BİLGİ BİLİM VE MATEMATİK
Okullar tatilde. Yeni müfredat programı hazırlana dursun. Çocuklar hiç durur mu?
Ya da daha doğru soru, çocuklar boş bırakılır mı? Eğitmek, öğretmek ama bunu en doğru en akla yakın şekilde nasıl yapmak gereklidir? Ağaç yaşken eğilir doğru da gerçek anlamda ne kadar doğru bilgiye hâkimiz ki doğruyu aktarabilelim?
Koca yüreğinin yansımaları bir yerde devam ediyor Prof.Dr.Türkan Saylan’ın. Onun açtığı pencereden bahçeye bakıyoruz. Bu kez İstanbul Avcılar İlçesinde, Ferhat Şenatalar Eğitimevinde Matematik ve doğru düşünme anlatılacak. Dinleyenler arasında ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) Genel Başkan Yardımcısı Sayın Gülsün Kaya da var. Konuşmacı, henüz on yedi yaşında öğretmenliğe başlayan eğitimci yazar Sayın Ahmet Doğan. ( Bilim ve Gelecek Yayınları, 2010. 1968 Devrimci Eğitim Şurası 1969 Öğretmen Boykotu-Ahmet Doğan kitabını okumanızı şiddetle öneririm.)
Emekli olup ama emeklilik yaşamayan Matematik öğretmeni Ahmet Doğan çevreye yakın ikametgah etmekte olan 2.sınıftan başlayarak üst sınıflarda da okumakta olan çocuklara ışıl ışıl bir seminer sundu.
Bilgi nedir? Bilgiçlik nedir? Sorusu ile başladı Bilgi Bilim ve Matematik Seminerine.
Çocuklar her zaman ki gibi her şeyin farkında. Onların o saflığı, olaylar karşısında seçiciliği yadsınamaz.
Doğru bilgiye sahip olan ile olduğunu sanan arasında ki farkı o yaşlarda anlayabiliyorlar. Çocuklar tarihin bilinen ilk dönemlerinden bugünlere kadar aslında matematiğin var oluşu. Aynı zamanda bilgiye sahip olmak ile ilgili gerçek bilgilerle karşılaştılar.
Cumhuriyetin yokluklar arasında kurulurken; ilk demir yollarından, ilk eğitim evlerine kadar varan yolculuğunu fotoğraflarla izlediler. Ardından gelen bilim insanlarının katkıları, bilimin gelişmesi sırasında zararlı olabilecek yönde insan aklının atomun keşfi ile isterse gücünü nasıl kötü kullanılabileceğini anlattı Ahmet Doğan ve “siz hep doğru olanı öğrenin ve hiç kötü olmayın, kötülük yapmayı düşünmeyin, yapmayın” dedi.
Aktarılan, ciddi emeklerle hazırlanmış bilginin yanında salt bu içtenlikle pırıl pırıl dimağlara yaklaşım bile muazzam bir şey. Orada ki çocuklar imkânsız, ama hiçbir şey öğrenememiş olarak o salondan ayrılsa bile sadece “içtenlik” ve farklı bir eğitimci ile bir arada olduğu duygusunu yaşadılar.
Ondan onun sorularına cevap verebilmek için yarıştılar.
Sanırım önemli olan da bu. Hazır yeni müfredat taslağı basılırken; küstürülen eğitimciler ve nice gerçek Ahmet Hoca’lar bir yerlerde hala soluk oluyor. Taze kan akışı sağlıyor.
Çünkü Mustafa Kemal düşüne sahip, Köy Enstitülü abilerinin sonrasında bayrağı teslim almış Öğretmen okullu gençler, şimdi artık uzaktan değil bilfiil işin içine el basarak; Ahmet Hocanın deyimi ile “ Düş İnsanı Olmak!” rüyasını gerçekleştiriyorlar.
Aynı zamanda “Beyaz Zambaklar Ülkesi”nin yazarı Grıgory Petrov’un, Prof.Dr. A. Raçinski’nin tüm öğretmen ve öğrencilere örnek teşkil edebilecek gerçek hayat hikâyesinin anlatıldığı “İdeal Öğretmen” kitabında ki önsöz de çok güzel açıklamalar bulunmaktadır:
“Eğitimle ilgili olarak kitapta vurgulanan bir başka boyut ise, bizde henüz çok farkına varılamamış bir “doğru”yla ilgili. O da, küçük yaştaki çocukları eğitme durumunda olan öğretmenlerin aslında belki de ortalama bir üniversite hocasından bile daha bilgili ve yetkin olması gerektiğidir. Bu iki noktada önemlidir.
Birincisi, eğer çocuklar keşfedilmeyi bekleyen bir hazine ise, olabilecek en erken yaşta bu keşif yapılmalı ki çocuğun istidadı en yüksek seviyesine çıkarılabilsin.
İkincisi ise küçük yaştaki çocuklara eğitim verirken yapılacak bir hata, onların kişiliği, öğrenme hevesleri, ahlaki ve manevi gelişimleri üzerinde kritik ve bir o kadar da telafisi zor sonuçlar doğurur. Öyleyse bu çocukların öğretmenleri diğerlerine göre çok daha donanımlı ve bilgili olmalıdır. Ki bir toplumun en değerli hazineleri olan çocuklar ahlak, kişilik, dikkat, motivasyon ve üretkenlik gibi temel taşlar noktasında “hayat şişelerinin” içine bu taşları zamanında koymuş olsunlar.
Kitabın üçüncü önemli boyutu ise, bana göre bir “ idealizm kitabı” olması.
Üniversitede çok ünlü bir matematik profesörü olan kitabın kahramanı, kendisinden hiç beklenilmeyen bir kararla üniversiteden ayrıldığında, etrafındaki herkes onu fikrinden caydırmaya çalışır. Ama o bildiği bir doğruyu hayata geçirmek uğruna, kendi menfaatlerinden vazgeçmeyi ve döneminin hâkim anlayışının tersine hareket etmeyi başarır. Ona bu gücü veren, hiç kuşkusuz, iradesi ve ideal sahibi oluşu ve tabii aynı zamanda yetkinliğidir.” ( Ömer Baldık, Temmuz 2005 Önsözden Sayfa9-10)
Bu yüzden Matematikçi Ahmet Doğan gibi yetkin, onun gibi yetişmeye çalışan, yetişip de yer bulmak için didinen öğretmenler ve eğitimciler sayesinde göz açabiliyoruz.
Bunun idrakinde olarak;
Böyle Öğretmenlere, eğitimcilere sonsuz saygı ve şükranla…
Ocak 2017
Emel Seçen
FACEBOOK YORUMLAR