DENİZCİLİK TARİHİMİZİN EN HAZİN KAZASI: DUMLUPINAR FACİASI

71 yıl önce, Türk Deniz Kuvvetleri'nin gururu, katıldığı tatbikatlarda verilen her görevi başarıyla icra eden Dumlupınar Denizaltısı, Çanakkale-Nara Burnu'nda Norveç Bandıralı yük gemisi Naboland ile çarpıştığı feci kazada 81 denizcimizi kaybetmiştik.

DENİZCİLİK TARİHİMİZİN EN HAZİN KAZASI: DUMLUPINAR FACİASI
04 Nisan 2024 - 17:56 - Güncelleme: 04 Nisan 2024 - 18:59

Mehmet ÜNLÜ

1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgârlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı.


Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindeydiler. Ne var ki saatler 02.15 i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin belki de en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland Şilebi ile Boğaz ın orta yerinde çarpıştı.

Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi. Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu...

Dumlupınar denizatlısının Naboland'la çarpışmasının ardından su üstünde 8 denizci sağ kalmıştı ancak bu sayı kısa bir süre sonra 5'e düştü. 2 gözcü, Er Hüseyin Akış'ın gözleri önünde Naboland'ın pervanesinde parçalanarak can verdi. Bu şoku atlatamadan arkadaşı Astsubay Şaban Mutlu\'nun cesedi akıntıyla kucağına geldi. Bu sırada gemi komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Hasan Yumuk ve Üsteğmen Kemal Ünver de dalgalarla boğuşuyorlardı. Hüseyin İnkaya da büyük bir gayretle balıkçı teknesi zannettiği ışıklara doğru yüzdü; ancak yanılmıştı…

O günkü teknik ve imkânlarla çok uğraşılmasına rağmen gemiyi ve içindeki 81 kişiyi çıkartmak mümkün olmamıştı. O gün için Türkiye nin elinde 91 metre derinlikten bu denizaltıyı çıkartacak imkânlar yoktu. Denizaltı battıktan sonra battığı yerin bulunabilmesi için aşağıdan bir haberleşme şamandırası fırlatmıştı. Bu şamandıranın içinde irtibatı sağlamak için bir de telefon hattı vardı. Şamandırayı bir balıkçı motoru görmüştü. Şamandıranın içinden birde telefon ve bir yazı çıktı: “Dumlupınar burada battı, kapağı açın ve irtibat kurun! '' .

Günün ilk ışıkları etrafı aydınlattığında, Boğaz\'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta korkunç bir can pazarı yaşanıyordu. Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu.

Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu. Konuşma gemidekilerle bu telefon vasıtası ile yapılıyordu, radyo işte bu konuşmayı veriyordu, kalabalık bunun için toplanmıştı. İlk telefon bağlantısında “Oğlum merak etmeyin... Sizi kurtaracağız... '' .
Herkes ağlıyordu, dakikalar geçiyor kurtarma çalışmaları sonuç vermiyordu, aşağıdan konuşmalar, ezan ve tekbir sesleri geliyordu, Kurtaran Gemisi kazadan on saat kadar sonra olay yerine gelmişti ve çalışmalar başlamıştı, akıntı çok kuvvetliydi dalgıçlar 11 dalış yaptılar ve kurtarma halatını denizaltıya bağlamaya çalıştılar. Fakat teknik yetersizdi, en son dalgıç 80 metreye kadar inebildi ve baygın halde yukarı aldılar. 15 saat sonra basınç odasında hayata döndürüldü. Hâlbuki gemiye ulaşmaya daha 11 metre vardı; başarılamadı.

Berke İnel - Şehit Astsubay Sait Yıldırım'ın kızı: “O gün okula gidecektim. Tam çıkacağım sırada geriye döndüm ve koşa koşa babamın yanına gelip sarıldım. 'Babacığım ne olur gitme. Ben senin gitmeni istemiyorum.' dedim. Bana dönerek 'Gitmem gerek. Bir gün anlayacaksın. Vazife çok kutsaldır ve ben bir askerim gitmem gerek.' dedi. Gidiş o gidiş… '' .

Bütün çabalar sonuçsuz kaldı…
Radyo ve gazeteler vasıtasıyla facia haberleri kısa zamanda tüm yurtta duyuldu. Milli Savunma Bakanlığı'nın yayınladığı 7. ve son tebliğ ise tüm ümitleri tüketti: “Çanakkale de Nara önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisinde kalmış olan personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir '' .

İnatla akan sular kazandı…
Kazadan yaklaşık on saat sonra olay yerine gelen Kurtaran gemisi personeli aşağıdaki arkadaşlarını kurtarmak için büyük gayret gösterdi. Ancak daha çalışmanın ilk adımında denizaltının battı şamandırası koparıldı ve Dumlupınar la irtibat kesildi. Çan kılavuz teli olmayan denizatlıya ulaşmak daha da imkânsız bir hal aldı. O anı yaşayanlardan Dalgıç Astsubay Yılmaz Süsen; “Eğer Dumlupınar ın şamandırası kopmasaydı dalgıçlar telefon kablosuna tutunarak aşağıya inecek ve Kurtaran gemisindeki çan telini denizaltının kurtarma kapağına takabilecekti. Ancak şamandıranın teli kurtarma çalışmalarının ilk adımında koptu '' .

Denizcileri kurtarma şansı kalmadı...
Eğer Dumlupınar'ın şamandırası kopmasaydı dalgıçlar telefon kablosuna tutunarak aşağıya inecek ve Kurtaran gemisindeki çan telini denizaltının kurtarma kapağına takabilecekti ama olmadı.

Denizaltı ile kurtaran çanındaki telefonla yapılan son konuşmalar:

— Alo Dumlu.
— Evet, Dumlu.
— Ben Üsteğmen Suat.
— Evet, efendim ben Selami
— Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu anlat.
— Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı
sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile dolu.
— Kaç kişisiniz orada?
— 22 kişiyiz.
— Diğer dairelerle irtibatınız var mı?
— Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar.
— Merak etmeyin 'Kurtaran' geldi biz buradayız.
— Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru mu?
— Selami Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine başlanıyor, ben biraz sonra yine gelirim.
— Peki efendim...



Denizaltındaki subay ve astsubay ve erlerin tümüne korkunç gerçek söylendi; kendilerini su yüzüne çıkaramayacaklarını buna imkân olmadığını bildirildi. Artık kendilerine başta söylenen “gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin '' emrinin yerine “konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve isterlerse sigara da içebilirler '' denildi. Bunu duyan kahraman denizcilerimizin son sözleri “Sizler sağ olun! Vatan sağ olsun! '' oldu. O andan itibaren oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar ve “Ah, bir ataş ver cigaramı yakayım, sen sallan gel ben boyuna bakayım… '' türküsünü söyleyerek büyük bir inançla son nefeslerini verdiler.

Son sözleri “Vatan Sağ Olsun! '' diyerek şehit olan 81 denizcimiz bugün Çanakkale Boğazı nın derinliklerinde ebedi uykularındalar.

Daha önce  1.Dumlupınar da kaza geçirdi
1931 yılında hizmete giren İtalyan yapımı 1. Dumlupınar denizaltısı Karadeniz'deki bir tatbikattan dönerken dümeni arızalanmış ve Haydarpaşa'da bir gaz tankeriyle çarpışmıştı. 1950 yılında hizmete giren 2. Dumlupınar S–329 (Ex USS Blower, SS 325); 4 Nisan 1953 tarihinde Nato tatbikatından dönerken, Çanakkale Nara burnunda İsveç bandıralı Naboland gemisiyle çarpıştı ve 81 denizcimizin çelik mezarı oldu. 1972 yılında hizmete giren 3. Dumlupınar S–339 (Ex USS Cayman, SS 323); 1 Eylül 1976 tarihinde Marmara'dan Çanakkale Boğazı'na gireceği sırada Sovyet bandıralı Sızik Vavilov gemisiyle çarpıştı. Denizaltı mucize eseri batmaktan kurtuldu, ancak daha sonra tersanede tamirdeyken yandı. Ve bundan sonra hiçbir gemi veya denizaltına Dumlupınar adı verilmedi.

Dumlupınar denizaltısına batışından 5 yıl sonra bir deneme dalışı ile zar zor inilebilmiştir. Kazadan elli yıl sonra gelişen sualtı teknolojisi böylesi zor dalışlar için yeterli gelişmişliğe ulaşmış ve bir belgesel çekimi için ‘Dumlupınar a inilmiştir. 30 Mart 2003 tarihinde Dumlupınar a inen ekip resimler çekmiş ‘Vatan Size Minnettardır yazılı bir onur plaketini de gemiye çakmışlardır… Her yıl 4 Nisan da İstanbul, Çanakkale ve Gölcük te Dumlupınar şehitlerini anmak için tören düzenlenir ve denize yeşil çelenk bırakılır.

Türk Milletini yasa boğan  elim kaza üzerine, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bastırılan “Dumlupınar  Şehitleri”ne  özel kitapta,   düzenlenen bütün  tören ve yapılan bütün  konuşmaların yanısıra şehitlere ithaf edilmiş şiirler de yer alır.

Bir çok komutan ve yetkilinin konuşmalarının yanısıra,  dönemin  Denizaltı Filosu Komutanı olan Tuğamiral Fahri Korutürk, Dumlupınar şehitleri için 4 Eylül 1953’te Gölcük’te  düzenlenen törende yaptığı konuşmada şehitlere şöyle  seslenir:

“Benim aziz şehit arkadaşlarım, size bir kelime ile Dumlupınar diye hitap ediyorum.

Dumlupınar… Filotillan ve Filon içinde yerini boş bırakarak kayboldun. Eskilerden sarfınazar, sana yalnız şu son seneler içinde, yekdiğerine karışmış, geceli gündüzlü bir mesai ile birbirine kaynaşmış o en hakiki, o en samimi ve ideal  bir saygı ve sevgi içinde geçen arkadaşlık günlerini hafızamıza  meslek, hatıra ve şuurumuzun derinliklerine gömerek sana veda ediyorum.

Sana hergün Dumlupınar kumandanlığına diye verdiğim işaretlerdeki gibi sana yıllarca Dumlupınar Kumandanlığına  diye hitap ettiğim yazılarda olduğu gibi, yine o kadar hakiki ve yine o kadar samimi  ifadeyle fakat bu sefer  son defa olarak, bu sefer  filona mensup bütün arkadaşların adına bu sefer mensup olduğun  Deniz Kuvvetleri meslektaşlarının  adına sana hitap ediyor, sana veda ediyorum.

Dumlupınar nur içinde yat…  Nur içinde yat ve etrafında görünen şu dağlar, taşlar, şu kıyı ve bu denizde  yatıp ebediyeti bekleyen şanlı ve şerefli ecdadın gibi tarihinin ölmez sayfalarına geçirdiğin kaderindeki acılık için miletinin kalbine güven…

Bu memleket, bu vatan ve bu meslek, bir gün senin ismin altında yeniden can verecektir.

Senin ruhun, yeni bir Dumlupınar ile  milletinin hayat ve istiklal davasındaki nöbetçinin yerini  elbette bir gün alacaktır.

Yüzlerce ve binlerce defa  inip çıktığın denizlerin altında seni de etraftaki ecdadın gibi ebediyen beklerken, asil milletinin kalbinde ebediyen yaşayacaksın.

Ruhun şad olsun…”


Kitapta yer alın şiirler arasında, Kurmay Albay Adnan Tınaz’ın şiiri ise şöyle:

DUMLUPINAR ŞEHİTLERİNE

Denizaltında yatan şanlı mezar,
O çelik gövdeni sarmış kara bir baht’a sular.
Dile gelmiş vatanın her yanı hüsranla sorar;
“Bizi matemlere boğdun batarak Dumlupınar.”

Size minnet, size rahmet dökülen  göz yaşımız,
Okuyup fatiha içten, eğilip başlarımız.
Sizi kurtarmak için koştu bütün bahriyemiz,
Ne yazık çıkmadınız, hiç deniz üstüne siz.

Telefondan duyulan son sesiniz şuydu: “Vatan
Senin uğruna şehidiz, vatan sağol ve inan”
İçimiz kabriniz; Nara’da olmaz bu mezar
Ben eminim size Allah ebedi ömrü yazar.

Dz. Kr. Alb
Adnan Tınaz



                                                  Şehit olan 81 denizcimiz

             
                                   Dumlupınar Denizaltısı Komodoru 
                                           Kur. Alb. Hakkı Burak

              
                            Çarkçıbaşı  Kıd.Bşçvş.,Mehmet Emin Akan


                                            Dumlupınar Şehitleri  özel kitabı

                    
                                                         Kurtarma çalışmaları

                                           
                                                     Naboland  Şilebi
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum