DIŞ PİYASALARDA REKABETİ ARTIRMAK KALİTELİ YÖNETİMDEN GEÇİYOR
Şirketlerin, uluslararası standartlara ulaşması ve dış piyasada rekabet olanaklarını artırması için belli kıstaslar devreye giriyor. Birinci öncelik olarak da şirketlerin toplam kalite kültürünü benimsemeleri, tüm katmanlarına yaygınlaştırmaları ve sürdürülebilir hale getirebilmeleri geliyor.
Kalitede mükemmelliğe erişmiş kurumlar; eksiksiz işleyen yönetim sistemleri, etkili stratejik hedefleri, liderlik politikaları gibi kıstaslarıyla öne çıkmakla kalmıyorlar, sınırları kalkan dünyada rekabeti zorlayan güçler arasındaki yerlerini alıyorlar. Bu noktada Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ülkemizde kalite bilincinin yerleştirilmesini ve kaliteli çalışmanın özendirilmesini hedefleyerek şirketlere dış piyasada rekabet etmenin yol haritasını sunuyor.
Değişen piyasa koşulları ve her geçen gün artan yüksek rekabet ortamı, varlıklarını sürdürmek isteyen şirketlerde yeni arayışları da beraberinde getiriyor. Küresel rekabetin, teknolojik gelişmelerin, ekonomik ve sosyal ortamlardaki değişimlerin, iş süreçleri ve müşteri kitlelerindeki dönüşümlerin akıl almaz bir hızla ilerlediği bir dünya ile karşı karşıyayız. Bu yeni dünyada yolu kaliteden geçen yerli şirketler, kendilerine global ekosistemin kapılarını aralıyor. Tam da bu noktada EFQM modeli başta olmak üzere kaliteye ve sürdürülebilir mükemmelliğe hizmet eden anlayışların dış piyasada rekabet olanaklarını artıracağını belirten Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar, şirketleri rekabette öne çıkaracak kalite yol haritasını anlattı.
Küresel ekosistemde öncül yaklaşımlar ile şirketleri geleceğe hazırlıyor
Küreselleşme ile ortadan kalkan ticari sınırların şirketler için farklı zorlukları beraberinde getirdiğini söyleyen KalDer Başkanı Yılmaz Bayraktar; “Bugün işletmeler hem ulusal hem de uluslararası firmalarla rekabet içinde olduğundan işletmelerin başarılı olmaları için küresel rekabet stratejilerini etkin bir şekilde kullanabilmeleri gerekiyor. Üstelik öncül bir yaklaşım benimseyerek rekabeti besleyen gelişim ve değişim furyasının içinde yer almaları da şart. Bu noktada işletmelerin sıra dışı rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri, rekabet edecekleri olanakları artırabilmeleri ve hareket alanlarını geliştirmeleri için bir kalite standardının olması büyük önem taşıyor. Kalite denildiğinde sadece ürün-hizmet kapsamını anlamak yanlış olur, burada sözü edilen kalite, bir kültürü temsil ediyor ve bütünü içine alıyor. Günümüzde birçok yaklaşım kalitenin standartlarını belirlemede rehber görevi görüyor. Bunların başında gelen ve bir yönetim anlayışı ortaya koyan EFQM modeli, birçok kuruluş için iyileştirme ve yenileşim kültürü geliştirmek adına yol haritaları belirliyor. Güncel içeriği, aydınlatıcı verileri, en önemlisi de küresel eğilimlere getirdiği yeni bakış açıları ile küreselleşme dengelerini değiştirecek ipuçları sunuyor. Kuruluşlara her gün karşılaştıkları değişim, dönüşüm ve dinamikler karşısında yardımcı olmak için hayati bir çerçeve ve yöntem sunuyor” dedi.
Şirketler hedeflerini uluslararası sürdürülebilirlik esaslarına göre haritalandırmalı
Küresel rekabette belirleyici olan bir diğer unsurun sürdürülebilirlikten geçtiğini vurgulayan Yılmaz Bayraktar, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Sürdürülebilir olmak, şirketlerin kâğıt üzerinde koydukları bir hedef olmaktan çoktan çıktı, küresel sınırların içinde olabilmenin ön koşulu oldu. Bugün kurumlar, dünya ile uyumlu olmalarına olanak sağlayacak geliştirici bir sürdürülebilirlik istiyorsa uluslararası anlaşmaların kıstaslarına uyum sağlamak zorundadırlar. Çünkü EFQM başta olmak üzere belirlenen uluslararası kurallar, şirketlerin ekonomik, çevresel ve sosyal performans alanlarında küresel sürdürülebilirlik anlayışı ile uyumlu bir yönetim modeline sahip olmasını hedefliyor. Bu noktada şirketlerin politika ve stratejik hedeflerini BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre haritalandırması hayati bir önem taşıyor. Bu haritalandırma, şirketlerin faaliyetlerini daha çevreci, ekolojik ve sürdürülebilir bir zeminde yürütmesinde çarpan etkisi yapıyor. KalDer olarak, kurumların tüm iş süreçlerinin sürdürülebilirlik model ve hedeflerine uygun olmasını sağlamak için rehberlik ediyor, şirketlerin uluslararası anlaşmalarla uyumlu hareket etmesine yardımcı oluyoruz. Amacımız, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı destekleyerek şirketlere küresel ekosistemde sürdürülebilir bir yol açmak.”
KalDer
Türkiye Kalite Derneği (KalDer), çağdaş kalite felsefesinin ülkemizde etkinlik kazanması ve yaygınlaştırılması amacıyla 1991 yılında kurulmuştur. İnsana, topluma ve doğaya saygı, güvenilir olmak, yenilikçilik ve sürekli iyileştirme ve gönüllülük değerleriyle 31 yıldır çalışmalarını sürdürmektedir. KalDer'in vizyonu, ülkemizde sürdürülebilir iş ve yaşam kalitesine yön gösteren, dönüşüme liderlik eden bir sivil toplum kuruluşu olmaktır. Bu hedefe ulaşmak için “Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek ülkemizin rekabet gücünün ve refah düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak” amacı ile çalışmalarını sürdürmektedir. Türkiye’nin rekabet gücünü artırarak toplumsal refahı sağlama yolunda kurum ve kuruluşlara rehber olmayı hedefleyen kuruluş, Ulusal Kalite Hareketi ile bu anlayışı ülkemizdeki tüm iş ekosistemine entegre etmek istemektedir. KalDer; Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın (EFQM) Ulusal İş birliği Ortağı, Amerika Kalite Derneği'nin (ASQ) Küresel İş birliği Ortağı ve Orta Doğu Kalite Organizasyonu'nun (MEQA) kurucu üyesidir. KalDer'in ana faaliyetleri arasında; Türkiye Mükemmellik Ödülleri, Ulusal Kalite Hareketi Programı, Kalite ve Yönetim Alanındaki Eğitimler, Kurumsallaşma Ölçümü ve Çevik Yönetim Programı, KOBİ'ler için Stratejik Plan Rehberliği, Özdeğerlendirme ve Dış değerlendirme hizmetleri, Mevcut Durum Analizleri, Rehberlikler, Sürdürülebilirlik Danışmanlığı ve Eğitimleri, Kalite Kongresi ve etkinlikler yer almaktadır.
FACEBOOK YORUMLAR