Bir masaldır İstanbul
İstanbulun temeli mükemmel hikâyelerle atılmış. Bu şehirde Camiler, çarşılar, insanlar, aşklar ve İstanbulu İstanbul yapan her şey konuşur. Masallar anlatırlar misafirlerine. Haber dizimizin 3. bölümünde de İstanbulun tükenmek bilmeyen tarihi yapılarını, camilerini, kiliselerini hikâyeleriyle paylaşacağız.
İstanbul’da her taşın altında bir öykü, kimi öyküde hüzün, kimisinde tarih vardır. Baktığınız herhangi bir yerde eski taş bir binayla, asırlık bir ağaçla göz göze gelmeniz mümkündür burada. Medeniyetler şehrinde, tarih kokulu camilerinde, medreselerinde, müzelerinde gezmeye, hikâyelerini öğrenmeye ne dersiniz? Haber dizimizin üçüncüsünde 7 tarihi yapıya yer verdik.
Mihrimah Sultan Külliyesi
Mihrimah Camii veya İskele Camii, Üsküdar Meydan’da bulunan Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olan kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan tarafından yapılan camidir. Sinan'ın erken dönem eserlerindendir. Kubbesi üç yanından yarım kubbelerle desteklenmiştir.
Nisan ve Mayıs aylarında Beyazıt Yangın Kulesi’nden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan İskele Camii'ne doğru bakıldığında; sabah gün doğumunda İskele Camii'nin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise (Hicrî takvime göre her ayın 14'ünde) ayın doğuşu izlenebilmektedir. Aynı kuleden batı ufkuna Edirnekapı istikâmetine doğru bakılırsa; Mihr-î Mah Sultan Edirnekapı Külliyesi'nde de, sabah ayın akşam da güneşin batışı izlenebilmektedir.
Mihr-î Mah Güneş ve Ay manasına gelmektedir.
Beyazıt Yangın Kulesi
Beyazıt Kulesi, yangınları gözetlemek ve haber vermek amacıyla Beyazıt’ta 1749 yılında inşa edilmiştir. Yüksekliği 85 metredir. Gözetleme yerine kadar çıkanmerdivenler 180 basamaktan ibarettir.
Kule başlangıçta ahşap olarak inşa edilen cami 1756'daki Cibali yangınında yanmıştır. 1826'da yeniden yapılan kule, yeniçeri ayaklanmasında tekrar yangına maruz kalmıştır. Kule üçüncü kez Sultan II. Mahmut zamanında, 1828 yılında Senekerim Balyan'ın mimarlığı altında tekrar yapılmıştır. Beyazıt Yangın Kulesi, Nöbet Katı, İşaret Katı ve Sancak Katı olmak üzere üç bölümden oluşur.
Yangın, Beyazıt Kulesinden gündüz sarkıtılan sepetlerle, gece ise fener yakılarak haber verilirdi.
Uzun süre geceleri farklı renklerde aydınlatılarak İstanbullulara ertesi günün hava tahminin duyurulması için kullanıldı. Kulenin mavi renkte aydınlatılması ertesi gün havanın açık olacağını, yeşil yağmuru, sarı sisi ve kırmızı karı haber verirdi. Bu uygulamaya 1995 yılında son verildi, 2010 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin girişimiyle tekrar başlandı.
1997 yılında başlayan restorasyon çalışmalarına kadar kullanılamayacak durumda olan kule iki yıl süren çalışmalar sonucunda eskiden olduğu gibi yangın gözetleme, meteoroloji ve yol durumunu bildirmek amacıyla kullanılmaktadır. Günümüzde İstanbul Üniversitesi'nin Merkez Kampüsü içinde yer alır.
Sahaflar Çarşısı
Beyazıt Camii’nin arkasında küçük ve dar bir avlu içerisindedir. Çarşının, Beyazıt Camii’nin dış avlusunda ve Kapalı Çarşı yönünden iki girişi vardır.
Arapça’da “Sahhaf” kitap ticareti yapan esnaf, yani “Kitapçı” anlamına gelmektedir.
Sahaflar Çarşısı ilk yapıldığında Kapalıçarşı’nın içerisinde bulunuyordu. 1894 depreminden sonra ise şu an bulunduğu alana yerleştirildi. Sahafların şimdiki bulunduğu yerde daha önce fesçiler ve mühürcüler bulunuyordu.
Çarşı, Fatih, Süleymaniye ve Beyazıt medreseleri ve İstanbul Üniversitesi’nin yolu üzerinde bulunduğu için yoğun ilgi görüyor.
Çemberlitaş Anıtı
Çemberlitaş sütunu, MS 330 yıllarında İmparator I. Konstantin onuruna, İstanbul'un yedi tepesinden biri olan ve şu anki adıyla Çemberlitaş olarak adlandırılan semtteki tepeye dikilmiş olan sütundur.
Bizans İmparatoru Kostantin Roma'daki Apollon tapınağından söktürterek uzunluğu 57 metre olan bu sütunu getirterek eskiden Forum Kostantin adı verilen bir meydan olan günümüzdeki yerine diktirmiştir.
İlk yapıldığında sütunun üzerinde doğan güneşi selamlayan bir Apollon heykeli var iken 330 yılında İstanbul'a dikildiğinde İmparator Konstantin bunun yerine kendi heykelini sütunun üstüne koydurtmuştur. Daha sonra da Bizans imparatoru olan Julianus ve Theodosius'un heykelleri konulmuştur.
Sütun, 1081 yılında yıldırım isabet etmesi nedeniyle yanmış ve hasarlanmış ve üzerindeki heykel devrilmiştir. Bundan sonra I. Aleksios Komnenos sütunu onartmış ve üzerine kaidesi olan bir başlık ile büyük bir haç koydurtmuştur.
İstanbul’un 1453 yılındaki fethinden sonra üzerindeki haç indirilmiş ve Çemberlitaş ilk kez 1470'li yıllardan sonra Yavuz Sultan Selim döneminde yenilenmiştir. Daha sonra Osmanlı döneminde Apollon sütunu büyük bir yangın geçirmiş, sütunun mermerleri zedelendiğinden Sultan II. Mustafa (1695-1704) sütunun altını duvarla takviye ettirmiş, demir çemberlerle sardırarak sağlamlaştırmıştır. Bu nedenle o günden sonra adı Çemberlitaş olarak anılmıştır.
Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı İstanbul'daki en büyük kapalı sarnıçtır. Ayasofya binasının batısındaki küçük binadan girilir. Sütun ormanı görünümündeki mekânın tavanı tuğla örülü, çapraz tonozludur. Zamanında civardaki bir bazilikadan dolayı bu isimle anılmıştır.
Eminönü’nde Ayasofya’nın yanında bulunan Yerebatan Sarnıcı, İmparator I. İustinianos tarafından 6 yüzyılda yapılmıştır. Şehrin su ihtiyacını karşılamak maksadıyla inşa edilen sarnıç, 138 metre uzunluğa ve 64,6 metre genişliğe sahiptir.
Bugün kalabalık bir mekânın ortasında bulunan Yerebatan Sarnıcı’nın üstünde ilk zamanlar taş döşemeli bir meydan bulunurken; bu meydan Bizans zamanında başlayan ve Osmanlı zamanında devam eden yapılaşma ile bozulmuştur. Buraya yerleşen halk, sarnıcın tavan örtüsünü meydana getiren tonozlarda delikler açarak sarnıçtan su çekmiş ve bu şekilde günlük su ihtiyacını karşılamıştır. 1940 yılında belediye tarafından sarnıcın üst kısmındaki bazı yapılar istimlâk edilerek; sarnıcın girişine muntazam bir bina inşa edilmiştir. 1985–1988 yılları arası kapsamlı bir temizliğe ve onarıma tabi tutulan sarnıcın içindeki kirli su, tonlarca çamur birikintisi temizlenmiş ve gezi platformu inşa edilmiştir.
Hipodrom
Osmanlı zamanında At Meydanı olarak adlandırılan Sultanahmet Meydanı İstanbul'un en önemli meydanlarındandır. Meydan Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi.
Roma İmparatorluğu ve sonradan Bizans İmparatorluğu devrinde hipodrom şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkezi olarak 10. yüzyıla kadar önemini sürdürmüştür. Araba yarışları yanında, müzisyen toplulukları, dansözler, akrobatlar, vahşi hayvanlarla dövüş gösterileri, toplantılar yapılırdı. Bütün bu faaliyetler için ise Roma devrinde bol tatil günleri mevcuttu.
Hipodrom Bizans döneminde devlete karşı ayaklanmaların da merkezi olmuştur. İustianus'un saltanatında gerçekleşen Nika Ayaklanması bunlardan biridir ve komutan Belisarios'un yine burada kıstırdığı ayaklanmacılardan 30.000 kadarını öldürmesiyle bastırılmıştır. Daha sonra 1185'te İmparator Andronikos Komnenos'un linç edilmesi de burada olmuştur. Dev ölçüde bir U harfi şeklinde olan hipodromun doğu uzun tarafında, damında 4 bronz at bulunan, balkon şeklinde, imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de İmparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu. Hipodrom günümüze zemini 4-5 metre yükselmiş ve kalabilmiş 3 abide ile gelmiştir.
Hırka-i Şerif Camii
Hırka-ı Şerif Camii, İstanbul, Fatih İlçesi'nde Atikali semti sınırları içinde, adını verdiği Hırka-i Şerif Mahallesi'nde yer alan 1851’de inşa edilmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Veysel Karani’ye hediye ettiği hırkanın (Hırka-ı Şerif) muhafaza ve ziyaret edilmesi için padişah Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Hırka-ı Şerif’in muhafaza edildiği yer olduğu için bu caminin İstanbul’un dini folklorunda çok önemli yeri vardır.
Camide Hırka-ı Şerif’in korunması ve ziyareti için birimler, hünkâr mahfili ve hünkar kasrı bulunur. Ayrıca yapının çevresinde Üveysi ailesinin en yaşlı erkek bireyi (reisi) ile ailesi için bir meşruta, bu kişinin reşit olmaması halinde kendisine vekâlet edecek olana mahsus vekil dairesi, Hırka-i Şerif'i korumakla görevli bir bölük jandarma için kışla (günümüzde Fatih Milli Eğitim Müdürlüğü binasıdır) ve görevliler için çeşitli odalar da inşa edilmiştir.
Cami 8 köşeli, tek kubbeli, iki katlı bir yapıdır. Kesme küfeki taştan yapılmıştır. Mihrap, minber, kürsü koyu kırmızı renkli breş taşından rokoko tarzda yapılmıştır. Türkiye’de Hereke’de çıkarılan bu taşa, Osmanlı mimari süslemelerinde hemen hemen hiç rastlanılmaz.
İSTANBUL AJANSI - Derleyen: Elif Kübra Süer
FACEBOOK YORUMLAR