Cumhuriyet Döneminde Devlet-Tiyatro İlişkisi

Cumhuriyet Döneminde Devlet-Tiyatro İlişkisi
19 Ağustos 2021 - 10:15
Tahsin K O N U R
Atatürk, yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken sanata, yazına ve özellikle tiyatroya gereken önemi veriyordu. Bir yandan devrimlerin gerçekleştirilmesine, bir yandan da birçok sorunun üstesinden gelinmesine çalışılırken; tiyatro konusunda da önemli adımların atılacağı yolunda, sanatçılara güvence verilmişti. 1930'da, Darülbedayi sanatçılarının Ankara'da verdikleri temsilden sonra, Atatürk'ün onları kabul ederken söylediği ve devletin ileri gelenlerini de uyarıcı niteliği bulunan; "Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz... Vekil olabilirsiniz... Hatta Reisicumhur olabilirsiniz... Fakat sanatkâr olamazsınız... Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim —" sözleri yalnızca tiyatrocular için değil; tüm sanatçılar için yüceltici, özgüvenlerini artırıcı ve yaratıcılık yolunda yönlendirici bir güç olmuştur1. Cumhuriyet'le birlikte, Türk kadınının sahneye çıkmasına olanak tanımayan engeller de ortadan kaldırılmıştır. Bilindiği gibi daha önceki dönemlerde müslüman Türk kadının sahneye çıkma olanağı bulunmuyordu. Geleneksel tiyatromuzda da kadın rollerini erkekler üstleniyordu. Batı tarzı tiyatronun ülkemize girmesiyle birlikte, kadın rolleri; müslüman olmayan azınlık ve özellikle de Ermeni kadınları tarafından oynanmaya başlamıştı. Meşrutiyet'in sonlarına doğru Afife (Jale) ilk yürekli adımı atmış, tüm baskı ve engellere rağmen sahneye çıkmıştı. Ancak; bu konuda kesin başarı Atatürk ve Cumhuriyet'le birlikte sağlandı. Bedia Muvahhit'in İzmir'de, Atatürk'ün huzurlarında sahneye çıkmasıyla birlikte, Türk kadını ile sahne arasında kalan
tüm      engeller     de      ortadan     kalkıyordu 2 .
Atatürk'ün önde eliğinde, genç cumhuriyetin tüm sanatlara gösterdiği yakın ilgi ve yarattığı olumlu ortama kısaca değindikten sonra konuya girebiliriz.
  1. Prof. And, 1973, s: 8. Ayrıca bkz. î. Galip, " İ k i Hatıra", Darülbedayi, 1. Teşrin 1930, s: 5, s. 6.
  2. Prof. And, 1973, s: 94.
 
308                                                      Tahsin K O N U R
ödenekli Tiyatrolar
Cumhuriyet ilân edildiğinde Darülbedayi'in gösteri topluluğu dağılmış, sanatçıların bir bölümü Yeni Tiyatro ile birleşmiş, bir bölümü ise kendi hesaplarına turneye çıkmıştı. Çünkü Darülbedayi'de sanatçılara parasızlık nedeniyle ücret ödenemiyordu. Bunun dışında vergi dairesi de kurumun yakasına yapışmıştı. Belediye de bu verginin alınmaması için defterdarlığa başvurmuştu3.
Bu dönemde, Darülbedayi'in "can çekiştiği", hatta "öldüğü"ne ilişkin yazılar yazılmış; "öldü" - "ölmedi" tartışmaları basında geniş biçimde yer almıştır. Tüm bu tartışmalar sürerken Darülbedayi sanatçılarının birleşerek temsil vermeye başladıkları görülmüştür. Yeni Tiyatro ve Milli Sahne'den gelen ve turneden dönen sanatçılar 1924 yılının Ocak ayında Ferah Sahnesi'nde bir araya gelerek Darülbedayi Temsil HeyetVm. oluşturmuşlar; Ocak ayından Mart ayı başlarına kadar çalışmışlardır. Bu temsiller başarı kazanmış, basında da övgü dolu yazılar yer almıştır4.
Darülbedayi, ilk yıllarda, sanatçıları Comedie Française'deki pensionnaire'lik ve societaire'liğe benzer biçimde, aylıklı ve pay sahibi olmak üzere ikiye ayırmıştı. Bu durum; aylıklı sanatçılar ile pay sahipleri arasında sürtüşmelere neden olmuştur. 1927'de yeni bir sınıflandırma ve ayarlama yapılmıştır. Bu ayarlamaya göre maaşlar; birinci sınıf sanatçı için 125 lira; ikinci sınıf sanatçı için 100 lira; üçüncü smıf sanatçı için 85 lira; sanatçı adayları için 40 lira; hevesbler için ise 25 lira olarak saptanmıştır. Bir yetkilinin açıklamasına göre, sanatçılar, tiyatronun kazancından ve turne gelirlerinden ayrıca pay alıyorlardı. 1931'de artık sanatçıların İstanbul Belediyesi'nin ücretli ve resmi memuru olarak maaş aldıklarını görüyoruz. 1934 yılında ise sanatçıların sözleşme ile tiyatroya bağlanmaları düşünülmüştür5.
1927-28 süremi, Darülbedayi-i Osmanî için bir dönüm noktası sayılır/Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey, 1926. Mart'ında, Bakanhğı'na bağlı olarak bir Sanayi-i Nefise Müdürlüğü ve bir de Sanayi-i Nefise Encümeni kurmuştu. Bu kuruluşlar güzel sanatların korunması yönünden önemli birer adımdı. Nitekim; Sanayi-i Nefise Encümeni' nin öncülüğünde çıkan 25 Haziran 1927 tarihli ve 1167 sayılı yasa ile, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından "terbiyevi mahiyette" sayılacak
  1. Prof. Nutku, 1969, s: 53.
  2. a.g.e., s: 54.
  3. Prof. And, 1973, s: 142-146.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                    309

kuruluşların verecekleri temsil ve düzenleyecekleri dinletilerden tüket i m (istihlâk) vergisi alınmaması y o l u n d a k i karar, sanat gösterileri i ç i n ülkemizde i l k kez b i r kolaylık sağlamış oluyordu. Cumhuriyet yönet i m i n i n sanata önem vermesine koşut olarak, İ s t a n b u l Belediyesi'nin başına geçen M u h i t t i n Üstündağ da bu b ü y ü k k e n t i n k ü l t ü r ve sanat yaşamına canlılık getiriyor; Darülbedayi'in sağlam temeller üzerine oturtulması i ç i n çaba gösteriyordu. M u h s i n E ı t u ğ r u l ' u n birçok dış t i yatro merkezinde b i l g i ve görgüsünü a r t ı r d ı k t a n sonra y u r d a dönmesi ve Darülbedayi yönetimine atanması da bu döneme rastlar. Bu döneni gerek yönetimsel, gerekse sanatsal açıdan elverişli koşulların yaratılmasına elverişli olmuştur 6 .
M u h s i n E r t u ğ r u l ' u n 1927 yılında hazırladığı sahne yönetmeliğe yalnızca disiplini ilgilendiren h ü k ü m l e r i açıklamakla yetinmemiş; aynı zamanda çalışanlar arasındaki işbirliğinin nasıl sağlanacağını da göstermiştir. Yönetmenin, oyuncunun, sahne yöneticisinin, çağırıcının ( k o n d ü v i t ) , k i t a p l ı k sorumlusunun görev ve sorumlulukları ayrı ayrı belirtilerek, çalışanların kesin ve u y u m l u b i r iş b ö l ü m ü içinde bulunmaları sağlanmıştır 7 .
D ö n e m i n Başbakan'ı İsmet İ n ö n ü , 1927'de A n k a r a ' y a gelerek temsiller veren Darülbedayi sanatçılarıyla görüşerek; M i l l i E ğ i t i m Bakanlığı'na bağlı ödenekli b i r t i y a t r o kurulması konusunda onların da düşüncelerini öğrenmek istemiştir. B u n u n dışında 1930 yılında çıkarı­
l a n Belediyeler K a n u n u da, D a r ü l b e d a \ i ' i n ve belediye t i y a t r o l a r ı n ı n gelişimi açısından önemlidir. K a n u n u n on beşinci maddesinin elli dokuzuncu fıkrası " i h t i y a r î " b i r görev olarak belediyeleri t i y a t r o binası yapmaya v e t i y a t r o topluluğu k u r m a y a y e t k i l e n d i r i y o r d u . B u kanunla Darülbedayi daha sağlam b i r temele o t u r d u . Ç ü n k ü o zamana kadar y a r d ı m faslından para alan b u sanat k u r u m u , artık belediyenin esas bütçesinden ayrılacak belli b i r ödenekle üvey evlâtlıktan k u r t u l u y o r d u . Böylece; Darülbedayi, 1931 Nisan'ında İ s t a n b u l Belediyesi'ne bağlı b i r k u r u m oldu. 1934 yılında da adı "Şehir T i y a t r o s u " olarak değiştirildi8.
Darülbedayi'in 1927 y ı l m a rastlayan i l k düzenli döneminin b i r önemli olayı da; Edebî Heyet ile sanatçılar arasında yeni b i r olayın patlak yermesi ve b u n u n sonucu olarak 1928-29 süreminde bu k u r u l u n y e r i n i dramaturgluğun almasıdır 9 .
  1. Prof. Nutku, 1969, s: 63.
  2. a.g.e., s: 66
  3. a.g.e., s: 67, 68. 9 a.g.e., s: 69.
310                                                         Tahsin KONUR
Edebi Heyet üyeleri ile sanatçılar arasında patlak veren olay sonunda, bu kurul, üyeleri göreve çağrılmadığı için kaldırılmış oluyor, oyunların okunması işi dramaturga veriliyordu. Ancak bu dramaturg, Avrupa tiyatrolarında aynı adla çalışan kişinin yaptığı 1 0 işler yerine oyunları okuyup seçmekle görevlendiriliyor, böylece, bir dramaturgdan çok "raportör" kimliği kazanmış oluyordu. Ancak yazardan izin almak koşuluyla oyun üzerinde küçük değişiklikler yapabiliyordu. 1934 yılında adı "Şehir Tiyatrosu"na dönüşen Darülbedayi'de dramaturgluk, 15 Temmuz 1930'da yasallık kazanmış ve bu göreve Şükrü Erden atanmıştır11.
Şehir Tiyatrosu'nda edebi heyetin kaldırılması, eski üyelerden bir bölümünün Muhsin Ertuğrul'a ve kuruma karşı tavır almalarına ve çatışmalara yol açmıştır. Yine bu olaydan sonra Şehir Tiyatrosu'nda kimi zaman Edebi Heyet, kimi zaman da dramaturgluk geçerli olmuştur. Bu konu üzerinde yeri geldikçe açıklama yapılacaktır.
1931 yılından sonra Darülbedayi'in gelişimi ile ilgili önemli olaylardan biri de bu kuruluşa bağlı Tiyatro Meslek Okulu'nun açılışıdır. Yönetmeliği; Darülbedayi sahne yönetmeni ve belediyenin o dönem danışma kurulu tarafından oluşturulan bu meslek okulunun der. prog­
ramı ve örgütlenmesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanmıştır, Öğretim süresi iki yıl olarak saptanmıştır. Eğitim programı; Tiyatro Tarihi, Kuramları, Uygulaması, Edebiyat, Musiki, Soluk Denetimi, Hareket, Ritmik ve Eskrim gibi derslerden oluşmuştur. Tiyatro dersleıi Muhsin Ertuğrul; Edebiyat, Ali Ekrem; Musiki, Musa Süreyya; Ritmik, Selma ve Azade Selim Sırrı; Eskrim ise Grodetzki tarafından verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bu okula 3000 lira ödenek ayırmış, ancak bu ödenek iki yıl sürdürülebildiğinden, okul ikinci yılın sonunda kapanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın buraya verdiği ödeneği kesme nedeni, Ankara'da daha geniş çapta bir tiyatro okulu kurma tasarısıdır. Ancak; Refik Ahmet Sevengil'in önerisi ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ'ın bu öneriyi inaylamasıyla; İstanbul'da bir konservatuvar açılması için hazırlıklara girişilmiş; Viyana Müzik ve Tiyatro Akademisi eski yöneticilerinden besteci Joseph Marx bu amaçla İstanbul'a çağrdmıştır. Prof. Joseph Marx, bazı derslerin programa eklenmesini ve
  1. Avrupa tiyatrolarında dramaturg, tiyatronun sanat politikasını saptamada ve yürüt­mede genel sanat yönetmenine yardım eder. Ayrıca, oyun seçme ve üzerinde düzeltme yapma, yazarla hertürlü işbirliği, basın sözcülüğü, dergi ve program yayıncılığı, bölgecilik, vb. gibi görevler ve işlevler üstlenir.
  2. Prof. Nutku, 1969, s: 116.
 
CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ
okulun üç yıla çıkarılmasını gerekli görmüştür. Böylece ritmik derslerine eklemeler yapılmış; san dersleri program kapsamına alınmıştır. 1933 yılının Ekim ayında öğrenci kaydına başlanan okulun üç yıllık eğitim ve öğretim programı şöyleydi:
  1. yıl: Beden Eğitimi, Soluk Denetimi, Diksiyon, Mimik, Dra­maturg!, Dans, Tiyatro Tarihi, Şan.
  2. yıl: Hareket, Temsil, Tiyatro Tarihi, Giysi Tarihi.
  3. yıl: Tiyatro Tarihi, Klâsik Oyunların Laboratuvar Çalışması, Sahne Uygulaması12.
Cumhuriyet döneminde kurulan Devlet Konservatuvarı ile Tatbikat Sahnesi ve Devlet Opera ve Tiyatrosu üzerinde daha sonra ayrıntılı olarak durulacaktır. Aynı biçimde; Şehir Tiyatrosu'nun 'daha sonraki evrelerine yine dönülecektir. Şimdilik, Ankara'daki Devlet Konserva-
tuvarı'nm başında bulunan Cari Ebert'in ülkesine dönmesiyle birlikte, Devlet Opera ve Tiyatrosu'nun başına Muhsin Ertuğrul'un atandığını, onun, Şehir Tiyatrosu'ndan ayrıksıyla birlikte de, bu tiyatronun yaşa­
mında bir dönemin daha kapanmış olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.
İstanbul Belediyesi Genel Kurulu, 21 Ekim 1949 tarihli ve 945/ 75 saydı kararıyla yeni bir yönetmelik hazırlamıştır. 1 Aralık 1949'da
yürürlüğe giren bu yönetmelime göre; Şehir Tiyatrosu, İstanbul Belediyesi'ne bağlı bir katma bütçeyle yönetilen bir sanat kurumudur 1 3 .
Bu yönetmeliğin yine birinci maddesine göre; kurumun yönetiminden sorumlu bir yönetici, sanat işlerinden sorumlu bir "İntendant"ı ve kıdemli sanatçılardan oluşan bir yürütme kurulu bulunmaktadır. Kurumun amacı ikinci maddede; halkın tiyatro gereksinimini karşılamak; tiyatro kültürünü yükseltmek; yerli-yabancı tiyatro yapıtlarmı tanıtmak; tiyatro sevgisini yaymak ve güzel sanatlara duyulan ilgiyi artırmak biçiminde açıklanmaktadır. Yine ikinci maddeye göre; bu amaca ulaşmak için Şehir Tiyatrosu, kendi içinde "dram", "komedi" ve "çocuk" bölümlerine ayrılmıştır. Yedinci maddeye göre; Yürütme Kurulu kıdemli sanatçılardan oluşur. Bu kurula "Intendant" başkanlık eder. Kurul, üye tam sayısının bir fazlası ile toplanır. Kararlar çoğunlukla alınır. Sekizinci maddeye göre, Kurul aynı zamanda disiplin görevini de yerine getirir. Yönetmeliğin dokuzuncu maddesinde Kurul' un görev ve yetkileri açıklanmıştır. Buna göre; tiyatronun sanat ve
12 a.g.e., s: 72, 73. 13 a.g.e., s: 76.
         312                                                     Tahsin KONUR
teknik işleri ile ilgili çalışmaları planlamak; tiyatronun gelişmesi için araştırmalar yapmak; sanatçı, uzman ve teknik adamların işe alınmalarına karar vermek; dramaturg tarafından seçilen yapıtların sahnelenip-sahnelenmeyeceği konusunda karar vermek; rol dağıtımı yapmak; sanatçı, uzman ve teknik adamların üst derecelere geçişlerini onaylamak; "Intendant"m hazırlayacağı bütçeyi inceleyerek kabul etmek Yürütme Kurulu'nun görevleri arasında sayılmaktadır. Onuncu maddeye göre; tiyatronun sanat yönetmeni olan "Intendant", her yılın nisan ayının sonuncu iş gününde kıdemli sanatçılar arasından kapalı oyla seçilir. Bu seçim Belediye Başkanı'nın onayına sunulur. On birinci maddeye göre; "Intendant", yardımcılarını sanatçılar arasından kendisi seçer. "Intendant"ın görevlen On dördüncü maddede sıralanmıştır: Şehir Tiyatrosu'nu sanat yönünden temsil etmek; kurul tara­
fından kabul edilmiş sanat ve teknikle ilgili kararları yürütmek; sanat ve teknik işlerinin gelişmesine çalışmak; sanatçıları seçmek, kurulun onayına sunmak; tiyatronun bir sürem içindeki oyun dağarını ve rol dağıtımını tasarlayıp yürütmek; oyun sahnelemek ya da başka yönetmenlere sahneletmek, demirbaş alınmasına veya yaptırılmasına karar
vermek... On sekiz, On dokuz ve Yirminci Maddeler Dramaturg Bürosu ve dramaturg ile ilgilidir. Bu maddelere göre; dramaturg bürosu; yüksek öğrenim görmüş ve en az bir yabancı dil bilen bir "sürekli yazman" ile her yılın nisan ayı son çalışma gününde seçilecek iki ya da gerekirse sayıları dörde çıkan yardımcıdan, bir kitaplık memurundan ve bir yazıcıdan oluşur. Sürekli Yazman, kurul tarafından seçilir ve Belediye Başkanı'nın onayına sunulur. Yirmi altıncı maddede sanatçılar şöyle sınıflandırılmıştır: 1— Kıdemli sınıf sanatçılar; 2— Kıdemli sınıfa aday sanatçılar; 3- Birinci sınıf sanatçılar; 4— İkinci sınıf sanatçılar; 5- Üçüncü sınıf sanatçılar; 6- Dördüncü sınıf sanatçılar. Otuz üçüncü madde; sanatçılar gibi sözleşme de çalıştırılan uzmanlar ve teknik adamlarla ilgilidir. Bunlar sahne âmiri, sahne âmir yardımcıları, suf­
lörler, dekorcular, butaforlar, kondüvitler, giysi sorumluları, terziler, marangozlar, elektrik teknisyenleri, berberler ve dekor teknisyenleridir 1 4 .
Edebi Heyet düşüncesi I I . Dünya Savaşı yıllarında yeniden alevlenmiş; ancak bu kurul 1952'den sonra Max Mainecke'nin baş yönetmenliği sırasında göreve çağırılmıştır. Daha bu düşüncenin bazı gazete­
lerde savunulması üzerine sanatçıların tepkisi ile karşılaşılmıştır. Edebi Heyet'in yararına inanmayanların başında gelen Vasfi Rıza Zobu;
14 a.g.e., s: 95, 96.
 
CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ
Comedie Française'deki Edebi Heyet'i örnek gösterenlerin yamldıklarını; dünyanın hiçbir tiyatrosunda yazarlardan ve ozanlardan oluşan böyle bir kurul bulunmadığını; Comedie Française'deki kurulun sanatçılardan meydana geldiğini ileri sürmüştür15.
Prof. Dr. Ozdemir Nutku Edebi Heyet'le ilg'li görüşlerini şöyle açıklamaktadır:
" . . . bugün dünyanın hiçbir tiyatrosunda artık kullanılmayan ve Türk Tiyatrosu'na Güllü Agop ile giımiş olan 'Edebi Heyet' düzeni yeterli değildir. Türk tiyatro eyleminin kurucularından biri sayılabilecek Güllü Agop'un bir tiyatro coşkusu ve düzeni yaratabilmek için, bundan yüz yıl önce,
yazarlardan ve şairlerden kurulu bir 'Edebi Heyet' kurmuş olması, yüz yıl önceki bu aynı düzeni sürdürmemizi gerektirmez. Oyun seçimini ve tiyatronun sanat tutumunu daha yararlı bir duruma getirebilmek için birçok yazımızda savunduğumuz 'Dramaturg Düzeni' bir çıkar yol olarak görünmektedir." 1 6
1952 yılında Max Meinecke Şehir Tiyatrosu'na baş yönetmen olarak atanır. Bu atama, Viyana Üniversitesi Doğu Bilimleri Profesörü
Dr. Herbert Duda aracılığıyla ve İstanbul Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'ın çağrısı ile gerçekleştirilmiştir. Düsseldorf Sanat Akademisi'nde öğrenim gören; ayrıca Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimleri Bölümü'nde okuyan; Almanya ve Avusturya'da çeşitli tiyatrolarda oyunlar sahneleyen ve dekor yapan Alman asıllı sanatçı Max Meinecke; Şehir Tiyatrosun'da altı yıl baş yönetmen olarak çalışmıştır. Daha sonra da ülkemizde bir süre kalan Meinecke, çeşitli tiyatro kurumlarında yönetmenlik ve öğretmenlik yapmıştır17.
Adını daha sonraki bölümlerde yine anacağımız Max Meinecke, yaşamının son yıllarını Avusturya'da geçirmiş, yaşama Viyana'da veda etmiştir.
Meinecke'nin istanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye koyduğu ilk yapıt Shakespeare'in Fırtına'sıdır. Bu oyunun ardından sahneye koyduğu Liliom (Ferenç Molnar) büyük ölçüde başarı kazanmış, basından da olumlu eleştiriler almıştır. Şehir Tiyatrosu bu dönemde i k i ayrı yerde tiyatro salonuna kavuşmuştur. Bunlardan biri 1952 yılının aralık
  1. a.g.e., s: 121.
  2. a.g.e., s.: 121. 17 a.g.e., s: 76.
 
       314                                                     Tahsin KONUR
ayında açılan Eminönü Bölümü; diğeri ise eski bir sinema salonuyken onarılarak tiyatro salonuna dönüştürülen ve 1955 yılının yine aralık ayında açılan Yeni Tiyafro'dur18.
1955 yılında eski pay sahipliğine dönüş yolunda bir eğilim ortaya çıkmış; Şehir Tiyatrosu'nun eski sanatçılarından bir bölümü belediyeye baş vurarak; kurumun, döner sermayeli bir ortaklığa dönüştürülmek üzere kendi yönetimlerine bırakılmasını istemişlerdir. Bunun üzerine Yeditepe dergisinin açtığı soruşturmaya gönderdikleri yanıtlarda; Fikret Adil, Tarık Buğra, Hasan Âli Ediz, Muammer Karaca, Ekrem Reşit Rey ve Tunç Yalman gibi yazarların ve sanatçıların bu düşünceye karşı çıktıkları görülmüştür19.
Aynı yıl çıkan yönetmeliğin 33. Maddesi sanatçdan: A) Kıdemli;
B) Kıdemli Namzedi; C) Birinci Sınıf; D) ikinci Sınıf; E) Üçüncü Sınıf;
F) Dördüncü Sınıf; G) Birinci Namzet Sınıf; H) ikinci Namzet Sınıf; I) Üçüncü Namzet Sınıf olmak üzere sınıflara ayırmaktadır. 34. Madde; sanatçıların tiyatroya Belediye Başkanı ile yapacakları üçer yıllık söz­
leşmelerle bağlanacaklarını açıklıyordu. Kıdemli sınıf sanatçılığına geçme koşulları da bu madde içinde yer alıyordu. Bu konuda: " . . . arkadaşları arasında en çok başarı kazanmış ve sanat mensupları ve çevreleri tarafından ehliyeti teslim edilmiş; isim yapmış ve tiyatro kültürü, hüsnü ahlâk ve tiyatro disiplinine riayeti ile tanınmış olmak..." ve kurumda " . . . en az bilfiil yirmi sene çalışmış olmak..." gibi koşullar aranıyordu20.
Muhsin Ertuğrul, 1958 yılında Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü görevinden ayrılmıştı. Bu sırada Şehir Tiyatrosu basında geniş çapta eleştiriliyordu. Sanatçılar da hükümetin Devlet Tiyatrosu'na gösterdiği ilginin yarısını bile Şehir Tiyatrosu'na göstermediğinden yakmıyorlardı. Sanatçılar, 1958 yılına gelinmiş olmasına karşılık, 1949 yılındaki düzenlemeye göre maaş alıyorlardı. Eski ve ahşap Tepebaşı Tiyatrosu Şehir Tiyatrosu'nun ana binası olma görevini sürdürüyordu, İstanbul Belediyesi Yönetim Kurulu üyeleri ise, Şehir Tiyatrosu'nda bir "otorite Zaafı" bulunduğunu ileri sürüyorlardı. Bu karışıklıklar sürüp giderken, Muhsin Ertuğrul, 1959 yılı haziran ayında, on iki yıl önce ayrdğı Şehir Tiyatrosu baş yönetmenliğine yeniden atandı. Bu dönemin
  1. a.g.e., s: 76, 77.
  2. Prof. And, 1973, s: 148. 20 a.g.e., s: 148.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ
ilk oyunu olarak seçilen Hamlet, Muhsin Ertuğrul'un sanat yaşamı boyunca sahnelediği Hamlet'lerin yedincisidir21.
Rumelihisan'nm bir tiyatro sahnesine dönüştürülerek klâsik yapıtlara ve bu arada özellikle Shakespeare temsillerine ayrılması; uzun zamandır kullanılmayan Açık Hava Tiyatrosu'nun yaz aylarında opera ve operetler için değerlendirilmesi bu dönemin olumlu işleri arasında sayılır. Yine bu dönemde çeşitli semt tiyatroları açılmış, t i ­
yatrolara giriş ücretleri de olabildiğince ucuzlatılmıştır. Kadıköy Tiyatrosu 1960 yılında; Üsküdar ve Fatih Tiyatroları 1961 yılında; Rumelihisarı yazlık tiyatrosu 1962 yılında; Zeytinburnu Tiyatrosu ise 1965 yılında hizmete girmiştir 2 2 .
Bu dönemde Şehir Tiyatrosu kadrosuna alman genç ve yetenekli sanatçılar kuruma yeni bir hava ve canlılık getirmişlerdir. Buna örnek olarak 1959 yılının ekim ayında, Hamlet rolüyle Şehir Tiyatrosu'na giren Engin Cezzar'ı izleyen Beklân Algan, Ayla Algan, Ergun Köknar, Asaf Çiyiltepe, Nüvit Ozdoğru, Tunç Yalman, Duygu Sağıroğlu, Şirin
Devrim, Zihni Küçümen, Hâmit Akınlı, Genco Erkal, Çetin îpekkaya, Doğan Aksel ve daha sonra kadroya katılan Güngör Dilmen'i sayabiliriz 2 3 .
Şehir Tiyatrosu'nun "Altın Çağı" olarak tanımlanan bu dönemde ortaya çıkan bir olay, gerek araştırma konumuz, gerekse kültür yaşamımız açısından önem taşımaktadır. 23 Mart 1964'de Şehir Tiyatrosu'nda temsil edilmekte olan Sezuan'ın İyi İnsanı (Bertolt Brecht), "Komünist propagandası yapıyor..." gerekçesiyle bazı zorbalar tarafından basılmış; afişler yırtılmış; camlar kırılmış; sanatçılar saldırıya uğramıştır. Olay üzerine savcılık soruşturması açılmış; oluşturulan bilirkişi kurulu, oyunu izledikten sonra komünist propagandası yapılmadığı görüşüne varmış ve böylece temsiller sürdürülebilmiştir. Savcılığın aldığı takipsizlik kararına temel olan bilirkişi raporu Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Prof. Dr. Cemal Tukin, Doç. Dr. Ayhan Önder tarafından hazırlanmıştır24.
1966 yılının mart ayında Muhsin Ertuğrul'un Şehir Tiyatrosu'ndan uzaklaştırılmasıyla "Altın Çağ" sona ermiştir. Muhsin Ertuğrul'un görevine son verilmesi basında geniş bir tepkiyle karşılanmıştır25.
  1. Prof. Nutku, 1969, s: 77-81.
  2. a.g.e., s: 81.
  3. a.g.e., s: 82. 24 a.g.e., s: 82.
25 a.g.e., s: 85, 86.
 
316                                                      Tahsin KONUR
Bu arada; 1959 yılında yeniden geçerli kılınan d r a m a t u r g l u k ; 1965 yılı Nisan ayında, İ s t a n b u l Belediye K u r u l t a y ı ' n ı n b i r edebi heyet oluşturmak üzere yeniden çalışmalara başlaması ve 1966 yılında b u n u gerçekleştirmesi ile b i r kez daha ortadan kaldırılmıştır 2 6 .
İ s t a n b u l Belediyesi Şehir T i y a t r o l a r ı Yönetmeliği birçok kez değiştirildikten sonra b i r değişiklik de 1976 yılında yapılmış ve k u r u m u n y a y ı n organı olan " T ü r k T i y a t r o s u " dergisinde Mayıs 1976 t a r i h l i 421 numaralı özel sayısında yayınlanmıştır.
Bu yönetmeliğe göre k u r u m u n niteliği ve amacı şöyle açıklanmaktadır:
"Şehir T i y a t r o l a r ı , İ s t a n b u l Belediyesine bağlı, k a t m a bütçe ile vönetilen bir Sanat K u r u m u d u r .
Genel olarak sanatın, özel olarak da t i y a t r o n u n t o p l u m sal i ş l e v i n e u y g u n olarak: H a l k ı n t ü m k ü l t ü r e l üretimine, h a l k eğitimine, h a l k ı n kitlesel bilinç düzeyinin yükseltilmesine t i y a t r o y o l u y l a k a t k ı d a b u l u n m a k ; bu k a t k ı y ı gerçekleştirmek i ç i n y e r l i ve yabancı t i y a t r o yapıtlarının, bu amaca yönelik seçkin örneklerini, ucuz fiatlı gösterileri düzenleyerek en uzak seyirciye ulaştırmak; halkı, y u r t ve d ü n y a solarını gereğince kavramasına yarayacak düşünsel araçlarla donatırken b i r y a n d a n da T ü r k T i y a t r o s u ' n u n geleceğe yönelik yaratıcı atılımlarına önderlik etmek amacı ile k u r u l m u ş t u r . " (Madde: 1)
K u r u m u n sanat işleri; Belediye Başkanı tarafından atanan Genel Sanat Y ö n e t m e n i tarafından y ü r ü t ü l ü r . (Madde: 6). A y n ı maddeye göre; "Genel Sanat Y ö n e t m e n i ; T i y a t r o c u l u ğ u öteden beri esas meslek olarak sürdürmüş, bu alandaki k ü l t ü r ve tecrübesi ile en az T ü r k i y e ölçüsünde tanınmış, o y u n yönetmenliği yapmış kişiler arasından atanır."
Şehir T i y a t r o l a r ı " Y ö n e t i m K u r u l u ; Genel Sanat Yönetmeni, T i y a t r o M ü d ü r ü ve E k i p Sanat Yönetmenlerinden oluşmaktadır. Genel Sanat Y ö n e t m e n i k u r u l u n b a ş l a n ı d ı r . . . " (Madde: 8)
Yine 1976 Yönetmeliğine göre; E k i p Sanat Yönetmenlerine ya da doğrudan doğruya Şehir Tiyatroları'na gönderilen oyunlar ekip sanat
yönetmenleri ya da yardımcılarıı tarafından "istendiği t a k d i r d e " Araşt ı r m a ve inceleme Bürosuna gönderilmekte, bu büro da oyunları "ÖZJ içerik ve b i ç i m " bakımından incelemekte ve " a y r ı n t d ı yazılarını yalnız
26 a.g.e., s: 122.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                  317

ekip sanat yönetmenlerine" göndermektedir. Anılan büronun, incelediği oyunları red veya kabul yetkisi bulunmamaktadır. (Madde: 11). Oyun dağarını saptama Yönetim Kurulu'nun yetkileri arasında bulunmaktadır. (Madde: 10).
1976 yönetmeliğiyle Şehir Tiyatroları beş bölüme ayrıldı. Her bolümün başına bir Sanat Yönetmeni atandı. Bu arada 1974 yılında daha önceki Genel Yönetmen Vasfi Rıza Zobu'nin istifasıyla bu göreve getirilen Muhsin Ertuğrul da yeni yönetmeliğin oluşmasından sonra Genel Sanat Yönetmenliği'nden ayrddı.
Muhsin Ertuğrul'un tiyatrodan aynlışıyla birlikte Genel Sanat Yönetmenliği'ne vekaleten Hamit Akmlı getirildi. Bu dönemde bölümlere göre ekip sanat yönetmenleri şöyle dağılıyordu:
Harbiye: Hamit Akmlı
Tepebaşı Deneme: Beklan Algan
Fatih: Başar Sabuncu
Üsküdar: Zihni Küçümen
Kadıköy: Burçin Oraloğlu
1977-78 döneminde Üsküdar Tiyatrosu'na Ekip Sanat Yöntmeni olarak atanan Ergin Orbey ile Genel Sanat Yönetmen vekili Hamit Akmlı ve diğer yönetmenler görevlerini sürdürdüler.
1978'den sonra, İstanbul Belediyesi-Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği'ne "asli görevi olan Başkanlık ve Kültür Sanat Danışmanlığı uhtesinde kalmak kaydıyla" Hayati Asılyazıcı atandı. Bu atama 30.11.1978 tarih ve 29 sayılı yazı ile Aytekin Kotil (Belediye Başkanı) tarafından yapıldı. Kimileri bu atamaya yönetmeliğin altıncı maddesini ileri sürerek karşı çıkarken; kimileri de anılan maddedeki özelliklerin hepsinin birlikte aranmadığını, birinin ya da ikisinin geçerli olması durumunda atanmanın yapılabiliceğini ileri sürüyorlardı.
Bu dönemde Harbiye Tiyatrosu'nda Çetin İpekkaya; Tepebaşı Deneme Sahnesi'nde Beklan Algan; Fatih Tiyatrosu'nda Erol Keskin; Üsküdar Tiyatrosu'nda Oben Güney; Kadıköy Tiyatrosu'nda H. Şevket Ataseven Ekip Sanat Yönetmeni olarak görev yaptılar.
1978-79 döneminde Ekip Sanat Yönetmenleri arasında yine bazı değişiklikler oldu:
Harbiye (Muhsin Ertuğrul): Agâh Hün
Tepebaşı Deneme: Çetin tpekkaya
 
318                                                      Tahsin KONUR
         F a t i h : M ü n i r   Özkul
             Üsküdar: Mücap          Ofluoğlu
        K a d ı k ö y : H .       Şevket       Ataseven
İ s t a n b u l Belediye Meclisi'nin 17.10.1980 gün ve 60 sayılı kararıyla, Şehir T i y a t r o l a r ı Geçici Yönetmeliği yürürlüğe k o n d u . B u n u n l a 17.2.76 t a r i h l i ve 34 sayılı yönetmelik kaldırılmış oluyordu. Y e n i yönetmeliğin üçüncü maddesi uyarınca ve Belediye Başkanlığı'nın 23.10.
1980 gün ve 1082 sayılı kararıyla Vasfi Rıza Z o b u yeniden Genel Sanat Yönetmenliği'ne atanıyordu.
Y u k a r ı d a andığımız geçici yönetmelik ise Mayıs 1981'de hazırlanan b i r yönetmelikle kaldırılmış oluyordu.
İ s t a n b u l Belediyesi Şehir T i y a t r o s u ' n u n karışık öyküsünü b i r kenara bırakarak; bu satırlar yazılırken, Vasfi Rıza Z o b u yönetiminde bir suskunluk dönemi yaşamakta olduğunu ve Belediye'nin parasızlık çekmesi nedeniyle K ü l t ü r Bakanlığı'na devredileceği yolunda söylentiler çıktığını; basında da bu konuda yazılar yer aldığını belirtmekle y e t i n i y o r u z 2 7 .
B u n d a n böyle; kuruluşunu hazırlayan gelişmeler üzerinde duruld u k t a n sonra; C u m h u r i y e t döneminin önemli sanat k u r u m l a r ı n d a n b i r i olan Devlet Tiyatrolarım göreceğiz.
Devlet T i y a t r o s u ' n u n kuruluşunda Milli Temsil Akademisi Kanunu önemli b i r a ş a m a d ı r . M ü n i r H a y r i Egeli, b u k a n u n u n k a b u l edilişini şöyle anlatıyor:
" D e v l e t T i y a t r o s u ' n u n kuruculuğuna b i r h a y l i t a l i p vardı. Elimizdeki vesikalara göre bu h a k i k a t i tarihe nıaletm e k zamanı gelmiş .olsa gerek.
A t a t ü r k t a r i h davasına merak e t t i ğ i zaman F a r u k N a fiz'e ' A k m - K a h r a m a n ' trilolojisini yazdırmış ve bu eserler A n k a r a T ü r k Ocağı binasında İsmet Paşa K ı z E n s t i t ü s ü ve Gazi Terbiye E n s t i t ü s ü talebelerine b e n i m idaremde ye İ b r a h i m N e c m i ile H a l ü Vedat (Fıratlı) dan mürekkep b i r hey e t i n nezaretinde oynattırılmıştı. A t a t ü r k bundan çok memn u n kaldı. Arkasından Behçet Kemal'le beraber hazırladığımız 'Çoban' piyesi oynandığı zaman A t a t ü r k :
            27 Somut, 25 Şubat 1983, Yıl: 3, S: 30, s: 1.                                 ;
 

                        CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                 319

                                  — Tiyatro,                 bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır.
                      Bu     Faaliyete     devam     edelim.
Emrini verdi. O vakit ben:
— Efendim bu işleri, başka gayeler için kurulmuş mektep talebelerine yaptırmak müşkül olur. Emir buyuru-
lursa bu iş için bir hususî mektep kurulmabdır.
Dedim. Derhal:
— Muvafık, hemen bir rapor hazırlayın.
Emrini verdi, ertesi gün rahmetli Necip AH:
—- İşin ifratına gitme. Mütevazi bir şey düşün de tahakkuk etsin, dedi.
Ben de bir rapor yazdım. Maarifin, Ankara Belediyesinin, Halk Partisi'nin küçük yardımları ile kurulacak böyle bir mektebin plânını hazırladım. Atatürk'e sunduk. O, raporun arkasına şunları yazdı:
— 'Bu kadar mühim bir iş böyle yarım tedbirlerle başarılamaz. Bir kanunla Millî Temsil Akademisi'nin kurulması temin edilmeli ve Münir Hayri yabancı memleketlerde tetkiklerde bulunarak bize lâzım olan mütehassısları getirmelidir.'
Bir hafta içinde Büyük Millet Meclisi'nde 'Millî Temsil Akademisi Kanunu" kabul ediliyor ve ben bu müessese­
                     nin      müdürü     sıfatıyla      Avrupa'ya       gidiyorum." 2 8
Sanayii Nefise Encümeni'nin görevlerini belirleyen üç talimatname de konumuz açısından önem taşımaktadır. Bunlar; "Sanayii Nefise Encümeninin Teşkilât ve Vezaifi Hakkında Kararname" ile eki Talimatname; "Maarif Eminlerinin Sanayii Nefise Encümeni Faaliyetine Ait Vazifeleri Hakkında Talimatname" ve " İ l m i Tiyatro Mektebi Talimatnamesi" dir.
Sanayii Nefise Encümeni Talimatnamesinde bizi ilgilendiren maddeleri şöyle sıralayabiliriz:
" m : 1- Sanayii nefise encümeni, sanayii nefiseye taallûk eden umumî mesail ile uğraşır ve bu gibi mecliste Maarif Vekâletinin de müşavir heyetidir.
28 Banoğlu, 1954, s: 33.
 
320                                                       Tahsin KONUR
m : 2 - Sanayii nefise encümeni i k i şubeden mürekkept i r : Birincisi (resim, t e z y i n i san'atlar, m i m a r l ı k , heykeltraş-
  1. ı k ve       h a k k a k l ı k )       şubesi,.ikincisi         ( m u s i k i ve temaşa) şubesi.
  1. : 9 - Sanayii             nefise       encümeninin            vezaifi     berveçhi atidir:
1- Memlekette sanayii nefise tedrisatının ıslah ve inkişafını temine çalışır. (...)
IV- Sanayü nefiseye müteallik Vekâletçe neşredilecek eserleri tetkik ve eser sahiplerine verilecek mükâfatı takdir eder. ( )
I X - Temaşa, musiki ve inşat cereyanlarında fennî usullerin tatbiki esbabını izhar ve temin eder.

(...)

X I I - Memleketimizde temaşa ve musiki faaliyetlerinin ihdasına sarfı mesai eder.
X I I I - Yeni musiki eserleri ile temaşaya müteallik asar ve bestelerin vücuda gelmesi için mükâfatı naktiye ile teşvikiyatta bulunulmasına delâlet eyler."29
"Maarif Eminlerinin Sanayii Nefise Encümeni Faaliyetine Ait Vazifeleri Hakkında Talimatname" ise çeşitli sanat dallarıyla birlikte tiyatro sanatının gelişmesine ilişkin ikinci maddesi açısından bizi i l gilendirmektedir. Sözü geçen ikinci madde şöyledir:
"Mıntıkası dahilinde resim, heykeltraş, musiki, tiyatro harsının inkişafına ait tedbirleri düşünmek ve tatbikini yap­
mak."30
"İlmî Tiyatro Mektebi Talimatnamesi" ise sahne sanatları için gereksinim duyulan sanatçı kadrosunun bilimsel yöntemlerle yetiştirilmesini amaçlamaktadır. Bu talimatnamenin birinci maddesi şöyledir:
  1. Sanayii Nefise Encümeninin Teşkilât ve Vezaifi Hakkında Kararname, No: 34431, üçüncü Tertip Düstur Cilt: 7, s: 1135. Ayrıca bkz. Edip Kemal, Kanunlarımız, İst. 1929, Cilt: 6, s: 862-864.
  2. Maarif Eminlerinin Sanayii Nefise Encümeni Faaliyetine Ait Vazifeleri Hakkında Talimatname, 7, Temmuz 1927, Resmi Ceride No: 666. Aynca bkz. Edip Kemal, Kanunlarımız, îst. 1929 Cilt: 6, s: 865.
 
                  CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ           321
"Memlekette sahne san'atkârına lâzım malûmat ve müktesebatı haiz san'atkâr yetiştirmek üzere ilmî bir tiyatro mektebi açılmıştır."31
Ülkemizde, Devlet Tiyatrosu'nun kuruluşuna giden yolda Millî Musikî ve Temsil Akademisinin kuruluşu'nun önemli bir adım oluşturduğunu daha önce dile getirmiştik. 25.6.1934 tarihli ve 2541 sayılı yasa ile kurulan Millî Musikî ve Temsil Akademisı'nin amacı yasanın birinci maddesinde şöyle açıklanmaktadır:
"Madde 1- Maarif Vekâletine bağlı olmak üzere Ankara'da M İ L L İ M U S İ K İ VE TEMSİL AKADEMİSİ kurulmuştur.
Akademinin gayeleri:
  1. Memlekette ilmî esaslar dahilinde millî musikiyi işlemek, yükseltmek ve yaymak;
  2. Sahne temsilinin her şubesinde ehliyetli unsurlar yetiştirmek;
  3. Musiki muallimi yetiştirmektir." 3 2 Tasarının gerekçesi ise şöyle açıklanmıştır:
                      "Esbabı     Mucibe      Layihası
Memleketimizde musiki ve temsilin muasır tekniğe ve millî ihtiyaçlarımıza uygun bir şekilde ve daha esaslı bir surette inkişafını temin için bu sahada sarfedilmekte olan emekleri bir teşkilât içinde birleştirmek, sahne tekniğine göre hazırlanmış kültürlü unsurlar yetiştirmek, memlekette bir opera vücuda getirmek için lâzımgelen esasları hazırlamak maksadile Ankara'da bir (Musikî ve Temsil Akademisi) kurulması düşünülmüştür. Bu teşkilât tamamen yeni bir tesis olmayacak, halen mevcut Riyaseticumhur Filarmonik Orkestrası
ile Musikî Muallim Mektebi bu müessesenin iki şubesini teşk i l edecek, üçüncü bir şube olarak da tedricen sahne, opera, balet için unsur hazırlayacak temsil kısmı açılacaktır."33
Devlet tiyatrosu düşüncesi devlet ileri gelenleri arasında da benimsenmişti. Bu konuda atılan bazı adımlardan sonra, Kültür Bakanı
  1. Edip Kemal, Kanunlarımız İst., 1929, Cilt: 6, s: 873-75.
  2. Milli Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu, üçüncü t.d. Cilt: 15-, s; 513.
  3. Milli Musiki ve Temsil Akademisi Hakkında 1/1045 Numaralı Kanun Lâuyihası ve Maarif ve Bütçe Encümenleri Mazbataları, Sıra No: 246, TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 23, Yıl: 1934.
 
322                                                      Tahsin K O N U R
Abidin Özmen, 1935 yılında Devlet Tiyatro, Operet, Opera ve Temsil Kollarını kurmak üzere Raşit Rıza'ya başvurmaya karar vermişti. Bu konuda Reşat Nuri Güntekin'den bir rapor istenmiş, dışarıdan da bir uzman getirilmesi kararlaştırılmıştı. Celâl Bayar 8 Kasım 1937'de hükümet programını okurken: "Millî sahnemiz, Türk kültürünün mâkesi, güzel dilimizin en iyi şekilde telâffuzu ve en bedii tarzda ifadesini yayan sanat kaynağı olarak ele alınacaktır. Bunda, modern teknik vasıtalarına ehemmiyet vereceğiz..." diyerek tiyatroya verilen değeri belirtmiş oluyordu 3 4 .
Daha ileride kuruluş ve çalışmalarını ayrıntılı olarak göreceğimiz
Devlet Konservatuvarı ve Tatbikat Sahnesi''nin başında bulunan Cari Ebert 1947 yılında ülkemizden ayrıldığında, bu sırada kuruluş hazırlıkları sürdürülen Devlet Tiyatrosu ve Operası'nın başına Muhsin Ertuğrul atandı. Tatbikat Sahnesi'nin tiyatro ve opera temsilleri de Devlet Konservatuvarı etkinlikleri kapsamı dışına çıkarddı.
Temsillere 27 Ekim 1947'de Küçük Tiyatro'Aa. başlandı. Bu sırada Büyük Tiyatrocun yapımı sürüyordu. 27 Ekim 1947 ile Devlet Tiyatrosu Kuruluş Kanunu'nun çıktığı 10 Haziran 1949 tarihleri arasında kalan döneme "Geçiş Dönemi" dememiz yerinde olacaktır. Çünkü; Devlet Tiyatro ve Operasının resmi kuruluşu 10 Haziran 1949 tarihb ve 5441 sayılı yasa ile gerçekleşmiştir35.
Ancak; 10 Mayıs 1949 tarih 71-888, 6-1756 sayılı Bakardık Muamelât Genel Müdürlüğü, Tetkik Müdürlüğü yazısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan gerekçede yer alan ikinci maddenm tasandan çıkardmasıyla Devlet Tiyatroları'nm amacı günümüze kadar belirsiz kalmıştır.
          Sözkonusu       ikinci      madde      şöyledir:
"Devlet Tiyatrosunun amacı Türk Musikisi ve dram sanatının gelişmesini ve yayılmasını sağlamaktır. Çalışmalarında halkın genel eğitimini, yurt ve güzellik sevgisini, dil ve kültürünü yükseltmek esastır. Bu maksatla Devlet Tiyatrosu
musikili ve musikisiz her çeşit sahne ve temsil faaliyetleri ve konserler tertip eder."36
  1. Prof. And, 1973, s: 10, 11.
  2. a.g.e., s: 231.
  3. Devlet Tiyatrosu Kanun Tasarısı, TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 20.
 
                  CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ           323
Devlet Tiyatroları'nın amacını belirleyen bu madde, 26 Mayıs 1949 tarihli Milli Eğitim Komisyonu Raporu'na dayanılarak çıkarılmıştır. Gerekçesi ise şöyle açıklanmıştır:
" . . . Tiyatro Devlet Tiyatrosu da olsa, her şeyden önce zevke ve düşünceye hitap ettiği ve ancak dolayısıyla seviyeyi yükseltmeye yaradığı için, tasarıdan Devlet Tiyatrosu'nun amacını belirten ikinci madde çıkarılmıştır... " 3 7
Bu çıkarma işlemi nedeniyle, günümüzde devletten milyarı aşan ödenek alan bu kurumun amacı belli değildir. Bu belirsizb'k kurumun zaman zaman "keyfe göre" yönetilmesinde de önemli bir etken oluşturmaktadır 3 8 .
10 Haziran 1949 tarihli ve 5441 sayılı Devlet Tiyatrosu Kuruluşu hakkındaki yasanın bazı maddelerinin 14 / 7 / 1970 tarihli ve 1310 sayılı yasa ile değiştirilmesine karşılık bu eksikliğin giderilmesine gerek görülmemiştir.
1310 sayılı yasaya göre; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı tüzel kişiliği olan bir genel müdürlük olarak kurulmuştur. Bir Genel Müdür tarafından yönetilir. Genel Müdürün emrinde yeteri kadar genel müdür yardımcısı bulunur. Genel Müdürlük, Bakanın onayı ile yurt içinde ve yurt dışında ulusal ve uluslararası şenliklerle turneler düzenleyebilir. Genel Müdürlük mali, idari ve teknik olanaklar elverdiği ölçüde Ankara'da ve ülkenin gerekli görülen yörelerinde tiyatrolar kurabilir, bunları birleştirir ya da ortadan kaldırabilir. Gereksinime göre Ankara ve İstanbul dışında genel müdürlüğe bağlı olarak kurulacak tiyatrolar, tercihan rejisör niteliğinde bir müdür yönetiminde kendi kadrosundaki sanatçı, uzman memurlar veya merkezden gönderilecek sanatçı ve uzman memurlarla çalıştırılabileceği gibi düzenlenecek turnelerle de faaliyette bulundurulabilir 3 9 .
Devlet Tiyatrolarında oynanacak yapıtlar edebi kurul tarafından seçilir. Bu kural, sanat ve edebiyat alanında tanınmış üç kişi ile genel müdür, baş rejisör, baş dramatug ve bir sanatçıdan oluşur. Başkanını
  1. Devlet Tiyatrosu ve Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim ve Bütçe Ko­misyonları Raporu (1 /556), TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 20, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Raporu (1/556) Karar No: 25, Tarilı: 2.5.1949.
  2. Bu satırlarla yazıldığı dönemde, bu ve buna benzer eksiklikleri gören Kültür ve Tu­rizm Bakanlığı, bunların ortadan kaldırılması için çalışmalar yapmaktaydı.
  3. 5441 sayılı Devlet Tiyatrosu Kuruluşu Hakkındaki Kanun'un bazı maddelerini değiş­tiren, bir maddesini kaldıran ve bazı maddeler ekleyen 1310 sayılı, 14.7.1970 tarihli yasa, madde: 1.
 
324                                                    Tahsin KONUR
kendi üyeleri arasından seçer. Salt çoğunlukla toplanır ve bu toplantıda bulunanların salt çoğunluğu ile karar alınır. Baş dramaturgun emrinde yeteri kadar dramaturg bulunur 4 0 .
Devlet Tiyatroları'nın sanat, teknik ve bu yasada gösterilen işlerine bakmak üzere; Edebi Kurul Başkanı, Baş Rejisör, Sanat Teknik Müdürü, Müzik İşleri Yöneticisi ve genel müdürün görevlendireceği bir
Sanatçı'dan oluşan bir Sanat ve Yönetim Kurulu bulunmaktadır. Genel Müdür bu kurulun başkanıdır41.
Devlet Tiyatrolarında; Genel Müdür; Milli Eğitim Bakam'nın teklifi üzerine, sahne hayatında başarılarıyla tanınmış sanatçılar arasından müşterek kararname ile ve 3656 sayılı yasanın 6. maddesi hükmüne göre; Baş Rejisör, Genel Müdür Yardımcıları ve Yabancı Uzmanlar Genel Müdür teklifi üzerine Milli Eğitim Bakanı tarafından; Edebi KuruVun sanat ve edebiyat alanında tanınmış üç üyesi Milli Eğitim Bakanı tarafından; Sanatçı üyesi ise Devlet Tiyatrosu sanatçıları arasından Genel Müdür tarafından; Devlet Tiyatroları kadrosunda bulunan diğer her çeşit görevliler Genel Müdür tarafından göreve alınırlar42.
Baş rejisör, rejisörler, aktör ve aktrisler, reji asistanları, müz>k işleri yöneticisi ile baş korrepetitör, tiyatro orkestrası, korosu ve balesi ile müzikli tiyatro icracdarı, sanat teknik müdürü ve dekoratörler, kostüm kreatörleri Devlet Tiyatroları sanatkar memurlarıdırlar. Baş dramaturg ve dramaturglar, Teknik Müdür, Baş realizatör, Baş ışık uzmanı, Baş perukacı, Korrepetitör, Bale Piyanisti de Devlet Tiyatroları Uygulatıcı Uzman Memurlarıdırlar. Kondüvitler, suflörler, atelye şefleri, makyajcılar ve perukacılar, atelye ressamları, butafoılar, sahne ışıkçıları, sahne şef makinistleri ve makinistler, sahne marangozları, sahne demircileri, sahne terzileri, sahne kunduracıları, kaşörler, sahne amirleri ve yardımcıları, sahne kostümcüleri, aksesuarcılar, sahne uzmanları ile Sanat ve Yönetim Kurulu tarafından görevlerinin özelliği belirtilecek ihtisası bulunan elemanlar da Devlet Tiyatroları Uzman Memurları adını alırlar. Devlet Tiyatroları sanatkar memurları, uygulatıcı uzman memurları ve uzman memurları, Sanat ve Yönetim Kurulu kararı üzerine Genel Müdür'le aralarında yapılacak bi-r yıl süreli idari sözleşmelerle göreve alınırlar. Mali haklan ve özellikleri bu kanun içinde kalmak ve devlet memuru niteliklerine halel gelmemek üzere, hiz-
  1. a.g.y., madde: 2.
  2. a.g.y., madde: 3. 42 a.g.y., madde: 4.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TÎYATRO İLİŞKİSİ                  325

mete alınma ve h i z m e t i sürdürme biçimleri ile diğer özellik ve y ü k ü m l ü l ü k l e r i i d a r i sözleşmelerinde b e l i r t i l i r 4 3 ,
Yasaya göre, Devlet T i y a t r o l a r ı ' n ı n gelirleri şöyle açıklanmaktadır:
"Genel B ü t ç e n i n M i l l i E ğ i t i m Bakanlığı kısmının ' E ğ i t i m K u r u m l a r ı Giderleri' tertibinden ayrılan ödenek; temsillerden elde edilecek hasılat; tanıtıcı ve aydınlatıcı yayınlardan sağlanacak gelirler; t i y a t r o faaliyetinden yararlanan II Özel idareleri , ile Belediyelerince yapılabilecek bağışlar; her çeşit bağışlar ve diğer çeşit gelirler; düzenlenecek ulusal ve uluslararası şenliklerden sağlanacak gelirlerden i b a r e t t i r . " 4 4
D e v l e t . T i y a t r o l a r ı Muamelatında 1050 sayılı Muhasebeyi U m u miye K a n u n u ile 2490 sayılı artırma, eksiltme ve ihale k a n u n u h ü k ü m leri uygulanmaz. K u r u m u n alım ve satım işlemleriyle, hesap usulleri Maliye ve Milli E ğ i t i m Bakanlıkları tarafından ortaklaşa saptanacak ilkelere göre y ü r ü t ü l ü r . Devlet T i y a t r o l a r ı ' n ı n gelirleri ve işlemleri her t ü r l ü vergi, harç ve resimlerden m u a f t u t u l m u ş t u r 4 5 . .
Devlet            Tiyatroları'nın bütçesi              ve kadroları Y ö n e t i m K u r u l u tarafından        hazırlanır,                Bakanlar K u r u l u                tarafından                onanır 4 6 .
Devlet T i y a t r o l a r ı ile i l g i l i son yasal düzenleme 22 M a r t 1983 tar i h l i Resmi Gazete'de yer alan b i r K a n u n H ü k m ü n d e Kararname ile gerçekleştirilmiştir.
Bu düzenlemeyle, Devlet Tiyatrolarına Genel M ü d ü r olarak atanacak kişilerin nitelikleri ve nasıl atanacakları yeniden belirlenmiştir. A n d a n K a n u n H ü k m ü n d e K a r a r n a m e ' n i n b i r i n c i maddesi şöyledir:
" 1 0 / 6 / 1 9 4 9 t a r i h l i , 5441 saydı Devlet T i y a t r o s u K u r u l u ş u H a k k ı n d a K a n u n u n 14 / 7 / 1970 t a r i h l i ve 1310 sayılı K a n u n la değişik 4 n c ü maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
A) Genel Müdür, Kültür ve Turizm Bakanının teklifi üzerine, Yüksek öğretim kurumlarından birinden mezun, sahne hayatında başarıları ile tanınmış, özel ve kamu kuruluşlarında en az 15 yıl hizmet görmüş sanatçılar ile, tiyatro ya-
  1. a.g.y., madde: 5.
  2. a.g.y., madde: 12.
  3. a.g.y., madde: 14. 46 a.g.y., madde: 15.
 
326                                                     Tahsin KONUR
zarları, eleştirmenleri, temayüz etmiş tiyatro yöneticileri ve üniversitelerde tiyatro sanatı dalında öğretim üyeliği veya yardımcılığı yapanlar arasından müşterek kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 59. maddesi hükmüne göre,'47 ,
Aynı Kararname'de yer alan ikinci maddede ise; 5451 sayılı yasaya bir ek madde eklendiği belirtilmekte ve "Kanunda geçen Milli Eğitim Bakanı ifadeleri, Kültür ve Turizm Bakanı, Milli Eğitim Bakanlığı ifadeleri de, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak değiştirilmiştir." denilmektedir 4 8 .
Devlet Tiyatroları ile ilgili 5441 ve 1310 sayılı yasalarda "Amaç" maddesinin bulunmaması bütçe metinlerine de yansımakta ve hizmet gerekçesi kapsamında açıklanan amaçlar da çeşitli dönemlerde ortaya çıkan eğilimlere göre değişiklikler göstermektedir. Bu yargımızı örneklemek üzere mali yıl bütçelerinde yer alan amaç maddelerine bir-iki örnek verelim. İlk örneğimiz 1979 yılı Malî Yılı Bütçesinden:
"— Anayasa doğrultusunda, Kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, uygulamada etkinliği ve verimliliği sağlamak.
— 5441 sayılı yasa ve bu yasayı tadil eden 1310 sayılı yasayla kurulmuş olan Devlet Tiyatrosunun amacı, Türk oyun sanatlarının yurt içinde gelişmesi, ilerlemesi ve yurt dışında yayılmasına sağlamak ve Türk oyun sanatlarını yurt dışına duyurmak ve tanıtmaktır. Çalışmalarında toplumun genel eğitimini, yurt ve güzellik sevgisini, dil ve kültürünü ilmî yöntemlerle yükseltmektir. Bunun için büyüklere ve çocuklara ait müzikli ve müziksiz her çeşit sahne ve oyun çalışmalarıyla konserler ve bu amaçla yurt içinde ve dışında gereken yerlere turneler ve geziler düzenlemektir.
— Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Kayseri, Erzurum ve Trabzon illerinde yerleşik, diğer illere ve yurt dışına turnelerle tiyatro alanında sanat hizmeti iletmek.
— Hizme^n yetişkinlere olduğu kadar çocuklara yönelik olması için çocuk tiyatroları çalışmalarını hızlandırmak.
1978-1979 Tiyatro sezonunda yapdan programa göre Ulke-
47 Resmi Gazete, 22 Mart 1983, S: 17995, s: 1. 48 Resmi Gazete, 22 Mart 1983, S: 17995, s: 1.
 
                 CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TÎYATRO İLİŞKİSİ           327
miz, bölgelere ayrılarak kış mevsiminde 62 il'e, yaz mevsiminde 67 il'e günlük, haftalık ve sürekli olmak üzere 210
turne yapmak, sanat etkinliklerini belli merkezlerde yoğunlaşmaktan kurtararak ülkenin çeşitli yörelerine yayılması yönünde tiyatro hizmetinin dengeli yürütülmesini sağlamak, ulusal tiyatronun oluşturulması çabasına hız vermek-
tir." 4 9
Şimdi de; 1981 Malî Bütçesi'nde yer alan amaç maddesine bir göz atalım:
" 1- Yerli ve yabancı eserlerle halkın genel eğitimini, yurt ve güzellik sevgisini, dil ve kültürünü yükseltmek.
  1. Devlet Tiyatrosu çalışmalarını daha da genişletmek, yay­gınlaştırmak.
  2. Türk sahne sanatlarını yurt içinde ve yurt dışında geliş­mesini ve yayılmasını sağlayarak Türk dilini yerleştirmek ve şive birliğini meydana getirmek.
  3. Türk halkının kültürünü besleyerek temel değerler üzerin­de doğru yargılara varmasını sağlamak ve estetik duygusunu geliştirmektir." 5 0
Bu arada "Görevler" ya da "Planlanan Hizmetler" bölümünde yer alması gereken " . . . Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Kayseri, Erzurum ve Trabzon illerinde yerleşik, diğer illere ve yurt dışına
turneleıle tiyatro alanında sanat hizmeti iletmek..." biçiminde açıklanan maddeler "Amaç" bölümünde; "Amaç" bölümünde yer almasn gereken "Türk halkının kültürel gelişmesine katkıda bulunmak...", "Türk dilinin gelişmesine katkıda bulunmak, şive birliğinin sağlanmasına çalışmak...." gibi maddeler de "Görevler" başlığı altında gelişigüzel yer almaktadır.
Bu kurumun bütçesinde; yapım giderleri açısından da bir belirsizlik söz konusudur. Örneğin; kurumun bütçesinde yer alan (C) Cetveli'nde ahçıların, bekçilerin, vb., ne tür giysi giyecekleri konusunda birçok gereksiz ayrıntıya yer verilmekte; ancak, asal iş olan yapımların giderlerine ilişkin hiçbir açıklama yapılmamaktadır. Sergilenen oyun­
lar için ne kadar harcama yapıldığının gösterilmemesi, mali denetim açısından da sakıncalı bir durum yaratmaktadır.
49 Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1979 Mali Yılı Bütçesi, s: 1. 50 Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1981 Mali Yılı Bütçesi, s: 1.
 
328                                                     Tahsin KONUR
Şimdi de Devlet Tiyatroları'nın bina yönünden geçirdiği evrelere bir göz atalım:
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara'da tiyatro temsilleri için salon bulmak çok güçtü. Turne toplulukları başkente geldiklerinde ya Yeni Sinema'dan ya da Bentderesi'ndeki Cumhuriyet Tiyatrosu'ndan yararlanıyorlardı. Bu dönemde iki yeni tiyatro yapıldı. Bunlardan biri Türk Ocağı binası içindeki tiyatro salonu; diğeri ise Mimar Mahmut
Kemalettin'in Evkaf Apartmanına yaptığı tiyatrodur. Türk Ocağı binasının yapım giderleri başlangıçta 200,000 lira olarak hesaplanmış, ancak, bu iş 1,000,000 liraya çıkmıştır. Binanın yapımı için bir Amerikalı'nm 100,000 Dolar verdiği; bu para yetmeyince "Ocaklı" lardan borç alındığı; bu da yetmeyince hükümetten de para sağlandığı belirtilmektedir. Bir süre önce yitirdiğimiz "Devlet Sanatçısı" Mimar Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılan Türk Ocağı binası daha sonra Halkevi'ne geçmiş; Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi, temsillerini bu yapının 590 kişilik salonunda vermiş; Devlet Tiyatrosu kurulduktan sonra ise yaşamını Üçüncü Tiyatro adı altında sürdürmüştür51. 70'li yıllarda boş tutulan, küçük bir salonundan Devlet Balesi sanatçılarının stüdyosu olarak yararlanılan yapı, günümüzde Devlet Resim ve Heykel Müzesi olarak kullandmaktadır. Ancak daha önce kısa öyküsünü anlattığımız tiyatro salonu henüz etkinliklere açılmış değildir.
Evkaf Apartmanı'nda yapılan tiyatro ise, uzunca bir süre Devlet Konservatuvarı'nın deposu olarak kullanılmış; 27 Aralık 1947'de onarılarak Küçük Tiyatro adı altında ve Köşebaşı (A. Kutsi Tecer) üe perdelerini açmıştır. Başlangıçtan günümüze kadar Devlet Tiyatrosu tarafından kullanılan Küçük Tiyatro 605 kişiliktir 5 2 .
Sergievi değiştirilerek yapılan Büyük Tiyatro ise 1949 yılında açılmıştır. Tasarımını Prof. Paul Bonatz'ın çizdiği bu tiyatro 762 kişiliktir. Devlet Tiyatrosu'nun Ankara'da bu saydıklarımızdan başka yine Evkaf Apartmanı'nda 67 kişilik Oda Tiyatrosu; 205 kişilik Yeni Tiyatro; Altındağ'da bir lisenin salonundan dönüştürülen 400 kişilik Altındağ Tiyatrosu sahneleri bulunmaktadır 5 3 . Oda Tiyatrosu bir süre kapalı tutulduktan sonra Ergin Orbey'in Genel Müdürlüğü döneminde yeniden açılmıştır. Günümüzde de deneysel sayılabilecek etkinliklere sahne olmaktadır.
  1. Prof. And, 1973, s: 305.
  2. a.g.e, s: 306. 53 a.g.e., s: 306.
 
                 CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO       İLİŞKİSİ       329
Devlet Tiyatroları'na bu satırların yazılışına kadar kadar yedi kez genel müdür atanmıştır. Atanan genel müdürlere göre, devlet ti-
yatrolarını yedi döneme ayırabiliriz:
  1. Muhsin Ertuğrul'un            Genel      Müdürlüğü            Dönemi (1949-1951)
  2. Cevat Memduh Altaı'ın Genel Müdürlüğü Dönemi (1951-1954)
  3. Muhsin Ertuğrul'un 2. Genel Müdürlüğü Dönemi (1954-1958)
  4. Cüneyt Gökçer'in               Genel Müdürlüğü Dönemi (1958-Haziran
1978)
  1. Ergin Orbey'in Genel Müdürlüğü Dönemi (1978-Aralık 1980)
  2. Cüneyt Gökçer'in 2.            Genel Müdürlüğü Dönemi (1980-Şubat
1983)
  1. Turgut Özakman'ın Genel Müdürlüğü Dönemi (22-Mart 1983)
Birinci Dönem'de; Büyük ve Küçük Tiyatrolarda tiyatro, opera ve çocuk temsilleri sürdürülüyor; bu arada ilginç yapıtlara yer veriliyordu. Bu dönemin belli-başlı sorunu seyirci azlığıydı54.
İkinci Dönem'de genel müdürlüğe Cevat Memduh Altar atandı. Yerli yapıtlara bu dönemde de önem verilmiştir. Halkın tiyatroya gitme alışkanlığı edinmeye başlamasıyla birlikte seyirci sorunu ortadan kalkma eğilimine girmiştir. Ancak; yönetim yönünden görülen kimi aksaklıklar atılımları engellemiştir. Bu arada perdeler de bir süre kapalı kalmıştır. Devlet Konservatuvarı ve Tiyatrosu'nun kuruluşuna katkıda bulunan Cari Ebert yeniden ülkemize gelerek bu kuruluşlarla ilgili bir rapor hazırlamış; ayrıca, Shakespeare'in Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası'nı sahnelemiştir55.
Muhsin Ertuğrul üçüncü dönemde yeniden Genel Müdürlüğe getirildi. Bu dönemde Ankara'da iki yeni sahne açıldı. Bunlar daha önce sözünü ettiğimiz Üçüncü Tiyatro ile Oda Tiyatrosu'dur. Ülke çapında ise; bölge tiyatrolarının birer uygulaması niteliğinde Adana ve izmir Belediye Tiyatroları, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmiştir. Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu da bu dönemde açdmıştır. Açılış tarihi: 28 Eylül 1957'dir. Bu andığımız sahnelerden Adana'da olanı belediye tiyatrosu niteliğini günümüzde de sürdürmektedir. Bursa'daki Ahmet Vefik Paşa ile İzmir Tiyatrosu, doğrudan mer-
  1. a.g.e., s: 233.
  2. a.g.e., s: 234.
          330                                                      Tahsin KONUR
keze; bir başka deyişle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne bağlanmıştır. Bu illeri dışında İstanbul'da da tiyatro ve opera temsilleri verilmiştir. İstanbul, İzmir, Bursa ve diğer illerde verilen temsiller, mermerkezde oynanmış oyunların aynı kadrolarla yinelenmesiyle gerçekleştiriliyordu. Daha sonraları bu kadrolara yerleşik bir nitelik kazandırıldı 5 6 . Günümüzde de İstanbul, Bursa Ahmet. Vefik Paşa, İzmir ve Adana Tiyatrosu gibi tiyatrolar, Devlet Tiyatroları'na bağlı sanatçılardan oluşan yerleşik kadrolarla ve yine merkezin onayından geçen oyunları sahnelemektedirler. Zaman zaman da bu oyunlarla, merkezden ve diğer sahnelerden geçici olarak giden oyunlar, karşılıklı yer değiştirerek sunulmaktadır.
Cüneyt Gökçer yönetimindeki dördüncü dönemde bale ilk kez doğmuş; en parlak çağını yaşamıştır. Opera da, Devlet Tiyatrolarından ayrılıncaya kadar sanat düzeyi açısından en olgun' temsillerini bu dö­
nemde vermiştir. Bu dönemde Ankara'da iki yem sahne daha açılmış? tır. Bunlar, yine daha önce değindiğimiz Yeni Sahne ve Altındağ Tiyatrosu'dur. Bu dönemde Paris, Atina, Venedik, Yugoslavya'da da temsil­
ler verilmiştir. Yurt içi turneler de yoğunluk ve yaygınlık kazanmıştır. Daha önce de açıkladığımız gibi Bursa Ahmet Vefik Paşa ve İzmir Devlet Tiyatrosu, bu dönemin son yıllarında yerleşik kadrolarla çalışmaya başlamıştır. İstanbul'da da sürekli ve düzenli temsiller verilmiş­
tir. Orada da yerleşik bir kadro oluşturulmuştur. 1966-67 döneminde opera ve bale, uygulamada Devlet Tiyatrolarından ayrılmıştır. 1970 yılında çıkan 1310 sayılı yasa ile bu ayrılış kesinleşmiştir57.
Bü dönemin bir başka özelliği de öz açısından "hafif" ancak görsel yönden zengin "Broadway" tipi müzikallerin sık sık sahnelenmesidir.
Ergin Orbey'in Genel Müdürlük yaptığı beşinci dönem; o yıla ilişk i n bütçe metninde de yer aldığı gibi, Anadolu'ya yapılan turnelerin çokluğu ve yaygınlığı ile dikkat çekmektedir. Çağımızın ünlü tiyatro kuramcısı ve oyun yazarı Bertolt Brecht ilk kez Orbey'in Genel Müdürlüğü sırasında, Devlet Tiyatroları'nda sahnelenme olanağına kavuşmuştur. Brecht'in daha önce özel tiyatrolarımızda iki kez sahnelenen Arturo Uisi, bu dönemde, Devlet Tiyatroları'nda genç kuşak yönetmenlerinden Yücel Erten tarafından sahneye konulmuştur. Dönemin dikkat çeken bir özelliği de; daha önce özel tiyatrolarda sahne ışığına kavuşan yerli yapıtlara Devlet Tiyatroları'nda ilk kez yer veril-
56 a.g.e., s: 234. 57 a.g.e., s: 235.
 

                   CUMHURİYET        DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ               331

mesidir. (Örneğin: Teneke Yaşar Kemal). Daha önce yazarı tarafından romandan tiyatroya uyarlanarak Ulvi Uraz Tiyatrosunda sahnelenen Murtaza (Orhan Kemal); bu kez Orhan Asena'nın uyarlaması ve Başar
Sabuncu'nun yönetimi ile seyirci karşısına çıkmıştır. Bu dönemde genç yazar ve yönetmenlere olanak tanınması yanında; Türk tiyatrosunun eski ustalarına da oyun sahnelettirilmiştir. Ayrıca Şehir Tiyatroları ile de olumlu bir işbirliği sergilenmiştir.
Ergin Orbey'in kısa süren Genel Müdürlüğü'nden sonra Devlet Tiyatroları'nın başına yeniden Cüneyt Gökçer atanmıştır. Altıncı dönem olarak belirlediğimiz bu evrede; düzenlenen turne sayısının ve gidilen yörelerin bir önceki döneme kıyasla arttığı yadsınamaz. Hatta köylere kadar gidilerek oyunlar sergilendiği görmezlikten gebnemez. Ancak bu çabalar bir "yarıştırmadan" öteye gitmemiş; kadronun sağasola koşuşturulması nedeniyle, merkezdeki temsillerde de niteliksel bir düşüş gözlenmiştir. Bu dönemde sanatçı aylıkları büyük oranlarda artmıştır. Ancak uygulamada yapıldığı öne sürülen haksızlıklar da sız­
lanmayla karşılanmıştır.
Cüneyt Gökçer; 7/2/1983 tarihli üçlü kararname ile görevden alınmış; yerine 22 Mart 1983 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 21/3/1983 tarihli üçlü kararname ile Turgut Özakman atanmıştır. Bu atanmayla birlikte; aynı tarihli Resmi Gazete'de yayın­
lanan ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne atanacak kişilerinniteliğine ilişkin yasa değişikliğini öngören Kanun Hükmünde Kararnameden daha önce söz etmiştik.
Turgut Özakman'ın Genel Müdürlüğe atanmasıyla birlikte Devlet
Tiyatroları'nda yedinci döneme girilmiştir. Bu satırlar yazdırken, bu döneme ilişkin bir düşünce ileri sürebilmemiz süre açısından olanaksız bulunmaktadır. Çünkü atanmadan bu yana geçen kısa süre nedeniyle, bu konuda düşünce oluşturacak göstergeler henüz ortaya çıkmış değildir. Ancak; bu bölümü kapatmadan önce; Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Turgut Özakman'ın, Genel Müdür Başyardımcdığı görevi sırasında (Ergin Orbey döneminde) yazdığı bir yazıya yer vermek istiyoruz. "Devlet Tiyatrolarının Sorunları" başlıklı bu yazı; Turgut Özakman'ın üstesinden gelmeye çalışacağı sorunların bir bölümünü sergilemesi yönünden ilginçtir:
"1 Haziran 1978 de işbaşı eden yeni yönetim Devlet Tiyatrolarında çeşitli sorunlarla karşılaştı. Bu sorunların başlıcaları şunlardır:
I- Birçok sorunlar yasadan kaynaklanıyor. Devlet Tiyatrolarının Kuruluş ve işleyişini düzenleyen 14/7/1970 gün ve 1310 sayılı yasa
 
332                                                      Tahsin KONUR
ile değiştirilen 5441 sayılı-yasa, Türk tiyatro yaşamının ve çağdaş t i yatro işletmeciliğinin gereksinimlerini karşılayacak nitelikde değildir. Yasanın başarı ile uygulandığı da söylenemez.
1- Yasa Devlet Tiyatrolarının işlev ve amacını saptamamıştır. 2- 'Edebi Kurul' sistemini korumuştur.
  1. 'Müzik İşleri Yöneticisi' Devlet Tiyatroları Sanat ve Yöne­tim Kurulu'nun yasal üyesidir. Oysa bugün Devlet Tiyatroları kadrosunda —bazı müzikli oyunlar için göreve alınmış— 6 müzikçi vardır. Buna karşılık 255 sahne uygulatıcısının yönetim kurulunda temsilcisi bulunmamaktadır.
  2. Tiyatro imeceyle gerçekleştirilen bir karmaşık sanattır. Ama yasa (M.5) tiyatroda sözleşme ile çalışanları 'sanatkâr memur', 'uygulatıcı uzman memur' ve 'uzman memur' diye tanımladığı üç sınıfa bölmüştür. Buna 657 sayılı personel yasasının getirdiği 'sınıfları' da eklersek Devlet Tiyatrosu çatısı altında çalışanların moral ve ekonomik bütünlüğünün nasıl parçalandığı anlaşılır. TRT yasası ise TRT'de çalışanları bir bütün olarak görmüş, ücret rejimini bu görüşle düzenlemiştir.
  3. Sanatkâr memurlar, uygulatıcı uzman memurlar ve uzman me­murlar 'bir yıl süreli idari sözleşmelerle' çalıştırılırlar (M-5). Bu sözleşmelerde yalnız 'idarenin' hakları yer almaktadır. 6- Sözleşme düzeninin taşıdığı risk, yüksek ücretle dengelenir.

(...)

  1. Yasamızın 8. maddesi uyarınca, Sanat ve Yönetim Kurulu 'sözleşmeli görevlilerin derecelerini —her yıl— göstermiş oldukları ehliyete göre kararlaştırır'. Yazık ki bu değerlendirmenin nesnel ölçülere göre yapılmasını sağlayacak sistem kurulmamıştır. Bu nedenle de bugün çalışanların aylıkları arasında —salt ehliyetle açıklanamayacak— şaşırtıcı ayrılıklar vardır.
  2. Yasamızın 19 ncu maddesine göre 'Sanatkârların sözleşme, prim, tedavi, ayrılış ve ölüm tazminatı, askerlik, izin, yaz tatili aylarında Devlet Tiyatrosu dışında kendi hesaplarına çalışma, yolluk, ince­
leme seyahati ve disiplin işleriyle yabancı sanatkâr ve trup getirme ve tiyatronun iç ve yönetim işleri bir tüzükle belirtilir.' Tiyatroların pek çok sorununu çözecek nitelikte olan bu madde işletilmemiş, 8 yıldır tüzük hazırlanıp yürürlüğe konulamamıştır.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                  333

9- Ek 1 nci maddeye göre 'İstanbul Kültür Sarayı ile Ankara'daki Büyük Tiyatro binalarını, bunların müştemilât ve tesislerini, müştereken ve münhasıran Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü kullanırlar.' Ama ortak kullanımı düzenleyecek ve işbirliğini kurumlaştıracak sistemler kurulmamıştır.
I I - Devlet Tiyatrolarının, işletme ile ilgili çözümlenmemiş bazı sorunlarına da çok kısaca değinmek istiyorum:
  1. Dramaturgi bölümünün çok yönlü bir işlerliğe kavuşturulması zorunludur. 1978 Haziran'ında Devlet Tiyatrolarında yalnız bir dramaturg vardı. Ünlü yazarlarımızın yıllardır okunmamış ya da karara bağlanmamış oyunları ilgi beklemekteydi.
  2. Devlet Tiyatroları sahnelerinin ses ve ışık donanımları yıpran­mış ve yetersiz durumdadır. Bugün elimizde bir tek 'sahne effektleri' aygıtı bulunmamaktadır.
  3. 31 yıllık Devlet Tiyatrolarının bir 'arşivi' yoktur.
  4. Her konuda ve her aşamada içeğitim duyarh bir sorun olarak ortadadır.
  5. Seyircilerle, kitle iletişim örgütleıiyle, tiyatrolarla ilişkileri düzenleyecek ve geliştirecek uzman birimlere gereksinim vardır.
  6. Yönetmen sorunu, kalıcı bir çözüme bağlanmalıdır.
  7. Bir          deneme sahnemiz               yoktur.
  8. Disiplin ve moral, köklü ve hızlı çözüm bekleyen temel sorun­larımızdan biridir.
  9. Tiyatro yazarlarıyla yaratıcı bir ihşkiler düzeni kurulması kaçınılmaz bir görevdir,
  10. Bağımsız bir 'Çocuk Tiyatrosu' kurulmalıdır.
  11. Sanatçılarımızın reklam firmaları, Tv. ve radyo ile ilişkilerine adaletli ve meslek onurunu kollayıcı bir düzen getirilmelidir.
  12. Konservatuvarların öğretim plânları, çağdaş ve ulusal tiyatro gereklerine göre saptanmalıdır.
  13. Tiyatro, üniversitelerin tiyatro bölümleri ve konservatuvar arasında kalıcı bir bilgileşme düzeni kurulmahdır.
'Doğru Tiyatro' çizgisine ulaşmak için bu sorunların çözülmesi gerek. Çözüm için yalnız yasanın değiştirilmesi yeterli değil. Tiyatroda
 
334                                                         Tahsin KONUR
çalışanların, tiyatroyu delice bir sevgi ve çağdaş bir bilinçle kucaklamaları da gerekli. ( . . . ) " 5 8
Tiyatronun Yaygınlaştırılması Yönünde Çeşitli Çabalar ve "Bölge

Tiyatroları" Düşüncesi

Tiyatronun yaygınlaştırılmasını en yetkin biçimde gerçekleştiren Fransa'daki bölge tiyatrolarına ve Kültür evlerine karşılık; ülkemizde de bunlardan çok önce kurularak tüm yurda yayılan Halk Evleri denemesi bulunmaktadır. Kemalist devrimin bir ürünü olan halk evleri; bölge tiyatroları ve kültür evlerinin tersine, etkinlklierini amatör olarak sürdürüyorlardı. Bunlar kültürün yayılmasında ve gelişmesinde önemli bir işlev üstlenmişlerdi. Halk evlerinde; tıpkı Fransa'daki kültür evleri gibi; resim, müzik, tiyatro, heykel, vb., gibi tüm sanatlar aynı çatı altında toplanmışlardı. Ancak; Halk evlerinin, diğerlerine göre en belirgin ayrılığı; ülke siyaset yaşamının "tek-parti" si C.H.P.'nin bir yan örgütü olarak kurulmuş olması ve örneğin; tiyatro etkinliklerinin "... înkilâp fikirlerinin ve duygularının halka ifadesi hususunda en kuvvetli vasıta..." 5 9 olarak kabul edilmesidir.
Cumhuriyet döneminde, halkevlerinin tiyatro yapıları açısından da büyük katkıları olmuştur. Ülke yüzeyine yayılan bu tiyatro yapdarı, zaman zaman profesyonel topluluklar tarafından da kullanılmışlardır. İstanbul Eminönü ve Kadıköy Halkevleri tiyatro yapıları buna örnektir60.
Halkevleri dışında, ülkemizde sanatın ve tiyatronun yaygmlaştırdması yönünde yıllaıdır çaba harcanmaktadır. Ancak bu çabalar, olumlu ürünlerini henüz vermiş değillerdir.
Fransa'daki bölge tiyatrolarından (Centres Dramatiquîs) esinlenerek, ülkemizde de bölge tiyatroları kurulması düşüncesi, Muhsin Ertuğrul tarafından ileri sürülmüştür. Muhsin Ertuğrul, bir yandan bu düşüncenin yasalaşmasını beklerken; bir yandan da, Devlet Tiyatrosu'na Eskişehir, Kırıkkale, Konya ve Kayseri'de temsiller verdirmiş; Adana Şehir Tiyatrosu; İzmir Devlet Tiyatrosu ve Bursa-Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu'nun açılmalarına yardımcı olmuştur. Bu arada, bölge tiyatroları düşüncesi geniş bir ilgi derlemiş; 27 Mayıs 1960 devri-
  1. Turgut Özakman, "Devlet Tiyatrolarının Sorunların", Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, Ankara 1978, s: 69, s: 4.
  2. Prof. And, 1973, s: 65. Ayrıca bkz. Ülkü, Şubat - Mart 1933, Sayı: 2.
  3. Prof. And, 1973, s: 309
 
                 CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ           335
minden sonra 1961 yılında toplanan V I I . Milli Eğitim Şurası'nda, bir tiyatro ve opera komitesi kurulmuştur. Cüneyt Gökçer başkanlığında­
ki bu komite Muhsin Ertuğrul, Lütfi Ay, Nüvit Kodallı, Ziya Demirel, Metin And ve Şahap Akalın'dan oluşuyordu. Bu kurulun bir-iki ayhk bir çalışma sonucu hazırladığı; Devlet Tiyatrosu, Devlet Konservatuvarı ve Bölge Tiyatroları ile ilgili yasa tasarıları sonuçsuz kaldı. 1963 yılında Bursa CHP Milletvekili Sadrettin Çanga ve arkadaşları tarafından, önceki tasarıya benzer biçimde hazırlanan tasarı da, Geçici Komisyonda kabul edilip gündeme alınmasına karşın, bundan da bir sonuç alınamadı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, 3-7 Ağustos 1964 de İstanbul'da düzenlenen; Müzik ve Sahne Sanatları Danışma Kurulu toplantısında konu bir kez daha ele alındı. 1971'de, Kültür Bakanı Talât Halman, konuya yeniden eğildi. Ankara ve İstanbul'da iki danışma kurulu oluşturuldu. Bu kurulların hazırladığı taslaklar da. Kültür Bakanlığı kaldırıldığı için gerçekleştirilemedi. Bundan sonra da konuya bir daha dönülmedi 6 1 .
1961 yılında toplanan V I I . Milli Eğitim Şurası'nda oluşturulan Tiyatro ve Opera Komitesi'nin hazırladığı Bölge Tiyatroları Yasa Tasarısı'na göre; " . . .Merkezi Edirne'de olan bir Trakya, merkezi Bursa'da olan bir Marmara, merkezi İzmir'de olan bir Ege, merkezi Adana
veya Mersin'de olan bir Akdeniz, merkezi Samsun'da olan bir Karadeniz, merkezi Ankara'da olan bir Ortaanadolu, merkezi Erzurum'da olan bir Kuzeydoğu, merkezi Diyarbakır veya Antep olan bir Güneydoğu Bölge Tiyatroları..." 1 5 2 kurulacaktı.
Ünlü tiyatro adamımız Muhsin Ertuğrul, konu ile ilgili düşüncelerini şöyle dile getiriyordu:
"Bunları kurmakla yalnız halk eğitimi faydalanmayacak, tiyatro sanatı da bağımsızlığa kavuşacağı için alabildiğine gelişecek, büyük şehirlerdeki kötü geleneklerden, esnaflıktan, alışkanlık baskısından kurtulacak, yeni yeni yazarlar, yeni yeni rejisörler, yeni yeni oyuncular ortaya çıkacak.
Bölge Tiyatroları bir yandan bulundukları şehrin t i yatrosunda temsiller verirken öte yandan ikinci bir piyesle başka bir kol o bölgenin şehir, kasaba ve köylerini nöbetleşe dolaşacaklar. O çevrede tiyatronun uğramadığı bir bucak
  1. a.g.e., s: 67, 68.
  2. Muhsin Ertuğrul, "Kalkınma Plânında Tiyatro", Cumhuriyet, 20 Ocak 1963, s: 2.
 
336                                                      Tahsin KONUR
bırakmayacaklar. Bölge Tiyatrolarının başlarına geçecek olan idealist gençler o bölgeye kültür, sanat, yaşama ve çalışma zevki götürecekler. Ora çocuklarında uyuyan istidatları uyandıracaklar, yeni sanatçı kuşakları yetiştirecekler. Tek bir sözcükle kültür meşalesi olacaklar, kararmış ruhları aydınlatacaklar."63
Bölge Tiyatroları konusu Birinci Kalkınma Plânı'nda da yer alıyordu:
"Devlet, opera ve tiyatro çalışmalarını daha geniş çevrelere yararlı kılacak, bölge tiyatroları kurulacak, sanat değeri ve toplum eğitimine faydaları tesbit edilen özel tiyatrolar teşvik edilecektir."64
Üçüncü Beş Yıllık Kalkmma Plânı ise durumu şöyle saptamaktadır:
"Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve özel tiyatrolar, genellikle çabalarını büyük il merkezlerinde sürdürmektedirler. Plân döneminde kurulması öngörülen bölge
tiyatroları, faaliyete geçememiştir. Ancak, Devlet Tiyatroları uzun süredir yaz aylarında düzenlediği turne faaliyetlerini 1971 yılından itibaren kış aylarında da sürdürmeye başlamıştır. Özel tiyatrolarda ise gerileme söz konusudur." 0 5
Aynı plân, tutulacak yolu şöyle çizmektedir:
"Özellikle şehirlerde yoğunlaşmış olan tiyatroların, geniş halk kitlelerine yaygınlaşması sağlanacak, kültürümüzdeki mahalli temaşa biçimleri incelenecek ve derlenecektir. Bu alanda bölge tiyatroları ve yersel derneklerin çabaları özendirilecek, bölge tiyatrolarının ivedilikle kurulması sağ­
lanacaktır. Halkm bu tiyatrolardan ucuza yararlanmaları
gözetilecek, özel tiyatroların da bu alanda katkıda bulunmaları özendirilecektir."66
Bölge Tiyatroları düşüncesi devletin kalkınma plânlarında yer almasına ve ivedilikle kurulmasının öngörülmesine karşıiık; bu satırların
  1. a.g.y., s: 2. Ayrıca bkz. Muhsin Ertuğrul, "Azaltlanmış Tiyatro", Cumhuriyet, 17 Şu­bat 1963, s: 2.
  2. Prof. And, 1973, s: 16. Ayrıca bkz. 1. Beş Yıllık Kalkınma Plânı.
  3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Plânı, paragraf: 1674.
  4. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Plânı, paragraf: 1639-11.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                 337

yazıldığı sırada bile bu hedefe ulaşılamamış olması, ülkemiz sanatı ve tiyatrosu adına üzüntü duyulacak bir konudur. Bizi daha da karamsar kılan bir durum da; konunun tartışma alanından da çekilmiş olmasıdır.
Tiyatroların bir yandan ülke çapında yaygınlaştırılması düşünülürken, büyük kent merkezleri kapsamında gerçekleştirilmek üzere de merkezkaç (ademi merkeziyetçi) eğilimler belirmiş; böylece, semt tiyatroları önem kazanmıştır.
Ülkemizde tiyatronun en yoğun bir biçimde etkinlik , gösterdiği İstanbul'da, semt tiyatroları, Tanzimat döneminden beri üzerinde durulan bir konudur. Hükümetin Güllü Âgop'a verdiği tekelin sözleşmesinde; bu ayrıcalığa karşılık; belli süreler içinde, İstanbul'un çeşitli uzak semtlerinde tiyatroların açılması koşulu da bulunuyordu. Daha sonraki dönemlerde yerleşik semt tiyatroları düşüncesi basın tarafından da desteklendi. Muhsin Ertuğrul'un çabalarıyla Fatih'te, Kadıköy'da, Üsküdar'da, Zeytinburnu'nda semt tiyatroları açılarak buralarda sürekli temsiller verildi. Devlet Tiyatroları yeni kurulduğunda, Ankara'da iki tiyatroda temsil veriliyordu. Daha sonraları bu iki tiyatroya Oda Tiyatrosu, Üçüncü Tiyatro ve Yeni Sahne eklendi. Ancak bu tiyatrolara, birbirlerine olan yakınlıklarından ötürü semt tiyatroları gözüyle bakdamaz. Sonraları Altındağ da açılan Altındağ Tiyatrosu semt tiyatrosu sayılabilir67.
Günümüzde ülkemiz tiyatro yaşamının büyük kentlerin tekelinden kurtarılıp yaygınlaştırılması adına yapdan iş; ödenekli tiyatroların, zaman zaman köylere kadar da ulaşan turne temsilleridir. Bu turnelerin önemini yadsımamakla birlikte, gerçek anlamda bir yaygınlaşmanın turnelerle değil, bölge konservatuvarları ve bölge tiyatrolarıyla gerçekleşeceğine inanmaktayız. Bu nedenle, turne temsilleri, göstermelik bir çaba ve "taşıma su ile değirmen..." döndürülüyor izlenimi yaratıyor. Bunun dışında; ödenekli tiyatroların gerek sanatçı, gerekse teknik kadrolarındaki sayısal kısıtlılık ve mevcut kadroların turneler nedeniyle dört bir yana dağıtılması, merkezdeki temsillerin niteliğini de düşürüyor...
         Özel      Tiyatrolara      Yardım
Ülkemizde daha çok 60'h yıllarda tartışma alanına giren özel t i yatrolara yardım konusu; Kültür ve Turizm Bakanı İlhan Evîiyaoğlu-
67 Prof. And, 1973, s: 61, 62.
 
338                                                      Tahsin K O N U R
nun, Danışma Meclisi Bütçe Plan Komisyonu'nda, Kültür Bakanlığı bütçesi üzerindeki eleştirileri yanıtlamak üzere yaptığı konuşmada özel tiyatrolara yardım edileceğini açıklamasıyla, yeniden gündeme gelmiş oluyordu:
" . . . Tiyatro dalında da bazı düşüncelerimiz vardır. Devlet ve belediye tiyatrolarının dışında özel olarak çalışan grupların bir kısmını millî amaçlara yönelterek çalıştırma yol­
larına yöneleceğiz. Bu suretle bunları devlet himayesinde tiyatro haline getirerek yardım yapmayı amaçlıyoruz.
Böylece bunların hayatiyetlerini muhafaza etmelerini ve Türk kültürüne hizmet etmelerini sağlamak istiyoruz. Tabiatıyla bunların oynayacakları piyeslerin hiçbir şekilde çarpık ve ideolojik olmasına da izin verilmeyecektir.
Ayrıca milli kültür amaçları ve devletimizin politikası istikametinde oyun yazan yazarları da teşvik etmek düşün­
cesindeyiz. Bu hususları yerine getirmek amacıyla bütçeye ödenek konulmuştur." 6 8
Kültür ve Turizm Bakanı İlhan Evliyaoğlu, bir süre sonra A N K A muhabirinin sorularını yanıtlarken; "Sinema ve özel tiyatroların sergileyecekleri oyunlar millî amaçlara yönelik, genel kültürümüze, örf, âdet ve ananelerimize uygun olmalıdır." 6 9 diyordu.
Yardımla birlikte tiyatroya bir denetim getirileceği yolunda izlenimler yaratan bu konuşmalar gerek kültür ve sanat çevrelerinde, gerekse basında yoğun tartışmalara neden oldu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve tiyatro eleştirmeni Atilla Sav, yasayı görmeden kesin bir şey söylemenin doğru olmayacağını belirterek görüşlerini şöyle dile getiriyordu:
" . . . Aslında Anayasamız halkın manevi kalkınmasını ve eğitimini de sağlama görevini devlete vermiştir. Önemli olan bu yardımın ve desteğin sınırıdır, kapsamıdır. Eğer bu kapsam, sansüre varacak bir denetleme niteliğinde olmayıp, doğrudan doğruya sanat özgürlüğünü ve sanat etkinliklerini özendirecek, destekleyecek nitelikte olursa böyle bir yasaya bütün sanatseverler alkış tutarlar." 7 0
  1. Milliyet, 26 Axa\ık 1981, s: 6.
  2. Cumhuriyet, 8 Şubat 1982, s: 1. 70 Cumhuriyet, 9 Şubat 1982, s: 1.
 

                        CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                 339

Tiyatro Yazarları Derneği Genel Sekreteri ve İstanbul Gazeteciler
Cemiyeti, Yönetim Kurulu Üyesi, oyun yazarı Recep Bilginer, konu ile ilgili olarak şunları söylüyordu:
" . . . Özel tiyatroların oynayacakları piyeslerin sansüre tabi tutulması düşüncesi (...) bize padişahlık dönemi­
ni hatırlatıyor. Tiyatroda sansürün kalkması aşağı yukarı Atatürk Cumhuriyetiyle yaşıttır. Şimdi yeniden Cumhuriyet öncesine mi dönüyoruz ? Müthiş...
Federal Almanya'da bazı ilkeler var bu konuda örneğin savaş kışkırtıcılığı, ırkçılık, terör savunuculuğu yapılamaz tiyatroda. Bunların ötesinde her konu, her fikir tiyatroda yer alır ne sansüre uğrar ne de adlî takibe. Şimdi bizde 'milli amaçlara yönelik genel kültürümüze, örf ve adetlerimize ananelerimize uygun olmalıdır' gibisinden karmaşık ilkeler (...) çağımızda çok değişik biçimde yorumlanmaktadır.
Devletin sanatı ve sanatçıyı desteklemesine evet fakat sanata ve sanatçıya müdahalesine hayır." 7 1
Bu satırlar yazılırken 20. kuruluş yılını kutlamakta olan Ankara Sanat Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Rutkay Aziz de tartışmaya şu sözlerle katılıyordu:
" . . . Kanımızca devletin sinema, tiyatroya, giderek sanatın her alanında en büyük desteği, sanatçının özgürce sanatını yaratacağı bir ortamı güvence altına almaktır. Bunun karşıtı tutum, sanatımızın tutsaklaşmasına neden ola­
caktır."72
Bu tartışmalar sürüp giderken, Kültür ve Turizm Bakanı İlhan Evliyağoğlu bir açıklama yaparak, sinema ve özel tiyatrolara bu günkünün ilerisinde denetimi öngören bir müdahalenin söz konusu olmadığını bildiriyor; "Türk kültürüne milli değerlerimiz yönünden daha iyi hizmet verilmesi ilkesi benimsenmiştir..." diyerek, özel tiyatrolar konusunda bir yasa tasarısı hazırlığının bulunmadığını dile getiriyordu 7 3 . Bakan Evliyağoğlu, açıklamasını şöyle sürdürüyordu:
"Devlet ve belediye tiyatrolarının dışında, özel olarak çalışan grupları devlet himaye edecektir. Türk kültürüne
  1. Cumhuriyet, 9 Şubat 1982, s: 1.
  2. Cumhuriyet, 9 Şubat 1982, s: 1.
  3. Cumhuriyet, 12 Şubat 1982, s: 12.
 
340                                                    Tahsin KONUR
daha geniş anlamda hizmet vermeleri sağlanacaktır. Özel tiyatrolara yardım yapmamız söz konusudur. Bu yardım değerlendirme sistemiyle yapılabilecektir."
Kültür ve Turizm Bakanı ilhan Evliyaoğlu'nun 26 Aralık 1981'de Danışma Meclisi Bütçe Plan Komisyonu'nda yaptığı ve geniş tartışmalara yol açan açıklamasının ardından sekiş aylık bir dönem geçmişti. Bu kez basında, devlet yardımı yapdacak özel tiyatroların belli olduğuna ilişkin haberler çıkıyordu. Bu haberlere göre74 Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda iki gün süreyle toplanan Değerlendirme Kurulu, sekiz özel tiyatroya devlet yardımı yapılmasını kararlaştırmıştı. Bakanlık Müsteşarı Kemal Gökçe başkanlığında, YÖK Temsilcisi Prof. Dr. Sevda Şener, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt Gökçer, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel, Özel Tiyatroların temsilcisi olarak Devlet Sanatçısı Yıldız Kenter, Tiyatro Yazarları Derneği Temsilcisi Tarık Buğra ve Maliye Bakanlığı Temsilcisi Okan Üçüzcü'den oluşan yedi kişilik Değerlendirme Kurulu kararma göre devletin yardım ede­
ceği tiyatrolar ve yıllık ödenekler şöyle saptanmıştı:
      Özel Tiyatrolar                                                                                      Yıllık Ödenek

     TOPLAM:                                                                                               27.000.000 T.L.
Devlet yardımı alabilmek için on dört özel tiyatro başvuruda bulunmuş, bunlardan sekizine yardım yapılması kararlaştırılırken, altısının istemi geri çevrilmişti. Altı özel tiyatronun dördü, etkinlikleri olmadığı, geriye kalan ikisi ise geç başvuruda bulundukları gerekçesiyle devlet yardımından yararlanamıyorlardı.
Bu uygulamayla birlikte, ülkemizde tiyatro sanatının sevilip yaygınlaşmasını sağlamak, yerli oyun yazarlarını özendirmek, oynanan oyunları nitelik ye nicelik yönünden üst düzeylere çıkarmak amacıyla
ilk kez özel tiyatrolara yardım yapılmış oluyordu.
74 Cumhuriyet, 25 Ağustos 1982, s: 4. Ayrıca bkz. Milliyet, 26 Ağustos 1982, s: 3 ve Milliyet, 27 Ağustos 1982, s: 11.
 

                     CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO             İLİŞKİSİ         341

N i t e k i m ; 6 T e m m u z 1982 t a r i h l i ve 17746 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan " K ü l t ü r ve T u r i z m      Bakanlığı Özel T i y a t r o l a r a Yapılacak Y a r d ı m l a r a A i t Y ö n e t m e l i k " hükümlerine göre, yönetmelik amacı şöyle açıklanıyordu:
" B u . yönetmeliğin amacı, çağdaş d ü n y a görüşüne ve milli k ü l t ü r anlayışına u y g u n faaliyetleriyle k ü l t ü r ve sanatımıza katkılarından dolayı özel tiyatrolara y a r d ı m d a bulunarak t i y a t r o sanatının yaygınlaşıp sevilmesini sağlamak, y e r l i o y u n yazarlarını teşvik etmek, oynanan oyunların n i t e l i k ve nicelik bakımından kalitesini yükseltmek ve bu yolla da T ü r k T i y a t r o s ü ' n u n gelişimini desteklemektir." 7 5
N i t e l i k ve nicelik sözcüklerini k u l l a n d ı k t a n sonra, bunların k a l i tesinin yükseltileceği yazılarak düşülen yanlış b i r kenara, y u k a r ı d a k i amaç maddesi, özel tiyatrolara yapılacak y a r d ı m ı n n i t e l i ğ i n i açık-seçik belirlemektedir.
Y a r d ı m l a r ı n          hangi k a y n a k t a n               karşılanacağı            da            a y n ı yönetmeliğin b i r i n c i bölümünde,             3.                Madde'de açıklanıyordu:
"Özel t i y a t r o l a r a yapılacak yardımlar her y ı l K ü l t ü r ve T u r i z m Bakanlığı Bütçesinin 950 'Sosyal Transferler' b ö l ü m ü n ü n 423 'Özel T i y a t r o l a r a Yapılacak Yardımlara

İ l i ş k i n Ödemeler' faaliyetine k o n u l a n ödenekten karşılanır." 7 6

Y a r d ı m isteğinde b u l u n a n özel tiyatrolar, her y ı l T e m m u z ayının onbeşine kadar K ü l t ü r ve T u r i z m Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne birer dilekçe ile başvuracaklar. bu başvuru sırasında dilekçelerine aşağıda gösterilen belgeleri ekleyeceklerdi:
"a) T i y a t r o n u n t i c a r i ünvanı, ticaret sicil numarası, çalışma i z i n belgesi,
  1. Kadrosunda bulunan sürekli ve geçici personelin tam bir listesi ile ücret ödeme bordrolarının tasdikli birer örneği ve tiyatro ile olan sözleşme örnekleri,
  2. Tiyatronun devamlı olarak temsil verdiği binanın açık adresi, binanın tiyatro açısından hukukî durumu, k i ­
ralık ise kira sözleşmesi, tiyatronun özel mülkü ise tapu kaydı örneği,
  1. Resmi Gazete, 6 Temmuz 1982, 17746, s: 17.
  2. Resmi Gazete, 6 Temmuz 1982, S: 17746, s: 18.
342                                                        Tahsin KONUR
ç) T i y a t r o n u n kuruluşundan başlayarak başvuru tarihine kadar geçen süre içinde gösterdiği faaliyetlerin özetini b i l d i r i r b i r yazı,
    1. Y a r d ı m ı kapsayan y ı l içinde t i y a t r o n u n gerçekleştirmey i düşündüğü t ü m faaliyetlerinin ayrıntılı b i r programı; bu programda, oynanması kararlaştırılan yerli ve yabancı eserlerin adları, eserler hakkında kısa bilgi, o y u n yazarları ve varsa çevirenleri t a m bir liste halinde verilir.
' Y a r d ı m y ı l ı içinde, temsillerin nerelerde ve ne sayıda verileceği, temsiller dışında daha ne gibi sahne faaliyetleri gösterileceği, konferans, açık o t u r u m , şiir geceleri, anma toplantıları, v b . açıklanır.'
    1. Yaklaşık y ı l l ı k   dekor       ve            aksesuar giderleri,
i) Sigorta p r i m i , t e l i f h a k k ı ve vergi borçlarının ödendiğini veya borçlanıldığını kanıtlar belge örnekleri,
g) B i r önceki sezonun y ı l l ı k vergi b i l d i r i m i n d e yer alan giderlerin m i k t a r ı , y ı l l ı k kâr-zarar tablosu ve bilanço veya işletme hesabı hülâsası." 7 7
Yönetmeliğin 7. Maddesine göre, parasal y a r d ı m sağlayan özel tiyatrolar, paranın k u l l a n ı m alanlarını belirterek, y a p t ı k l a r ı masrafları belgelendirmek ve en geç, y a r d ı m aldıkları y ı l ı izleyen haziran ayı sonuna kadar bunları bir raporla birlikte K ü l t ü r ve T u r i z m Bakanlığına iletmek zorundadırlar 7 8 .
Özel tiyatrolara y a r d ı m amacıyla 1982 m a l i y ı l ı bütçesine 50 m i l y o n T . L . konulmasından ve b u n u n 27 M i l y o n T.L.'sının sekiz özel t i y a t ro arasında bölüştürüleceğinin duyurulmasından sonra, K ü l t ü r ve T u r i z m B a k a n ı İ l h a n Evliyaoğlu, d u r u m l a r ı yönetmeliğe u y g u n olmay a n özel tiyatrolara da devlet y a r d ı m ı yapılacağını açıklıyordu. Bakan, bu amaçla, " K ü l t ü r ve T u r i z m Bakanlığı, Özel Tiyatrolara Yapılacak Yardımlara A i t Y ö n e t m e l i k " t e de gerekli değişikliklerin yapılacağını d u y u r u y o r d u 7 9 .
N i t e k i m , b i r süre sonra, K ü l t ü r ve T u r i z m Bakanlığı'nın sekiz özel t i y a t r o y a daha 18,000,000 T . L . y a r d ı m y a p m a y ı kararlaştırdığı
77 Resmi Gazete, 6 Temmuz 1982, S: 17746, s: 18. 78 Resmi Gazete, 6 Temmuz 1982, S: 17746, s: 18. 79 Milliyet, 28 Ağustos 1982, s: 11.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                   343

açıklanıyordu80. Bu açıklamaya göre, önceki sekiz tiyatroya ek olarak devlet yardımı alacak diğer sekiz tiyatro şöyle sıralanıyordu:
TABLO II
Özel Tiyatrolar                                                                                           Yıllık Ödenek

    TOPLAM:                                                                                               18.500.000 T.L.
Böylece, daha önce yapılan yardımlarla birlikte 1982 mali yılı içinde özel tiyatrolara yapılan yardım toplamı 45 500,000 T.L.'sına ulaşıyordu.
Değerlendirme Kurulu, özel tiyatrolara yardım sağlanırken, bazı kısıtlamalar getirileceği yolundaki izlenimleri silmek istercesine, ciddi ölçütler kutlamadan, olabildiğince çok sayıda özel tiyatroya yardım yapma yolunu seçmiştir. Oysa, sanatı kısıtlayıcı anlamda değil ama, nitelikli sanatı ve nitelikli tiyatroyu özendirici anlamda ölçütler mutlak kullanılmalıydı. Ancak, ne olursa olsun, özel tiyatrolara sağlanan bu yardımla, ülkemiz sanatı açısından çok önemli bir adım atılmıştır. Bu konuda ortaya çıkan eksikliklerin de önümüzdeki yıllarda yapılacak yardımlarda giderilmesi, umulmaktadır.

Tiyatro Sansürü ve Denetimi

Cumhuriyet döneminde, yeni kurulan devletin korunması amacıyla oyunlar üzerinde bir denetim söz konusuydu. Bu denetimin önemli bir bölümü, yakın geçmişle ilişkilerin kesilmesini ve böylelikle devrimlerin korunmasını amaçlıyordu. Namık Kemal'in birçok oyunu, eski dönemin izlerini taşıdığı için yasaklanmış ya da kısıtlanmıştı. Vatan Yahut Silistre; içindeki "Padişahım çok yaşa", "Yaşasın Osmanhlar" gibi sözlerin çıkarılması koşuluyla izin alabilmişti. Ekrem Reşit Rey ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin Üç Saat operetleri de komşu ülkelerle
80 Cumhuriyet, 4 Aralık 1982, s: 5.
           344                                                     Tahsin KONUR
dostluğumuzu zedeleyebileceği düşüncesiyle yasaklanmıştı. Çünkü içinde İran ve Irak taklitleri yer alıyordu 8 1 .
Hükümet, 1925 yılında sıkıdenetimin (sansürün) onayladığı oyun metinlerini temsil sırasında istediği gibi değiştiren ya da açık saçık temsiller veren toplulukları düzene sokmak için bir yönetmelik hazırlığına girişti. Daha sonra, 29 Mayıs 1934 tarihli ve 2559 sayılı yasa ile, tiyatro
işlerine bakma görevi Matbuat Umum Müdürlüğü'ne, verilmiştir. "Matbuat Umum Müdürlüğü Teşkilâtına ve Vazifelerine Dair Kanün"un 1. maddesi J fıkrası, adı geçen kuruluşa, "Radyo film, tiyatro gibi efkârı umumiye ile alâkaadar olan vasıtaları murakebe etmek"; 2. madde K fıkrası ise, "memleket sahnelerinin repertuarlarını kontrol etmek" görevlerini yüklemiştir 8 2 .
Yukarıda sözünü ettiğimiz yasanın çıkışından önceki sansür uygulaması, genellikle devrimlerin ve cumhuriyet ilkelerinin korunması amacına yönelikti. Ancak, bu arada bazı yapıtların "kazaya uğradığı" da görülmüştür. Örneğin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, 1929 yılında, Darülbedayi'de birkaç kez temsil edildikten sonra gerekçe gösterilmeksizin yasaklanan Sağanakh işte böylesi "kazaya uğrayan" ya­
pıtlardandır 8 3 .
Matbuat Umum Müdürlüğü'nün 1934 yılında kurulmasıyla birlikte; Halit Fahri'nin İlk Şair; Claude Faırere'den çeviri Katil Kim?; bir zamanlar Mınakyan Topluluğunun oynadığı Simone Marie ve misyoner propagandası niteliğinde görülen Atala adlı oyunların bütünüyle yasaklandıklarını görüyoruz. Yasaklanan diğer oyunları da şöyle sıralayabiliriz: İbsen'in Halk Düşmanı, Mahmut Yesari'nin Tatili İşgal, Octave Feuillet'nin Kör General, İ. Galip Arcan'ın M. Bernstein'dan uyarladığı Bora, Kemal Ragıp'ın Paul Gavault'dan uyarladığı Devlet Kuşu, Selâmi İzzet Sedes'in M. Hannequin'den uyarladığı Üçüzler, Namık Kemal'in Vatan ve Kara Belâ, Aka Gündüz'ün Muhterem Katil, Cenap Şehabettin'in Körebe, Adalar Şarkısı, Bir Millet Uyanıyor, Değirmenci Kızı, Ekmekçi Kadın adlı oyunları ile tuluat topluluklarının oyun dağarlarında bulunan Rahibin Aşkı, Lerouge Dâvası, Reji Kızı, Karnaval Kokozları gibi oyunlar84...
Yukarıda saydığımız yapıtlardan Vatan ve Kara Belâ adlı oyunların "eski rejimin izlerini taşır yerleri bulunduğu"; yine Namık Kemal'
  1. Prof. And, 1973, s: 11.
  2. a.g.e,, s: 373, 374.
  3. a.g.e., e: 374.
  4. a.g.e., s: 375. Aynca bkz. "Menedilen Piyesler ve Eserler", Akşam, 25 Şubat 1935.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                   343

in Zavallı Çocuk adlı o y u n u n u n " k a n u n a a y k ı r ı " sahneler içerdiği; Katil Kim? adlı o y u n u n " T ü r k k ü l t ü r ü n e uygunsuz b u l u n d u ğ u " ; Reji Kızı' nın " T ü r k işçi kızının ciddiyeti aleyhinde" olduğu gibi gerekçelerle yasaklandığını görüyoruz. Vatan Yahut Silistre, "Padişahım çok yaşa", "Yaşasın Osmanlılar" gibi sözlerden arındırıldıktan sonra oynanmasına i z i n verilmiştir. B u n l a r ı n dışında, azınlıkların konuşma tarzlarını alaya almak, K ü r t ve Lâz t a k l i t l e r i y a p m a k " m i l l i şuur"uıı gereği olarak yasaklanmıştır 8 5 .
B u arada, k i m i yapıtların "çok a ç ı k . . . " ; " T ü r k i y e ' d e sevgilisiyle gidileri, plaj ve otel y o k t u r " ; "Piyesteki kadınlar, şerefli birer aile kadını olması lâzım gelirken, halleri evlilik b i r l i ğ i ve kudsiyeti hakkında düşüncelerimize aykırı düşmekte ve y e n i aile k u r m a k mevknnde olanlara cesaret verici b i r manzara a r z e t m e m e k t e . . . " gibi gerekçelerle yasak­
lanması,        basında      çeşitli       eleştirilerin       çıkmasına      neden   o l u y o r d u 8 6 .

Ülkemizde t i y a t r o sansürü, 1950 yılında bu y e t k i n i n Basın Y a y ı n

Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e n alınmasıyla ortadan k a l k ı y o r d u . Ancak, dolaylı yollardan yapılan sınırlamalar ve baskılar yanısıra, t i y a t r o l a r ı n k e n d i kendilerine uyguladıkları öz denetim (oto-sansür) sürüp g i t t i . T ü r k i y e ' de resmi t i y a t r o sansürü bulunmamasına karşın, il yöneticileri, Polis Vazife ve Selâhiyetleri K a n u n u ' n u n 8 / D maddesine dayanarak t i y a t ro kapatabilmekte, oyunları sahneden kaldırabilmektedirler. Bu yasan ı n sekizinci maddesi şöyledir:
                      "Aşağıda       yazılı;
A - K u m a r oynanan u m u m î veya u m u m a açık yerleri, B- U y u ş t u r u c u maddeler k u l l a n ı l a n yerleri,
  1. M e v c u t hükümlere a y k ı r ı hareketleri görülen u m u m î evler, birleşme yerleri ve t e k başına fuhuş yapanların evlerini,
  2. A h l â k a ve u m u m î terbiyeye u y g u n olmayan veya devl e t i n emniyet ve siyasetine mazarratı dokunacak o y u n oynatılan veya temsil verilen yerleri, polis k a t ' i deliller elde edildiği t a k d i r d e o y e r i n en b ü y ü k m ü l k i y e âmirin i n emriyle kapatabilir.
  1. Prof. And, 1973, s: 376, 377. Ayrıca bkz. "Oynanması Yasak Edilen Piyesler", Akşam, 28 Şubat 1935 ve "Temsili Menedilen Eserler", Akşam, 54 Mart 1935.
  2. Prof. And, 1973, s: 379. Ayrıca bkz. Vasfi Rıza Zobu, "Yürü Ya Kulum'un Başına Ge­lenler", Türk Tiyatrosu, 1951, Sayı: 248.
 
346                                                      Tahsin KONUR
Kapatmaya mucip sebepler suç teşkil ettiği takdirde, tahkikat evrakı derhal Adliyeye verilir. Mahkemeden aksine bir karar verilinceye kadar bu kapatma en çok üç ay devam edebilir."
9 / 7 / 1961 tarihli ve 334 sayılı kanunla kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın87 20. Maddesi'nin "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlarını söz, yazı, resim ile veya başka yollarla, tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir..."; 21. Maddesi'nin "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. ( . . . ) " yargısına rağmen, birçok tiyatro yapıtı, yukarıda andığımız Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu'nun 8 / D Maddesine dayanılarak, valilikler tarafından yasaklanmıştır.
Polis Vazife ve Selâhiyetleri ile ilgili kanunun 8. maddesinin (D) fıkrasındaki "oyun oynatılan" ya da "temsil verilen" sözleri ilk anda tiyatroyu çağrıştırsa bile, maddenin diğer fıkralarında geçen "fuhuş", "kumar", "uyuşturucu madde", "umumi evler" gibi sözcük ve deyimlerle birlikte düşünüldüğünda tiyatro sanatı ile bir ilişki kurulamamaktadır. Ancak, bu maddeye dayandarak birçok oyun yasaklanır, tiyatrolar üzerinde baskı uygulanır88.
Şimdi, bu tür baskı ve yasaklamalara birkaç örnek verelim:
Konuyla ilgili ilk örneğimiz Aydın Engin'in Devri Süleyman adlı siyasal taşlamadır. Oldukça ilginç bir serüven yaşayan bu oyun, ilk kez 7 Mart 1968'de İstanbul'da, Halk Oyuncuları Topluluğu tarafından sergilenir. Ancak, istanbul Valiliği tarafından yasaklanır. Halk Oyuncuları, andan taşlamayı bu kez Ankara'da oynamaya koyulurlar. Ancak,
bu kez oyun, Ankara Valiliği tarafından, İstanbul Valiliği'nin kararına dayandarak yasaklanır. Halk Oyuncuları, bir yandan yürütmenin durdurulması için Danıştay'a başvururken, bir yandan da Devri Sü­
leyman'ı, Devri Küheylan'a çevirerek temsilleri sürdürürler. Ankara Valiliği bu temsili de yasaklar. Danıştay 12. Dairesi yürütmeyi durdurur. Ancak, bu arada, Cumhuriyet Savcılığı oyun hakkında bir soruş­
turma açar. Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, Doç. Dr. Adnan Güriz, Doç. Dr. Sevda Şener'den oluşan Bilirkişi Kurulu, oyunda herhangi bir suç
87 Daha sonra, Danışma Meclisi tarafından hazırlanan ve 18.10.1982 tarihinde kabul edilip 20 Ekim 1982'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda da aynı hükümler 26. ve 27. maddelerde yer almaktadır. 88 Prof. And, 1973, s: 381.
 

                       CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                  347

unsuru bulunmadığını bildirir. Bunun üzerine Savcılık takipsizlik ka­
rarı alır. Bu bir dizi olayın ardından, Halk Oyuncuları, Devri Süleyman'ı İstanbul'da yeniden sergilemeye başlarlar. Ancak Devri Süleyman'ın serüveni henüz bitmemiştir: Oyunun oynandığı tiyatroya bir saldın düzenlenir; saldırganlar yakalanamazlar. 27 Ocak 1968'da ise, Aksaray'daki bu tiyatro, bir yangın sonucu kül olur 8 9 ...
Baskı ve yasaklamalar konusunda ikinci örneğimiz, yine Halk Oyuncuları Topluluğunun bu kez Pir Sultan Abdal adlı oyununa ilişkindir:
Halk Oyuncuları, İstanbul Aksaray'daki tiyatroları yanınca, Ankara'da, Necatibey Caddesi'nde, daha önce Meydan Sahnesi tarafından kullanılan salonu (Büyük Meydan Sahnesi) kiralarlar. Burada, Tereefce'den (Yaşar Kemal) sonra temsil edilen Pir Sultan Abdal'la Anadolu turnesine çıkdır. Bundan sonra olup bitenleri Prof. Dr. Metin Anad şöyle anlatıyor:
" . . . topluluk Erol Toy'un bu oyununu 21 Ağustos 1969'da Elâzığ'da oynayacaktı. Önce tiyatro bulunamadı, bulununcada bu kez Elâzığ Valiliği oyuna izin vermedi. Topluluk buradan Tunceb'ye geçti. Biletler satıldı. 23 Ağustos 1969 günü öğleden sonra Valilik sözlü olarak oyunun yasaklandığını bildirdi. Resmî bir yazı istenince, avukat gözaltına alındı, oyunun oynanmasını isteyen biri karakola alındı, halk ayaklandı, iki kişi öldü, 11 kişi yaralandı, 80 kişi gözaltına alın­
dı."90
Konuyla ilgili diğer örnekleri de şöyle sıralayabiliriz:
1964 yılında, Muammer Karaca'nm izmit'te oynamak istediği Senatür adlı oyuna, İsmet İnönü ve hükümeti küçük düşürdüğü gerekçesiyle izin verilmemiştir 9 1 . Yine 1964'de, İzmit Bölge Tiyatrosu'nun sergilemek istediği Kondulu Hayriye'ye (Oktay Arayıcı) izin verilmemiştir 9 2 . 1965'de Adana Şehir Tiyatrosu'nun oynadığı Kafes Arkasında (Müsahipzade Celâl) sahneden kaldırılmıştır.93 1966'da Haldun Taner'in İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda oynanan Eşeğin Gölgesi adlı
89 a.g.e., s: 382. Ayrıca bkz. Çetin Yetkin, Siyasal İktidar Sanata Karşı, Ankara 1970, s: 206-212 ve Ömer Atila (Sav), "Devr-i Süleyman Yasaklandı", Meydan, 26 Mart 1968. 90 Prof. And, 1973, s: 382.
  1. Yeni tstanbul, 27 Mart 1964.
  2. Akşam, 30 Aralık 1964.
  3. Cumhuriyet, 7 Şubat 1965.
    348                                                     Tahsin KONUR
oyunu hakkında " . . . sınıflar arasında kin yarattığı..." gerekçesiyle
6. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dâva açılmış, Haldun Taner ve Çetin İpekkaya mahkemede sanık olarak savunma yapmışlar, sonunda görevsizlik kararı alınmıştır94. Adalet Bakanı, bu kararın bozulmasını yazılı emirle Yargıtay'dan istemiş, ancak Yargıtay, Ceza Mahkemesi'-' nin aldığı kararı onamış, bu onamaya rağmen, bu kez Savcılık tarafından oyun metninin toplatılması için Toplu Basın Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Sonunda, Af Kanunu ile dâva düşmüş ve bu uzun serüven de bitmiştir 9 5 . Yine 1966'da Ulvi Uraz Tiyatrosu'nun oynadığı
Kartal Tekmesi, savcılık soruşturmasına uğramıştır96. 1967'da, Nazım Hikmet'in Yo/cu'sunun Gen-Ar Topluluğu tarafından oynanmasına Samsun Valiliği'nce izin verilmemiştir. Oysa bu oyun İstanbul ve Ankara'da uzunca bir süre oynanmıştır97. 1969'da, Meydan Sahnesi'nin oynadığı Mum Söndü (Müsahipzade Celâl), "Alevî ve Bektaşî vatandaşları küçük düşürdüğü, onlara iftirada bulunduğu..." gerekçesiyle dava konusu olmuştur 9 8 . Yine 1968'de Ankara Basın Savcılığı, Sultan Abdülhamit adlı oyun için soruşturma açmıştır99. 1970'de, Avni Dilligil'in yazıp yönettiği Hilâli Habeşi'nin temsiline Kayseri Valiliği tarafından izin verilmemiştir 1 0 0 . Aynı yıl, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Topluluğu'nun oynadığı Düşenin Dostu (John Herbert) Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu'na dayanılarak "Ahlâk ve edebe aykırı görüldüğü..." gerekçesiyle yasaklanmıştır101.
29 Mayıs 1934 tarihli ve 2559 sayılı yasa ile, tiyatro yapıtlarının ve temsillerinin denetlenmesi görevinin Matbuat Umum Müdürlüğü'ne verildiğini, 1950 yılında bu yetkinin sonradan adı Basın Yayın Genel Müdürlüğü olarak değiştirilen kurumdan alınmasıyla resmi, t i yatro sansürünün de kalktığını, ancak, valiliklerin, Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu'nun 8 / D maddesine dayanarak tiyatro kapattıklarını, oyunları sahneden kaldırdıklarını görmüştük. Bu arada, Türk Ceza Kanunu hükümlerine ters düşen ya da düştüğü ileri sürülen oyun ve temsiller de savcdıklar tarafından dâva konusu yapılagelmiştir. Bütün bu denetim yollan dışında, tiyatrolarda uygulanan öz-sıkıdenetım (oto-sansür) konusuna örnek vermek de yerinde olacaktır:
  1. Ulus, 6 Mayıs 1966.
  2. Akşam, 25 Kasım 1966.
  3. Akşam, 24 Aralık 1966.
  4. Ulus, 10 Mayıs 1967.
  5. Yeni Gazete, 15 Ekim 1968.
  6. Dünya, 4 Kasım 1968.
  7. Bizim Anadolu, 4 Kasım 1970.
  8. Haber, 8 Şubat 1970. Ayrıca bkz. Akşam, 11 Şubat 1970.
 
1962'de, Fakir Baykurt'un aynı adlı romanından Ergin Orbey tarafından uyarlanan Yılanların öcü, Devlet Tiyatroları'nda, Edebî Kurul'dan çıkmasına, Genel Müdürlük'çe sahnelenmesine karar verilmesine ve yine Ergin Orbey yönetiminde sürdürülen provaların ileri
bir      aşamaya     ulaşmasına      rağmen      oyun      dağarından           çıkarılmıştır102.
1966'da, Kültür Müsteşarı Adnan Ötüken, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne bir yazı göndererek, yerli ve çeviri oyunların taranmasını ve kendince sakıncalı bulduğu sözcüklerin ayıklanmasını istemiş, bu yapılmazsa oyunların oynatılmamasım bildirmiştir. Adnan Ötüken, bununla da yetinmeyerek, provaları ilerlemiş bir oyunda saptadı^ ğı sözcüklerin çıkarılması için emir vermiştir 1 0 3 . Adalet Ağaoğlu'nün Çatıdaki Çatlak adlı oyununun; temsil aşamasında da, müsteşar tarafından sıkı bir biçimde izlendiği görülmüş; kimi geceler, Ötüken'in elindeki kâğıda notlar alması basında tepkilere yol açmıştır.
Ülkemizin önde gelen oyun yazarlarından, değerli düşün ve sanat adamı, gazeteci Haldun Taner, yazarlık yaşamı boyunca sıkça karşılaştığı sansür olgusunu şöyle değerlendiriyor:
"...Bunca yıllık şahsi tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki, sansürcülerin ölçütleri çok değişkendir. Bir dönem bir önceki dönemin yasakladığını aklar. Öbür dönem onun akladığını yasaklar. Sansürün değer yargıları sanatın, düşüncenin, bilimin, gerçeğin yasalarına uymaz. Çoğu zaman bunlarla çelişki halinde olur. Çünkü sansürü uygulayanlar sanat ve fikir adamı değil, politik iktidarların kontrol memurlarıdır. Bu bakımdan dünyanın neresinde olursa olsun, zaman bu tutarsızlığı ortaya er geç çıkarır, tu kaka edilen eserler er geç eski tahtlarına geçer, otururlar. Ismarlama sanat, güdümlü sanat sevdası ancak bu konuda bilgisi, tecrübesi ol­
mayanlardan sadır olabilir.
Her şeyimizle örnek aldığımız Atatürk'ün bu konudaki toleransı da bize örnektir. O Atatürk ki, 'basın özgürlüğünün en iyi panzehirini yine basın özgürlüğünde' bulmuştur. Demokrasi bu demektir. Çok seslilik demektir. Başkasının düşüncesine saygı göstermek demektir. Bilime, sanata, bası­
na kendi düşüncesini, değer yargısını, zevkini empoze etmeye kalkmama olgunluğu demektir. Bunsuz demokrasi olmaz.
102 M. Şükrü Koç, "Majestelerinin Sansür Nazırı", Vatan, 18 Şubat 1962. 103 Selahattin Hakkı Esatoğlu, "Sanata Baskı", Ulus, 23 Aralık 1966.
 
350                                                      Tahsin KONUR
Olur diyenler ancak kendini aldatır. Sansür sağlam rejimlerde, kimsenin aklına dahi gelmeyen bir korku psikozunun simgesidir. Sanatın, bilimin, yaratma ve arama özgürlüğüne karşı konulmak istenen bir korku barikatıdır. Hiçbir zaman, hiçbir yerde tutmamıştır. Düşüncenin özgürlüğünü önleyememiştir. Ancak bir süre için rahatsız etmiş sonra alanı kutsal düşünce özgürlüğüne bırakıp gitmiştir. O düşünce özgürlüğü ki, onsuz ne sanat, ne bilim, ne kültür, ne de uygarlık olur." 1 0 4

Devletin Tiyatro Eğitimine Katkısı: Devlet Konservatuvarı ve Üniversitelerde Tiyatro Eğitimi

Cumhuriyet döneminde Devlet Konservatuvarı için ilk adım, Alman bestecisi Paul Hindemith ile Berlin'de bir sözleşme izalanmasıyla atılmıştır. 27 Mart 1935'de imzalanan bu sözleşmeden sonra, Hindemith iki kez Ankara'ya gelerek 20 Nisan 1936 tarihli yönetmelik taslağını hazırlar. 6 Mayıs 1936 tarihinde yapılan öğrenci kabul sınavlarından sonra, 1 Kasım 1936'da öğretime başlanır. Tiyatro bölümünün birinci sınıfında üç kız, sekiz erkek öğrenci eğitim görüyordu. İ l k kız öğrencilerden ikisi, Musiki Muallim Mektebi'nden gelen Muazzez Yücesoy (Lutas) ve Melek Saltukalp (Ökte)'dirlOS.
22 Şubat 1936'da imzalanan bir sözleşmeyle, Devlet Konservatuvarı'nın düzenlenmesi için Almanya'dan Cari Ebert'in getirtilmesi sağlandı. Cari Ebert'in Devlet Konservatuvarı'nın gelişmesinde ve Devlet Tiyatrosunun kurulmasındaki katkısı büyüktür. Ebert, Türk Tiyatrosu'nu incelemeye girişmiş ve ilk olarak Raşit Rıza ile görüşmüştür. Yaptığı araştırmaların ışığında bir de rapor hazırlamıştır. 30 Kasım
1936'da Cevat Dursunoğlu, Cevat Memduh Altar, Muhsin Ertuğrul, Rauf Yener, Reşat Nuri Güntekin, Necil Kâzım Akses, Bedrettin Tuncel, Zuckmayer, Bert ve Bayan Adler'in hazır bulundukları toplantıda dersler ve bu dersleri verecek öğretmenler saptanmıştır. Böylece; Muhsin Ertuğrul: Teori (fonetik, mimik) ve Retorik; Kuhenbuch: Fonetik; Cari Ebert: Mimik, Rol Etüdü; Halil Bedii Yönetken: Entonasyon; Hasan Ferit Alnar: Teori; Zuckmayer: Madrigal Koro; Adler: Ritmik Jimnastik; Vildan Aşir Savaşır: Eksrim; Bedrettin Tuncel: Tiyatro Tarihi; Cevat Memduh (Altar): Sanat ve Musiki Tarihi; Er-
104 Haldun Taner, "Anılar", Milliyet, 21 Şubat 1982, s: 2. 105 Prof. And, 1973, s: 126.
 
cüment Ekrem (Talû): Kıraat; Nihat Adil (Erkman): Almanca; Abdüsselâm Buseyrî de İtalyanca öğretmenliklerine getirilmişlerdir106.
Muhsin Ertuğrul, 1936-37 ders yılının sonlarına doğru Ebert ile görüş ayrılığına düşerek görevden ayrılmıştır. Devlet Konservatuvaıı'nda eğitim ve öğretimin 1 Kasım 1936 tarihinde başladığını daha önce belirtmiştik. Ancak, bu kurumun yönetmenliği ve kuruluş yasası 20 Nisan 1940 tarihinde çıkmıştır. Yasa sayısı 3829'dur. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1940 yılında T.B.M.M.'nin açış söylevinde, yasanın onayı ile ilgili olarak şu görüşleri dile getiriyordu:
"Maarif işlerinde kabul buyurduğunuz Köy Enstitüleri ve Devlet Konservatuvarı Kanunlarının hayırlı tatbik­
leri şimdiden iftiharı mucip vaitlerle doludur... Musiki ve tiyatro sanatında Türk çocuklarının yaratma kabiliyetlerini, iyi bir inkişaf yolunda görerek memnun olmaktayız. Devlet Konservatuvarı kabul buyurduğunuz kanunla daha verimli bir tekâmüle doğru yürüyecektir." 1 0 7
Temsil Bölümü'nde opera, tiyatro ve bale dalları bulunuyordu. Ancak bale dalı, etkinliğine Dame Ninette de Valois öncülüğünde İstanbul-Yeşilköy'de başlamış, daha sonra Ankara'ya taşınmıştır. Tiyatro ve opera dalları için bir de ortak reji bölümü açılmıştı. Buraya, uygulama sınıflarını başarıyla bitiren öğrenciler arasında yetenekli görülenler alınacaktı. Bu bölümün eğitim süresi iki yıl olarak düşünülmüştü. 11 Nisan 1940'da çıkarılan yönetmeliğe göre, Konservatuvar tiyatro eğitiminin süresi beş yıl olarak saptanmıştı. Bu eğitime adaylık için en az ortaokulu bitirmiş olmak gerekiyordu. İlk mezunlar 1941 yılında verildi. Tiyatro dalının ilk mezunları Muazzez Yücesoy, Melek Saltukalp, Nermin Elgün, Ertuğrul İlgin, Mahir Canova, Salih Canar, Nüzhet Şenbay, Esat Tolga'dır. Meliha Yetümedikler, Saim Istıraçoğlu, Cüneyt Gökçer, Ahmet Evintan, Agâh Hün gibi sanatçılar 194142 döneminde mezun olmuşlardır. Cari Ebert'in önerisi ve Reşat Nuri Güntekin'in desteklemesi sonucu, reji bölümüne secden öğrencilerin inceleme için Avrupa'ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu karar uyarınca tiyatro dalı mezunlarından Ertuğrul İlgin İngiltere'ye, Mahir Canova da Almanya'ya gönderilmişlerdir. Konservatuvar'ın kurulması için o dönemin parasıyla 11,130,000 T.L. harcanmıştır108.
  1. a.g.e., s: 127, 128.
  2. a.g.e., s: 129. Ayrıca bkz.
Prof. Dr. Metin And, Atatürk ve Tiyatro, Ankara Ekim 1983, s: 65. 108 a.g.e., s: 129, 131, 136.
 
352                                                       Tahsin K O N U R
Devlet Konservatuvarı yasası, bir da "Tatbikat Sahnesi" kurulmasını öngörüyordu. Devlet Tiyatrosu'nun kuruluşunda, Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi'nin çok önemli bir yeri vardır. Cebeci'de, Konservatuvar binasında 11 Ocak 1940 tarihinden başlayarak çağrılılara sunulan temsiller bir süre Tatbikat Sahnesi adı altında sürdürülmüş, 16 Haziran 1949 tarihli ve 5441 sayılı Devlet Tiyatrosu Kuruluş Yasası ile kaldırılmıştır. Bu dönem boyunca Moliere, Goldoni, Sophocles, Lessing, Maeterlinck, Goethe, Gogol, Fonvizin, Thornton Wilder gibi dünya yazınının önemli yazarlarının yapıtları ile Ahmet Kutsi Tecer'in kısa oyunu Yazılan Bozulmaz sahnelenmiştir. Tatbikat Sahnesi profesyonel bir tiyatro gibi çalışıyor, paralı temsiller veriyordu. Döner sermayesi vardı. Gelirden, sanatçıların görevlerindeki eskilik gözönüne alınarak gecede 10-15 lira ile 40-50 lira arasında değişen bir pay veriliyordu 1 0 9 .
Bu arada, tiyatro eğitiminde Halkevleri'nin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Halkevleri'nin yeni kurulduğu dönemlerde bile, "Halkevleri Temsil Şubesi"nde tiyatro dersleri verilmeye başlanmıştır. Bu dersler, en az ortaokul eğitimi görmüş kimselere veriliyordu. Temsil Şubesi Başkanı Dr. Celâl Tahsin Bey, bu konuda üç yıllık bir eğitim programı düzenlendiğini; her sınıfın yirmi öğrenciden oluşacağını; daha çok istek olursa sınıf mevcutlarının artırılacağını; bir süre sonra bir temsil topluluğu oluşturularak bu alanın az çok ders görmüş ve sahneye çıkmış kişilere bırakılacağını duyurmuştur. Temsil çalışmaları giderek çeşitli Halkevleri'nde başarıyla uygulanmış; sonradan tanınmış birçok profesyonel tiyatro adamı, ilk sahne görgü, bilgi ve deneyimlerini bu kurumlarda kazanmışlardır110.
Devlet Konservatuvarı 1981 yılının Kasım ayında çıkarılan YÖK Yasası ile Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Faküütesi'ne bağlanmış bulunmaktadır.
Ülkemizde; üniversite düzeyinde tiyatro eğitimi, şimdilik biri Ankara Üniversitesi, D i l ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tiyatro Bölümü; diğeri ise İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Tiyatro Ana Bibim Dalı'nda olmak üzere, iki Üniversitede sürdürülmektedir.
Prof. Dr. Sevda Şener, D.T.C. Fakültesi Tiyatro Bölümü'nün kuruluşuna temel oluşturan Tiyatro Enstitüsü'nün kuruluşunu ve bunu izleyen gelişmeleri şöyle anlatıyor 1 1 1 :
  1. a.g.e., s: 130, 131.
  2. a.g.e., s: 121.
  3. Prof. Dr. Sevda Şener'le 24 Kasım 1982'de yapılan söyleşiden.
 
"Tiyatro Bölümü'nün temeli 1958 yılında fakültede bir Tiyatro Enstitüsü'nün kurulması ile atılmıştır. O yıllarda Muhsin Ertuğrul, Bedrettin Tuncel, Üniversitede tiyatro eğitiminin gereği üzerinde duran yazdan ile kamuoyunu böyle
bir girişime hazırlamışlardı. Tiyatro Enstitüsü, araştırma, .kitaplık, arşiv çalışmalarının yanısıra, i k i yıllık bir tiyatro eğitimi vermek üzere kurulmuştur. Enstitü'nün Başkanı Prof. Bedrettin Tuncel, yardımcısı ise Prof. İrfan Şahinbaş'tı. Benimle birlikte Özdemir Nutku, Enstitü'nün ilk asistanları olarak kadroya alındık. Aynı yılın yaz sömestrinde ünlü Amerikalı tiyatro adamı Kenneth Mc Gowan, oyun yazarlığı seminerini yönetmek üzere çağrıldı. Refik Erduran, Kenneth Mc Gowan'a yardımcılık yapıyordu. Bu seminerlere yalnızca genç yazarlar katılabiliyordu. Tiyatro alanında henüz ilk ürünlerini yermiş olan Turgut Ozakman, Orhan Asena, Çetin Altan, Suat Taşer, Sevgi Sanlı, Aziz Nesin, Sabahattin
Engin, Muvaffak İhsan Garan, Ziya Demirel bu seminerleri izleyenler arasındaydılar.
Tiyatro Enstitüsü, normal eğitimine 1959-60 ders yılında başladı. Prof. Bedrettin Tuncel, Dünya Tiyatrosu Tarihi; Refik Ahmet Sevengü, Ahmed Kudsi. Tecer, Mustafa Nihat Ozon, Türk Tiyatrosu dersleri verdiler. Ayrıca, Seattle, Washington Üniversitesi'nden Prof. Grant Redford iki yıl süreyle bu Enstitü'de ders verdi. Cahit Atay, Hidayet Sayın, Erdoğan Tokmakçıoğlu ve Erol Aksoy bu Enstitü'nün mezunları arasındadırlar.
İ l k Tiyatro Enstitüsü, 1962 ders yılı sonunda, bir enstitü kapsamı içinde ders verilemeyeceği gerekçesiyle kapatıldı. 1964 yılında, bu kez Tiyatro Kürsüsü adı ile yeniden açıldığında Kürsü Başkanlığı'na Prof. Dr. Melâhat Özgü getirilmişti. Kürsüde, dört yıllık normal eğitime başlandı. Daha sonraki yıllarda buna Yüksek Lisans ve Doktora eğitimi de eklendi. Prof. Max Meinecke, Metin And öğretim kadrosuna katıldılar. Turgut Ozakman, Mahmut Tabı Öngören, Cüneyt Gökçer, Prof. Dr. Gültekin Oransay, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Doç. Dr. Emre Kongar, Leyla Özüye (Tecer) ve Yücel Erten aynı kürsüde ek ders verdiler. Öğretim kadrosuna 1980 yılında Ergin Orbey, 1981 yılında Turgut Ozakman katıldılar." Günümüzde, Başkanlığı Prof.Dr. Sevda
354                                                      Tahsin KONUR
                               Şener tarafından sürdürülen Tiyatro Bölümü'nde                 Prof.Dr.
Metin And, Doç.Dr. Sevinç Sokullu, Doç.Dr. Nurhan Karadağ, Ergin Orbey, Turgut Ozakman vb. elemanlar tarafından gerek kuramsal, gerekse uygulamaya yönelik bir eğitim yaptırılmaktadır.
Tiyatro Bölümü'nde; Dünya Tiyatrosu Tarihi, Türk Tiyatrosu
Tarihi, Tiyatro Kuramları, Dramaturgi Problemleri, Oyun Yazarlığı, Eleştiri-Inceleme, Tiyatro Tekniği ve Çizim, Sahne Bilgisi, Sahne Çalışması, Oyun Yönetmenliği, Laboratuvar Çalışması, Tiyatro Yönetimi ve Geleneksel Kaynaklar adı altında çeşitli dersler verilmektedir.
Bölümün kuruluşundan bu yana kuramsal derslerle uygulama dersleri birlikte sürdürülmektedir. Akademik düzeyde bir eğitim amaçlanırken salt kuramcılığa kaçma; mezunlarm meslek yaşamına hazırlanması ve iş bulma olanaklarının sağlanması amaçlanırken salt uygulama ile sınırlı kalma gibi tuzaklardan uzak kalmaya özen gösterilmektedir.
Uygulamaya yönelik derslerde üzerinde çalışılan ve her yıl 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nden başlayarak seyirci karşısına çıkarılan temsillere örnek olarak Plautus'un Palavracı Askerini, anonim bir Ortaçağ kukla oyunu olan Dr. Faustus'u, Shakespeare'in Kısasa Kısas'ını, Güngör Dilmen'in Midas'ın Kulaklarını ve Kurbanhm, Sermet Çağan'ın Ayak Bacak Fabrikası'nı, Müsahipzade Celâl'in Balaban Ağa'sını, Şinasi, Hüseyin Suat ve Turgut Ozakman'ın oyunlarından derlenerek oluşturulan Türk Usulü Evlenme'yi, Adalet Ağaoğlu'nun Evcilik Oyunu'nu, Özdemir Nutku'nun Nutuk adlı belgesel oyununu,
Gyula        Hay'ın       At'ını,        Zuckmayer'in       Köpenekli     Yüzbaşı'sun,       Ergin
Orbey'in Kurtuluş Savaşından Belgeler'ini, Yeşim Dormen'in değerli bilim adamı Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek'in halkbilim araştırmalarından yararlanarak yazdığı Ölüm-Doğum-Evlenme'sini sayabiliriz.
i l k Tiyatro Enstitüsü'nün kapatılmasından sonra, Tiyatro Bölümü
ne bağlı olarak 1968'de bir Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü kurulur. Tiyatro Bölümü öğretim üyelerinden başka, Muhsin Ertuğrul ile Viyana Üniversitesi Tiyatro Bilimi Kürsüsü profesörlerinden Heinz Kindermann ve Margaret Dietrich de bu Enstitü'nün üyeleri arasına katılırlar. Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü, 1976'da Tiyatro Eğitimi, 1979'da ise Çocuk Tiyatrosu konularında birer sempozyum düzenler. Ancak, 1981 yılı kasım ayında çıkarılan Yüksek Öğretim Kurulu
(YOK) yasasına göre, üniversitelerin bölümlerine bağlı enstitülerin et-
 
C U M H U R İ Y E T D Ö N E M İ N D E D E V L E T - T İ Y A T R O İ L İ Ş K İ S İ
kinliklerine son verilir. Böylece, Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü'nün varlığı da sona ermiş olur.
Ülkemizde; Üniversite düzeyinde tiyatro eğitimi yapan ikinci kurumun. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Tiyatro Ana Bilim Dalı olduğunu daha önce belirtmiştik. Şimdi de bu kurumu, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ozdemir Nutku'nun kaleminden iz­
leyelim:112
" . . . Ege Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tiyatro Bölümü 1 1 3 15 Ekim 1976'da kuruldu. Kuruluştaki hedeflerinin başında, tiyatro sanatı alanında sanatçı, yazar ve tasarımcı yetiştirmek gelen bu bölümün üç lisans programı, iki de yüksek lisans programı vardır. Genel olarak bu bölümün hedeflerini iki temel noktada özetleyebiliriz:
  1. Dramatik yazarlık ve araştırma, Oyunculuk, Sahne Tasarımı (Dekor, giysi, vb...) ve Tiyatro Yönetmenliği alanlarında öğrencileri kendi uzmanlık dallarına uygun orantıda kuramsal bilgi ve uygulamalarla yetiştirmek onları kendi alanlarında meslek sahibi yapmak.
  2. Yakın disiplin dallarından gelen öğrencilere yüksek lisans aşamasında tiyatro anlayışını kazandırmak.
Tiyatro alanında yeterli ve yararlı öğeler ortaya çıkartabilmek için Ege Üniversitesi Tiyatro Bölümü meslek adamı yetiştirmeyi amaç edinmiştir: Başka deyişle, yeterli sahne bilgisi olan oyun yazarları ve eleştirmenler, entellektüel deneyimi olan yöneticiler, çeşitli tiyatro bilgisiyle donatılmış ve oyunculuk tekniğine sahip oyuncular, geniş kültür birikimi ve deneyimi olan tiyatro yönetmenleri, temel sahne eğitiminden geçmiş yorum yapma niteliğini elde etmiş sahne tasarımcıları...
Bunun için de, Tiyatro Bölümü yalnızca dramatik yazın tarihi ve incelemesi ile uğraşmaz: Bu bölümün kuruluş amacı akademik olanla uygulamanın birleşimi ile anlam ka-
  1. Prof. Dr. Özdemir Nutku, "Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bö­lümü", Sahne Aylık Tiyatro Dergisi, İstanbul Mayıs 1981, s: 5, s: 12—15.
  2. Kurumun Y Ö K yasasından önceki adı "Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü" idi.
 
356                                                      Tahsin KONUR
zanır. Bununla yalnızca tiyatro alanındaki tarihsel incelemenin uygulama ve deneyler yoluyla gerçekleştirilmesi değil, aynı zamanda tiyatro disiplininin temeli olan sahne üzerindeki uygulamanın incelenmesi ve irdelenmesi de kastedilmektedir. Kanımızca, ne kuram ne de uygulama birbirinden daha önemli değildir. Doğru olan kuram ve uygulamanın birbirinden ayrı düşünülemeyecek bir bütünü oluşturmasıdır.
Bu öğretim ve eğitim politikası içinde, öğrencinin yeteneklerini teknikle pekiştirmek, yaratıcı yanını geliştirmektir; bu da tek başına kuramsal eğitimle sağlanamaz, çünkü kuram ancak uygulamalarla yaşar duruma gelebilir. Örneğin, bir oyun üzerindeki tartışma, işinin ehli, oyunculuk tekniğini özümlemiş öğelerle sahne üzerinde sürdürülebilmelidir; çünkü metin üzerinde ortaya çıkan sorunlar, tiyatroda, daha doğru biçimde sahnede çözümlenebilir. Tiyatronun özü canlı organizmaların karşılıklı etkileşimi olduğuna göre, seyirciye katkısı olacak tiyatronun ancak doğru konuşmasını, hareket etmesini ve yorumlamasını bilen oyuncularla gerçekleşebilir.
Uygulama ve kuramın başarılı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için, Ege Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nün politikası 'hevesli' işinden kaçınmak ve eğitim için olabildiğince profesyonellerin teknik bilgi katkısını sağlamaktır. Ancak bu yoldan iyi oyuncuların, tasarımcıların yetişebileceğine inanıyoruz. Bir üniversite eğitiminin, çağdaş yaşamın koşullarına ancak bu yönelişle bağdaşabileceğine inanıyoruz.
(...)
Üniversite giriş sınavlarında belli bir düzeyi tutturan adaylar, 'sosyal bilimler' ağırlıklı puanla, önkayıt yöntemiyle, bölümün yetenek sınavlarını başardıkları takdirde alınırlar. Yetenek sınavları üç ayrı program çerçevesinde
yapılır. Oyunculuk dalma başvuranların fiziksel bir eksiklikleri olmaması gerekir; bu adaylar üç aşamalı bir sınavdan geçerler: Birinci aşamada aday, daha önceden hazırlamış olduğu bir komedya, bir tragedya parçasını seçiciler kurulu önünde oynar ve gerekirse önceden hazırlamış olduğu şiiri ezberden okur. İkinci aşamada, seçiciler kurulu tara-
 
CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYÂTRO İLİŞKİSİ
fından verilen konular üzerinde önce mimik, sonra da doğaçlama sınavlarına girer. Üçüncü aşamada ise, adayın kulak, ses, tartım ve algılama yetileri sınanır.
Sahne Tasarımı dalı için, adayların çizim ve resim ye-, tileri ölçülür. Bunun için modelden, imgelemden resim yaptırılır, ayrıca doğa ve insan görünüşleri çizdirilir. (...)
Dramatik yazarlık için altı değişik yazı biçimi istenir. Adayın Türkçe yazımına ve sözcük dağarcığına dikkat edilen bu sınav da ötekiler gibi bir seçiciler kurulu tarafından değerlendirilir. (...)
Ege Üniversitesi Tiyatro Bölümü, birbiriyle ilişkili beş programı yürütür:
  1. Lisans düzeyinde,             1- 'Oyunculuk', 2- 'Dramatik
                      Yazarlık',      3-       'Sahne Tasarımı';
  1. Yüksek Lisans düzeyinde, 4-           Kuram ve Yazarlık',             5'Yönetmelik'.
Yukarıda da görüldüğü gibi, bu programlar kapsamında kuram ve uygulama birbirini içeren temel öğretim ilkesi olarak kabul edilmiştir. ( . . . ) "
Kaynakça
Konu İle İlgili Araştırma,              İnceleme ve     Yazılar:
Prof. Dr. Metin AND, Atatürk ve Tiyatro, Devlet Tiyatroları Yayınları, Ankara 1983.
Prof. Dr. Metin AND, Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1983.
Prof. Dr. Metin And, Elli Yılın Türk Tiyatrosu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1973.
Prof. Dr. Metin And, Kültürel Etkinlikler ve Büyük Kuruluşlar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1981.
Prof. Dr. Metin And, Türk Tiyatrosunun Evreleri, Turhan Kitabevi, Ankara 1983
İ. Galip ARCAN, " İ k i Hatıra", Darülbedayi 1 Birinci Teşrin                             1930,
S: 5, s.:6,
 
358                                                      Tahsin KONUR
Niyazi Ahmet BANOĞLU, Nükte,                        Fıkra ve Çizgilerle Atatürk, İstanbul
1954.
Baha Dürder,           "Tiyatroda      Sansür",     Türk    Dili,     Haziran     1963,    Sayı:
141.
Baha Dürder, "Tiyatroda Sansür I I " , Türk Dili, Eylül 1963, Sayı: 144.
Baha Dürder, "Tiyatroda Sansür ve Bürokrasi", Türk Dili, Ekim 1963, Sayı: 145.
Muhsin Ertuğrul, "Azatlanmış Tiyatro", Cumhuriyet,                             17 Şubat 1963.
Muhsin Ertuğrul, "Kalkınma Plânında Tiyatro", Cumhuriyet, 20 Ocak
1963.
Selâhattin Hakkı ESATOĞLU, "Sanata Baskı", Ulus, 23 Aralık 1966.
Edip      Kemal,      Kanunlarımız,      İstanbul      1929.
M. Şükrü Koç, "Majestelerin Sansür Nazın",                              Vatan, 18 Şubat 1962.
"Menedilen Piyesler ve Eserler", Akşam, 25 Şubat 1935.
"Oynanması Yasak Edilen Piyesler", Akşam, 28 Şubat 1935.
Prof. Dr. Özdemir Nutku, DarülbedayiHn Elli Yılı, A.Ü.-D.T.C.F. Yayınları, Ankara, 1969.
Prof. Dr. Özdemir Nutku, "Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Tiyatro Bölümü", Sahne, Aylık Tiyatro Dergisi, İstanbul, Mayıs 1981, S: 5, s: 12-15.
Turgut Özakman, "Devlet Tiyatrolarının Sorunları", Devlet Tiyatrosu, Aylık Sanat Dergisi, Ankara, Ekim-Kasım-Aralık 1978, S: 69, s: 4.
Ömer Atilâ (Sav), "Devr-i Süleyman Yasaklandı", Meydan, 26 Mart
1968.
Haldun Taner, "Olumlu Bir Girişim", Milliyet, 29 Ağustos 1982, s: 2.
Haldun Taner, "Anılar", Milliyet, 21 Şubat 1982, s: 2.
"Temsili Menedilen Eserler", Akşam, 4 Mart 1935.
Vasfi Rıza Zobu, "Yürü Ya Kulum'un Başına Gelenler", Türk Tiyatrosu, 1951, Sayı: 248.
Doç.      Dr.       Çetin Yetkin,      Siyasal    İktidar   Sanata    Karşı,    Ankara    1970.
Resmi        Yayınlar      ve      Belgeler:
Devlet     Tiyatroları    Genel    Müdürlüğü     1979     Mali     Yılı    Bütçesi.
 
              CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLET-TİYATRO İLİŞKİSİ                  359.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1980 Mali Yılı lütçesi. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1981 Mali Yılı Bütçesi.
Devlet Tiyatrosu ve Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim ve Bütçe Komisyonları Raporu (L/556), T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Cilt: 20.
Maarif Eminleri Sanayii Nefise Encümeni Faaliyetine Ait Vazifeleri Hakkında Talimatname, 7 Temmuz 1927, Resmi Ceride, No: 665.
Milli Musiki ve Temsil Akademisi Hakkında 1 / 1045 Numaralı Kanun Lâyihası ve Maarif ve Bütçe Encümenleri Mazbataları, Sıra No: 246, T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, 1934, Cilt: 23.
Resmi Gazete, 6 Temmuz 1982, S: 17746, s: 17.
Resmi Gazete, 22 Mart 1983, S: 17995, s: 1.
Resmi Gazete, 20 Ekim 1982, S: 17844, s: 1.
Sanayii Nefise Encümeni Teşkilât ve Vezaifi Hakkında Kararname, No: 3431, Üçüncü Tertip Düstur, Cilt: 7, s: 1135.
T.B.M.M. Milli Eğitim Komisyonu Raporu, Esas No: 1/556, Karar No: 25, 2.5.1949
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum