Çanakkale Zaferi'nin 106. Yılı kutlu olsun
Mustafa Kemal’in; “ Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” orduya verdiği emir üzerine, türk milletinin dünyaya “çanakkale geçilmez” diyerek haykırdığı ve bağımsızlık mücadelesinin başlangıcı olan ve büyük bir kahramanlık destanına imza attığı çanakkale zaferinin 106’inci yıl dönümünü kutluyoruz. Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil,yakın dünya tarihinin de en önemli savaşlarından birisidir..bu büyük günde başta mustafa kemal atatürk ile şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz, ruhları şad olsun.
18 Mart 2021 - 00:05
Mehmet ÜNLÜ
1914 yılında 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla itilaf devletleri Türkiye’yi işgal etmek için bir fırsat doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa’nın işbirliği yaparak 3 kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Çanakkale Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul Tabyalarını, Fransızlar da Anadolu Yakasında Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını havan topu ile dövdü.
24 kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı boğaz sularında görüldü. Bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yatı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yedi yüz elli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan 10 subay ve erlerimizden 24’ü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donanmayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale müstahkem mevki komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi Boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi.Aaldığı emir gereği binbaşı Nazmi Bey Nusret mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a 11’nci hat olarak döşendi böylece Boğaz'daki mayın sayısı 400'ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile Inflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon kaptanı komutasında Ocean, Irresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladı. Rumeli Mecidiyesi’yle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalışırken, bütün savaş gemileri, Dardanos'a saldırdı. Dardanos Tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye Tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye kruvazörüne ateş açılınca Hamidiye zırhlısı onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. Şaşırarak kaçmaya çalışan düşman gemilerine topçu atışlarıyla göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü.
Bu arada, savaşı takip etmeye çalışan bir İngiliz yazar o ortamı şöyle anlatır:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütunları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»
Bombardıman sırasında Türk Tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. İrlanda asıllı İngiliz Kraliyet Donanması komutanı Amiral John de Robeck, Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam o sırada, Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldı, manevra kabiliyetini kaybetti. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak suları üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtı.
Havada uçuşan tüfek ve patlayan top mermilerinin düştüğü her yerden metrelerce havaya fışkıran toprak parçaları, büyük çapta sis bulutu meydana getiriyor, etrafa yayılan kan kokusu ile birlikte dayanılmaz bir hal almıştı.
Çanakkale geçilmez kitabının yazarı alan moorehead olayı şöyle anlatıyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patlamayla sarsıldı. güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»
Alan Moorehead, “Gelibolu” adlı eserinde Mustafa Kemal’in savaşın seyrini nasıl değiştirdiğini şu sözlerle anlatır: “Çanakkale Harekâtı’nın başlangıcı, İtilaf devletleri bakımından, seferin en acı olayıdır. Çünkü, ilk çıkarma anında, bölgede deha sahibi genç bir komutan olan Mustafa Kemal hazır bulunuyordu. Bu komutan olmasaydı, Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar, pekâlâ Con Bayırı’nı o sabah ele geçirebilirler ve Çanakkale Harekâtı’nın sonucunu daha o zaman ve o yerde tayin edebilirlerdi...”
İngiliz Harp Tarihi Başkanlığı belgelerinde yer alan resmi nitelikli eserinde Tuğgeneral Aspinal F. Oglander, “Mukadderat Adamı” olarak nitelendirdiği Atatürk için 1932 yılında şunları yazıyor:
“Mustafa Kemal’in Çanakkale Muharebelerindeki büyük başarılarını övmeye ve takdire imkân yoktur; bu konuda ne söylense azdır. 25 Nisan 1915’te, Arıburnu civarındaki durumu derhal kavramış olması, Anzak Kolordusu’nun ilk günde hedefine varmayışının ve dar kıyıya sıkışarak başarısızlığa uğrayışının en önemli nedenidir. 9 Ağustos’ta, Suvla Körfezi kesiminde 9. İngiliz kolordusunun ileri hareketini durdurup bozguna uğrattıktan 24 saat sonra, Mustafa Kemal, kendi yaptığı bir keşfin ardından, Conk Bayırı’ndaki Anzaklara parlak bir karşı taarruz yapmıştır. Bu hücumla, Türkler, Çanakkale Boğazı’na hâkim durumdaki Sarıbayır sırtlarına kesin olarak yerleşmiştir. İngilizler, bu sırtları ele geçirmek için, Türklerle bir daha savaşmamışlardır. Böylece Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nin sonucunu tayin etmiştir. Bir tümen komutanının üç ayrı yerde, kendi inisiyatifiyle giriştiği hareketlerle, sadece muharebenin değil, savaşın, hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek az görülür...”
Bir başka İngiliz yazar David Walder de, “Çanakkale Olayı” adını taşıyan kitabında Çanakkale Muharebeleri ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şöyle yazar :
“...1915 yılı nisan ayında, Müttefikler üç amaç güderek Çanakkale Harekâtı’nı başlattılar: (1) Türkiye’yi savaş dışına itmek, (2) Boğazlar yolu ile Rusya’ya yardım ulaştırmak, (3) Orta Avrupa’ya sızan Avusturya-Alman ordularını arkadan çevirmek... Çanakkale’de adını duyuran bir tek kişi vardı: Alman üstlerine karşı çıkan, dik başlı Türk subayı Mustafa Kemal.”
Yine bir İngiliz yazar Frank Kinght, “The Dardanelles Campaign” isimli kitabında 25 Nisan 1915’teki çıkarma hareketinde müttefiklerin ve Türklerin büyük hatalar yaptıklarını ancak hata yapmayan tek kişinin Mustafa Kemal olduğunu belirtir.
***
Türk Tabyaları, Çanakkale Boğaz'ını geçmeye çalışan düşman gemilerine devamlı ateş yağmuruna tuttu. Bu arada İngilizler mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını Boğaz’a yerleştirdi. Tabyalarımız mayın tarayıcılarını yoğun bir ateş altına almaya başlayınca, düşman gemilerin de büyük panik meydana geldi. Düşman savaş gemilerinden Inflexible, Iressitible büyük hasar alırken, gemilerden bazıları da battı. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon da hasar aldı. İtilaf devletleri büyük kayıplar verdikleri Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini anladı.
Boğazı savaş gemileri ile aşamayan itilaf devletleri bu kez karaya çıkarma yapmayı planladı. Çanakkale’de artık deniz savaşları yerini kara savaşlarına bırakmıştı. Bu harekat üzerine düşmanın nereden karaya çıkarma yapabileceği araştırıldı.. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Otto Liman Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o bölgeye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. tümen komutanı Mustafa Kema,l Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. cephanesi biten askerlere, “süngü tak” emri üzerine şu tarihi emri veriyordu:
«Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir»
Tarihin bu en büyük “Siper Savaşı” başlamıştı, siperler arası uzaklık 8-10 metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu, şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerlerken bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel parçası Mustafa Kemal'in göğsüne isabet eetmiş ancak, cebindeki saate çarpması nedeniyle yara dahi alması.
Kısa sürede Türk Ordusu her yerde düşmanı, bozguna uğratarak büyük zaferler kazandı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beyasak Bolayır, Seddülbahir, Arıbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu Cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale Savaşları’nın unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu. Bağımsızlığımızı savunmak, topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar gibi, Çanakkale Savaşı da, Ulusal Kurtuluş savaşı da destan yazılan savaşlara birer örnektir.
Çanakkale savaşında en fazla şehit veren köy ise Kastamonu’nun Güzlük köyüdür. Bu köyden tam 25 şehit verildi. “Çanakkale içinde vurdular beni” ağıdı da Kastamonu’da yakıldı.
***
Dünyanın tarihini değiştiren Çanakkale Savaşı'nda, Avustralya ve yeni Zelandalı askerlerden oluşan Anzak ordusuyla göğüs göğüse çarpışan Mehmetçik'e Atatürk komutanlık etmişti.
Zaferin mimarı Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934'te şu mektubu yazmıştı:
"Bu memleketin toprakları üstünde
Kanlarını döken kahramanlar!
Burada dost bir vatanın toprağındasınız
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz
Sizler Mehmetçiklerle yan yana
Koyun koyunasınız”
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız
Bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler
Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır
Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra
Artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Mustafa Kemal Atatürk, 1934"
1914 yılında 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla itilaf devletleri Türkiye’yi işgal etmek için bir fırsat doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa’nın işbirliği yaparak 3 kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Çanakkale Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul Tabyalarını, Fransızlar da Anadolu Yakasında Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını havan topu ile dövdü.
24 kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı boğaz sularında görüldü. Bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yatı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yedi yüz elli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan 10 subay ve erlerimizden 24’ü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donanmayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale müstahkem mevki komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi Boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi.Aaldığı emir gereği binbaşı Nazmi Bey Nusret mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a 11’nci hat olarak döşendi böylece Boğaz'daki mayın sayısı 400'ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile Inflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon kaptanı komutasında Ocean, Irresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladı. Rumeli Mecidiyesi’yle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalışırken, bütün savaş gemileri, Dardanos'a saldırdı. Dardanos Tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye Tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye kruvazörüne ateş açılınca Hamidiye zırhlısı onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. Şaşırarak kaçmaya çalışan düşman gemilerine topçu atışlarıyla göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü.
Bu arada, savaşı takip etmeye çalışan bir İngiliz yazar o ortamı şöyle anlatır:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütunları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»
Bombardıman sırasında Türk Tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. İrlanda asıllı İngiliz Kraliyet Donanması komutanı Amiral John de Robeck, Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam o sırada, Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldı, manevra kabiliyetini kaybetti. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak suları üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtı.
Havada uçuşan tüfek ve patlayan top mermilerinin düştüğü her yerden metrelerce havaya fışkıran toprak parçaları, büyük çapta sis bulutu meydana getiriyor, etrafa yayılan kan kokusu ile birlikte dayanılmaz bir hal almıştı.
Çanakkale geçilmez kitabının yazarı alan moorehead olayı şöyle anlatıyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patlamayla sarsıldı. güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»
Alan Moorehead, “Gelibolu” adlı eserinde Mustafa Kemal’in savaşın seyrini nasıl değiştirdiğini şu sözlerle anlatır: “Çanakkale Harekâtı’nın başlangıcı, İtilaf devletleri bakımından, seferin en acı olayıdır. Çünkü, ilk çıkarma anında, bölgede deha sahibi genç bir komutan olan Mustafa Kemal hazır bulunuyordu. Bu komutan olmasaydı, Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar, pekâlâ Con Bayırı’nı o sabah ele geçirebilirler ve Çanakkale Harekâtı’nın sonucunu daha o zaman ve o yerde tayin edebilirlerdi...”
İngiliz Harp Tarihi Başkanlığı belgelerinde yer alan resmi nitelikli eserinde Tuğgeneral Aspinal F. Oglander, “Mukadderat Adamı” olarak nitelendirdiği Atatürk için 1932 yılında şunları yazıyor:
“Mustafa Kemal’in Çanakkale Muharebelerindeki büyük başarılarını övmeye ve takdire imkân yoktur; bu konuda ne söylense azdır. 25 Nisan 1915’te, Arıburnu civarındaki durumu derhal kavramış olması, Anzak Kolordusu’nun ilk günde hedefine varmayışının ve dar kıyıya sıkışarak başarısızlığa uğrayışının en önemli nedenidir. 9 Ağustos’ta, Suvla Körfezi kesiminde 9. İngiliz kolordusunun ileri hareketini durdurup bozguna uğrattıktan 24 saat sonra, Mustafa Kemal, kendi yaptığı bir keşfin ardından, Conk Bayırı’ndaki Anzaklara parlak bir karşı taarruz yapmıştır. Bu hücumla, Türkler, Çanakkale Boğazı’na hâkim durumdaki Sarıbayır sırtlarına kesin olarak yerleşmiştir. İngilizler, bu sırtları ele geçirmek için, Türklerle bir daha savaşmamışlardır. Böylece Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nin sonucunu tayin etmiştir. Bir tümen komutanının üç ayrı yerde, kendi inisiyatifiyle giriştiği hareketlerle, sadece muharebenin değil, savaşın, hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek az görülür...”
Ayrıca, Atatürk’ü karalamak için yazdığı “Bozkurt” adlı kitabında İngiliz askeri yazar H.C. Armstrong, Çanakkale Savaşı ile ilgili değerlendirmelerinde Atatürk’ün başarısını görmezden gelemiyor: “...Çanakkale’de Conk Bayırı’nın doruk hattı, Çanakkale Boğazı’nın, Boğaz ise İstanbul’un kilit noktası idi. Eğer Çanakkale Boğazı ve İstanbul düşse idi, Türkiye’nin Almanya ile olan bağlantısı kesilecek ve barış yapmaya zorlanacaktı.Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan, belki de İngilizlere katılacaktı. Durumun moral etkisi ise dünya çapında olacaktı. Rusya’ya bağlantı sağlayan yol açılışmış olacak ve bu ülke, gerekli silahlara ve yiyecek maddelerine kavuşacaktı. İşte, taarruz eden Avustralyalılar ise bu son derece büyük olanaklar arasında, yorgun Türkleri Conk Bayırı’nın dar doruğunda, yalnız kendi hâkim kişiliği ile tutan uçuk benizli ve kararlı bir adam, Mustafa Kemal vardı...” |
Bir başka İngiliz yazar David Walder de, “Çanakkale Olayı” adını taşıyan kitabında Çanakkale Muharebeleri ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şöyle yazar :
“...1915 yılı nisan ayında, Müttefikler üç amaç güderek Çanakkale Harekâtı’nı başlattılar: (1) Türkiye’yi savaş dışına itmek, (2) Boğazlar yolu ile Rusya’ya yardım ulaştırmak, (3) Orta Avrupa’ya sızan Avusturya-Alman ordularını arkadan çevirmek... Çanakkale’de adını duyuran bir tek kişi vardı: Alman üstlerine karşı çıkan, dik başlı Türk subayı Mustafa Kemal.”
Yine bir İngiliz yazar Frank Kinght, “The Dardanelles Campaign” isimli kitabında 25 Nisan 1915’teki çıkarma hareketinde müttefiklerin ve Türklerin büyük hatalar yaptıklarını ancak hata yapmayan tek kişinin Mustafa Kemal olduğunu belirtir.
***
Türk Tabyaları, Çanakkale Boğaz'ını geçmeye çalışan düşman gemilerine devamlı ateş yağmuruna tuttu. Bu arada İngilizler mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını Boğaz’a yerleştirdi. Tabyalarımız mayın tarayıcılarını yoğun bir ateş altına almaya başlayınca, düşman gemilerin de büyük panik meydana geldi. Düşman savaş gemilerinden Inflexible, Iressitible büyük hasar alırken, gemilerden bazıları da battı. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon da hasar aldı. İtilaf devletleri büyük kayıplar verdikleri Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini anladı.
Boğazı savaş gemileri ile aşamayan itilaf devletleri bu kez karaya çıkarma yapmayı planladı. Çanakkale’de artık deniz savaşları yerini kara savaşlarına bırakmıştı. Bu harekat üzerine düşmanın nereden karaya çıkarma yapabileceği araştırıldı.. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Otto Liman Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o bölgeye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. tümen komutanı Mustafa Kema,l Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. cephanesi biten askerlere, “süngü tak” emri üzerine şu tarihi emri veriyordu:
«Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir»
Tarihin bu en büyük “Siper Savaşı” başlamıştı, siperler arası uzaklık 8-10 metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu, şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerlerken bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel parçası Mustafa Kemal'in göğsüne isabet eetmiş ancak, cebindeki saate çarpması nedeniyle yara dahi alması.
Kısa sürede Türk Ordusu her yerde düşmanı, bozguna uğratarak büyük zaferler kazandı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beyasak Bolayır, Seddülbahir, Arıbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu Cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale Savaşları’nın unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu. Bağımsızlığımızı savunmak, topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar gibi, Çanakkale Savaşı da, Ulusal Kurtuluş savaşı da destan yazılan savaşlara birer örnektir.
Çanakkale savaşında en fazla şehit veren köy ise Kastamonu’nun Güzlük köyüdür. Bu köyden tam 25 şehit verildi. “Çanakkale içinde vurdular beni” ağıdı da Kastamonu’da yakıldı.
EN ÇOK ŞEHİT VERİLEN İLLER Bursa: 3737 Balıkesir: 2779 Konya: 2683 Kastamonu: 2425 Denizli: 2195 Manisa: 2174 Çanakkale: 1788 Ankara: 1772 Aydın: 1746 İzmir: 1720 İstanbul: 1648 Kütahya: 1487 Bolu: 1405 Çorum: 1333 Mersin: 1218 Çankırı: 972 Edirne: 858 Bilecik: 854 Eskişehir: 843 Adana: 842 Uşak: 818 Kayseri: 771 Zonguldak: 753 Muğla: 671 Yozgat: 661 Burdur: 606 Kocaeli: 583 Sakarya: 526 Nevşehir: 525 Niğde: 509 G.Antep: 502 Kırşehir: 448 Urfa: 383 Kırklareli: 366 Hatay: 283 Bartın: 254 Kırıkkale: 232 K.Maraş: 213 Antalya: 183 Elazığ: 159 Trabzon: 155 Malatya: 141 Giresun: 114 Erzurum: 109 Afyon: 95 Aksaray: 85 Rize: 71 Bitlis: 59 Ordu: 56 Isparta: 55 Diyarbakır: 49 Tokat: 47 Samsun: 44 Siirt: 40 Gümüşhane: 39 Van: 36 Amasya: 32 Tunceli: 30 Sivas; 25 Bayburt: 21 Adıyaman: 11 Artvin: 10 Bingöl: 8 Mardin: 7 Muş: 7 Kars: 1 |
***
Dünyanın tarihini değiştiren Çanakkale Savaşı'nda, Avustralya ve yeni Zelandalı askerlerden oluşan Anzak ordusuyla göğüs göğüse çarpışan Mehmetçik'e Atatürk komutanlık etmişti.
Zaferin mimarı Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934'te şu mektubu yazmıştı:
"Bu memleketin toprakları üstünde
Kanlarını döken kahramanlar!
Burada dost bir vatanın toprağındasınız
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz
Sizler Mehmetçiklerle yan yana
Koyun koyunasınız”
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız
Bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler
Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır
Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra
Artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Mustafa Kemal Atatürk, 1934"
FACEBOOK YORUMLAR