Bir Yıldız Yükseliyor

Sanatçı Perihan Koca "Benim için Renklerin bir başka anlatımı da; düşünen, gören, üreten, dili, dini, yöresi, kökeni, kimliği, çevresi, ruhu, aklı, bilgisi, eğitimi ile donanan insandan dışarıya sızan ifadelerdir".

Bir Yıldız Yükseliyor
24 Mayıs 2017 - 21:05 - Güncelleme: 02 Kasım 2019 - 15:13

Sanatçı Perihan Koca ile sanatı konuştuk, sanatı onundan dinleyelim:

Taksim adresli kamu kuruluşunda öğlen saatleri ve iş çıkışlarında Resim Galerini, Kitapevlerini dolaşarak adını koyduğum sanat sevgimin adımlarını heyecanla atarken, gönül heybemde biriktirdiklerimin bir bir dışarı sızarak renklerle buluşması renkliliklerle kuşanması, Kelimesiz şiir olarak nitelendirdiğim resimle donanmasını kısaca aktarmak isterim.

2008'de Viyana'da kaldığım 3 ay süresince kültürünü soluyarak Sanata verilen değerin mezar taşlarında bile estetikle, disiplinle ifade edildiğini gördüm.

Baktığını görmeyi sağlayacak zarafet şehrin dokusuna işlenmişti.

Belvedere Sarayı/ müzesi'ni ziyaretimde bir çok önemli tarihi tablonun olabildiğince saygıyla, değeriyle izleyiciyle buluşturulduğuna tanıklık ettim.

Burada sergilenen Gustav Klimt'in '' The kiss / Öpücük'' adlı muhteşem eseri, Salvador Dali'nin ''Egg/ Yumurta'' ve ''Geopol Yaratık Yumurtası'' eserlerinden sonra ikinci kez beni derinden etkileyerek bilinmeyenden bilinmeyene doğru sürüklemişti. Adeta ruhum bendeki beni yanına alarak içsel yolculuğa doğru ucunda ışığı gösteren tunele girmişti.

Ülkeme döndükten bir süre sonra Bilgisayar ortamında gördüğüm Üstad Erol Deneç'e ait muhteşem resim karşısında adeta o tunelde gördüğüm ışıklı yolda sis perdeleri aralanmıştı. İşte bu diyerek attığım sessiz çığlık ile artık sadece gözlerimle, ruhumla değil dokunarak sanat yolculuğum başka bir boyuta taşınmıştı. KAHEM'de başlayan ilk adım sonrası, iki ayrı Atölye de kısa süreli teknik çalışmalarım oldu.

Gittiğim bir etkinlikte karşılaştığım Erol Deneç Hoca kısa bir süre devam ettiğim Atölyeyi ziyarete gelerek izlediği çalışmam sonrasında; Sen çok yeteneklisin fırçayı tutuşundan anladım, aradığım o yeteneklerden biri sen olabilirsin, Atölyemde yapacağın (2012 yılından başlayan 3 teknik çalışma ile sınırlı) çalışma ile bunu daha iyi göreceğim sözleri kısa sürede uygulama aşamasına geçerek can buldu.

Bu çalışmalardan sonra yaşam dünyam olan evimde sanat dünyam olan Atölyemi ekleyerek içsel gezintimde ayrı bir dünya yaratıp, resim yolculuğumda bendeki benin keşfinde doğru anahtarım elimde havada uçuşan sözler değil ortaya konan sanat konuşsun diyerek tüm çalışmalarımı özgürce yürütüyorum.

Ayrıca, Erol Deneç hocam ile oluşturduğumuz ekip ruhuyla Fantastik ürünler veren sanatçıları grubumuza dahil ederek, sergi ve diğer çalışmaları yürütmekteyim.

Bu çalışmalar arasında Fantastik Realist, Sürreal, Mistik, Ezoterik, Vizyoner, Sembolik yaklaşımlarla resmeden ülkemiz ve yurt dışından sanatçılarımızın çalışmalarını sanat sayfalarımızda albümleştirerek ülkemiz ve diğer ülke sanat sayfalarında paylaşıp yaygınlaştırıyorum. 

Ayrıca Karma Sergilerle de sanat gönüllü dostluklarımızı çoğaltmaya gayret ediyorum.

Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılama tanımının yanı sıra, sağlığı, psikolojiyi ve enerjiyi etkilemesi ile de biliriz.

Benim için Renklerin bir başka anlatımı da; düşünen, gören, üreten, dili, dini, yöresi, kökeni, kimliği, çevresi, ruhu, aklı, bilgisi, eğitimi ile donanan insandan dışarıya sızan ifadelerdir.

Ruhuma dokunan ve ruhumun dokunduğu her şeyi, yüreğimin gözleriyle öpüp, düşüncelerimle yoğurarak, fırçamla renklere/ desenlere boyamaya çalışmayı seviyorum.

Horatius'un ''Resim Kelimesiz Bir Şiirdir'' sözlerinin ifadesi gibi; Bendeki beni keşfetmeye çalışıp, renklerle yazmayı denemenin keyifli içsel yolculuğuna devam ediyorum.

Benim için Fantastik Realizm; gerçekleri kuşanarak gerçeküstü boyutundaki anlatımı, klasik teknikle nakşeden fırçanın, yetenekle birleşerek hayal dünyasının devreye girmesiyle ortaya çıkan tablodur.

 RESİMLERİMİN DİLİ:

Tuvallere yansıyan bendeki beni keşfimde, yaptığım her çalışmamın  karşısına geçip acaba neydi beni benden alarak buraya yansıyan diyerek uzun uzun izler, Resim ile tekrar bağlantı kurar, resimlerime bendeki ifadeyi özetleyen isimler veririm. Yaşayan her şeyin bir kalbi ve bir ritmi vardır. Sanatın her alanında da ortaya konan her çalışmada, barınan bir kalp ve ritim vardır.

Nasıl ki bedenimizde taşıdığımız kalbi ve ritmi (Teknik gözlem hariç) gözle göremeyiz ama varlığını bilir ve hissederiz. Duygularımızın, ruhumuzun taşıdığı, yaşadığı durum ve hallere göre kalbimizin ritmi de boyut değiştirir. Bu ifademin tuttuğu ışıkla bakarsak her resmin, şiirin, güftenin, bestenin Vb gibi her çalışmanın da kalbi ve ritmi vardır. Eğer gördüğünüz bir resmi hala hatırlıyorsak ( bütününü değilse de içerisinden bir parçayı, detayı), dinlediğimiz bir müziğin dilimize takılan bir melodisini, okuduğumuz bir şiirin içimizde tekrarlanan bir mısrasını… işte o, eserin kalbi ve ritmidir.

Benden doğaya, Doğadan doğamıza, bazen yeryüzünde gezinir,  bazen çıkarım uzayın bilinmeyenlerine doğru. Görünmeyeni detayın derinliklerinde görmeye çalışırken içsel seyahatimde bağlantılar kurarım. Bu bağlantılarda hadi şimdi ile değil, resmin / tuvalin/ mısraların daveti ile gerçekleşir.

Adeta gözlerimi açmak gibi tanımlayacağım durumda ancak görürüm benden süzülerek nakşedilenleri.

Her izleyicinin bakışı, birikimi, ruhu, görüşü farklı olduğundan  gördükleri ne ise yaptığım resimde ortaya çıkan sonuç odur. Resimlerimde; Beğeniye hitap etme, maddi beklentiler gütme, ısmarlama, bir şey anlatma, mantıkla kurgulama gibi kaygım olmadığından ve tamamen ruhsal bağlantı ile fırçam nakşettiğinden sözlü açıklamalarda bulunarak izleyiciyi yönlendirmem.

O durumda benim gördüklerimi görmeye zorlamış olurum. Önemli olan, bakan yüreklerin resimlerde kendilerinden bir şey bulmaları ve baktıklarında kendilerini görmeleridir.

Resim benden çıktıktan sonra gören gözlerin ruhlarıyla, gönülleriyle duygularıyla dillendirdikleri sonucu ortaya çıkar ve artık resmi yapan aslında onlardır.

Resim/ Sergilerimi isimlendirirken yönlendirmeden kaçınıp samimi dil ile özümden yansıyanları bir başlıkta toplamaya çalışırım. Sevgiyle başlayan Sanat Heyecanım ve yolculuğumda aşkla beslenip sevgiyle, ciddiyetle, coşkuyla devam ediyorum.

SANAT, SANATÇI VE SANATIN IŞIĞINA BAKIŞ:

İnsan'ın varoluşundan günümüze uzanan yaşam yolculuğunda SANAT aktarımlarda en güçlü olanıdır. Tarihin yazılmasında, genetik kodların ipuçlarında, sosyolojik, biyolojik, ekonomik, ekolojik, politik, coğrafik, mitolojik, teolojik, kültürel, ahlaki, vb.. sayısız alanlarda SANAT ışık tutarak, yönlendirerek, dikkat çekerek ( pozitif ve negatif), görünmeyeni görmeyi sağladığı gibi estetikle, yaratıcı ruhuyla, çarpıcı tavrıyla kuşaklara aktarımlar yapar. Sanatın varlığını yadsımak, varoluşun doğasına aykırıdır.

Sanatın bilimle yakınlaşması da doğası gereğidir diye düşünüyorum.

Sanatçı isteneni değil, kendiliğinden vücuda geleni aklını işçilikte kullanarak ruhuyla işleyip duruşuyla tavrını ortaya koyarak eserini üretendir. Aynı zamanda sanatçı eseriyle yaşayan, ruhunu eserlerine nakşeden, kendini eserine nakledendir.

Sanatın ışığında buluşan tüm sanatçı, izleyicilerin aydınlanarak yüzünü geçmişe, geleceğe ve bugüne çevirdiğine inanırım. Sanatın her alanında yeteneği az ya da çok olsa da gönülden ve sevgiyle içerisinde yer almak, bir ucundan tutmak, göz ucuyla dokunmak, anlamaya çalışmak, bakmak, görmek, uygulamayı denemek, ilgilenmek, muhtelif faaliyetlere katılmak, kurslara/ derslere devam etmek sanatın ışığını hep açık tutacağı gibi değerini de koruyacaktır.

Günümüzde genişleyen olanaklarda sanatın hangi ilgili alanında olursa olsun içerisinde yer almayı deneyenlerin / adayların/ sanat severlerin yaklaşımları zıtlıkların daha görünür olmasını sağlar. Biraz daha açarsak kişiler, anlamaya/ uygulamaya çalışırken ( bunlar; resim, şiir, roman ve diğer..) iyinin yanında kötüyü, doğrunun yanında yanlışı, yaratıcılığın yanında kopyacılığı, sanat eserinin yanında zenaat ürünlerini ayırt etmeyi daha kolay algılayıp değerlendirmelerini daha gerçekçi ve akılcı yapacaklardır. Sanat yüz çevrilerek değil, yüzünü sanata dönerek doğru okunur, doğru anlaşılır. Tarihe, kültüre değerler katarak ülkelerin dokusunu kuvvetlendireceği gibi etkileşimler sağlar ve kültürel miraslarla çıtasını bir hayli yükseklere taşır. Ülkemizde Sanat/ Sanatçı henüz toplumsal ve Kültürel siyaset gereği olanaklar anlamında yeteri kadar önü açılarak topluma ve kültüre kazandırılamamıştır. Girişimler bireysel çabalarla sınırlandırılarak ne yazık ki maddi ve manevi döngü içerisinde nefes alma çabasındadır.

Yaşar KABA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum