta garantisi” taahhüt edilmekte, tıpkı yol, tünel ve otoyollarda da yapıldığı gibi yıllık hasta garantisi rakamları tutturulamaz ise, yani ülkedeki halk yeteri kadar hasta edilemez ise, işte o zaman da biz tüketicilerin vergilerinden bu açık, yani şirketlerin zararları finanse edilmekte, zarar bizlerin cebinden karşılanmaktadır.

 

* Geçmediğiniz köprünün, otoyolunun, tünelin parası biz Tüketicilerden tahsil edilmekte, siz geçseniz de geçmeseniz de bu yolların ücretleri sizlerin ödediği vergilerden alınmaktadır. Günlük 40.000  Araç taahhüdü bulunan Osmangazi Köprüsünde bu zamana kadar günlük en fazla 14.000 civarında araç geçiş yapmış, her gün aradaki araç sayısı kadar geçiş ücreti biz Tüketicilerden alınmıştır. Yapılan halkın kesesine zararlı ihaleler sebebiyle, bu köprü, tünel ve otoyolların her günü tüketiciye zarardır ve bu zarar cebimizden çıkmaktadır.

 

* Dünyanın en pahalı benzinini kullandığımızı, bunun da %65-70’inin vergi olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yoktur.

 

* Tüketiciler ayrıca günden güne zehirlenmektedir.

 

Sağlığın en büyük düşmanı olduğu belirtilen NBŞ (Nişasta bazlı şeker) ve fruktozla üretilen ürünlerin sayısı ve içerikleri artırılmakta, özellikle çocuklarımızın yediği çikolata, bisküvi, şeker ve tatlılarda bunlar kullanılarak kanser, diyabet ve obezite risklerinin ortaya çıkmasına göz yumulmaktadır. Bu hastalıklar artsın mı istenmektedir? Bu hastalıklar artmaz ise Şehir Hastaneleri nasıl hasta garanti sayısını tuttursun öyle değil mi?

 

Devlet Şeker Fabrikalarını kapatarak ve özelleştirme adı altında gözü doymayan sermayedarlara devrederek halkın sağlığıyla oynanmasına göz yummaktadır. Zam değil, güncelleme diyenler; bu konuda da satmıyoruz, özelleştiriyoruz diyerek bir yine bir illüzyon yapma çabasındadırlar. Şeker Fabrikalarının satılması ile şeker pancarı üreten çiftçi bitecek, fabrikalarda çalışan yurttaşlarımız işsiz kalacak, Cumhuriyetin bu değerli mirasları elden çıkacaktır. Ve de tüm tüketiciler şeker pancarı yerine gıdalarda kullanılacak Nişasta Bazlı Şeker ile ZEHİRLENECEKTİR.

 

Son dönemlerin en cesur, en samimi konuşmasını yapan Çiftçi Abimizin dediği gibi, “Ağdalı lafa gerek yok, kestirmeden konuşalım. Hepimiz geberip gideceğiz”

 

Bu yüzden, “Şeker Fabrikaları kapanmasın, tüketiciler zehirlenmesin” diyoruz.

 

Son olarak, Hükümete sesleniyoruz; Sadece yeni vergiler çıkarmak, vergi oranlarını yükseltmek ve cebimizdeki paraya göz dikmekle bütçe açığını kapatamaz ve gelir sağlayamazsınız.

 

Devletin tüm yükü masum, mazlum, mağdur Tüketiciye yüklenmiştir. Tüketicilerin hem hakları gasp edilmekte hem de her gün yeni yükümlülükleri sırtlanmak zorunda bırakılmaktadırlar.

 

Vergi, zam, pahalılık, sarmalındaki tüketici 2018 yılında, tam 8 asır önce İngiltere’de Magna Carta ile sorulan soruyu sormaktadır! Vergilerimizle ne yapılmaktadır?

 

TükoDer, Tüketici Haklarının korunması konusunda, geçtiğimiz 30 Yılda olduğu gibi yine mücadelesini sürdürecektir. Bütün tüketici ihlallerinin, tüketicileri ilgilendiren tüm konuların takipçisi olmaya devam edecektir.

 

Üsküdar’da da son yıllarda yaptığımız gibi, halkın evine, arazisine, parkına, korusuna, deprem toplanma alanına, yaşam alanlarına, sahiline, esnafın işletmesine yapılan her türlü müdahalede TükoDer Üsküdar yanınızda olacaktır. Halkımızın tümüyle, tüm sivil toplum hareketleri ve STK’lar ile Üsküdar’ı, İstanbul’u ve Türkiye’yi daha yaşanılabilir bir hale hep birlikte getireceğiz.

 

Tüm Üsküdarlıların Dünya Tüketici Hakları Haftası kutlu olsun.

Av. Onur CİNGİL

TükoDer Üsküdar Şube Başkanı

TükoDer Genel Sekreteri

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum