C L I M A X
71. Cannes Film Festivali “The C.I.C.A.E. Art Cinema Ödülü” sahibi, bir Fransız yapım filmi olan CLIMAX, her anı ile sıra dışı.
Tabi ki yönetmen faktörünü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bakış açısı ve izleyiciye vermek istediği mesaj ile Gaspar Noe, standart sınırları her zaman ki gibi zorluyor.
Filmin ilk dans sahnesinin tek çekimle gerçekleşmiş olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda; başta yönetmen koltuğuna oturanın da, ekibinin de ne büyük iş çıkardığı açıkça ortaya konuluyor.
Son zamanların en tartışılacak olan, farklı ve de başarılı bu filmin 95 dk’lık süresinde; muhteşem müzikler, dans ve zararlı maddeler ve bunun insan varlığı üzerin de ki kokuşmuşluğu ancak bu kadar net ve temiz anlatılabilir.
Yukardan çekim ile karlar altında, kanlı, yaralı ve ağlayan bir kadının beyazlıklar içinde ki çırpınışı, müziğe, bir video kaydına ve dansa aktarılır. Tıpkı 80’li yıllarda bir kayıt dinler gibi ancak tüm ruhuna işlemeyi becerir yönetmen.
Erkek-Kadın, Kadın-Kadın, Erkek-Erkek cinselliğini sapkınlaşan, travmalar yaşayan insanoğlunun çırılçıplak bir izdüşümüdür bu film.
“Doğum ve ölüm sıra dışı deneyimlerdir. Yaşam, geçici bir hazdır.” Diyerek başlayan film içinde; aslında insan aklı ve bedeni üzerinden kirlenmişliği betimlemeye çalışır.
Sadece zararlı maddeler kullanarak mı bozulur insan? Yoksa tek tek bireylerden, toplumsallaşan ve sözde evrimleşen insanlığın tüm dünya da yarattığı kargaşa, keşmekeşlik kimin çıkarınadır? Bunu sorgulatır yönetmen Gaspar Noe.
Böylelikle evrende var olmaya çalışan insanlık, başka ülkelerin dramı yaşanırken nasıldır? Ve hiçbir dans bu kadar kirli ve kanlı olmamıştır. Tıpkı dünya üzerinde ki ülkeler gibi. Peki, diğerlerinden kurtarılmak üzere trafo odasına kapatılan TİTO ismi tesadüfî midir?
Gerçek hayattan esinlenen, 1996 yılında hayatını kaybedenler için… Anlatılan bu hikayede; prova sonrası sabah gelecek araçları ile kaldıkları mekandan ayrılacak ve hayalleri peşinde olan dansçılar, muhteşem dansları sonrası hazırlanan Sangria ( İspanyol kökenli meyveli şarap kokteyli)’nin vahameti ile kendilerinden geçip, içlerinde ne varsa kusmaya başlarlar. Aslında bilmedikleri bu içkinin içine katılan karışımın sabaha kadar onların üzerinde yaratacağı tahribattır.
İlerleyen sahnelerde, ortada çocuğu ile kalan ve ev sahipliği yapan Tito’nun, Latin görünümlü annesinin dediği gibi “ Dansa ara verince, her köşede sevişecek birini bulursun, ta ki hamile kalana kadar”. Çünkü anne olunca; başka hayat başlar. Dans hayalleri de biter. Çünkü beden önemlidir. İşte bu yüzden, filmin başında karlar arasında yatan ve o gece hamile kaldığını öğrenince zenci bir gay tarafından tekmelenen karakter; saflığı ve anneliği aslında üretkenliğin başka yönünü sergiler. Bir yandan da anavatan gibidir. İşte o yüzden içkiye ilaç kattığı düşünülen ilk Müslüman buz gibi karla kaplı bir kış günü kapı önüne terk edilir.
Ardından darp edilen, anne adayı dövülür ve kendinden utanır. Ve kendini kesmeye başlar. Hepsi bir ağızdan “Öl! Öl!Öl!” diye bağırırken, en aklı başında görünen ve tüm erkeklerin yatmak istediği karakter kadın gelir, “Yapma!” der. Çünkü filmin başında da Tito’ya yaklaşımı ile çok şefkatli, sevecen ve insancıldır. Ama o da sonunda; Alman karakterin yüz vermediği diğer lezbiyenin gelmesi ve kendinden geçmesi ile birlikte olurlar.
Tüm çirkinlikler arasında; müziğin gölgesinde vuran vurana, kıran kırana dansçılar şuurunu kaybedip ortalıkta salınırken tek ayakta kalan filmin başında herkes “ Dans için nelerden vazgeçebilir sin? Ne için buraya geldin?” gibi çeşitli sorulara:
-Almanya’da esrar kullanımı çok arttığı ve oda arkadaşının da kullandığı, artık katlanamadığı başka bir dünya, temiz bir yer aradığı hissini vererek kayıt verir.
Filmin dönemeci olan; kimin kattığı belli olunmayan ve kendilerinin de henüz bilmedikleri ve bazılarının da ölerek bedel ödeyecekleri habersizce içkiyi içip, sözde keyiflerine bakarken güldükleri en onlara gören absürt olan Alman karakterdir o da sadece işer.
Yine o şefkatli, anne gibi olan kadın karakter bir bez bulur ve “ temizle istersen” der.
Ne hikmetse herkes yıkılırken ayakta kalan o Alman kadındır.
Ve filmin sonunda polisler içeri geldiğinde; gözüne damlattığı ilaç yüzünden gözyaşı döker.
Buna gerçek dünya da timsah gözyaşı diyoruz.
Film bütünü ile kuralları alt üst eden, önce ahlaki değerleri sorgulatıp sonra onlarında ilkel çağlar sonrası gibi gerekli görünen hukuk kuralları gibi vazgeçilmez olduğunu da anımsatarak. Dünyaya selam çakıyor.
Hangimiz iyi? Hangimiz kötüyüz?
Çok, çok sorgulatıcı müthiş bir film.
Dans, ışıklar, kırmızı ışık faktörü. Kafa içinde ki halüsinasyon sahneleri müthiş!
Ve filmin sonunda dediği gibi:
“ Hayat müşterek bir çaresizliktir.”
Tabii bunda kimin bizleri çaresiz bıraktığı, bırakmak istediği iyi irdelenmeli.
Çok başarılı.
Arjantinli Yönetmen, Gaspar Noe’nin filmleri :
2015 Aşk
2012 Havana’da 7 gün
2009 Enter The Void
2006 Destricted
2002 Dönüş Yok
1998 I Stand Alone
1998 Sodomites
1991 Carne
1985 Tintarella Di Luna
2018 CLIMAX
Oyuncular: Sofia Boutella Romain Guillermic Souheila Yacoub Kiddy Smile Claude-Emmanuelle Gajan-Maull
Yönetmen: Gaspar Noé
Senaryo: Gaspar Noé
Yapımcılar: Brahim Chioua, Richard Grandpierre, Vincent Maraval, Edouard Weil
Görüntü Yönetmeni: Benoît Debie
Kurgu: Denis Bedlow, Gaspar Noé
Müzik: Steve Bouyer, Pascal Mayer
HABER: EMEL SEÇEN
FACEBOOK YORUMLAR